2005-02-01 - 15:15
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Irak'ta yapılan seçimler, SEKA Fabrikası'nın kapatılması kararı ile RTÜK üyelerinin seçiminin Bakanlar Kurulu tarafından yapılmasını öngören tasarıyı değerlendirdi.
CHP Genel Başkanı Baykal, Irak'ta seçimlerin yapılmasının ülkenin normalleşmesi, huzura kavuşması, barış ve istikrarın ön plana çıkmasının yolunu açması gerekirken, yeni tartışmalara yol açtığını ifade etti. Irak'ta yapılan seçimlerin siyasi tercihi değil, etnik, mezhepsel, dini kimlikleri yansıttığını kaydeden Baykal, ''Seçimler, Irak'ta müdahale sonrası ortaya çıkan kültürel, sosyal parçalanmanın somutlaşması anlamına geliyor'' dedi.
Seçimlerin, Irak'ta bir kimlik çatışmasına sürüklenildiğini gösterdiğine dikkati çeken Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''İnsanların kendilerini kimlikleri ile ifade eder, siyasetle etnik kimliklerini özdeşleştirir duruma gelmesi, Ortadoğu'yu çok ciddi sorunlarla sıkıntılarla karşı karşıya bırakabilir. Şu ana kadar görülen sıkıntıların altında da bu yatmaktadır. Bizi müdahale öncesi telaşlandıran 'Yapmayın, Pandora'nın kutusunu açmayın' diye feryat etmeye götüren kaygı buydu.
Seçim çerçevesi içinde herkes kendi etnik mücadelesini götürmeye başladı. Maalesef Irak'taki askeri güçler, bu gelişmeyi önleyici bir arayış içine girmeye yönelmedi. Irak'ta silahsızlanma gerçekleştirilmedi, kaynaştırmaya yönelik bir girişim ortaya çıkmadı. Birileri silahlı, birileri himaye altında silahlı...''
Bu tablonun Irak'ta Türkiye'nin beklentilerine ters bir gelişme ortaya koyduğunu kaydeden Baykal, ''Irak'taki bu etnik parçalanma bizi kaygılandırıyor. Bunun sonu etnik çatışma olur'' diye konuştu. Baykal,Türkiye'nin Irak'ın toprak bütünlüğünü temel alan tezlerini müttefiki olan ABD'ye anlatmayı başaramadığını savundu. Türkiye'nin bu konudaki duyarlılıklarının, tezlerinin itibar görmediğini ifade eden Baykal, şunları söyledi:
''Hükümet, etkisiz kalmıştır. Türkiye'nin görüşleri gündemden düşmekte, biz her yeni gelişmeye yeniden intibak etme çabasına girme durumundayız. Bu üzüntü vericidir, bir ciddi gerileme söz konusudur.
Irak'ta bizi çok rahatsız eden bir parçalanma şekillenmeye başlamıştır. Kuzey Irak'ta bu tablo kendini göstermektedir, Kerkük'te çok net bir şekilde bu tablo ortaya çıkmıştır. Kerkük'ün nüfus yapısı koalisyon güçlerinin bilgisi altında çarpıtılmıştır. Türkiye'nin uyarıları etki sergilememiştir. Bu uyarılara karşı daha önce 'sizi anlıyoruz' deniliyor, gereği yapılmıyordu. Bizi idare etmeye yönelik değerlendirmeler yapılıyordu. Geldiğimiz noktada açıktan 'siz bu işi unutun' deniliyor. ABD Dışişleri Bakanlığı'nın üç numarası Feith 'siz işinize bakın' demiştir. Bizim hükümet bunları dinlemek durumunda kalmıştır.''
