2005-05-05 - 18:00
TBMM BAŞKANI ARINÇI: ''HERKESİN BİR KIRMIZI ÇİZGİSİ VAR, BENİM KIRMIZI ÇİZGİM DE MİLLİ İRADEYE SAYGIDIR''
NTV canlı yayınında Murat Akgün'ün sorularını yanıtlayan Arınç, "ben, milli egemenliği, bazıları gibi 23 Nisan sabahı başlayan ve gece yarısı biten bir olay olarak görmüyorum'' dedi.
TBMM Başkanı Bülent Arınç, herkesin bir kırmızı çizgisi bulunduğunu, kendisinin kırmızısı çizgisinin ise milli iradeye saygı olduğunu bildirerek, ''Benim taraf olduğum yer milli iradedir. Ben, milli egemenliği, bazıları gibi 23 Nisan sabahı başlayan ve gece yarısı biten bir olay olarak görmüyorum'' dedi.

Arınç, NTV'de, Murat Akgün'ün sorularını yanıtladı. ''Bulunduğu konumun tarafsızlığına uymayacak konuşmalar yaptığı, kasten bu çıkışı yaparak Başbakanlık-Cumhurbaşkanlığı çekişmesine giriştiği'' yönündeki iddiaların hatırlatılması üzerine Arınç, görevinde Anayasa ve İçtüzüğün emrettiği ölçüde tarafsız olduğunu söyledi.

Meclis çalışmalarında bugüne kadar kendisine ''tarafsızlığını yitirdiği'' yönünde eleştiri yönelten bir tek kişi bile çıkmadığını ifade eden Arınç, şöyle konuştu:

''Ama benim taraf olduğum bir yer var. O da millet iradesidir. Milli egemenliği, bazıları gibi 23 Nisan sabahı başlayan ve gece yarısı biten bir olay olarak görmüyorum. Herkesin bir kırmızı çizgisi var. Benim kırmızı çizgim de milli iradeye saygıdır. Meclis'in örselendiği, Meclis'in yetkilerine tasallutta bulunulan yerde, milli iradeden yana olmamdan daha doğal bir şey olamaz. Ben milli iradeden yanayım ama, beni eleştirenler de kimden yana olduklarını bilsinler.

Tarafsızlık görevle ilgilidir. Bu, YÖK ve Anayasa Mahkemesi için de geçerlidir. Ayrıca, yargı kurumunda görev yapanların ihsası rey (oyunun rengini açıklamak) gibi bir sorumluluğu da var. Son tartışmaları öne sürerek tarafsızlığımı yitirdiğimi düşünenler, haksızdırlar ve yanlış düşünüyorlar.''

Arınç, ''Anayasa Mahkemesi'nin kaldırılabileceği'' yönündeki sözlerinin hatırlatılması üzerine, bu olayın ''turnusol kağıdı gibi'' olduğunu, kimin küçük hesaplarla hareket ettiğinin ortaya çıktığını ifade ederek, şunları söyledi:

''Bazen 'kapatabiliriz', 'kaldırabiliriz'e dönüşüyor. Kapatmakla kaldırmak arasında çok önemli fark var. 4 senede, 56 maddesini değiştirdiğimiz Anayasa'nın bazı hükümleri kaldırılmıştır. Siz doğruyu söylüyorsunuz. Ben de doğruyu konuştum. Bazıları görmez ve duymaz olduğu için 'kapatırız' diye başlıklar atıyorlar. Kapatmak ayrı şeydir, kaldırmak ayrı şeydir.

Öyle yorumlar var ki bunlara gülüp, geçiyorum. Bazen eşimle evde oturup, bunları okuyup gülüyoruz. Bazen de arkadaşlarla biraraya geldiğimiz zaman, ya beni tanımıyorlar ya benim siyasi geçmişimi bilmiyorlar ya da benim bazı konular üzerindeki hassasiyetimi hala anlayamamışlar.

Hiçbir hesabım yok. Hiçbir meseleyi düşünerek, plan yaparak bu amaçla da konuşmuş değilim.''

MEHMET AKİF ERSOY'UN DİZELERİ
İstiklal Marşı'nın yazarı, milli şair Mehmet Akif Ersoy'u çok sevdiğini ve torununa onun adını verdiğini anlatan Arınç, Ersoy'un şu dizelerini okudu:

''Hayır, hayal ile yoktur benim alışverişim/İnan ki her ne demişsem görüp de söylemişim/Şudur benim hayatta en beğendiğim meslek; Sözün odun gibi olsun/hakikat olsun tek...

