Komisyon, AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş başkanlığında toplandı.
Toplantı öncesi CHP'li milletvekilleri masalarına şehit aileleri, gaziler ve sözleşmeli erlerin sorunlarına yönelik dövizler bıraktı.
CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, milli Muharip Uçak KAAN'ın maketini göstererek, "partisinin savunma sanayisinin güçlenmesini desteklediğini ancak bunların siyasi şov malzemesine dönüştürülmemesi gerektiğini" söyledi.
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Komisyon üyelerini selamladığı sırada, sözleşmeli erlerden ve uzman çavuşlardan her dönem Milli Savunma Bakanlığına memur alındığını bildirdi.
Komisyonda, Milli Savunma Bakanlığının 2026 yılı bütçe, kesin hesap ve Sayıştay raporlarının yanı sıra Akaryakıt İkmal ve NATO Pol Tesisleri İşletme Başkanlığının Sayıştay raporları görüşülecek.
Milli Savunma Bakanı Güler, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Bakanlığı ile bağlı kuruluşlarının 2026 yılı bütçelerine ilişkin sunum yaptı.
Kural temelli uluslararası düzenin zayıfladığı, güç ve nüfuz mücadelelerinin arttığı, bölgenin ise ateş çemberine döndüğü dönemde Türkiye'nin ilkeli ve çok boyutlu diplomasisiyle yol aldığını ifade eden Güler, bu süreçte bir yandan sınırların güvenliği ve milletin huzuru için askeri caydırıcılığı artırırken, uluslararası meselelerin çözümü ile barışın tesisinde de etkin ve yapıcı bir tutum sergilediklerini belirtti.
Hudutların sürekli geliştirilen teknoloji yoğunluklu sistemlerle korunduğunu bildiren Güler, "Aldığımız bu tedbirlerin etkinliği sayesinde geçen yıla oranla yasadışı geçişlerde engellenen ve yakalanan şahıs sayılarında düşüş yaşanmıştır." diye konuştu.
Yakın çevrede yaşanan jeopolitik gerginliklerin tüm bölgeyi tehdit ettiği bir süreçte, birlik ve beraberliği güçlendirmek, iç cepheyi tahkim etmek için yeni bir dönemin kapılarının aralandığını dile getiren Güler, "40 yılı aşkın süredir ülkemizin huzurunu ve güvenliğini tehdit eden terör belasından kurtulmak, milletimizin önüne konulan engelleri ortadan kaldırmak ve evlatlarımızın geleceğini teminat altına almak için 'Terörsüz Türkiye' hedefine doğru kararlı bir yürüyüş içindeyiz." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın vizyoner liderliğinde ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin güçlü desteğiyle başlatılan tarihi sürecin, kardeşliği pekiştirme, milleti güvenli ve müreffeh dolu yarınlara ulaştırma iradesinin en açık göstergesi olduğunu vurgulayan Güler, şunları söyledi:
"Bu süreçte atılacak tüm adımlar şehitlerimizin aziz hatırasına asla leke düşürmeyecek, gazilerimizin onuruna, asaletine ve verdikleri emeklere zarar vermeyecektir. Zira terörle mücadelede elde ettiğimiz başarılarda ve 'Terörsüz Türkiye' hedefimize doğru ilerlememizde en büyük pay başta aziz şehitlerimiz ve kahraman gazilerimiz ile onların fedakar ailelerine aittir. Bu yüzden şehit ve gazilerimizin kıymetli hatırasına sahip çıkıyor, başta Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız olmak üzere devletimizin tüm kurumlarıyla eş güdüm içinde şehit ve gazilerimizin emaneti değerli aileleri ile kahraman gazilerimizin yanında olmayı sürdürüyoruz. Yegane amacımız şehit ve gazilerimizin mirasını korumak, onların emsalsiz gayretleriyle elde edilen huzur iklimini kalıcı kılmak, böylelikle çocuklarımızın barış ve refah ortamında büyüdüğü bir geleceği inşa etmektir."
Terör örgütünün "Türkiye'den tamamen çekilme kararını" önemli bir adım olarak nitelendiren Güler, bu durumun sürecin işlerliği ve hızlanması adına memnuniyet verici olduğunu söyledi.