Konuşmasında Türkiye'nin Irak konusundaki kırmızı çizgilerinin ortadan kalktığını da savunan Baykal, son gelinen noktanın ''Soydaşlarımıza zarar verecek gelişmelere seyirci kalamayız'' olduğunu söyledi. Baykal, Türkiye'nin zamanında gereğini yapmamasının bu gelişmelerin altında yatan temel neden olduğunu ifade ettiği konuşmasında, niyet beyanı ile sonuç alınamayacağını kaydetti.
Kararlılık sergilenmesi gerektiğini bildiren Baykal, ''Sadece niyet beyanı ile yetinilmiş, bunun, dostlarımız tarafından itibar göreceği, önemseneceği ve gereğinin tereddütsüz yapılacağı bir Pollyanna politikası içine Türkiye, Ortadoğu'da girmiştir. Geldiğimiz nokta hayal kırıklığıdır'' diye konuştu.
Türkiye'nin dış politikada yeni bir kritik döneme sürüklendiğini ifade eden Baykal, şöyle konuştu:
''Karşımızda yer alan tablo, maalesef pek çok sıkıntıyı beraberinde getirmektedir. Türkiye'yi yönetenlerin bu gelişmeler karşısında irade, kararlılık sergileme durumunda olmadıkları açıktır.
Ülke yararlarını gözetmek yerine talepleri idare etmek, sıyırmak anlayışı içine girmişlerdir. Giderek tünel daralmıştır. Şimdi çok sıkıntılı bir tabloya Türkiye sürüklenmektedir. Çok ciddi bir ulusal kararlılığa, kamuoyunun duyarlılıklarının ortaya konulmasına ihtiyaç vardır. Dış politikayı kapalı kapılar arkasında pazarlıklarla götürme,hükümetin bileğini bükerek, hükümete baskı yönelterek sonuç alma sonucunu doğuran bir dış politika tarzı yerine, sorunları halkla paylaşan yeni bir anlayışa ihtiyaç vardır. Türkiye Ortadoğu'da yeni sıkıntılara çekilmek isteniyor. Türkiye'nin dikkatli olması lazım. Bu kararlılığı hep beraber sergilemek durumundayız. Artık öyle anlaşılmıştır ki Türkiye'nin dış politikası bugünkü Sayın Başbakan'a ve Sayın Dışişleri Bakanı'na emanet edilemeyecek kadar ciddi bir tabloile karşı karşıyadır.''
Baykal, RTÜK'ün de içinde bulunduğu kurumların yeniden yapılanmasını öngören tasarıya ilişkin görüşlerini açıklarken de bunu bir ''geriye gidiş'' olarak nitelendirdi. RTÜK üyelerinin Bakanlar Kurulu tarafından atanmasının demokrasi açısından önem taşıdığını kaydeden Baykal, ''RTÜK'ün tarafsız, güvenilen, televizyon yayıncılığının sorunlarını objektif bir şekilde çözebileceğini ifade etme olanağı bundan sonra olmayacaktır'' dedi.
Baykal, bunun ''Demokrasiden geriye dönüş, demokrasiden, denetimden kaçma çabasının bir tezahürü'' olduğunu söyledi. Bakanlar Kurulu'nun atadığı RTÜK üyelerinin TRT Genel Müdürü'nü belirlemesinin yanlış olacağını ifade eden Baykal, ''Bu, TRT'yi Anayasa'da öngörülen konumunun dışına çıkarma anlamına gelir'' diye konuştu.
İzmit'teki SEKA Fabrikası'nın kapatılması kararını da eleştiren Baykal, bunun, üzüntü verici olduğunu söyledi. Baykal, fabrikanın ''Üç daire fiyatına kurtarılabileceğini'', bunu yapmak yerine kapatılmasına karar vermenin anlaşılmaz olduğunu ifade etti.
Hükümetin özelleştirme politikalarını da eleştiren Baykal, ''Bütün bunları konuştuğumuzda bize 'dinozor' deniliyor. Ülkenin hakkını korumak suç oldu, neredeyse bunları konuşmayı yasaklayacaklar'' dedi.
