2005-09-29 - 13:00
Dördüncü yasama yılı açılışı hazırlıkları devam eden TBMM'de NTV'nin canlı yayınına katılan Arınç, Avrupa Parlamentosu'ndaki tartışmaların boş olduğuna dikkat çekerek, "3 Ekim'den önce Ek Protokol'ün meclise gelmesini bekleyenler beklemesinler" dedi.
AP'de Ek Protokol'ün oylanmasının ertelenmesini ve Ermeni Soykırımının tanınmasını isteyen kararın çıkmasını, "Sanki sabrımız deneniyor. Bunlar masadan kalksa da biz de kurtulsak hevesi içinde olanlar var" görüşünde olduğunu açıklayan TBMM Başkanı Arınç, "Ayrımcılığı hazmetmek zor ancak süreç zor" dedi.
Dördüncü yasama yılı açılışı hazırlıkları devam eden TBMM'de NTV'nin canlı yayınına katılan Başkan Bülent Arınç, Avrupa Parlamentosu'ndaki tartışmaların boş olduğuna dikkat çekerek, "3 Ekim'den önce Ek Protokol'ün meclise gelmesini bekleyenler beklemesinler" dedi. Başkan Arınç, kararla ilgili olarak "AB Sürecini etkileyecek karar değil" diye konuştu.
NTV Ankara Temsilcisi Murat Akgün'ün sorularını cevaplandıran TBMM Başkanı Bülent Arınç, Avrupa Parlamentosu'nun dün aldığı kararla ilgili olarak şunları söyledi:
"Türkiye bildiğim kadarıyla Temmuz ayının sonunda ek protokolü imzaladı. Bununla birlikte Karşı deklarasyonu da gönderdi ve Kıbrıs Rum Kesimi'nin tanınmayacağı bildirildi. Ek Protokolün meclise gelmesi, mecliste onaylanıp onaylanmaması tartışıldı. Buradan ifade ediyorum, eğer 3 Ekim'den önce Ek Protokol'ün meclise gelip buradan onaylanacağını bekleyenler var ise, hiç beklemesinler. Bu maddeten de mümkün değil."
Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye'nin Ermeni Soykırımını tanımasına ilişkin yaptığı çağrıyla ilgili soruyu da cevaplandıran TBMM Başkanı Arınç, "TBMM'nin geçtiğimiz Mart ayında yapılan konuşmalar ve yayınlanan ortak deklarasyonu ile arşivlerimizi dünyaya açtığımızı, bu konuda çalışmalar yapılması gerektiğini, Ermeni soykırımının hiçbir zaman gerçekleşmediğini, 1915'te I. Dünya Savaşı şartlarında trajik olayların yaşandığını, hukuki unsurları itibarıyla soykırım sayılamayacağını, Türklerden Ermenilerden veya bu işlerle ilgili başka kuruluşlardan bir ortak komisyon kurulması halinde Türkiye'nin kendi arşivlerini bu konunun araştırılması için sonuna kadar açacağını ilan ettik" dedi. Ortak Komisyon kurulacağına dair haberlerin doğru olmadığını belirten Başkan Arınç, Bilgi Üniversitesi'nde düzenlenen Ermeni Soykırımı iddialarını elen konferansla ilgili olarak da, "İstanbul'da yapılan ve yapılmasını engelleme konusunda çaba gösterilen toplantının da ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Kimin ne söyleyeceğini, nasıl söyleyeceğini önceden tespit edemeyeceğimize göre, buna gerekte olmadığına göre, böyle bir toplantı yapılmaması için bir takım çareler aranmasını doğrusu uygun bulmadım. Yapılmıştır, kıyamette kopmamıştır. Bütün olumsuz tartışmalara rağmen, Türkiye'nin bu konuları rahatlıkla görüşüp konuşabileceğini hem içerde hem dışarıda iyi bir sınav verdiğimizi düşünüyorum" diye konuştu.
