2005-07-07 - 14:00
Arınç, 22. Dönem 3. yasama yılını değerlendirmek üzere düzenlediği basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
TBMM Başkanı Bülent Arınç, YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç'e, ''Türkiye'de yargısal denetime tabi olmayanlar da var. Acaba onlardan haberdar mısınız? Mesela Sayın Cumhurbaşkanı'nın tek başına yaptığı tasarrufların yargısal denetime tabi olduğunu söyleyebilir misiniz? Yüksek Askeri Şura, HSYK kararları yargısal denetime tabi değil. Bunlardan habersizmiş gibi, sadece TBMM'nin çıkardığı yasaların Anayasa Mahkemesi'nin denetime tabi olduğunu söylemek, çok ince eleştiri gibi geliyor'' dedi.
TBMM'de basın toplantısı düzenleyen Arınç, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
''Bazı kişi ve kurumların kendini siyasetçinin yerine koyarak ülkenin kaderi üzerinde etkin rol oynamak istediğini söylediniz. Sert eleştirilerde bulundunuz. Bu kişi ve kurumları açabilir misiniz?'' sorusu üzerine Arınç, cümlelerini yeterli gördüğünü söyledi. Arınç, ''Bu kişi ve kurumların, çerçevenin dışına çıkan tartışma ve konuşmaların ne şekilde, kimler tarafından yapıldığını sizler ve kamuoyu çok iyi anlamıştır'' dedi.
Anayasa'nın, Türkiye'de herkesi ve tüm kurumları bağladığına dikkati çeken Arınç, bu çerçeve içinde kalan her kurumun kendisine verilen görev ve sorumlulukları en iyi şekilde kullanmalarının asıl olduğunu vurguladı. Yasama yetkisinin TBMM, yürütme yetkisinin hükümet ve cumhurbaşkanı, yargı yetkisinin ise bağımsız mahkemeler tarafından kullanıldığına işaret eden Arınç, ayrıca, Anayasa'nın her maddesinde bir kurumu tarif ettiğini, görev alanlarını belirlediğini söyledi.
Herkesin bu çerçevenin içinde kalmak zorunda olduğunu belirten Arınç, ''Türkiye Cumhuriyeti devleti, demokratik, laik, sosyal, devlet ise bunun özelliklerine her kurumun kendi açısından dikkat etmesi gereklidir. Son aylarda yaşanan tartışmalarda bu sözlerimin muhatabını herkesin kolaylıkla bulabileceğini düşünüyorum'' diye konuştu.
''ANAYASA MAHKEMESİ YASA KOYUCU DEĞİLDİR''
Arınç, ''meslek liseleri mağdurlarının gözü Meclis'te... 3. yasama yılında da Meclis, bu konuda herhangi bir çözüm üretemedi. Gelecek yıl için sizin inisiyatif almanız söz konusu mu?'' sorusunu yanıtlarken, bu tür sorulara çok muhatap olduğunu ve gerekli yanıtları verdiğini kaydetti.
Kabulleri ya da yazılı açıklamalarında düşüncelerini her zaman ifade ettiğini hatırlatan Arınç, ''Önemli olan özgürlüklerdir.
Sorduğunuz husus da bunlardan bir parçadır. Temelde özgürlükler konusunda bir tartışma ve çatışma yaşandığını ifade ettim. Anayasa'nın maddeleri, özgürlüklerin nasıl kısıtlanacağı ya da sınırlarının Parlamento tarafından mutlaka çizilmesi konusunda hükümler taşımaktadır. Özgürlükler denen şeylerin, bir kısım kişilerin kendi düşüncelerine veya keyiflerine göre çizilmesi yanlıştır. Mutlaka bunun Meclis ve Meclis'ten çıkarılacak kanunlar tarafından değerlendirilmesi gerekir. Anayasamızın Meclis'e verdiği yetki, bunu içinde taşımaktadır'' dedi.
