2004-12-27 - 11:00
TBMM BAŞKANI ARINÇ: ''TBMM, EN GÜVENİLİR KURUMLAR SIRALAMASINDA 2 YILDA 9. SIRADAN 4. SIRAYA YÜKSELDİ''
Arınç, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği'nce (MÜSİAD) düzenlenen ''Türkiye'nin Vizyonu'' konulu toplantıda, Türkiye'de 3 Kasım seçimlerinin ardından ekonomik, siyasal ve sosyal alanda köklü değişim ve dönüşümler yaşandığını söyledi.
Arınç, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği'nce (MÜSİAD) düzenlenen ''Türkiye'nin Vizyonu'' konulu toplantıda, Türkiye'de 3 Kasım seçimlerinin ardından ekonomik, siyasal ve sosyal alanda köklü değişim ve dönüşümler yaşandığını söyledi.

Bu süreçte, eski siyaset anlayışı ve eski siyasilerin elendiğini anlatan Arınç, 21. yüzyılda insanların düşünceleri, inançları, kıyafetleri, mezhepleri ve mesleklerinin tartışma konusu olmadığını, artık doğru söyleyen, projesi olan, boş laf yerine iş üretenlerin kazanacağını vurguladı.

Arınç, TBMM'nin itibarını yükseltmek için çalıştıklarını ve sonunda önemli adımlar attıklarını ifade ederek, şöyle dedi:

''2 yılın sonunda Türkiye'de her ay düzenli olarak yapılan anketlerin sonucu şunu gösterdi; En güvenilir kurumlar sıralamasında birden 10'a kadar kurumlar var. 3 Kasım 2002'den önceki son kamuoyu araştırmasını söylüyorum size 9. sıradaydı TBMM. 2. yılın sonunda yani Ekim ayı başlarındaki son anketi söylüyorum; TBMM 4. sırada. Yani 2 yıl içinde 9. sıradan 4. sıraya yükseldik. iddiamız, TBMM'yi birinci sıraya getirmektir.''

Türkiye'de çatışmacı değil, uzlaşmacı siyaset anlayışının yerleşmeye başladığını, dolayısıyla Avrupa Birliği (AB) sürecinde de kısa zamanda önemli başarılar kaydedildiğini anlatan Arınç, şunları söyledi:

''Bütün inancımla söylüyorum, 41 yılda yapılmayanı 2 yılda yaptık.Mecliste yaptık. Tabi burada bir büyü bozulması oldu. Avrupalı dostlarımız zannediyorlardı ki (Türkiye eski Türkiye. Bunlar söyler, ama yapmazlar.) 2002 zirvesinde Kopenhag'da (Eğer 2 sene sonra siz bunları yaparsanız gecikmeksizin müzakerelere başlarsınız) sözünün arkasında ne var biliyor musunuz? (Bu bildiğimiz Türkiye'dir, biz şu ipin ucunu biraz salalım bakalım, hiç zannetmiyoruz yapacaklarını, 2004 olduğunda da bak şunları yapmadın, gene bizi yanılttınız diyelim) vardı.

Ne bilsinler ki Türkiye'de çok şey değişti. Bunu bir propaganda için söylemiyorum. Bu bir realist olgudur. TBMM Başkanı olarak katıldığım bütün AB toplantılarında, uluslararası toplantılarda (Siz bunu nasıl başardınız, biz bunu hiç mümkün görmüyorduk) dediler.''

Arınç, tarih verilirken Kıbrıs meselesi, derogasyonlar ve müzakere sürecinin ucunun açık tutulması konusundaki eleştirilere de değinerek,''Asıl benim (Günaydın) demem lazım. Avrupa'nın hak tanıdığı şey kuvvettir. Bizim inancımızda tam tersidir. Bizim inancımızda güçlü olmak, ancak haklı olmakla mümkündür. Ama Avrupa mantalitesinde haklı olmak güçlü olmakla mümkündür. Bu bir realite'' dedi.

Türkiye'nin 1999'da aday ülke olduğunu, bu yıl şubat ayında Budapeşte'de AB Parlamento Başkanları Toplantısı'na katıldığını, toplantıya aday ülkelerinin de dahil olduğunu kaydeden Arınç, 7'ncisi yapılan bu toplantıya kendisinden önce hiçbir meclis başkanının katılmadığına dikkat çekti.

Arınç, Türkiye'nin AB yolculuğunun geri dönülmez bir sürece girdiğini ve tam üye olarak sonuçlanması gerektiğini vurgulayarak, ''Bu işe başladığımızda bizi destekleyen sadece 2 ülke vardı. Şimdi ise 2 ülke olumsuz davranıyor. İşte gelinen nokta budur'' ifadesini kullandı.