Sürecin sağlıklı bir şekilde işlemesi ve devam etmesi için PKK ve iltisaklı tüm grupların fesih kararı kapsamında başta Suriye olmak üzere bulundukları tüm bölgelerde tüm terör faaliyetlerine son vermesi gerektiğini, terör örgütünün koşulsuz olarak silahlarını teslim etmesi gerektiğini ifade eden Güler, şöyle konuştu:
"Başta PKK/PYD/YPG/SDG olmak üzere hiçbir terör örgütünün bölgede kök salmasına ve farklı adlar altında faaliyet yürütmesine izin vermeyeceğimizi bir kez daha hatırlatmak isterim. Yakın zamanda taraflar arasında ABD'de yapılan görüşme ve koordinasyonlarda Suriye ve SDG arasındaki entegrasyon sürecinin de hızlı bir şekilde tamamlanmasını bekliyor, halihazırda sahadaki gelişmeleri yakından takip ediyor, her zamanki hassasiyetimizle tüm tedbirlerimizi alıyoruz. Bu çerçevede komşumuz Suriye ile yakın bir diyalog halindeyiz. Terörle mücadele konusunda komşumuz Irak ve Bölgesel Yönetim ile de son dönemde tesis ettiğimiz işbirliğini yakın bir koordinasyon içerisinde sürdürüyoruz. Sonuç olarak 'Terörsüz Türkiye' hedeflerimize ulaşmaya yönelik gayretlerimiz sürerken, terörle mücadelemiz ülkemizin güvenliği, bölgemizin huzur ve istikrarı için tavizsiz bir şekilde devam etmektedir."
- "Ada'da adil ve kalıcı çözüm için tek çıkar yol..."
Mavi ve gök vatandaki hak ve menfaatlerin korunması için de her türlü çabayı gösterdiklerini belirten Güler, Ege ve Doğu Akdeniz'deki faaliyetleri milli çıkarlar doğrultusunda etkin şekilde yaptıklarını bildirdi.
Yunanistan ile sorunların çözümünü, mevcut olumlu diyalog ortamının geliştirilmesini ve Ege Denizi'nin barış ile istikrar bölgesi olmasını arzuladıklarını ifade eden Güler, "Yunanistan tarafından bölgede tek taraflı yürütülmeye çalışılan her türlü projeye ve teşebbüse karşı da uluslararası hukuk çerçevesinde diplomatik girişimlerde bulunuyor, mütekabiliyet kapsamında gerekli her türlü tedbiri kararlılıkla uyguluyoruz." dedi.
Ege ve Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi yok sayan veya haklarını gasbetme niyeti taşıyan hiçbir projenin gerçekleşemeyeceğini vurgulayan Güler, şunları kaydetti:
"Kıbrıslı kardeşlerimizin hak ve menfaatlerini savunmaya devam ediyoruz. Şu bir gerçek ki Ada'da adil ve kalıcı çözüm için tek çıkar yol, Kıbrıs Türklerinin egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünün kabulüdür. Bunların yanı sıra Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin bölge içinden ve dışından ülkelerle askeri ve siyasi ilişkilerini geliştirme ve silahlanma hevesi gerginliği artıracak ve istikrara zarar verecek mahiyette ilerlemektedir. Dolayısıyla bu çabalara karşı proaktif savunma ve güvenlik politikamız doğrultusunda gerekli tedbirleri alırken her koşulda Kıbrıslı kardeşlerimizin yanında olduğumuzu da bir kez daha hatırlatmak isterim."
Türkiye'nin pek çok coğrafyada uluslararası güvenlik, barış ve istikrara önemli katkılar sunduğunu belirten Güler, "Bu kapsamda en başta can kardeşimiz Azerbaycan ile ikili ilişkilerimizi daha da derinleştiriyoruz. Nitekim Azerbaycan'ın Silahlı Kuvvetlerinin yeniden yapılandırılması kapsamında eğitim, yardım ve danışmanlık faaliyetlerimiz ile savunma sanayii işbirliğinde büyük gelişmeler kaydettik, kaydediyoruz." dedi.
Barışın tesisi kapsamında Azerbaycan ve Ermenistan arasında ABD'de kayda geçirilen iradeden duydukları memnuniyeti ifade eden Güler, "Kapsamlı bir barış metninin de bir an önce imzalanmasını temenni ediyoruz." diye konuştu.
Güler, Suriye'nin egemenliğine, birlik ve beraberliğine olan destek çerçevesinde ülkenin yeniden inşası ve imarı ile Suriyelilerin geri dönüşlerinin sağlanması, uluslararası arenadaki kısıtlılıkların kaldırılması gibi pek çok başlıkta desteklerin devam edeceğini belirterek, Suriye ile imzalanan Ortak Eğitim ve Danışmanlık Mutabakat Muhtırası kapsamında, başta terörle mücadele olmak üzere Suriye ordusunun savunma ve güvenlik kapasitesinin geliştirilmesi, modernizasyonu, teşkilatlanması ile personelinin eğitilmesine katkılarda bulunduklarını anlattı.
- "Üzerimize düşen sorumluluklara hazır olduğumuzu vurguluyoruz"
Katar, Bosna Hersek ve Kosova ile NATO kapsamında yapılan çalışmalara ilişkin bilgi veren Güler, Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş nedeniyle Karadeniz’deki gelişmeleri yakından takip ettiklerini vurguladı.