Baykal, partisinin grup toplantısında, 13. Olağanüstü Kurultay'da yaşananlara değinirken, kurultaya ilişkin görüntü kasetlerini izlemek üzere bir komisyon oluşturacaklarını ve ortaya çıkan tabloyu değerlendireceklerini belirtti.
Kavgaların içinde yer alanların CHP ile ilişkileri bulunmadığını, ''bir bölümünün Şişli'deki otopark mafyasının mensupları, bir bölümün de bar-pavyon bodyguardları olduğunu'' ifade eden Baykal, bunların ortaya konulacağını bildirdi.
Baykal, şöyle devam etti:
''Oradaki şiddet, terör uygulamalarının sorumluları kim olurlarsa olsunlar partimizin yetkili organları tarafından değerlendirileceklerdir. Partimiz, bu süreçten arınarak çıkacak, bu olumsuzluklardan kendisini kurtaracaktır. CHP'nin sorunu parti içi demokrasi sorunu değil, parti içinde sevgi, saygı, hukuka, partinin meşru organlarına gerekli saygı ortaya koyma sorunudur.
Herkes bilsin ki o güzel CHP, bütün güzellikleriyle yeniden doğacaktır. Elbette CHP içinde yarış olacaktır. Ama partiye ihanet etmek, partiyi çıkmaza sokmak, CHP'ye düşmanca davranmak isteyenlere fırsat verilmeyecektir. CHP ile kimsenin oynamasına fırsat verilmeyecektir.''
Baykal, verdikleri mücadelenin parti içi bir mücadele olmadığını; CHP'yi gerçek kimliğiyle savunma, Türkiye'ye sahip çıkma mücadelesi verdiklerini ifade ederek, bunun, herkes tarafından çok iyi bilinmesini istedi.
Önemli bir süreç yaşadıklarına ve kurultayın olağanüstü ilgi çektiğine dikkati çeken Baykal, ''Kurultay sanki CHP'nin iç işi değilmişçesine, sanki CHP'nin dışındaki güçlerin kendi aralarındaki bir çatışmasıymışçasına bir anlayış, bu kurultaya yön verdi'' dedi.
Kurultay'da yaşananlardan başta CHP'liler olmak üzere herkesin çok büyük üzüntü duyduğu, rencide olduğunu ifade eden Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu manzarayı yapanlar kimlerdir? 'CHP Kurultayı' deyip geçerseniz çok büyük bir haksızlık yapmış olursunuz. O manzara kendiliğinden mi yoksa önceden hazırlanarak mı ortaya çıkmıştır? Önceden hazırlanan o şiddet, terör manzaralarının arkasında kimler vardır? Bu, bizim alışkın olduğumuz bir siyaset üslubu değil. Şiddet, baskı, zorbalık, saldırı, arbede, tahrik...''
Daha kurultay toplanmadan, adaylık açıklaması aşamasında CHP Genel Merkezi'nde benzer olaylar yaşandığını, toplantı salonunda masaların kırıldığını, gazetecilerin yaralandığını vurgulayan Baykal, ''Manzara orada ortaya çıkmaya başlamıştır. Böyle birşey olamaz. Tam bir Vandallık, saldırganlık. Tablo bu'' diye konuştu.
Kurultay salonunda kurulan güvenlik sistemlerin aşıldığını, camların kapıların kırıldığını, kurultayın açılması aşamasından itibaren bir şiddet ve baskı ortamı yaşandığını kaydeden Baykal, şöyle devam etti:
''Onların başındaki insanın CHP'li bir belediye başkanına yaptığı saldırı, içinde bulunduğumuz tablonun iç yüzünü gösterdi. Bir Vandallık, yumruklar, ağzını yüzünü kanatmalar... Ondan sonra 'pişman mısınız' diye sorulduğunda 'hayır pişman değilim' yanıtları. Bırakın CHP'yi, Türkiye siyasetine yakışır mı böyle bir şey? Lütfen 'CHP'ye yakışmıyor' diye haksızlık etmeyin. Bu CHP değil, hiçbir zaman da olmayacaktır.''