AP'de alınan kararın üzüntü verici olduğunu dile getiren TBMM Başkanı Arınç, "ancak bu karar Türkiye'nin AB sürecini etkileyecek bir karar değildir. Müzakerelerin başlamasına da engel değildir. Konuyu bilen arkadaşlarımız gazetelerinde de yazdılar ifade ettiler, AP'nin ilk kararı değil bu. 1987'de de, 2000'de, 2002'de, 2004'te de dört tane karar almış. Sonra bu konuyla ilgili Lüksemburg'ta bulunan AB Adalet Divanı'na bilebildiğim kadarıyla Rumlar tarafından müracat edilmiş. AB Adalet Divanı da bu kararın siyasi bir karar olduğunu, hukuki olmadığını, tek yanlı bir karar olduğunu, bağlayıcı olamayacağını belirterek reddetmiş. Ondan sonra da bu red kararını onamış. Alınan bu karar bizim açımızdan yanlış, yersiz ve üzücü bir karar olmakla birlikte AB sürecimiz içerisinde bizi bağlayıcı bir karar değildir" açıklamasını yaptı.
Ek Protokol'ün onaylanmak üzere TBMM'ye gelmesi durumunda 1 Mart tezkeresi gibi reddedileceğine ilişkin söylentilerine de cevap veren Başkan Arınç, "Gümrük Birliği Anlaşması'nın mecliste kabul edilmediğini, ondan hareket ederek EK Protokol'ün meclise gelmemesini düşünenler var. Hukuki bir konudur. Bu tartışılır. Buna bir karar verilir. Bilebildiğim kadarıyla bu konuyu parlamentoya getirmekle görevli olan hükümettir. Hükümet böyle bir uluslararası sözleşmenin kabul edilmesini isterse bir tasarı olarak meclise gönderecektir. Dışişleri Komisyonumuzdan, AB Uyum Komisyonumuzdan geçecek, Genel Kurul'da da kanunlaşacaktır. Anayasa'nın 90'ıncı maddesi ve buna bağlı hükümler çerçevesinde uygun bulunursa. Uluslararası sözleşmeler meclisçe uygun bulunursa kanun haline geliyor, hatta iç hukukun da önüne geçebiliyor. Bu konuda sayın Başbakanın bence bağlayıcı bir açıklaması var. Eğer yanlış hatırlamıyorsam, Ek Protokol'ün meclise geleceğini ifade etmişti. Dolayısıyla bu konuda ilk adımı atması gereken, düğmeye basması gereken, harekete geçirmesi gereken hükümet olduğuna göre, hükümetin başı da bu meclisten geçecektir, meclise gelecektir dediğine göre, tartışmalar yersizdir" dedi.
Yöneltilen bir soru üzerine 3 Ekim'de müzakerelerin başlayacağına inandığını belirten Başkan Arınç, bu süreçte Türkiye'yi bıktırıp masadan kaldırmak isteyenler olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:
"Adeta sabrımız deneniyor. Bu yapılanlara bakarak, bunlar artık masadan kalksalar da bizden bunlardan kurtulsak hevesi içinde olanlar var bu çevreler içinde. Bence duygusal olmaktan öte, büyük bir sabırla bu işi sürdürmemiz lazım. Olan bitenlerin ne kadar bağlayıcı olup olmadığı bir tarafa, Türkiye'ye karşı bunlar yapılmalı mı? Bence yapılmamalı. Türkiye üzerine düşen yükümlülükleri, Katılım Ortaklığı belgesinde öngörülen işlemler ve buna bağlı kararlar olarak düşünürsek hepsini yapmış, masada hiçbir şey kalmamış. Türkiye işini iyi yapan bir ülke olarak AB'nin de aynı erdemi göstermesini bekliyor."