Türkiye'nin hak ve menfaatleri doğrultusunda Montrö dahil tüm tedbirleri kararlılıkla uyguladıklarını, Karadeniz'deki savaştan kaynaklı mayın tehdidine çözüm üretmek ve seyir emniyetini idame etmek maksadıyla "Mayın Karşı Tedbirler Harekatı"nı icra ettiklerini bildiren Güler, "Geçen yıl Romanya ve Bulgaristan ile birlikte oluşturduğumuz Karadeniz Mayın Karşı Tedbirleri Görev Grubu da çalışmalarına başarıyla devam etmektedir. Karadeniz'de en uzun kıyı şeridine sahip ülkelerden biri olarak bölgede istikrar ve güvenliğin yeniden tesis edilmesi için Sayın Cumhurbaşkanı'mızın liderliğinde çok yönlü girişimlerimizi sürdürmekteyiz." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin ilk andan itibaren İsrail'in Filistin halkına uyguladığı işgal, ilhak ve imha politikasının son bulması için uluslararası toplumu sorumluluk almaya davet ettiğini, geçen ay da Türkiye'nin yoğun çaba ve aktif katkısıyla İsrail ile Filistin arasında ateşkese varıldığını hatırlatan Güler, şu açıklamalarda bulundu:
"Özellikle belirtmeliyim ki Gazze’deki ateşkesin sürdürülmesi ve ilgili planın uygulanabilirliği sahada ve masada adil güvence mekanizmalarının etkinlik ve kararlılığı ile İsrail’in ateşkese eksiksiz riayet etmesine bağlıdır. Bu çerçevede Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde Gazze Barış Kurulu’nun kurulması ve Uluslararası İstikrar Gücünün görev yapmasına dair tasarının kabul edilmesini önemli buluyoruz. Türkiye olarak tarihi misyonumuz çerçevesinde ihtiyaç duyulabilecek her konuda üzerimize düşen sorumluluklara hazır olduğumuzu vurguluyoruz."
Personel konusuna büyük önem verdiklerini, yeni personel teminini mevzuatlara uygun ve objektif kriterlerle gerçekleştirdiklerini belirten Güler, "Görevde olan ve emekli personelimizin yaşamlarını daha iyi şartlarda sürdürebilmeleri için özlük haklarına dair çalışmalar, ülkemizin imkan ve şartları ile çağdaş uygulamalar dikkate alınarak yapılmakta, gerekli teklifler ilgili makamlara sürekli iletilmektedir." diye konuştu.
Güler, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, Milli Savunma Bakanlığının 2026 yılı bütçesine ilişkin sunumunda, FETÖ ile mücadelenin hukuk çerçevesinde, ilgili kurumlarla yakın koordinasyon halinde, elde edilen bilgi ve belgelere göre yürütüldüğünü belirtti.
Bu kapsamdaki çalışmalara ilişkin bilgi veren Güler, "15 Temmuz 2016 hain darbe girişiminden itibaren FETÖ iltisakı nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetlerimizden toplam 24 bin 2 şahıs ihraç edilmiş, ayrıca 2 bin 225 şahsın rütbesi geri alınmıştır. Ayrıca Bakanlığımızda ve Türk Silahlı Kuvvetlerimizde suç işleyen, maiyetine kötü davranan veya disiplinsizlik yapan hiç kimseye müsamaha gösterilmemekte, gerekli ceza işlemleri ivedilikle uygulanmaktadır." diye konuştu.
Türkiye'nin İHA, SİHA, hava savunma sistemi, savaş gemisi ve denizaltı geliştirebilen sayılı ülkelerden biri olduğuna dikkati çeken Güler, seri üretimine başlanan yerli ve milli yeni nesil ana muharebe tankı Altay'ın da ilk tesliminin yapıldığını hatırlattı.
Bakanlık bünyesindeki askeri fabrika ve tersanelerin imkan ve kabiliyetlerini geliştirdiklerini ifade eden Güler, "Milli uçak gemimizin üretilmesi için doğrudan Bakanlığımız ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığımız ile Savunma Sanayii Başkanlığımızın sorumluluğunda faaliyetlere başlanmıştır. Bu birimlerimizin yanı sıra savunma sanayisinde kritik projeleri başarıyla yürüten, alt inisiyatiflerimiz MKE ve ASFAT'ımızın kapasite ve gelişimlerini daha da artırmak için büyük çaba gösteriyoruz." dedi.