Temel haklar ve görevler, özgürlüklerin sınırlarının çizilmesi konusunda yasal düzenlemeye ihtiyaç bulunduğunun Anayasal bir gerçek olduğunu, bu ve buna benzer konularda TBMM'nin yasama yetkisini tek başına kullanacağını vurgulayan Arınç, şöyle konuştu:
''TBMM'nin, bir yargı denetimine muhatap olduğunu bazıları söylüyor. Evet doğrudur. Yasama yetkisini Meclisimiz yapar. Önce sayın Cumhurbaşkanımızın imzasına sunulur. Sayın Cumhurbaşkanı, Anayasa'dan kaynaklanan yetkisini kullanarak Anayasa değişikliklerini ve yasaları bir kez daha görüşülmek üzere Meclis'e geri gönderebilir. Bu, 'çek balans' sisteminin de bir gereğidir. Bundan sonra Meclisimiz gereğini yapar.
İkinci konu, Anayasa Mahkemesi'nin yargısal denetimidir. Anayasa Mahkemesi de yasaları Anayasa'ya uygunluk bakımından denetler. Aykırı görürse düzenlemeyi ya tümüyle ya da bazı maddeleriyle iptal eder ama tekrar Meclis'in yasama yapmasını kabul eder. Kendisi yasa koyucu değildir. Kendisi yasa maddesi yerine geçecek bir düzenleme yapamaz.
Sonuç itibarıyla yasama yetkisinin yine TBMM'de olduğu tartışmasız ve kuşkusuzdur. Herhangi bir konuda yasa çıkarılacaksa bunun yeri ve adresi TBMM'dir.''
TEZİÇ'E YANIT...
Arınç, bir süre önce, YÖK Başkanı Erdoğan Teziç'in bir cümlesine dikkat ettiğini belirterek, şunları kaydetti:
''TBMM'nin yasama yetkisi konusunda sanki bir telaş içinde, hemen arkasından, 'Yargı yetkisi ile sınırlıdır. TBMM'nin çıkardığı yasalar yargısal denetime tabidir' diyor. Bu, Anayasa Mahkemesi bakımından bir gerçektir ama üç gazeteci ile yapılan röportajda, o üç gazeteciden biri ben olsaydım, Sayın Başkan'a şöyle bir soru sormak isterdim; bunu söylüyorsunuz, malumu ilan ediyorsunuz. Ne kadar güzel. Ama Türkiye'de yargısal denetime tabi olmayanlar da var, acaba onlardan haberdar mısınız? Mesela Sayın Cumhurbaşkanı'nın tek başına yaptığı tasarrufların yargısal denetime tabi olduğunu söyleyebilir misiniz?
Yüksek Askeri Şura, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararları yargısal denetime tabi değil. Bunlar bir gerçek. Bunlar, Anayasa'da var. Bunların şu an değiştirilmesi de gündemde değil. Bunlar konuşulabilir, tartışılabilir. Bunlardan habersizmiş gibi sadece TBMM'nin çıkardığı yasaların, Anayasa Mahkemesi'nin denetime tabi olduğunu söylemek, çok ince eleştiri gibi geliyor. Evet, Anayasa Mahkemesi denetimini yapar ama kanun koyucu değildir, hüküm koyucu değildir. Bazen bir yasayı iptal eder, 6 aylık süre verir ki yeni düzenleme yapılsın diye. Bazen o sürede yasal düzenleme yapılmaz, boşluk doğabilir. Bunların hepsini Türkiye yaşamıştır.''
Arınç, TBMM'nin, halkın taleplerini dikkate alarak, toplumsal sorunların çözümü amacıyla her zaman yasal bir düzenlemeyi ya hükümetten gelen bir tasarı veya milletvekillerinin verdiği teklif olarak değerlendirerek yasal düzenleme yapabileceğine işaret etti ve bunun önünde hiçbir engel bulunmadığını söyledi. Arınç, bunun ne zaman ve ne şekilde yapacağına Meclis'in karar vereceğini, TBMM Genel Kurulu'nun bu konuda tam yetkili organ olduğunu kaydetti.
TBMM Başkanı Bülent Arınç, ''Kim olursa olsun, nerede olursa olsun gerekirse görevden alınabilmeli, gerekirse hakkında meclis soruşturması açılabilmeli... Bu kadar açık, bu kadar cesur, bu kadar yürekliyiz. Darısı başkalarının başına'' dedi.
Basın açıklamasından sonra bir gazetecinin, İçtüzük değişikliği ve milletvekillerinin parti değiştirmesiyle ilgili sorusunu yanıtlayan Arınç, ''Ben sade bir milletvekili olsam kürsüye çıkar bu konuda ne düşündüğümü ifade ederim. Ama bugünkü konumum siyasi partilerle bir tartışmayı, siyasi partilerin sözcüleri ile bir polemiğe girmeyi bana imkansız kılıyor'' diye konuştu.