Halen üye olan 25 ülke ve tam üye olmaya hazırlanan 3 ülkeye bugüne kadar hangi kriterler uygulandıysa Türkiye'nin de aynı kriterlerin uygulanmasını beklediğini kaydeden TBMM Başkanı Bülent Arınç, "Şimdi empati yapmamız lazım. Türkiye tarafındayım. Ve diyorum ki 45 yıllık bir geçmişim var AB sürecinde. Şunları şunları yaptım. Anayasayı değiştirdim. 100'den fazla yasada değişiklik yaptım. Hukuk, demokrasi standardımı yükselttim. Bunu kendi ulusumun mutluluğu için yaptım. AB ile bütünleşmek için yaptım. Ben AB'ye girmeliyim. Ben AB ailesinin bir üyesiyim. Şu kadar yıldır NATO'nun, bu kadar yıldır BM'nin üyesiyim. Topraklarımın bir kısmı Avrupa'da. Avrupa kültürünü benimsiyorum diyorum. Bunları söylediğim zaman kimse bana hayır demiyor. Ama empati yaparak Fransa tarafına geçtiğimde Almanya'ya gittiğimde, Avusturya sokaklarında dolaştığımda insanlarla konuştuğumda, Türkiye bir Letonya değil. Bir Litvanya değil, bir Estonya değil. Bir Malta değil 400 bin nüfusuyla. Bir Güney Kıbrıs değil 1 milyona yaklaşan nüfusuyla. Türkiye büyük bir ülke. Büyük bir devlet. Toprağı büyük, nüfusu büyük. Bundan daha ötesi var. Dil farklı, din farklı, kültür farklı. Doğu -Batı farklı. Derinleşme ve genişleme sürecinde AB'nin kendi iç sorunlarıyla birlikte bu konuyu da yüksek sesle tartışması bundan. Bizim alacağımız ülke Müslüman bir ülke. Bizim alacağımız ülke İngiltere Fransa kadar nüfusu büyük bir ülke. Nüfusunun yarısından fazlası 30 yaşın altında olan genç bir ülke. Biz nereye gidiyoruz? Bu sınır nereye kadar dayanacak? Bunları düşünen bir Fransızın çok da haksız olmadığını düşünmek mümkün değil" açıklamasını yaptı.
Türkiye konusunun iç politika malzemesi yapılmaması gerektiğine dikkat çeken Başkan Arınç, "Bir takım siyasetçiler kendi kamuoylarını objektif olarak yönlendirebilirlerse bu işin avantajlarını da ortaya koyabilirler. Biz duygusal bir ilişki içinde değiliz AB ile. Çıkar ilişkisi içindeyiz. AB'nin bizden, bizim de AB'den çıkarlarımız var. Ve bizim bu beraberliğimiz 42 seneden beri bir anlaşmaya dayalı olarak yürüyor. Biz dün sokakta birbirini görmüş, birbirini sevmiş iki tane genç değiliz ki. 40 seneden beri bu sürecin içerisinde ilerliyoruz. Bu 40 yıllık süre içinde bizim için söz konusu edilmeyen şeyler şimdi yapılıyor. Bunlar 40 senedir bir şey yapamadılar, bundan sonra da yapamazlar, aday ülke kabul etsek ne kaybedeceğiz diye düşündüler. Ama üç senedir bu meclis yapılamayanları yaptı. Hayal edilemeyenleri yaptı. Büyük bir ideali gerçekleştirdi, ben varım dedi. Üç senedir, iktidarıyla muhalefetiyle ne istiyorsanız, alın ben şunları şunları yaptım. Şimdi şaşkınlık içindeler. Nasıl yapabildiler? Şimdi ne bulsak da bunların kollarını bağlasak, ağızlarını bantlasak, kıpırdayamaz hale getirsek. Bir şey düşünüyorlar, onu oradan konuşuyorlar. Akşam yatıyorlar bir şey daha akıllarına geliyor. Ertesi gün karşımıza çıkıyor" dedi.
Gelişmeleri sabırla takip etmek gerektiğini tavsiye eden Başkan Arınç, sürecin nasıl gelişeceğine ilişkin düşüncesini şöyle ifade etti:
"Süreç başladıktan sonra pek çok şeyi yeneceğimizi düşünüyorum. Müzakerelere başlarsak sürecin zor olacağını, biraz da uzun olacağını biliyoruz. Her ülke için böyle olmuş. Müzakere öncesi başlatılan yapay tartışmaların çok gereksiz olduğunu söylüyorum. Bence ortada bir güven bunalımı var. AB içindeki bazı siyasetçiler Türkiye'ye karşı endişe ve kuşku içindeler. Onların bu tavırları bizdeki bazı çevreleri AB'ye karşı güvensiz kılıyor. Emin olun ki, bundan sonra bir aklı selim sahibi bundan sonra çıkacaktır. Biz tartışmaları bırakalım, müzakerelerimize bakalım. Tam üyelik yoluna giden bir ülkenin bütün müktesebatını AB seviyesine getirmesi için çalışalım."