''Türkiye'deki genel yozlaşma ve sığlaşmanın CHP'ye aktarılmasına yönelik bir çabayla karşı karşıya bulunulduğunu ve o çabaya karşı mücadele edildiğini'' ifade eden Baykal, ''Bu yozlaşmanın sorumlularını CHP için bir çözüm diye önerenleri, içine düştükleri bu ayıp manzarayla başbaşa bırakıyorum'' dedi.
Baykal, kurultayda, yaklaşık 2,5 aydır gündemde olan yolsuzluk iddialarının ''boş bir dedikodu olmadığının'' da ortaya çıktığını söyledi. ''İddialar ortaya konulurken ilgilisinin 'hayır' diyemediğini, reddedemediğini'' belirten Baykal, şunları kaydetti:
''Bütün Türkiye biliyor ki orada yolsuzluk yapılmıştır. 300 bin dolar rüşvet verilmiştir, alınmıştır. Şimdi bu alandan bir kahraman yaratacaksınız ha? Yağma vardı... Disiplin Kurulu'ndaki o rüşvet paraları nereden geldi? Bunları soracak bir makam, sorumlu yok mu?
Bunları sormak sadece CHP'nin görevi mi?''
CHP Kurultayı'nın, Türkiye'de bir ''medya sorunu yaşandığını'' da ortaya koyduğunu ifade eden Baykal, ''Bir kesim medyanın kendilerini siyaseti şekillendirme göreviyle yükümlü saydığını, geçmişte denenen bu yöndeki çabaların devem ettiğini'' söyledi.
Bugün medya, ekonomi ve siyaset arasında bir ayrışmanın olmadığını belirten Baykal, gazete haberleri okunurken bu gerçeğin göz ardı edilmemesi gerektiğini kaydetti. Medyanın artık ''uluslar arasılaşmaya başladığını'' ifade eden Baykal, şöyle devam etti:
''Hep şikayetçi olduğumuz bir konu var. Tarihte hiçbir iktidarın bu hükümet kadar medya desteğine sahip olmadığını söylüyoruz. Ama iktidara ve medyaya ne yapması gerektiğini söyleyen çok daha önemli güçler mi var? İktidarın dış güçlerin beklediklerini yapmaması
halinde, bu medya desteği devam eder mi?''
Her zaman, güç odaklarının değil halkın yanında olacaklarını ifade eden Baykal, son zamanlarda gündeme getirdikleri iddialar nedeniyle ''CHP kendini komplo teorilerine kaptırdı'' yorumları yapıldığına dikkati çekti.
Baykal, bir gazetecinin, ''komplo teorilerinin özellikle Ortadoğu'da yaygınlık gösterdiğine'' ilişkin yorumlarını anımsatarak, ''Ortadoğu'da insanlar niçin komplo teorilerini düşünüyorlar, çünkü komplo onlar için teori değil gerçek. Onlar komplo dünyasında yaşıyorlar'' dedi.
Deniz Baykal, CHP'ye yönelik saldırıların nedenlerini kendilerine sorduklarını ve bu konuda anlattıklarının ''komplo teorisi değil komplo gerçeği olduğunu'' söyledi.
Grup toplantısına katılan muhalif milletvekillerinin bazılarının, Baykal kurultaya ilişkin değerlendirmelerine başlamadan önce salondan ayrılmaları dikkati çekti.
Salondan ayrılanlar arasında bulunan İstanbul Milletvekili Hasan Aydın, toplantı öncesinde gazetecilerin soruları üzerine kurultayda yaşananların üzüntü verici olduğunu belirtti.
Organize bir hareket içinde olmadıklarını bazı fevri çıkışlar, bireysel yanlışlar yapılmış olabileceğini kaydeden Aydın, bir soru üzerine, partiden istifa etmeyeceklerini söyledi.