''Hakikat olan ama odun gibi olan sözlerin'' kendisinden duyulabileceğini söyleyen Arınç, şöyle devam etti:

''Benden hiçbir zaman yalan, yanlış, hesaba dayalı bir şey duymayacaklar. Ne Cumhurbaşkanlığı'nda bir hesabım var ne parti içindeki güç dengeleri üzerinden ileri sürülen pek çok trajikomik şeylerle ilgim var. Benim adım Bülent Arınç... Geçmişim, bugünümü anlatır. O yüzden bazı köşe yazarları beni tanıyabildikleri ölçüde doğru yazıyorlar. Ben, bugün millet iradesine yapılan haksızlığı yüksek sesle konuşmuş, üslubu sert olmuş, sözü odun gibi olmuş bir adam olabilirim. Ama buna mecburum. Bazılarına, ancak böyle
anlatabiliyorum.''

ANAYASA MAHKEMESİ
Anayasa Mahkemesi'nin fonksiyonu, üyelerinin seçimi gibi konulara ilişkin soruyu ise Arınç, şöyle yanıtladı:

''25 Nisan, Anayasa Mahkemesi'nin kuruluş yıldönümü. Hazır bulundum. Her zaman da gidiyorum ve bütün çalışmalarına da büyük bir gönül birliğiyle katılıyorum.

Sayın Başkan konuşma yapıyor. Saygı duyduğum bir insan. Hem şahsına, hem kurumuna... Konuşmasının neredeyse yarıya yakını bir konu üzerinde; 'Şu şu mahkeme kararları var. AİHM'in şu kararı var türbanla ilgili olarak... Artık bu var olduğuna göre, bundan sonra TBMM bu konuda hiçbir yasama yapamaz. Bu iş bitmiştir.' Hatta bu iş bitmiştir derken 'şu, şu partilerde bu sebeple kapatılmıştır' diyor.

Şimdi bunun, bir mahkemenin kuruluş yıldönümünde söylenip söylenmeyeceğini artık herkes kendisi takdir etsin. Ama burada gözümüzün içine bakarak da bir şey söylüyor. Ben varım, Sayın Başbakan var, Sayın Şener var, Sayın Gül var, Sayın Çiçek var ve hepsi, bu konuda belli bir mağduriyeti olan, bu düşüncelerini zaman zaman ifade etmiş insanlar. Yüzümüze tam bakmıyor ama biz neyin hedeflendiğini, o sırada içimize dönerek tahmin ediyoruz. Diyor ki 'Siz ya bu içtihatları bilmiyorsunuz ya da bunları bir siyası çıkar amacı olarak kullanmaya hala devam ediyorsunuz.'

Bu konuşmaların hepsini büyük bir sükunetle dinledik. Hatta bazı muhabirler saymış, ben iki defa elimi çırpmışım, diğer arkadaşlar bir defa çırpmışlar. Şimdi biz buradan çıktık, hiçbir kelime etmedik. Akşam Meclis Tören Salonu'nda Anayasa Mahkemesi'nin resepsiyona var. Bu salonları ben kendilerine tahsis ettim. Ve hiçbir şey olmamışçasına başkanvekillerini de yanıma aldım, Sayın Başkan ve eşlerini kutladım. Bütün bunları bir normallik içinde gördük. Sayın Başbakan da ben de arkadaşlarım da cevap vermedi. 6 gün sonra bir tv programına çıktım. O programda dedim ki 'Artık türbanı bir kenara koyalım. Herkes bildiğini söylüyor.'

Anayasa'nın 7. maddesine göre, yasama yetkisi Meclis'e aittir ve bu yetkiyi Meclis başka hiçbir kurumla paylaşmaz. Ve dedim ki 'Bakınız, Meclis'in yasama yetkisine müdahil olduğum için bu konuşmayı önemsiyorum ve yanlış buluyorum. Bu, o kadar yanlıştır ki... 2001 yılından bu yana Anayasa'da yaptığımız değişiklikler var. Bu değişikliklerin çoğu, iktidar ve muhalefetin işbirliği ile yapılmış. Bazı hükümleri ilga etmişiz. DGM'ler yok artık. Ölümle ilgili ceza hükümlerinin hepsini kaldırmışız. Bazılarını kaldırmışız, bazılarını değiştirmişiz. 56 madde, 4 yılda değişmiş. Bu Anayasa'yı Meclis yaptı. Meclis, bunun 1, 2 ve 3. maddelerindeki istisnalar dışında bütün hükümlerini değiştirebilir de kaldırabilir de... Buna yetkimiz var mı?'