Anadolu Ajansı'na daha önce yaptığı açıklamada İçtüzük değişikliği ile ilgili görüşlerini kamuoyuna aktardığını hatırlatan Arınç, 2001 yılında yapılan içtüzük değişikliğine karşı çıktığını anlattı.
İktidarların her rejimde olabileceğini ancak yalnızca muhalefetin olduğu rejimlerin demokratik rejimler olduğunu vurgulayan Arınç, muhalefetin en geniş anlamıyla söz hakkı olması gerektiğini söyledi.
Dünya demokrasilerinde muhalefetin engelleme hakkının vazgeçilmez olduğunu vurgulayan Arınç, 2001 yılındaki konuya ilişkin düşüncesini bugün de muhafaza ettiğini bildirdi.
Arınç, tutanaklara geçmiş sözlerinin ölünceye kadar arkasında olacağını belirterek, bunların herhangi bir yerde yayınlanması veya tekrar edilmesinden gurur duyacağını ifade etti.
Yapılan tek maddelik içtüzük değişikliği için CHP'nin aynı gün Anayasa Mahkemesi'ne başvurduğunu hatırlatan Arınç, yapılan düzenlemenin ''kapsamlı kanunu tarif etmeye yönelik ve Anayasa Mahkemesi'nin iptal gerekçesine uygun bir düzenleme'' olduğunu kaydetti. Arınç, Anayasa Mahkemesi'nin bu konuda vereceği kararı herkesin merakla beklediğini söyledi.
Bu dönemde 42 milletvekilinin parti değiştirdiğini hatırlatan Arınç, şöyle konuştu:
''Bunlar siyasetin saygınlığına zarar verir mi? Siyasetin saygınlığına zarar verebilir. Mutlak bir zarar söz konusu değildir. Nispi bir zarar söz konusudur. Ancak bu parti değiştirmeler ve istifalar başladığı zaman bir takım siyasetçiler 'bunları engelleyelim, parti değiştirenlerin milletvekilliği düşsün. Onun yerine yedektekini seçilsin gibi' projeler ortaya koydular.
Tartışılabilir...
Ama benim kişisel düşüncem, istifa bireysel bir haktır. Ne kadar yanlış kullanılırsa kullanılsın bu ne bir parlamenterin elinden alınabilir ne bir bürokratın elinden alınabilir. Seçimle gelmiş insanlar, hangi noktaya gelirse gelsin bir ihtiyaç doğmuştur, şahsi bir gerekçe söz konusudur, istifa ederler. İstifayı engellemek, önüne geçmek ve sonuçsuz kılmak bence çok yanlıştır. Siyasetin saygınlığına zarar vermiş olsa bile ben bu konuda bunun yarar ve zararının siyasetçi açısından önemli olduğunu düşünüyorum.''
BAYKAL'IN ELEŞTİRİLERİ
Arınç, bir gazetecinin ''CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, rejimin dinselleştirildiğini söyledi ve halkı göreve çağırdı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?'' şeklindeki sorunu da şöyle cevapladı:
''Mani oluyor halimi takrire hicabım... Siz benden polemik yapmamı istiyorsunuz. Ben polemik yapacak bir noktada değilim. Ben Meclis Başkanıyım. Sayın Baykal'ın ne söylediğini, nerede nasıl konuştuğunu, nasıl bir benzetme yaptığını, ham-hum sözcüklerinin ne anlama geldiğini benim değerlendirmem, bu konuşma üzerine bir yorumda bulunmam ne yazık ki mümkün değil. Dolayısıyla polemik yapacağım günler de gelecektir. Bunların hepsini biriktirin, o gün geldiğinde sorarsınız. Ben de bunlara cevap veririm.''
Meclis'in son haftalarda süratli çalıştığı ve yasaların hızlı bir şekilde çıktığı ile ilgili eleştirileri de cevaplayan Arınç, Meclis'ten yasaların hızlı geçmesinin gayrı tabii bir olay olmadığını söyledi. İktidar ve muhalefetin işbirliği ile çok süratli çıkan kanunlar da bulunduğunu anlatan Arınç, birilerine ''ak'' birilerine ''kara'' demenin siyasetçi için tutarsız bir davranış olacağını kaydetti.