Hasan Aydın, başka bir soruyu yanıtlarken de ''Tasfiye endişesi yaşadıklarını'' ifade etti. Aydın, olağanüstü kurultayın iptaliyle ilgili başvuru yapıp yapmayacaklarına hukukçuların incelemeleri sonucunda karar vereceklerini bildirdi.
Seçimlerin, Irak'ta bir kimlik çatışmasına sürüklenildiğini gösterdiğine dikkati çeken Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''İnsanların kendilerini kimlikleri ile ifade eder, siyasetle etnik kimliklerini özdeşleştirir duruma gelmesi, Ortadoğu'yu çok ciddi sorunlarla sıkıntılarla karşı karşıya bırakabilir. Şu ana kadar görülen sıkıntıların altında da bu yatmaktadır. Bizi müdahale öncesi telaşlandıran 'Yapmayın, Pandora'nın kutusunu açmayın' diye feryat etmeye götüren kaygı buydu.
Seçim çerçevesi içinde herkes kendi etnik mücadelesini götürmeye başladı. Maalesef Irak'taki askeri güçler, bu gelişmeyi önleyici bir arayış içine girmeye yönelmedi. Irak'ta silahsızlanma gerçekleştirilmedi, kaynaştırmaya yönelik bir girişim ortaya çıkmadı. Birileri silahlı, birileri himaye altında silahlı...''
Bu tablonun Irak'ta Türkiye'nin beklentilerine ters bir gelişme ortaya koyduğunu kaydeden Baykal, ''Irak'taki bu etnik parçalanma bizi kaygılandırıyor. Bunun sonu etnik çatışma olur'' diye konuştu. Baykal,Türkiye'nin Irak'ın toprak bütünlüğünü temel alan tezlerini müttefiki olan ABD'ye anlatmayı başaramadığını savundu. Türkiye'nin bu konudaki duyarlılıklarının, tezlerinin itibar görmediğini ifade eden Baykal, şunları söyledi:
''Hükümet, etkisiz kalmıştır. Türkiye'nin görüşleri gündemden düşmekte, biz her yeni gelişmeye yeniden intibak etme çabasına girme durumundayız. Bu üzüntü vericidir, bir ciddi gerileme söz konusudur.
Irak'ta bizi çok rahatsız eden bir parçalanma şekillenmeye başlamıştır. Kuzey Irak'ta bu tablo kendini göstermektedir, Kerkük'te çok net bir şekilde bu tablo ortaya çıkmıştır. Kerkük'ün nüfus yapısı koalisyon güçlerinin bilgisi altında çarpıtılmıştır. Türkiye'nin uyarıları etki sergilememiştir. Bu uyarılara karşı daha önce 'sizi anlıyoruz' deniliyor, gereği yapılmıyordu. Bizi idare etmeye yönelik değerlendirmeler yapılıyordu. Geldiğimiz noktada açıktan 'siz bu işi unutun' deniliyor. ABD Dışişleri Bakanlığı'nın üç numarası Feith 'siz işinize bakın' demiştir. Bizim hükümet bunları dinlemek durumunda kalmıştır.''
Konuşmasında Türkiye'nin Irak konusundaki kırmızı çizgilerinin ortadan kalktığını da savunan Baykal, son gelinen noktanın ''Soydaşlarımıza zarar verecek gelişmelere seyirci kalamayız'' olduğunu söyledi. Baykal, Türkiye'nin zamanında gereğini yapmamasının bu gelişmelerin altında yatan temel neden olduğunu ifade ettiği konuşmasında, niyet beyanı ile sonuç alınamayacağını kaydetti.