Güler, savunma sanayisindeki önemli gündem maddelerinden birinin yerli ve milli savaş uçakları olduğunu belirterek, "KAAN, Hürjet ve Kızılelma ile ilgili dost ve müttefik ülkelerden yoğun talep gelmektedir. Eurofighter tedariki kapsamında ise Birleşik Krallık ile geçtiğimiz ay 20 yeni uçak ile ekipman ve muhtelif mühimmatın tedarik edilmesine dair sözleşme imzalanmıştır. Ayrıca Katar ve Umman envanterinde bulunan Eurofighter uçaklarının temin çalışmaları devam etmektedir. F-16 ve F-35 tedarikiyle ilgili çalışmalar da sürdürülmektedir." bilgisini verdi.
TSK'yı son teknolojik gelişmeler doğrultusunda sahadaki harekat kabiliyetine katkı sağlayacak şekilde sürekli geliştirdiklerini dile getiren Güler, "Yapay zeka ve siber alanlardaki baş döndürücü gelişmelere hızlıca adapte olmak maksadıyla bilgi ve iletişim teknolojilerimizi modernize ediyor, siber vatanımızı korumak, tehditleri caydırmak ve alanda üstünlük kurmak için siber gücümüzü sürekli artırıyoruz." ifadesini kullandı.
- Avrupa'nın savunma mimarisi
Güler, Avrupa'da savunma harcamalarının ciddi artışın gerçek muharebe kapasitesine aynı hızla yansımadığına dikkati çekerek, şunları söyledi:
"Bugün birçok Avrupa başkentinde açıkça ifade edilen soru şudur: 'Tehdit artık yakındır, ancak bu tehdide karşı koyabilecek gerçek bir ordu yapımız var mı?' Bu sorunun cevabı Avrupa'nın savunma mimarisinde başta personel yetersizliği ve donanımsal eksiklikler olmak üzere stratejik bir kırılma yaşandığını göstermektedir. Gerçek şu ki personel eksikliği yalnızca bir sayı problemi değil, aynı zamanda disiplin, tecrübe, muharebe devamlılığı ve komuta kontrol kültürünün aşınması anlamına da gelmektedir. Avrupa'daki bu tabloya karşı Türkiye ise çevresindeki çatışma alanlarının sürekliliği ve çeşitliliği nedeniyle stratejik kültürünü saha tecrübesiyle besleyen nadir ülkelerden biridir."
Güler, TSK'nın, Avrupa ordularının aksine hazır olma seviyesini sürekli artıran bir güç durumunda olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Komando tugaylarımızın teçhizatı, elektro-optik sistemler, modern nişangahlar, veri aktarım ağları ve yeni nesil hafif silahlarla yenilenmektedir. Yine kara unsurlarımızda yüksek zırh koruması, hareket kabiliyeti ve ateş gücü artırılmaktadır. Hava savunma mimarisinde ise kısa, orta ve uzun menzilli sistemleri kapsayan entegre bir hava savunma ağı güçlendirilmektedir. Çok katmanlı hava savunma sistemimiz Çelik Kubbe eş zamanlı tehditler karşısında kahraman ordumuza, gök vatanımızı her irtifa ve menzilde kesintisiz koruma kabiliyeti sağlayarak ülkemize, mutlak savunma üstünlüğü kazandıracak bir güvenlik şemsiyesi olacaktır. İnsansız hava, kara ve deniz sistemlerinin birlikte çalışabilirliğini sağlayacak, ortak komuta kontrol yazılımları da geliştirilmektedir. Aynı şekilde siber güvenlik, elektronik harp ve uzay tabanlı iletişim kabiliyetlerimiz de genişletilmektedir. Özellikle vurgulamak isterim ki terörle mücadele ağırlıklı yapıdan yapay zeka destekli harp sistemleriyle güçlendirilmiş yüksek teknoloji merkezli bir yapıya geçerek Mehmetçiğin omuzlarındaki cephe yükünü azaltmayı hedefliyoruz. Bu konseptle sadece bugünün muharebe sahasını değil, geleceğin belirsiz tehdit ortamını öngören, buna karşı anında karar üreten ve sürece yön veren stratejik bir üstünlük seviyesine ulaşmak için gayret gösteriyoruz."
Güçlü ve hazır bir ordunun, barışın sigortası ve milletin de güvencesi olduğunu belirten Güler, ordunun sahip olduğu yüksek askeri kapasitesiyle ülkenin güvenliğini sağlarken bölgesel istikrarın temel aktörlerinden biri olmayı da sürdüreceğini ifade etti.
Güler, yakın coğrafya başta olmak üzere, dünya genelinde meydana gelen çatışma ve gerginliklerin TSK'nın stratejik bir vizyonla kendini sürekli yenilemesini ve değişen harp ortamına en hızlı şekilde ayak uydurmasını zorunlu kıldığını belirtti.