Bir kanunun çıkması sürecinin sadece Genel Kurul'da oy vermekle sonuçlanmadığını hatırlatan Arınç, tasarı ve tekliflerin yasalaşması sürecini anlattı. TBMM Genel Kurulu'nun bir ''seremoni''den ibaret olduğunu ifade eden Arınç, milletvekillerinin her şeyden haberi bulunduğu için el kaldırdıklarını söyledi.
Kanunların iyi incelenmeden çıktığı eleştirilerinin de doğru olmadığını vurgulayan Arınç, Meclis'i kutlayarak, ''Yoğun bir çalışma yaptı. O yoğunluk içinde biraz stresli oldular ama tatili de hak ettiler'' diye konuştu.
''HÜKÜMETE DESTEK''
Arınç, bir gazetecinin ''yasamanın başkanı olarak yürütmeye daha yakın bir çizgi izleyen konuşma yaptınız. Burada sanki bir tarafın başkanı gibi bir izlenim doğuyor. Bu konuya açıklık getirir misiniz?''sorunu cevaplarken de ''Eğer böyle bir şey varsa bırakın bu kadar olsun'' dedi.
Hükümetin Meclis'in içinden çıktığını ve Meclis tarafından denetlendiğini hatırlatan Arınç, 2 soruşturma önergesi ve 4 binden fazla yazılı ve sözlü soru önergesiyle Hükümetin denetlendiğini anlattı. Denetimde bir eksikliğin söz konusu olmadığını ifade eden Arınç, bu denetim görevinin çok iyi şekilde yerine getirildiğini söyledi. Arınç, sürekli bardağın boş taraflarını göstererek, sürekli açık arayarak, sürekli kötülemeye çalışarak Meclis ve siyaset kurumunun yıpratılmaması gerektiğini vurguladı.
Eylül ayından itibaren Meclis Başkanı'nın nasıl denetlenmesi gerektiği konusunu kamuoyunun gündemine getireceğini bildiren Arınç, gazetecilerden de bu konuda destek istedi. Arınç, seçilenlerin denetlenmesi gerektiğini vurgulayarak, ''Kim olursa olsun, nerede olursa olsun gerekirse görevden alınabilmeli, gerekirse hakkında Meclis soruşturması açılabilmeli. Bu kadar açık, bu kadar cesur, bu kadar yürekliyiz. Darısı başkalarının başına'' diye konuştu.
Arınç, daha sonra gazetecilere kokteyl verdi.
TBMM'de basın toplantısı düzenleyen Arınç, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
''Bazı kişi ve kurumların kendini siyasetçinin yerine koyarak ülkenin kaderi üzerinde etkin rol oynamak istediğini söylediniz. Sert eleştirilerde bulundunuz. Bu kişi ve kurumları açabilir misiniz?'' sorusu üzerine Arınç, cümlelerini yeterli gördüğünü söyledi. Arınç, ''Bu kişi ve kurumların, çerçevenin dışına çıkan tartışma ve konuşmaların ne şekilde, kimler tarafından yapıldığını sizler ve kamuoyu çok iyi anlamıştır'' dedi.
Anayasa'nın, Türkiye'de herkesi ve tüm kurumları bağladığına dikkati çeken Arınç, bu çerçeve içinde kalan her kurumun kendisine verilen görev ve sorumlulukları en iyi şekilde kullanmalarının asıl olduğunu vurguladı. Yasama yetkisinin TBMM, yürütme yetkisinin hükümet ve cumhurbaşkanı, yargı yetkisinin ise bağımsız mahkemeler tarafından kullanıldığına işaret eden Arınç, ayrıca, Anayasa'nın her maddesinde bir kurumu tarif ettiğini, görev alanlarını belirlediğini söyledi.
Herkesin bu çerçevenin içinde kalmak zorunda olduğunu belirten Arınç, ''Türkiye Cumhuriyeti devleti, demokratik, laik, sosyal, devlet ise bunun özelliklerine her kurumun kendi açısından dikkat etmesi gereklidir. Son aylarda yaşanan tartışmalarda bu sözlerimin muhatabını herkesin kolaylıkla bulabileceğini düşünüyorum'' diye konuştu.