Kararlılık sergilenmesi gerektiğini bildiren Baykal, ''Sadece niyet beyanı ile yetinilmiş, bunun, dostlarımız tarafından itibar göreceği, önemseneceği ve gereğinin tereddütsüz yapılacağı bir Pollyanna politikası içine Türkiye, Ortadoğu'da girmiştir. Geldiğimiz nokta hayal kırıklığıdır'' diye konuştu.
Türkiye'nin dış politikada yeni bir kritik döneme sürüklendiğini ifade eden Baykal, şöyle konuştu:
''Karşımızda yer alan tablo, maalesef pek çok sıkıntıyı beraberinde getirmektedir. Türkiye'yi yönetenlerin bu gelişmeler karşısında irade, kararlılık sergileme durumunda olmadıkları açıktır.
Ülke yararlarını gözetmek yerine talepleri idare etmek, sıyırmak anlayışı içine girmişlerdir. Giderek tünel daralmıştır. Şimdi çok sıkıntılı bir tabloya Türkiye sürüklenmektedir. Çok ciddi bir ulusal kararlılığa, kamuoyunun duyarlılıklarının ortaya konulmasına ihtiyaç vardır. Dış politikayı kapalı kapılar arkasında pazarlıklarla götürme,hükümetin bileğini bükerek, hükümete baskı yönelterek sonuç alma sonucunu doğuran bir dış politika tarzı yerine, sorunları halkla paylaşan yeni bir anlayışa ihtiyaç vardır. Türkiye Ortadoğu'da yeni sıkıntılara çekilmek isteniyor. Türkiye'nin dikkatli olması lazım. Bu kararlılığı hep beraber sergilemek durumundayız. Artık öyle anlaşılmıştır ki Türkiye'nin dış politikası bugünkü Sayın Başbakan'a ve Sayın Dışişleri Bakanı'na emanet edilemeyecek kadar ciddi bir tabloile karşı karşıyadır.''
Baykal, RTÜK'ün de içinde bulunduğu kurumların yeniden yapılanmasını öngören tasarıya ilişkin görüşlerini açıklarken de bunu bir ''geriye gidiş'' olarak nitelendirdi. RTÜK üyelerinin Bakanlar Kurulu tarafından atanmasının demokrasi açısından önem taşıdığını kaydeden Baykal, ''RTÜK'ün tarafsız, güvenilen, televizyon yayıncılığının sorunlarını objektif bir şekilde çözebileceğini ifade etme olanağı bundan sonra olmayacaktır'' dedi.
Baykal, bunun ''Demokrasiden geriye dönüş, demokrasiden, denetimden kaçma çabasının bir tezahürü'' olduğunu söyledi. Bakanlar Kurulu'nun atadığı RTÜK üyelerinin TRT Genel Müdürü'nü belirlemesinin yanlış olacağını ifade eden Baykal, ''Bu, TRT'yi Anayasa'da öngörülen konumunun dışına çıkarma anlamına gelir'' diye konuştu.
İzmit'teki SEKA Fabrikası'nın kapatılması kararını da eleştiren Baykal, bunun, üzüntü verici olduğunu söyledi. Baykal, fabrikanın ''Üç daire fiyatına kurtarılabileceğini'', bunu yapmak yerine kapatılmasına karar vermenin anlaşılmaz olduğunu ifade etti.
Hükümetin özelleştirme politikalarını da eleştiren Baykal, ''Bütün bunları konuştuğumuzda bize 'dinozor' deniliyor. Ülkenin hakkını korumak suç oldu, neredeyse bunları konuşmayı yasaklayacaklar'' dedi.
Baykal, partisinin grup toplantısında, 13. Olağanüstü Kurultay'da yaşananlara değinirken, kurultaya ilişkin görüntü kasetlerini izlemek üzere bir komisyon oluşturacaklarını ve ortaya çıkan tabloyu değerlendireceklerini belirtti.
Kavgaların içinde yer alanların CHP ile ilişkileri bulunmadığını, ''bir bölümünün Şişli'deki otopark mafyasının mensupları, bir bölümün de bar-pavyon bodyguardları olduğunu'' ifade eden Baykal, bunların ortaya konulacağını bildirdi.