Sözlerinin sonunda, iki hafta önce Gürcistan'daki uçak kazasında şehit olan 20 askere Allah'tan rahmet dileyen Güler, "Tüm aziz şehitlerimizi ve ebediyete irtihal eden kahraman gazilerimizi rahmet ve minnetle yad ederken tedavisi devam eden gazilerimize acil şifalar diliyor, gazilerimize, şehit ve gazilerimizin kıymetli ailelerine saygı ve şükranlarımı sunuyorum." dedi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda milletvekilleri, Milli Savunma Bakanlığının 2026 yılı bütçesine yönelik görüş, öneri ve eleştirilerini dile getirdi.
CHP Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) yönetilirken önemli yanlışların yapıldığını, bunlardan en önemlisinin ise "ordunun siyasallaşması" olduğunu savundu.
Şehit aileleri ve gazilerin önemli sorunları olduğunu ifade eden Ceylan, özlük haklarındaki yetersizlikler ve adaletsizlikler başta olmak üzere, sağlık, eğitim desteği, istihdam gibi alanlarda sorunların devam ettiğini söyledi.
Ceylan, şehit aileleri ve gazilere sahip çıkılması gerektiğini belirterek, "Sorumluluğu başka bakanlıklara atarak bu sorunlar çözülememektedir. Unutmayınız ki bu askerlerimiz çarpışmada emri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından değil, sizin sorumlu olduğunuz komutanlardan almışlardır." dedi.
Ekonomik krizin, emekli ve muvazzaf TSK personelini zorladığını dile getiren Ceylan, "Emekli astsubaylarımızın maaşları asgari ücret civarına düşmüş olup, geçim sıkıntısıyla boğuşmaktadırlar. Makam ve görev tazminat hakları verilerek maaşlarında iyileştirme yapılmalıdır." diye konuştu.
Ceylan, sözleşmeli uzman çavuşlar ile sözleşmeli erlerle alakalı sorunları da dile getirdi.
DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Osman Cengiz Çandar, Türkiye'nin nüfusuna, jeopolitik konumuna ve çevresindeki gerilimlere dikkati çekerek, böylesi bir ülkenin savunma harcamalarının yüksek olmasının ve giderek artmasının gayet anlaşılır olduğunu belirtti.
Türkiye'nin savaş uçağı teminine ilişkin süreçlere değinen Çandar, "Hava gücümüz, İsrail ve Yunanistan'la kıyaslandığı zaman, oradaki F-35'lere bakıldığında ülkemizin bu açığı nasıl giderilecek bunu bilemiyoruz." diye konuştu.
- "Profesyonelleşme süreci tam bir sisteme bağlanmış değildir"
Yeni Yol Partisi İstanbul Milletvekili Medeni Yılmaz, savunma bütçesinin bir ülkenin sadece askeri kapasitesini değil, aynı zamanda siyasi aklını, ekonomik disiplinini ve yönetim kültürünü de yansıtan bir alan olduğunu dile getirdi.
TSK'nın personel yapılanmasıyla ilgili yapısal sorunların bulunduğunun savunan Yılmaz, "Profesyonelleşme süreci tam bir sisteme bağlanmış değildir. Uzman erbaş sistemi hala çok sayıda geçici sözleşmeli personel üzerinden yürütülmektedir. Astsubay ve subay istihdamında performans, eğitim ve kalite standartları yeterince bağımsız denetime açık değildir." dedi.
Yılmaz, Türkiye'nin savunma sanayisinde önemli adımlar attığını ancak bu başarı hikayesinin şeffaflık, sürdürülebilirlik ve stratejik önceliklendirme açısından ciddi sorunları da barındırdığını iddia etti.
İYİ Parti İzmir Milletvekili Hüsmen Kırkpınar, Milli Savunma Bakanlığı bütçesinden şehit yakınları ve gazilere yönelik programa ayrılan payı yetersiz bularak, eleştirdi.
TSK personelinin haklarının yılların ihmaliyle biriktiğini ve görmezden gelinemeyecek bir aciliyet kazandığını dile getiren Kırkpınar, "Subayından astsubayına, uzman erbaşından sözleşmeli erine ve sivil memurlarından işçisine kadar her kademedeki personel, görevlerinin karşılığını almakta zorlanmaktadır. Sayın Bakan, TSK'nın onuruyla görev yapan personelinin maaşlarında anlamlı bir düzenleme yapılacak mıdır?" sorusunu yöneltti.
Kırkpınar, emekli askerlerin mali durumlarının da "içler acısı" olduğunu öne sürerek, özellikle emekli binbaşıların aylıklarının uzman çavuş maaşının altında kaldığını dile getirdi.