Dördüncü yasama yılı açılışı hazırlıkları devam eden TBMM'de NTV'nin canlı yayınına katılan Başkan Bülent Arınç, Avrupa Parlamentosu'ndaki tartışmaların boş olduğuna dikkat çekerek, "3 Ekim'den önce Ek Protokol'ün meclise gelmesini bekleyenler beklemesinler" dedi. Başkan Arınç, kararla ilgili olarak "AB Sürecini etkileyecek karar değil" diye konuştu.
NTV Ankara Temsilcisi Murat Akgün'ün sorularını cevaplandıran TBMM Başkanı Bülent Arınç, Avrupa Parlamentosu'nun dün aldığı kararla ilgili olarak şunları söyledi:
"Türkiye bildiğim kadarıyla Temmuz ayının sonunda ek protokolü imzaladı. Bununla birlikte Karşı deklarasyonu da gönderdi ve Kıbrıs Rum Kesimi'nin tanınmayacağı bildirildi. Ek Protokolün meclise gelmesi, mecliste onaylanıp onaylanmaması tartışıldı. Buradan ifade ediyorum, eğer 3 Ekim'den önce Ek Protokol'ün meclise gelip buradan onaylanacağını bekleyenler var ise, hiç beklemesinler. Bu maddeten de mümkün değil."
Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye'nin Ermeni Soykırımını tanımasına ilişkin yaptığı çağrıyla ilgili soruyu da cevaplandıran TBMM Başkanı Arınç, "TBMM'nin geçtiğimiz Mart ayında yapılan konuşmalar ve yayınlanan ortak deklarasyonu ile arşivlerimizi dünyaya açtığımızı, bu konuda çalışmalar yapılması gerektiğini, Ermeni soykırımının hiçbir zaman gerçekleşmediğini, 1915'te I. Dünya Savaşı şartlarında trajik olayların yaşandığını, hukuki unsurları itibarıyla soykırım sayılamayacağını, Türklerden Ermenilerden veya bu işlerle ilgili başka kuruluşlardan bir ortak komisyon kurulması halinde Türkiye'nin kendi arşivlerini bu konunun araştırılması için sonuna kadar açacağını ilan ettik" dedi. Ortak Komisyon kurulacağına dair haberlerin doğru olmadığını belirten Başkan Arınç, Bilgi Üniversitesi'nde düzenlenen Ermeni Soykırımı iddialarını elen konferansla ilgili olarak da, "İstanbul'da yapılan ve yapılmasını engelleme konusunda çaba gösterilen toplantının da ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Kimin ne söyleyeceğini, nasıl söyleyeceğini önceden tespit edemeyeceğimize göre, buna gerekte olmadığına göre, böyle bir toplantı yapılmaması için bir takım çareler aranmasını doğrusu uygun bulmadım. Yapılmıştır, kıyamette kopmamıştır. Bütün olumsuz tartışmalara rağmen, Türkiye'nin bu konuları rahatlıkla görüşüp konuşabileceğini hem içerde hem dışarıda iyi bir sınav verdiğimizi düşünüyorum" diye konuştu.
AP'de alınan kararın üzüntü verici olduğunu dile getiren TBMM Başkanı Arınç, "ancak bu karar Türkiye'nin AB sürecini etkileyecek bir karar değildir. Müzakerelerin başlamasına da engel değildir. Konuyu bilen arkadaşlarımız gazetelerinde de yazdılar ifade ettiler, AP'nin ilk kararı değil bu. 1987'de de, 2000'de, 2002'de, 2004'te de dört tane karar almış. Sonra bu konuyla ilgili Lüksemburg'ta bulunan AB Adalet Divanı'na bilebildiğim kadarıyla Rumlar tarafından müracat edilmiş. AB Adalet Divanı da bu kararın siyasi bir karar olduğunu, hukuki olmadığını, tek yanlı bir karar olduğunu, bağlayıcı olamayacağını belirterek reddetmiş. Ondan sonra da bu red kararını onamış. Alınan bu karar bizim açımızdan yanlış, yersiz ve üzücü bir karar olmakla birlikte AB sürecimiz içerisinde bizi bağlayıcı bir karar değildir" açıklamasını yaptı.