''ANAYASA MAHKEMESİ YASA KOYUCU DEĞİLDİR''
Arınç, ''meslek liseleri mağdurlarının gözü Meclis'te... 3. yasama yılında da Meclis, bu konuda herhangi bir çözüm üretemedi. Gelecek yıl için sizin inisiyatif almanız söz konusu mu?'' sorusunu yanıtlarken, bu tür sorulara çok muhatap olduğunu ve gerekli yanıtları verdiğini kaydetti.
Kabulleri ya da yazılı açıklamalarında düşüncelerini her zaman ifade ettiğini hatırlatan Arınç, ''Önemli olan özgürlüklerdir.
Sorduğunuz husus da bunlardan bir parçadır. Temelde özgürlükler konusunda bir tartışma ve çatışma yaşandığını ifade ettim. Anayasa'nın maddeleri, özgürlüklerin nasıl kısıtlanacağı ya da sınırlarının Parlamento tarafından mutlaka çizilmesi konusunda hükümler taşımaktadır. Özgürlükler denen şeylerin, bir kısım kişilerin kendi düşüncelerine veya keyiflerine göre çizilmesi yanlıştır. Mutlaka bunun Meclis ve Meclis'ten çıkarılacak kanunlar tarafından değerlendirilmesi gerekir. Anayasamızın Meclis'e verdiği yetki, bunu içinde taşımaktadır'' dedi.
Temel haklar ve görevler, özgürlüklerin sınırlarının çizilmesi konusunda yasal düzenlemeye ihtiyaç bulunduğunun Anayasal bir gerçek olduğunu, bu ve buna benzer konularda TBMM'nin yasama yetkisini tek başına kullanacağını vurgulayan Arınç, şöyle konuştu:
''TBMM'nin, bir yargı denetimine muhatap olduğunu bazıları söylüyor. Evet doğrudur. Yasama yetkisini Meclisimiz yapar. Önce sayın Cumhurbaşkanımızın imzasına sunulur. Sayın Cumhurbaşkanı, Anayasa'dan kaynaklanan yetkisini kullanarak Anayasa değişikliklerini ve yasaları bir kez daha görüşülmek üzere Meclis'e geri gönderebilir. Bu, 'çek balans' sisteminin de bir gereğidir. Bundan sonra Meclisimiz gereğini yapar.
İkinci konu, Anayasa Mahkemesi'nin yargısal denetimidir. Anayasa Mahkemesi de yasaları Anayasa'ya uygunluk bakımından denetler. Aykırı görürse düzenlemeyi ya tümüyle ya da bazı maddeleriyle iptal eder ama tekrar Meclis'in yasama yapmasını kabul eder. Kendisi yasa koyucu değildir. Kendisi yasa maddesi yerine geçecek bir düzenleme yapamaz.
Sonuç itibarıyla yasama yetkisinin yine TBMM'de olduğu tartışmasız ve kuşkusuzdur. Herhangi bir konuda yasa çıkarılacaksa bunun yeri ve adresi TBMM'dir.''
TEZİÇ'E YANIT...
Arınç, bir süre önce, YÖK Başkanı Erdoğan Teziç'in bir cümlesine dikkat ettiğini belirterek, şunları kaydetti:
''TBMM'nin yasama yetkisi konusunda sanki bir telaş içinde, hemen arkasından, 'Yargı yetkisi ile sınırlıdır. TBMM'nin çıkardığı yasalar yargısal denetime tabidir' diyor. Bu, Anayasa Mahkemesi bakımından bir gerçektir ama üç gazeteci ile yapılan röportajda, o üç gazeteciden biri ben olsaydım, Sayın Başkan'a şöyle bir soru sormak isterdim; bunu söylüyorsunuz, malumu ilan ediyorsunuz. Ne kadar güzel. Ama Türkiye'de yargısal denetime tabi olmayanlar da var, acaba onlardan haberdar mısınız? Mesela Sayın Cumhurbaşkanı'nın tek başına yaptığı tasarrufların yargısal denetime tabi olduğunu söyleyebilir misiniz?