Elimde tutuyorum ve 'var' diyorum. Arkadaşlar da buna itiraz etmiyorlar. Onlar da değerli iki gazeteci arkadaşımız. Şimdi Anayasa'yı elime alarak söylediğim için 'kapatma, kaldırabiliriz' sözleri birbirine karıştı. Ama ben, burada YÖK'ten bahsedebilirdim, Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan bahsedebilirdim... Bir uç örnek vereyim diye. Çünkü, konu Anayasa Mahkemesi... Dedim ki 'Anayasa Mahkemesi'ni eğer Meclis isterse kaldırabilir, isterse üye sayısını değiştirebilir, isterse görev sahasını daraltır, isterse Yüce Divan yetkisini nasıl vermişse alabilir.' Bunlar doğru mu? Bana göre doğru. Çünkü ben, bunu AK Parti adına söylemiyorum. Bir azınlık adına bunu söylemiyorum. Anayasa'nın nasıl değişeceği zaten burada belli. Anayasa Mahkemesi, anayasa değişikliklerini zaten esas yönünden inceleyemez. Şekil yönünden inceler.

Meclis'te bir irade oluşsa, 478 oyla bir anayasa değişikliği yapılacak duruma gelse, referandumu da bütün süreçleri de dikkate alarak ben, bir kurumla ilgili görev tanımını değiştirebilir miyim, değiştirebilirim...''

BAŞKANIN TALEPLERİ
Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin'in, geçen yıl kendisini ziyaret ettiğini, bu ziyarete bir dosya ile geldiğini belirten Arınç, dosya ile kendilerine emeklilik yaşının 67'ye çıkarılmasını öngören bazı talepler iletildiğini söyledi.

O taleplerin kabul edilmesi halinde, Anayasa Mahkemesi'nin yapısının büyük oranda değişeceğini ifade eden Arınç, ''Anayasa'yı elime alıp şunu, şunu yapabiliriz derken, bunda gocunacak bir şey yok ki...'' dedi.

Yasamada bir kısıtlamaya gidilemeyeceğini bildiren Arınç, ''Sayın Başkan, 'Şu, şu konularda yasal düzenleme yapamazsınız' diyor, ben aksini söylüyorum'' diye konuştu.

Arınç, yanlış yorumlama veya yanlış anlatımdan yola çıkarak meselenin bu noktaya gelmesini arzu etmeyeceğini belirterek, ''Ama ben Meclis'in Başkanıyım. Meclis'in yasama yetkisine müdahale olduğu zaman ben kendi düşünceme göre bunu eleştiririm. Bugün bana, 'Anayasa
Mahkemesi'ni kaldıramazsınız, üye yapısını değiştiremezsiniz' diyen birisi, yarın, 'Basın özgürlüğü konusunda da değişiklik yapamazsınız, YÖK ile ilgili hükümleri de değiştiremezsiniz, Cumhurbaşkanı'nın yetkilerine karışamazsınız' diyebilir'' dedi.

''NE BU KONUŞMAYI YAPMADAN ÖNCE NE BU KONUŞMAYI YAPTIKTAN SONRA SAYIN BAŞBAKAN İLE GÖRÜŞMEM OLDU''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, ''Gündemimizde yok, polemiğe gerek yok'' sözleri hatırlatılarak, ''Sayın Başbakan ile bir görüşmeniz oldu mu?'' diye sorulması üzerine, Arınç, şöyle konuştu:

''Buradan neyi amaçladığınızı tahmin ediyorum. Ben, düzgün bir insanım. Ne bu konuşmayı yapmadan önce ne bu konuşmayı yaptıktan sonra Sayın Başbakan ile görüşmem oldu. Ne kendisi beni aradı bir şey söyledi, ne ben kendisini aradım bir şey söyledim. Biz çocuk değiliz. Herkes görevini yapıyor. Sayın Başbakan ülkeyi yönetiyor. Bir uçtan bir uçtan dünyayı, bir uçtan bir uca Türkiye'yi dolaşıyor. Ekonomi, güvenlik, dış politikayla vs. ilgileniyor. İşi, kendine göre. Ben Meclis'ten sorumluyum. Ben Meclis'te bana yüklenen görevi yapıyorum. milletvekillerimizin hukukunu, millet iradesinin hukukunu korumaya çalışıyorum. Bu konu, benim bir başkası ile paylaşmama imkan verecek bir şey değil ki...