Ek Protokol'ün onaylanmak üzere TBMM'ye gelmesi durumunda 1 Mart tezkeresi gibi reddedileceğine ilişkin söylentilerine de cevap veren Başkan Arınç, "Gümrük Birliği Anlaşması'nın mecliste kabul edilmediğini, ondan hareket ederek EK Protokol'ün meclise gelmemesini düşünenler var. Hukuki bir konudur. Bu tartışılır. Buna bir karar verilir. Bilebildiğim kadarıyla bu konuyu parlamentoya getirmekle görevli olan hükümettir. Hükümet böyle bir uluslararası sözleşmenin kabul edilmesini isterse bir tasarı olarak meclise gönderecektir. Dışişleri Komisyonumuzdan, AB Uyum Komisyonumuzdan geçecek, Genel Kurul'da da kanunlaşacaktır. Anayasa'nın 90'ıncı maddesi ve buna bağlı hükümler çerçevesinde uygun bulunursa. Uluslararası sözleşmeler meclisçe uygun bulunursa kanun haline geliyor, hatta iç hukukun da önüne geçebiliyor. Bu konuda sayın Başbakanın bence bağlayıcı bir açıklaması var. Eğer yanlış hatırlamıyorsam, Ek Protokol'ün meclise geleceğini ifade etmişti. Dolayısıyla bu konuda ilk adımı atması gereken, düğmeye basması gereken, harekete geçirmesi gereken hükümet olduğuna göre, hükümetin başı da bu meclisten geçecektir, meclise gelecektir dediğine göre, tartışmalar yersizdir" dedi.
Yöneltilen bir soru üzerine 3 Ekim'de müzakerelerin başlayacağına inandığını belirten Başkan Arınç, bu süreçte Türkiye'yi bıktırıp masadan kaldırmak isteyenler olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:
"Adeta sabrımız deneniyor. Bu yapılanlara bakarak, bunlar artık masadan kalksalar da bizden bunlardan kurtulsak hevesi içinde olanlar var bu çevreler içinde. Bence duygusal olmaktan öte, büyük bir sabırla bu işi sürdürmemiz lazım. Olan bitenlerin ne kadar bağlayıcı olup olmadığı bir tarafa, Türkiye'ye karşı bunlar yapılmalı mı? Bence yapılmamalı. Türkiye üzerine düşen yükümlülükleri, Katılım Ortaklığı belgesinde öngörülen işlemler ve buna bağlı kararlar olarak düşünürsek hepsini yapmış, masada hiçbir şey kalmamış. Türkiye işini iyi yapan bir ülke olarak AB'nin de aynı erdemi göstermesini bekliyor."