MHP Konya Milletvekili Konur Alp Koçak, Türkiye'nin kendi bölgesindeki istikrarsızlıklara karşı daha hazırlıklı olması gerektiğini geldiğini belirtti.
Türkiye'nin, TSK'nın teknoloji seviyesini, reaksiyon hızını ve operasyonel kabiliyetini artırmasının önemli olduğunu belirten Koçak, "TSK'nın caydırıcılığı, sadece olası saldırıları bertaraf edecek bir güç değil, aynı zamanda Türkiye'nin diplomatik kapasitesini, uluslararası alanda müzakere gücünü ve manevra kabiliyetlerini de belirleyen bir çarpan etkisi görmektedir." dedi.
MHP'li Koçak, Milli Savunma Bakanlığı çalışanlarının mümkün olan en yüksek mali ve sosyal imkanlardan yararlanması gerektiğine inandıklarını ifade etti.
Şehit yakınları ve gazilerin sosyal haklarına yönelik önerilerini de dile getiren Koçak, şu ifadeleri kullandı:
"Aziz şehit ve gazilerimize duyduğumuz sonsuz minnet ve saygının bir gereği olarak şehit yetimlerinin tamamına kamuda istihdam hakkı verilmesi, gazilerimizin kendisi dışında bir yakınına daha istihdam hakkı tanınması, şehit yakınlarına sağlanan ÖTV'siz araç alma hakkının gazilerimizi de kapsayacak şekilde genişletilmesi, şehit ve gazi çocuklarının tüm eğitim masraflarının devletimiz tarafından karşılanması ve bu gençlerimizin öğretim hayatları boyunca kamuya ait yurtlardan ücretsiz faydalanması gerektiğini savunuyoruz."
- "Dosta güven, düşmana korku vermeye devam edeceğiz"
AK Parti Kırşehir Milletvekili Necmettin Erkan, TSK'nın dünyanın en saygın orduları arasında yer aldığını, Türkiye'nin adil ve sürdürülebilir bir dünya nizamı için her platformda gayret sarf ettiğini dile getirdi.
Savunma sanayisindeki yerlilik oranının yüzde 20'lerden yüzde 80'lere çıktığını belirten Erkan, "Türk savunma sanayisi bugün 1380 üzerinde proje sayısıyla, 2 milyar doları aşan cirosuyla, geniş ürün yelpazesiyle adeta destan yazıyor." dedi.
Erkan, Türkiye'nin İHA ve SİHA teknolojisinde dünyanın önde gelen 3 ülkesinden biri olduğunu anlatarak, "Bugün dünyanın en büyük 100 savunma sanayisi firması arasında 5 Türk firması yer alıyor. Geçen sene dünyada satılan her 100 İHA'dan 65'ini Türk firmaları tedarik etti. Özellikle SİHA'larımızın oyun değiştiren konsepti küresel ölçekte büyük yankı uyandırıyor. Aynı şekilde dünyada savaş gemisini tasarlayan, geliştiren 10 ülkeden biri şu anda Türkiye'dir." diye konuştu.
"Küresel güç Türkiye" vizyonuyla savunma sanayisinde tam bağımsız Türkiye yolunda kararlı adımlarla ilerlediklerini vurgulayan Erkan, şunları kaydetti:
"'Savunma sanayisinde milli yeterlilik hamlesi' adını verdiğimiz büyük bir dönüşüm başlattık. Milli yeterlilik hamlesiyle savunma sanayisi içerisinde sistematik bir yapı oluşturmayı hedefliyoruz. Bu alandaki çalışmalarımızla, savunma ve güvenlik yatırımlarımızla dosta güven, düşmana korku vermeye devam edeceğiz. 'Güçlü ordu, güçlü Türkiye' şiarıyla Milli Savunma Bakanlığımızın yanında olmayı sürdüreceğiz. 21. asrı 'Türkiye yüzyılı' yapmak için ordu millet el ele, birlikte mücadele edeceğiz."
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda milletvekilleri, Milli Savunma Bakanlığının 2026 yılı bütçesine yönelik görüş, öneri ve eleştirilerini dile getirdi.
CHP İzmir Milletvekili Ümit Özlale, Türkiye'nin savunma sanayisinde geçmişte de çok önemli şirketler kurduğunu ve önemli işlerin yapıldığını anlattı.
1970 ve 1980'lerde ASELSAN, HAVELSAN, TUSAŞ ve ROKETSAN'ın kurulduğunu dile getiren Özlale, "1987'de merhum Turgut Özal tarafından Savunma Sanayi Başkanlığı kuruldu. Ben, o dönemleri de hatırlıyorum. Bu kurumlar hepimizin kurumları olduğu için hiçbir zaman biz bunları siyasileştirmedik. 'Biz yaptık' denmedi. 'Bunlar milletimize, ülkemize armağan olsun' dendi. Bugün savunma sanayisi ile ilgili eleştirdiğimiz noktalardan bir tanesi budur." diye konuştu.