Bütün milletvekilleri benim bu çıkışımdan memnun. Birkaç tanesi memnun olmayabilir. Ama gelenlerin, beni destekleyenlerin sayısı, beni eleştirenlerin 25 katı. Muhalefetin içinden de 'Başkan, ağzına sağlık. Bu Meclis'in haysiyeti böyle korunur. Seni tebrik ediyoruz' diyenlerin sayısı en az 25 mislidir.''

TÜRBAN
Arınç, türbanla ilgili bir soruyu yanıtlarken de ''Türban konusunu bugünkü konuşmanın dışına çıkarmak '' istediğini söyledi. Arınç, ''Çünkü, bazıları bu konuda o kadar mahir ki burada saatlerce konuşup türbandan bir kelime bahsetsek 'türbanı yine konuştular' diyecekler. Biz, Başbakan da dahil, türban konusunu gündeme getirerek bir gerginliğe yol açmış olabiliriz endişesiyle konuşmuyoruz'' dedi. Arınç, şöyle devam etti:

''Ama biz konuşmayınca başkalarının canı sıkılıyor, onlar konuşmaya başlıyor. Birisi konuşunca gerginlik ve kriz olmuyor ama Meclis Başkanı kendi Meclisini müdafaa ettiği zaman, ister yüksek sesle, ister odun gibi, ister yakışıksız cümlelerle... Önemli olan söylediğim doğru mu değil mi? Bana şunu söyleyebilirler; 'Üslubun yanlış ama söylediklerin doğru'. Ben, buna katılırım. Ama 'Söylediklerin yanlış' diyenlere bakıyorum, söyledikleri doğru değil. Bana Anayasa bu yetkiyi vermiş, bu yetkiyi başka bir kurumla paylaşamam. Anayasa'nın kendisi buna zaten mani.

Meclis'i de böyle herkesin gelip ayak attığı bir kurum olarak kimse görmesin.''

MERVE KAVAKÇI
Arınç, TBMM'de fotoğraf sergisi açılışında, eski İstanbul Milletvekili Merve Kavakçı ile ilgili bir fotoğrafı incelerken, ''O gün 'dışarı' diyenlerin, bugün hepsi dışarıda'' şeklinde sözler kullandığı hatırlatılınca da şöyle konuştu:

''Fotoğraf sergisini gezerken arkamda bir gazeteci ordusu arkadaşımız... Konuşan bir Meclis Başkanı buldular ya 'Acaba bugün ne söyleyecek ve biz bunu başlığa nasıl çıkartacağız?'

Bir tespit yapıyorum. Millet bizi izliyor. Tespit nedir? Murat Akgün benim karşımda oturuyor. Sizin için nedir? 'Ben Başkan ile konuşuyorum.' Fotoğrafların içinde bir tabloya geldik. O tabloda ben de varım. DSP grubu; seçilmiş bir bayan milletvekili mazbatasını almış, yemin için sıra bekliyor. Hepsi ayakta, el birliği ile tempo tutuyorlar; 'Dışarı, dışarı, dışarı...' Bu, acı bir olay. Sayın Kavakçı'yı savunduğum için böyle söylemiyorum. Bu, Parlamento tarihinde yaşanmaması gereken bir olaydı. Merve Kavakçı açısından da Parlamento veya bu işe karışanlar açısından da... Keşke böyle bir olay olmasaydı. Şimdi o tabloya bakıyorum, tanıyorum hepsini. Söylediğim şey bir tespittir. 'Dışarı, dışarı' diyenler, şimdi dışarıda kaldı. Bunu yorumlamaya gerek var mı? Zaten yorumlamışım ben... 'Yani bunu söylemeseydin...' Söylerim arkadaş, ne var bunda? Yani bakışlarımızdan, sağa dönmemizden, gülümsememizden mana çıkaracaksanız...Siz bunlarla meşgul olun. Tespit yaptım, tespitim o kadar doğru ki biri bile şu anda Meclis'te değil.''