Yüksek Askeri Şura, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararları yargısal denetime tabi değil. Bunlar bir gerçek. Bunlar, Anayasa'da var. Bunların şu an değiştirilmesi de gündemde değil. Bunlar konuşulabilir, tartışılabilir. Bunlardan habersizmiş gibi sadece TBMM'nin çıkardığı yasaların, Anayasa Mahkemesi'nin denetime tabi olduğunu söylemek, çok ince eleştiri gibi geliyor. Evet, Anayasa Mahkemesi denetimini yapar ama kanun koyucu değildir, hüküm koyucu değildir. Bazen bir yasayı iptal eder, 6 aylık süre verir ki yeni düzenleme yapılsın diye. Bazen o sürede yasal düzenleme yapılmaz, boşluk doğabilir. Bunların hepsini Türkiye yaşamıştır.''
Arınç, TBMM'nin, halkın taleplerini dikkate alarak, toplumsal sorunların çözümü amacıyla her zaman yasal bir düzenlemeyi ya hükümetten gelen bir tasarı veya milletvekillerinin verdiği teklif olarak değerlendirerek yasal düzenleme yapabileceğine işaret etti ve bunun önünde hiçbir engel bulunmadığını söyledi. Arınç, bunun ne zaman ve ne şekilde yapacağına Meclis'in karar vereceğini, TBMM Genel Kurulu'nun bu konuda tam yetkili organ olduğunu kaydetti.
TBMM Başkanı Bülent Arınç, ''Kim olursa olsun, nerede olursa olsun gerekirse görevden alınabilmeli, gerekirse hakkında meclis soruşturması açılabilmeli... Bu kadar açık, bu kadar cesur, bu kadar yürekliyiz. Darısı başkalarının başına'' dedi.
Basın açıklamasından sonra bir gazetecinin, İçtüzük değişikliği ve milletvekillerinin parti değiştirmesiyle ilgili sorusunu yanıtlayan Arınç, ''Ben sade bir milletvekili olsam kürsüye çıkar bu konuda ne düşündüğümü ifade ederim. Ama bugünkü konumum siyasi partilerle bir tartışmayı, siyasi partilerin sözcüleri ile bir polemiğe girmeyi bana imkansız kılıyor'' diye konuştu.
Anadolu Ajansı'na daha önce yaptığı açıklamada İçtüzük değişikliği ile ilgili görüşlerini kamuoyuna aktardığını hatırlatan Arınç, 2001 yılında yapılan içtüzük değişikliğine karşı çıktığını anlattı.
İktidarların her rejimde olabileceğini ancak yalnızca muhalefetin olduğu rejimlerin demokratik rejimler olduğunu vurgulayan Arınç, muhalefetin en geniş anlamıyla söz hakkı olması gerektiğini söyledi.
Dünya demokrasilerinde muhalefetin engelleme hakkının vazgeçilmez olduğunu vurgulayan Arınç, 2001 yılındaki konuya ilişkin düşüncesini bugün de muhafaza ettiğini bildirdi.
Arınç, tutanaklara geçmiş sözlerinin ölünceye kadar arkasında olacağını belirterek, bunların herhangi bir yerde yayınlanması veya tekrar edilmesinden gurur duyacağını ifade etti.
Yapılan tek maddelik içtüzük değişikliği için CHP'nin aynı gün Anayasa Mahkemesi'ne başvurduğunu hatırlatan Arınç, yapılan düzenlemenin ''kapsamlı kanunu tarif etmeye yönelik ve Anayasa Mahkemesi'nin iptal gerekçesine uygun bir düzenleme'' olduğunu kaydetti. Arınç, Anayasa Mahkemesi'nin bu konuda vereceği kararı herkesin merakla beklediğini söyledi.
Bu dönemde 42 milletvekilinin parti değiştirdiğini hatırlatan Arınç, şöyle konuştu:
''Bunlar siyasetin saygınlığına zarar verir mi? Siyasetin saygınlığına zarar verebilir. Mutlak bir zarar söz konusu değildir. Nispi bir zarar söz konusudur. Ancak bu parti değiştirmeler ve istifalar başladığı zaman bir takım siyasetçiler 'bunları engelleyelim, parti değiştirenlerin milletvekilliği düşsün. Onun yerine yedektekini seçilsin gibi' projeler ortaya koydular.
Tartışılabilir...