Dünyadaki bütün teknolojik gelişmelerin savunma sanayisindeki bir teknolojik ilerlemenin diğer sektörlere aktarılmasıyla yapıldığına işaret eden Özlale, ülkelerin böyle kalkınacağını belirterek, "Gururumuz olan ASELSAN, ROKETSAN, HAVELSAN'daki teknolojik gelişmeleri diğer sektörlere aktarabilecek bir mekanizmayı oluşturmamız lazım. Bu mekanizmayı oluşturursak o zaman diğer sektörler de buraya yapılan yatırımlardan kar eder." ifadelerini kullandı.
Özlale, savunma sanayisi sektöründe orta ölçekli yerli şirketlerin daha fazla teşvik edilmesi ve beyin göçünün önlenmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Adana Milletvekili Ayyüce Türkeş, askeri hastanelerin durumuyla alakalı görüşlerini dile getirdi.
"Mehmetçiğin sağlık sistemi sivil sağlık bürokrasisinin insafına bırakılamaz." diyen Türkeş, "Savaş cerrahisi, harp tıbbı, mayın, patlayıcı yaralanmaları, deniz, hava operasyonlarında tıbbi çalışma koşulları çok farklıdır." sözlerini sarf etti.
Türkiye'yi çevreleyen 3 denizin artık birer "mavi cephe" haline geldiği değerlendirmesinde bulunan Türkeş, "Bugün açık ve net bir gerçeği söylemek istiyorum. Deniz Kuvvetleri'mizin bütçesi Türkiye'nin jeopolitik iddiasıyla, 'mavi vatan' hedefiyle, Doğu Akdeniz ve Adalar Denizi'nde yürütülen mücadeleyle maalesef uyumlu değildir." dedi.
Türkeş, denizde büyüyemeyen hiçbir devletin büyük devlet olamadığını dile getirerek, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bütçesinin artırılması gerektiğini söyledi.
Yeni Yol Partisi Adana Milletvekili Sadullah Kısacık, yapay zekanın yeni bir stratejik rekabet çağının kapısını araladığına değindi.
Artık orduların büyüklüğü, tank sayısı, komuta kademe refleksleri değil, veri işleme kabiliyeti, otonom sistemlerin adaptasyon hızı ve algoritmaların saniyeler içinde verdiği kararların belirleyici olacağını anlatan Kısacık, "oyunun kurallarının çok hızlı değişeceğini" dile getirdi.
Kısacık, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Belki bundan 5 sene sonra, askeri büyüklüğümüz olarak değil, belki robotlarımızın büyüklüğünü konuşmamız gerekecek. Artık askerlerin savaşacağı değil de robotların, cihazların... Bu, İHA'larla, SİHA'larla kısmen başladı. Yapay zeka artık gündeme girdi, hızla robotikleşiyor ve bu robotun artmasıyla beraber artık yüzölçümü büyüklüğünüz, askeri büyüklüğünüz değil, kaç robotunuz var bu önemli. Dolayısıyla, Milli Savunma Bakanlığı olarak, Türkiye olarak bence en önemli konumuz bu."
MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu, TSK'nın "parti ordusu" gibi ifadelerle yıpratılmaya çalışılmasını sakıncalı ve kabul edilemez bulduklarını belirtti.
Terörün bugüne kadar Türkiye'nin en önemli sorunu, Türkiye hasımlığının da en etkili aracı olduğuna değinen Aksu, yaşama hakkını ihlal eden terörün, insan haklarının ve demokrasinin amansız düşmanı olduğuna dikkati çekti.
Aksu, terörün her türlüsünü reddetmenin, defetmenin ve imha etmenin kararlılığında olduklarını vurgulayarak, "Bugün, milletimizin başına musallat edilen terörden kurtulmak için tarihi bir dönüm noktasına gelinmiş, aynı zamanda bölgesel istikrarın yolu açılmıştır. 'Terörsüz Türkiye', Türk milletinin tavizsiz kararıdır ve Cumhuriyetimizin yeni yüzyılında en büyük kozumuz olacaktır." dedi.
Türkiye'nin savunma sanayisinde destansı bir başarı elde ettiğini ve giderek gelişen bir ekosistem oluşturduğuna değinen Aksu, şöyle konuştu:
"ROKETSAN, TUSAŞ, ASELSAN, Baykar gibi ileri teknoloji yeteneğine sahip firmalarımızın, alanında dünyanın en büyükleri olmasından gurur duyuyoruz. Dış talebin yoğunluğundan, İHA'lar, SİHA'lar için sıra beklenmesinden ancak memnuniyet duyulur. Hal böyleyken savunma sanayisinin elde ettiği emsalsiz başarıya gölge düşürme, hatta kötüleme çabasını kabul edilemez ve anlamsız buluyoruz."