ÖCALAN VE AİHM
TBMM'nin, ''AB reformları sürecinde yorgun düştüğü'' yönündeki eleştirilerin hatırlatılması üzerine Arınç, Meclis'in ''demokratik devrimlere ve reformlara'' devam edeceğini söyledi.

Arınç, ''AİHM'in, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın yeniden yargılanması yolunda bir karar almasının Türkiye'yi sıkıntıya sokup sokmayacağı'' sorusunu şöyle yanıtladı:

''AİHM kararı önemli. Son zamanlarda bir düzenleme yapılmıştı.Yeniden yargılama... Oraya konulan hüküm, Abdullah Öcalan'ın yeniden yargılanmasının önünü kesen bir hükümdü. Şimdi, tekrar yargılama şeklinde bir hüküm çıkarsa tabi hükümetin yeniden bir düzenleme yapıp yapmayacağı veya bu yola gidip gitmeyeceğini hep beraber göreceğiz. Ancak şunu söyleyeyim ki AİHM karalarının pek çoğunun, hukuki niteliği olmakla birlikte bir kısmının da siyasi niteliği olduğunu kabul etmek gerekir.

AİHM, türbanla ilgili bir davada olumsuz karar verdi. 'Aaa ne kadar güzel' diye bunu referans yapanların, AİHM'in, diyelim ki Öcalan ile ilgili, Öcalan için müspet sayılabilecek bir kararına nasıl karşı çıkacaklarını ben merak ediyorum. Dolayısıyla her içtihat değişebilir, mahkeme kararları değişebilir.

Öcalan ile ilgili 12 Mayıs'ta verilecek kararın sonuçlarını soğukkanlılıkla karşılamamız lazım. Bunu, bir iç politika malzemesi yapmaya kalkışacaklar var. Biz, bunu hissediyoruz. Yani hukuku, AİHM, AB sürecindeki kazanımlarımızı bir kenara atarak, bunu bahane ederek, hükümeti yıpratmak isteyenlerin, Meclis'i yaptığı reformlarda geri adım atmaya zorlayacakların varlığını biliyoruz. Bu olayların, bazıları için bulunmaz bir fırsat teşkil edeceğini düşünüyorum. Yöneticilerimiz ve devletimiz açısından bu olaya soğukkanlılıkla bakmak icap eder.''

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ
Arınç, ''Cumhurbaşkanlığı seçiminin bu Meclis tarafından mı yoksa erken seçim sonrası yeni bir Meclis tarafından mı yapılması gerektiği'' yolundaki tartışmaların hatırlatılması üzerine, şunları söyledi:

''Birisine demişler ki 'Bak sana çok önemli bir şey söyleyeceğim. Aklına hiç karpuz getirme.' Adam üçüncü gün gelmiş sıkıntıdan çatlayacak. 'O dediğiniz günden beri aklımdan karpuz çıkmıyor' demiş.

Şimdi 2 sene var ama, 2 sene öncesinden herkes şimdi cumhurbaşkanlığı hesabı yapmaya başladı gazetelerde... Hatta benim bu davranışımı bile onunla ilişkilendirmek isteyenler var. Bu kadar kafalara sokmayın, sonra ondan başka bir şey düşünmez hale gelebiliriz.

Türkiye, genel seçimi gününde yapacaksa biz de bu seçimi gününde yapacağız. Eğer olağanüstü bir şart karışmazsa 3 Kasım 2007'de seçim olacak ve bu Meclis Cumhurbaşkanı'nı seçecek. Bu Meclis'in suyu çıkmadı. Bu tartışmalardan amaç, bugünkü çoğunluğun cumhurbaşkanını seçmesini engellemekse bu, antidemokratiktir. İktidar erken seçime gitmek isterse o da iktidar için bir avantaj değildir.''

Arınç, bugün kendisine binden fazla faks geldiğini ve hepsinde de destek mesajları bulunduğunu belirterek, ''10 binden fazla destek mesajı aldım. Benim arkamda millet var. Beni eleştirenler bir arkalarına baksınlar, ne var?'' diye konuştu.