Ama benim kişisel düşüncem, istifa bireysel bir haktır. Ne kadar yanlış kullanılırsa kullanılsın bu ne bir parlamenterin elinden alınabilir ne bir bürokratın elinden alınabilir. Seçimle gelmiş insanlar, hangi noktaya gelirse gelsin bir ihtiyaç doğmuştur, şahsi bir gerekçe söz konusudur, istifa ederler. İstifayı engellemek, önüne geçmek ve sonuçsuz kılmak bence çok yanlıştır. Siyasetin saygınlığına zarar vermiş olsa bile ben bu konuda bunun yarar ve zararının siyasetçi açısından önemli olduğunu düşünüyorum.''
BAYKAL'IN ELEŞTİRİLERİ
Arınç, bir gazetecinin ''CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, rejimin dinselleştirildiğini söyledi ve halkı göreve çağırdı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?'' şeklindeki sorunu da şöyle cevapladı:
''Mani oluyor halimi takrire hicabım... Siz benden polemik yapmamı istiyorsunuz. Ben polemik yapacak bir noktada değilim. Ben Meclis Başkanıyım. Sayın Baykal'ın ne söylediğini, nerede nasıl konuştuğunu, nasıl bir benzetme yaptığını, ham-hum sözcüklerinin ne anlama geldiğini benim değerlendirmem, bu konuşma üzerine bir yorumda bulunmam ne yazık ki mümkün değil. Dolayısıyla polemik yapacağım günler de gelecektir. Bunların hepsini biriktirin, o gün geldiğinde sorarsınız. Ben de bunlara cevap veririm.''
Meclis'in son haftalarda süratli çalıştığı ve yasaların hızlı bir şekilde çıktığı ile ilgili eleştirileri de cevaplayan Arınç, Meclis'ten yasaların hızlı geçmesinin gayrı tabii bir olay olmadığını söyledi. İktidar ve muhalefetin işbirliği ile çok süratli çıkan kanunlar da bulunduğunu anlatan Arınç, birilerine ''ak'' birilerine ''kara'' demenin siyasetçi için tutarsız bir davranış olacağını kaydetti.
Bir kanunun çıkması sürecinin sadece Genel Kurul'da oy vermekle sonuçlanmadığını hatırlatan Arınç, tasarı ve tekliflerin yasalaşması sürecini anlattı. TBMM Genel Kurulu'nun bir ''seremoni''den ibaret olduğunu ifade eden Arınç, milletvekillerinin her şeyden haberi bulunduğu için el kaldırdıklarını söyledi.
Kanunların iyi incelenmeden çıktığı eleştirilerinin de doğru olmadığını vurgulayan Arınç, Meclis'i kutlayarak, ''Yoğun bir çalışma yaptı. O yoğunluk içinde biraz stresli oldular ama tatili de hak ettiler'' diye konuştu.
''HÜKÜMETE DESTEK''
Arınç, bir gazetecinin ''yasamanın başkanı olarak yürütmeye daha yakın bir çizgi izleyen konuşma yaptınız. Burada sanki bir tarafın başkanı gibi bir izlenim doğuyor. Bu konuya açıklık getirir misiniz?''sorunu cevaplarken de ''Eğer böyle bir şey varsa bırakın bu kadar olsun'' dedi.
Hükümetin Meclis'in içinden çıktığını ve Meclis tarafından denetlendiğini hatırlatan Arınç, 2 soruşturma önergesi ve 4 binden fazla yazılı ve sözlü soru önergesiyle Hükümetin denetlendiğini anlattı. Denetimde bir eksikliğin söz konusu olmadığını ifade eden Arınç, bu denetim görevinin çok iyi şekilde yerine getirildiğini söyledi. Arınç, sürekli bardağın boş taraflarını göstererek, sürekli açık arayarak, sürekli kötülemeye çalışarak Meclis ve siyaset kurumunun yıpratılmaması gerektiğini vurguladı.
Eylül ayından itibaren Meclis Başkanı'nın nasıl denetlenmesi gerektiği konusunu kamuoyunun gündemine getireceğini bildiren Arınç, gazetecilerden de bu konuda destek istedi. Arınç, seçilenlerin denetlenmesi gerektiğini vurgulayarak, ''Kim olursa olsun, nerede olursa olsun gerekirse görevden alınabilmeli, gerekirse hakkında Meclis soruşturması açılabilmeli. Bu kadar açık, bu kadar cesur, bu kadar yürekliyiz. Darısı başkalarının başına'' diye konuştu.
Arınç, daha sonra gazetecilere kokteyl verdi.