Baykal, şöyle devam etti:
''Oradaki şiddet, terör uygulamalarının sorumluları kim olurlarsa olsunlar partimizin yetkili organları tarafından değerlendirileceklerdir. Partimiz, bu süreçten arınarak çıkacak, bu olumsuzluklardan kendisini kurtaracaktır. CHP'nin sorunu parti içi demokrasi sorunu değil, parti içinde sevgi, saygı, hukuka, partinin meşru organlarına gerekli saygı ortaya koyma sorunudur.
Herkes bilsin ki o güzel CHP, bütün güzellikleriyle yeniden doğacaktır. Elbette CHP içinde yarış olacaktır. Ama partiye ihanet etmek, partiyi çıkmaza sokmak, CHP'ye düşmanca davranmak isteyenlere fırsat verilmeyecektir. CHP ile kimsenin oynamasına fırsat verilmeyecektir.''
Baykal, verdikleri mücadelenin parti içi bir mücadele olmadığını; CHP'yi gerçek kimliğiyle savunma, Türkiye'ye sahip çıkma mücadelesi verdiklerini ifade ederek, bunun, herkes tarafından çok iyi bilinmesini istedi.
Önemli bir süreç yaşadıklarına ve kurultayın olağanüstü ilgi çektiğine dikkati çeken Baykal, ''Kurultay sanki CHP'nin iç işi değilmişçesine, sanki CHP'nin dışındaki güçlerin kendi aralarındaki bir çatışmasıymışçasına bir anlayış, bu kurultaya yön verdi'' dedi.
Kurultay'da yaşananlardan başta CHP'liler olmak üzere herkesin çok büyük üzüntü duyduğu, rencide olduğunu ifade eden Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu manzarayı yapanlar kimlerdir? 'CHP Kurultayı' deyip geçerseniz çok büyük bir haksızlık yapmış olursunuz. O manzara kendiliğinden mi yoksa önceden hazırlanarak mı ortaya çıkmıştır? Önceden hazırlanan o şiddet, terör manzaralarının arkasında kimler vardır? Bu, bizim alışkın olduğumuz bir siyaset üslubu değil. Şiddet, baskı, zorbalık, saldırı, arbede, tahrik...''
Daha kurultay toplanmadan, adaylık açıklaması aşamasında CHP Genel Merkezi'nde benzer olaylar yaşandığını, toplantı salonunda masaların kırıldığını, gazetecilerin yaralandığını vurgulayan Baykal, ''Manzara orada ortaya çıkmaya başlamıştır. Böyle birşey olamaz. Tam bir Vandallık, saldırganlık. Tablo bu'' diye konuştu.
Kurultay salonunda kurulan güvenlik sistemlerin aşıldığını, camların kapıların kırıldığını, kurultayın açılması aşamasından itibaren bir şiddet ve baskı ortamı yaşandığını kaydeden Baykal, şöyle devam etti:
''Onların başındaki insanın CHP'li bir belediye başkanına yaptığı saldırı, içinde bulunduğumuz tablonun iç yüzünü gösterdi. Bir Vandallık, yumruklar, ağzını yüzünü kanatmalar... Ondan sonra 'pişman mısınız' diye sorulduğunda 'hayır pişman değilim' yanıtları. Bırakın CHP'yi, Türkiye siyasetine yakışır mı böyle bir şey? Lütfen 'CHP'ye yakışmıyor' diye haksızlık etmeyin. Bu CHP değil, hiçbir zaman da olmayacaktır.''
''Türkiye'deki genel yozlaşma ve sığlaşmanın CHP'ye aktarılmasına yönelik bir çabayla karşı karşıya bulunulduğunu ve o çabaya karşı mücadele edildiğini'' ifade eden Baykal, ''Bu yozlaşmanın sorumlularını CHP için bir çözüm diye önerenleri, içine düştükleri bu ayıp manzarayla başbaşa bırakıyorum'' dedi.