- "Ezeli ve ebedi kardeşliğimizi perçinleyeceğiz"
AK Parti Aksaray Milletvekili Hüseyin Altınsoy, milli savunmanın devletin bekasının, milletin huzurunun ve bağımsızlığın en temel güvencesi olduğuna dikkati çekti.
Gündemdeki en önemli konulardan birinin de hassasiyet içerisinde yürüttükleri "Terörsüz Türkiye" süreci olduğuna işaret eden Altınsoy, "İnşallah bu süreçle milletimizin arasına örülen duvarları yıkıp ezeli ve ebedi kardeşliğimizi perçinleyeceğiz." ifadesini kullandı.
Altınsoy, bu süreçten hiç kimsenin endişe duymasına gerek olmadığını anlatarak, şunları söyledi:
"Şehitlerimizin ruhunu incitecek, şehit ailelerimizi ve gazilerimizi hayal kırıklığına uğratacak, onların fedakarlıklarını gölgeleyecek hiçbir karar hükümetlerimiz döneminde alınmamıştır, bundan sonra da alınmayacaktır. Bu süreç, terörü tamamen bitirmeye, silahları tamamen susturmaya, milletimizin birliğini ve kardeşliğini daha da pekiştirmeye yönelik bir iradenin ifadesidir. Bu noktada Milli Savunma Bakanlığımızın görev ve sorumlulukları da çok büyüktür. Terörle mücadelede kararlılık devam ederken, bir yandan da kardeşlik hukukunu güçlendiren adımlar atılmaya devam edilmektedir."
DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Adalet Kaya, Milli Savunma Bakanlığının üst düzey yönetim kadrosunda kadın olmadığını dile getirerek, bu durumu "toplumsal cinsiyet eşitsizliği" gerekçesiyle eleştirdi.
Bakanlığın 2026 bütçesinin daha çok silahlanmaya odaklanmış bir bütçe olduğunu savunan Kaya, "Biz bunun hem ekonomik bir yük, sadece bununla da kalmıyor aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitsizliğini yapısal düzeyde derinleştiren, kadınların yaşamını olumsuz etkileyen politik bir tercih olduğunu da açıkça belirtmek istiyoruz." dedi.
Kaya, konuşmasına "yapısal şiddet" temasında devam ederken İYİ Parti genel başkan yardımcıları Tekirdağ Milletvekili Selcan Taşcı ile Adana Milletvekili Ayyüce Türkeş tepki gösterdi.
EMEP İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, Milli Savunma Bakanlığının aynı zamanda bir sermaye kuruluşu olduğunu ve şirket niteliği taşıdığını kaydetti.
Savunma sanayisindeki başarının altında yüz binlerce gencin ve on binlerce işçinin emeği olduğunu anlatan Bayhan, "Ama bu emeğin sahipleri ASELSAN'da, ROKETSAN'da, TUSAŞ'ta, HAVELSAN'da, MKE'de hak ettiği karşılığı alamıyor." değerlendirmesinde bulundu.
DEM Parti Muş Milletvekili Sümeyye Boz Çakı'nın konuşmasında, "Üniformalı faillerin kadınlara yönelik işlemiş olduğu suçlar da sistematik cezasızlığın politikası olarak karşımızda duruyor. Bu açıdan ülkede korucuların, askerlerin, uzman çavuşların kadınlara yönelik işlemiş olduğu suçlar münferit değildir. Bu suçlar sistemin içinden doğan, sistemin koruduğu, sistemin cezasız bıraktığı suçlardır." ifadelerini kullanması üzerine İYİ Partili milletvekilleri tepki gösterdi.
Çakı'nın iddialarını sürdürmesi üzerine İYİ Partili milletvekilleri iddiaları kabul etmediklerini belirterek, Çakı'ya tepki gösterdi.
Komisyon Başkanı Mehmet Muş ise Türk Silahlı Kuvvetlerinin ne geçmişinde ne de yakın tarihinde, Çakı'nın iddia ettiği suçun sistematik bir şekilde işlendiğine dair en küçük bir ima dahi bulunmadığını belirtti.
Muş, "Ordumuzla alakalı bu iftiraları kabul etmem söz konusu değil. Böyle bir açıklamayı, konuşmayı ifade özgürlüğü olarak da değerlendirmem." sözlerini sarf etti.
Çakı'nın ifadelerini doğru olmadığını vurgulayan Muş, "Bireylerin yaptığı hatalar ve eksiklerden dolayı bir orduyu, bir kurumsal yapıyı suçlayamazsınız." dedi.