Halen üye olan 25 ülke ve tam üye olmaya hazırlanan 3 ülkeye bugüne kadar hangi kriterler uygulandıysa Türkiye'nin de aynı kriterlerin uygulanmasını beklediğini kaydeden TBMM Başkanı Bülent Arınç, "Şimdi empati yapmamız lazım. Türkiye tarafındayım. Ve diyorum ki 45 yıllık bir geçmişim var AB sürecinde. Şunları şunları yaptım. Anayasayı değiştirdim. 100'den fazla yasada değişiklik yaptım. Hukuk, demokrasi standardımı yükselttim. Bunu kendi ulusumun mutluluğu için yaptım. AB ile bütünleşmek için yaptım. Ben AB'ye girmeliyim. Ben AB ailesinin bir üyesiyim. Şu kadar yıldır NATO'nun, bu kadar yıldır BM'nin üyesiyim. Topraklarımın bir kısmı Avrupa'da. Avrupa kültürünü benimsiyorum diyorum. Bunları söylediğim zaman kimse bana hayır demiyor. Ama empati yaparak Fransa tarafına geçtiğimde Almanya'ya gittiğimde, Avusturya sokaklarında dolaştığımda insanlarla konuştuğumda, Türkiye bir Letonya değil. Bir Litvanya değil, bir Estonya değil. Bir Malta değil 400 bin nüfusuyla. Bir Güney Kıbrıs değil 1 milyona yaklaşan nüfusuyla. Türkiye büyük bir ülke. Büyük bir devlet. Toprağı büyük, nüfusu büyük. Bundan daha ötesi var. Dil farklı, din farklı, kültür farklı. Doğu -Batı farklı. Derinleşme ve genişleme sürecinde AB'nin kendi iç sorunlarıyla birlikte bu konuyu da yüksek sesle tartışması bundan. Bizim alacağımız ülke Müslüman bir ülke. Bizim alacağımız ülke İngiltere Fransa kadar nüfusu büyük bir ülke. Nüfusunun yarısından fazlası 30 yaşın altında olan genç bir ülke. Biz nereye gidiyoruz? Bu sınır nereye kadar dayanacak? Bunları düşünen bir Fransızın çok da haksız olmadığını düşünmek mümkün değil" açıklamasını yaptı.
Türkiye konusunun iç politika malzemesi yapılmaması gerektiğine dikkat çeken Başkan Arınç, "Bir takım siyasetçiler kendi kamuoylarını objektif olarak yönlendirebilirlerse bu işin avantajlarını da ortaya koyabilirler. Biz duygusal bir ilişki içinde değiliz AB ile. Çıkar ilişkisi içindeyiz. AB'nin bizden, bizim de AB'den çıkarlarımız var. Ve bizim bu beraberliğimiz 42 seneden beri bir anlaşmaya dayalı olarak yürüyor. Biz dün sokakta birbirini görmüş, birbirini sevmiş iki tane genç değiliz ki. 40 seneden beri bu sürecin içerisinde ilerliyoruz. Bu 40 yıllık süre içinde bizim için söz konusu edilmeyen şeyler şimdi yapılıyor. Bunlar 40 senedir bir şey yapamadılar, bundan sonra da yapamazlar, aday ülke kabul etsek ne kaybedeceğiz diye düşündüler. Ama üç senedir bu meclis yapılamayanları yaptı. Hayal edilemeyenleri yaptı. Büyük bir ideali gerçekleştirdi, ben varım dedi. Üç senedir, iktidarıyla muhalefetiyle ne istiyorsanız, alın ben şunları şunları yaptım. Şimdi şaşkınlık içindeler. Nasıl yapabildiler? Şimdi ne bulsak da bunların kollarını bağlasak, ağızlarını bantlasak, kıpırdayamaz hale getirsek. Bir şey düşünüyorlar, onu oradan konuşuyorlar. Akşam yatıyorlar bir şey daha akıllarına geliyor. Ertesi gün karşımıza çıkıyor" dedi.
Gelişmeleri sabırla takip etmek gerektiğini tavsiye eden Başkan Arınç, sürecin nasıl gelişeceğine ilişkin düşüncesini şöyle ifade etti:
"Süreç başladıktan sonra pek çok şeyi yeneceğimizi düşünüyorum. Müzakerelere başlarsak sürecin zor olacağını, biraz da uzun olacağını biliyoruz. Her ülke için böyle olmuş. Müzakere öncesi başlatılan yapay tartışmaların çok gereksiz olduğunu söylüyorum. Bence ortada bir güven bunalımı var. AB içindeki bazı siyasetçiler Türkiye'ye karşı endişe ve kuşku içindeler. Onların bu tavırları bizdeki bazı çevreleri AB'ye karşı güvensiz kılıyor. Emin olun ki, bundan sonra bir aklı selim sahibi bundan sonra çıkacaktır. Biz tartışmaları bırakalım, müzakerelerimize bakalım. Tam üyelik yoluna giden bir ülkenin bütün müktesebatını AB seviyesine getirmesi için çalışalım."