TBMM Başkanı Arınç, daha sonra sanayici ve işadamlarının sorularını yanıtladı. Başkanlık sistemi konusundaki görüşünün sorulması üzerine Arınç, şunları söyledi:

''Ben cumhuriyet kurulduğundan bu yana demokratik parlamenter sistemin Türkiye'de mevcut olduğunu, bunun da başarıyla uygulandığını, eğer bazı aksaklıklar varsa bunların düzeltilebileceğini söylüyorum.

Demokratik parlamenter sistemin Türkiye'ye faydalı olduğuna da inanıyorum. Ancak, benim itirazım; Türkiye'de başkanlık sistemi veya başka bir şey konuşulduğu zaman bir kısım çevreler çok rahatsız oluyorlar ve bu sistemi konuşan insanlara karşı rejim cumhuriyet düşmanı gözüyle bakılıyor. İtirazım bunadır.

Türkiye'de başkanlık sistemi dahil, her şey rahatlıkla, açıklıkla konuşabilmelidir... Sistem güçlüdür, kurumları güçlüdür. Yani (Başkanlık sistemi Türkiye'ye gelsin) dendiğinde yıkılacak bir şey yok. Başkanlık sisteminin olmazsa olmazları vardır, Türkiye'de henüz bunlar mevcut değildir.''

Arınç, siyasi partiler yasası ve temsilde adalete ilişkin görüşlerinin sorulması üzerine de Anayasada seçim kanunlarının temsilde adalet, yönetimde istikrarı sağlamanın gerekliliğini vurguladığını belirtti.

Siyasi partiler yasası ve Anayasada son yıllarda önemli değişiklikler yapıldığını, partilerin kolayca kapatılmasının engellendiğini anlatan Arınç, bir önemli konunun da parti içi demokrasi ve lider oligarşisi olduğunu, bunun için parti içinde de demokratik mücadele yöntemlerinin hakim kılınması gerektiğini dile getirdi.

Arınç, asıl önemli konunun seçim kanunu olduğunu, şu andaki tabloya bakıldığında yüzde 34 oy alan bir siyasi partinin mecliste yüzde 60'ın üstündeki milletvekiliyle temsil edildiğini, bunun yeni bir şey olmadığını kaydederek, şöyle devam etti:

''Hatırlarsınız, 1987'de de ANAP sanıyorum yüzde 33-34 oy almıştı, ama mecliste yüzde 70'le temsil edildi. Bu ters orantıdır. Diğer partiler barajın bir puan altında kaldığında onların alabileceği milletvekili size taksim edildiğini de sayınız artabilir. Beni bu konuda düşündüren tek şey temsilde adaleti sağlayamamaktır. Şu anda parlamentoda temsilde adalet tam değildir. Bunu açık yüreklilikle söylüyorum.

Yüzde 9.5 oy almış bir siyasi parti sadece yüzde yarım sebebiyle milletvekili çıkaramamışsa, bu o partinin aldığı milyonlarca oyun heba edilmesidir. Bu partinin adı ne olursa olsun. (Yüzde 10 baraj çok) diyenler var. Peki kaç olsun dendiğinde de yüzde 5, 3'leri düşünenler var ki o zaman parçalı bir parlamento ortaya çıkıyor. 6-7 partili bir parlamentonun da Türkiye'de istikrara gölge düşüreceğini düşünüyorum... 7-8 denildiğinde bir şeyler düşünülebilir. Ama barajı muhafaza ederek de temsilde adaleti sağlamanın pek çok yolu var. İşte o yolları görüşmenin konuşmanın bence zamanı gelmiştir...

Bir beraberlik teşekkül ederse hem değişikliğinde hem de seçim ve gerekiyorsa siyasi partiler kanununda da değişiklikler yapma imkanı olacaktır. Ben temsilde adaleti önemsiyorum, dolayısıyla bu dönemde hazırlanabilecek yeni bir seçim kanunu olursa ki 1 yıl kadar olmaz bu anayasaya göre biliyorsunuz, olursa 2005 yılı içinde olur. Bunun imkanını doğrusu araştıracağım, bu konuda kararlıyım.''

Arınç, ''Türban sorunun çözümüne yönelik bir soruya karşılık'' ise şunları kaydetti:

''(Rektörler, türbanlılara selam duracaktır) sözü ile (Türbanlılar üniversitelere giremez) sözü içeriği itibariyle aynıdır. İki zıt kutuplu olsa bile mahiyeti aynıdır ve bu iki söz sebebiyle bu sorun çözülmüyor. Biz yıllar boyunca bu iki sözün çilesini çektik. Ne demek istediğimi anlarsınız. Çatışma, kamplaşma, kutuplaşma, sorunu çözmeme noktasında adımlar atılması Türkiye'de büyük bir sıkıntı meydana getirdi.

Bugün anketler yapıldığında, her anket en azından üniversiteler kılık kıyafete karışılmaması noktasında yüzde 70'lerin üzerinde bir mutabakat var. Bu biraz daha büyüyecek, gelişecek yasal düzenlemeler ondan sonra gelecektir ki yapıldığında bir çatışmaya yol açmasın...''