Baykal, kurultayda, yaklaşık 2,5 aydır gündemde olan yolsuzluk iddialarının ''boş bir dedikodu olmadığının'' da ortaya çıktığını söyledi. ''İddialar ortaya konulurken ilgilisinin 'hayır' diyemediğini, reddedemediğini'' belirten Baykal, şunları kaydetti:
''Bütün Türkiye biliyor ki orada yolsuzluk yapılmıştır. 300 bin dolar rüşvet verilmiştir, alınmıştır. Şimdi bu alandan bir kahraman yaratacaksınız ha? Yağma vardı... Disiplin Kurulu'ndaki o rüşvet paraları nereden geldi? Bunları soracak bir makam, sorumlu yok mu?
Bunları sormak sadece CHP'nin görevi mi?''
CHP Kurultayı'nın, Türkiye'de bir ''medya sorunu yaşandığını'' da ortaya koyduğunu ifade eden Baykal, ''Bir kesim medyanın kendilerini siyaseti şekillendirme göreviyle yükümlü saydığını, geçmişte denenen bu yöndeki çabaların devem ettiğini'' söyledi.
Bugün medya, ekonomi ve siyaset arasında bir ayrışmanın olmadığını belirten Baykal, gazete haberleri okunurken bu gerçeğin göz ardı edilmemesi gerektiğini kaydetti. Medyanın artık ''uluslar arasılaşmaya başladığını'' ifade eden Baykal, şöyle devam etti:
''Hep şikayetçi olduğumuz bir konu var. Tarihte hiçbir iktidarın bu hükümet kadar medya desteğine sahip olmadığını söylüyoruz. Ama iktidara ve medyaya ne yapması gerektiğini söyleyen çok daha önemli güçler mi var? İktidarın dış güçlerin beklediklerini yapmaması
halinde, bu medya desteği devam eder mi?''
Her zaman, güç odaklarının değil halkın yanında olacaklarını ifade eden Baykal, son zamanlarda gündeme getirdikleri iddialar nedeniyle ''CHP kendini komplo teorilerine kaptırdı'' yorumları yapıldığına dikkati çekti.
Baykal, bir gazetecinin, ''komplo teorilerinin özellikle Ortadoğu'da yaygınlık gösterdiğine'' ilişkin yorumlarını anımsatarak, ''Ortadoğu'da insanlar niçin komplo teorilerini düşünüyorlar, çünkü komplo onlar için teori değil gerçek. Onlar komplo dünyasında yaşıyorlar'' dedi.
Deniz Baykal, CHP'ye yönelik saldırıların nedenlerini kendilerine sorduklarını ve bu konuda anlattıklarının ''komplo teorisi değil komplo gerçeği olduğunu'' söyledi.
Grup toplantısına katılan muhalif milletvekillerinin bazılarının, Baykal kurultaya ilişkin değerlendirmelerine başlamadan önce salondan ayrılmaları dikkati çekti.
Salondan ayrılanlar arasında bulunan İstanbul Milletvekili Hasan Aydın, toplantı öncesinde gazetecilerin soruları üzerine kurultayda yaşananların üzüntü verici olduğunu belirtti.
Organize bir hareket içinde olmadıklarını bazı fevri çıkışlar, bireysel yanlışlar yapılmış olabileceğini kaydeden Aydın, bir soru üzerine, partiden istifa etmeyeceklerini söyledi.
Hasan Aydın, başka bir soruyu yanıtlarken de ''Tasfiye endişesi yaşadıklarını'' ifade etti. Aydın, olağanüstü kurultayın iptaliyle ilgili başvuru yapıp yapmayacaklarına hukukçuların incelemeleri sonucunda karar vereceklerini bildirdi.
