2006-04-12 - 11:00
TBMM Başkanı ve İKÖPAB Dönem Başkanı Arınç: "İnsanlık tarihinin en parlak medeniyetine sahip olan İslam dünyasının içinde bulunduğu durum maalesef çok üzücüdür. Bin beş yüz yıldır İnsanlığa bilimden kültüre, felsefeden siyasete kadar her alanda büyük katkılar sağlamış medeniyetimizin son temsilcileri olarak bizler kendimizi sorgulamalıyız"
TBMM ve İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliği (İKÖPAB) Dönem Başkanı Bülent Arınç, ''İslam ülkeleri bir karar vermek zorundadır. Ya kendi kaderlerine karar veren güçlü devletler olacaklar ya da güçlü devletlere boyun eğecekler'' dedi.
Conrad Oteli'ndeki İKÖPAB 4. Konferansı'nda, İKÖPAB 3. Konferansı Başkanı ve Senegal Parlamento Başkanı Pape Diop'tan sonra konuşan
Arınç, dönem başkanlığını Diop'tan almaktan mutluluk duyduğunu söyledi.
Konferansın medeniyetlerin buluştuğu İstanbul'da yapılmasından da ayrı bir mutluluk duyduğunu ifade eden Arınç, konferansın başarılı ve
verimli geçmesini dileyerek, ''Hayırlı olsun'' dedi.
Arınç, parlamentolar arasında dayanışma, temas ve işbirliğini geliştirme, ülkelerin deneyimlerini paylaşmalarına imkan sağlama, bölgesel ve uluslararası sorunlara ilişkin duyarlılıkları ortaya koymak amacıyla kurulan İKÖPAB'ın, İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) coğrafyasındaki ülkelerin parlamenterlerini bir çatı altında toplayan tek örgüt olduğunu kaydetti.
Birliğin etkinliğinin üye ülkelerin parlamentolarının sahip olduğu güçten bağımsız olmadığını ifade eden Arınç, birliğe üye parlamentoların etkinliğinin ve gücünün artırılması için atılacak adımların, İKÖPAB'ın kurumsal ve temsil yapısının güçlendirilmesine katkı sağlayacağını bildirdi.
''İnsanlık tarihinin en parlak medeniyetine sahip olan İslam dünyasının içinde bulunduğu durum maalesef çok üzücüdür'' diyen Arınç,1500 yıldır insanlığa bilimden kültüre, felsefeden siyasete kadar her alanda büyük katkılar sağlamış İslam medeniyetinin son temsilcileri olarak herkesin kendisini sorgulaması gerektiğini söyledi.
İKÖ'ya üye 57 İslam ülkesi bulunduğunu, dünyada 1.3 milyar Müslüman olduğunun tahmin edildiğini dile getiren Arınç, İslam ülkelerinde ortalama kişi başına düşen gelirin 3 bin 600 dolar, AB üyesi ülkeler ortalamasının ise 28 bin dolar ile İslam ülkelerinden 8 kat fazla olduğunu belirtti.
''DURUMUMUZ PEK PARLAK DEĞİL''-
İslam ülkelerinin dünya ticaretinin ancak yüzde 7.7'sine sahip bulunduğunu ifade eden Arınç, dünya petrol rezervlerinin yüzde 70'inin, doğalgaz rezervlerinin yüzde 60'ının ve birçok yeraltı kaynağının bu ülkelerde bulunmasına rağmen tüm bunların İslam ülkelerinin ekonomisine ve halkın refahına yansımadığını kaydetti.
Arınç, şunları söyledi:
''Öte yandan demokrasi, özgürlükler ve birey hakları konusunda durumumuz pek parlak değildir. Tüm bunların sebebini sorgulamalıyız.
Bu bizim kaderimiz değildir ve bunu kabullenmek medeniyet geçmişimize ihanettir. Burada halklarını temsil eden parlamento temsilcileri kendi
ülkelerinde bu soruyu gündeme getirmeli ve tartışma açmalıdırlar.
İslam ülkeleri bir karar vermek zorundadır. Ya kendi kaderlerine karar veren güçlü devletler olacaklar ya da güçlü devletlere boyun eğecekler. Tarihte medeniyetimiz hiç bu kadar zor durumda kalmamıştı. Hala neden beklediğimiz, neden yeniden o parlak medeniyet günlerimize dönmek için çaba harcamadığımızı sorgulamalıyız.
Bu coğrafya tarihin her döneminde güçlü olmayı başarmıştır. Sahip olduğumuz inanç, kültür, tarih, medeniyet geçmişi çocuklarımıza özgür, müreffeh ve huzurlu ülkeler bırakmamız için bize güç verecektir.''
Arınç açılış oturumunda yaptığı konuşmada, düşünce ve ifade özgürlüklerinin kutsallığına ve kuvvetle savunulmaları gerektiğine inandıklarını belirterek, bununla birlikte dini değerlere saygı ve hoşgörü ile yaklaşılmasının çağdaş uygarlığın temel unsurları arasında yer aldığını ve ifade özgürlüğünün meşru sınırlarını teşkil ettiğini vurguladı.
TBMM Başkanı Arınç, şunları söyledi:
''Bugün Batı'da dünyanın iki köklü medeniyetinin çatışması için büyük istek duyan insanların varlığı dünya barışı için büyük bir tehlikedir. Bu niyette olan kişiler İslam peygamberi Hazreti Muhammed'e hakaret edecek kadar cüretkar ve etik değerlerden yoksundurlar. Batılı bazılı ülkelerin bu hakareti düşünce özgürlüğü olarak adlandırması ise büyük bir talihsizlik ve adaletsizliktir.
Batı'nın kendi değerleri söz konusu olduğunda en şiddetli şekilde tepki verirken, söz konusu olan başka bir dinin kutsal değerleri olduğunda buna seyirci kalması, çifte standardın en çarpıcı göstergesidir. Batılı ülkeler anlamı barış ve huzur olan İslam kelimesi ile terörizmi yan yana kullanmaktan vazgeçmelidir.''
Terörizmin, tüm İslam ülkelerinin toplantılarında lanetlendiğini kaydeden Arınç, yine bu toplantılarda terörün dininin olmadığının açıkça ilan edildiğini ve İslamı kullanan terör örgütlerinin kesin bir şekilde kınandığını hatırlattı.
''İSLAMOFOBİA KAVRAMINI KESİNLİKLE REDDEDİYORUZ''
TBMM Başkanı Arınç, şöyle devam etti:
''Bugüne kadar hiçbir İslam ülkesinde Hıristiyan dinine ve onun kutsal değerlerine karşı en küçük bir hakaret olmamış, hiçbir terör eylemi bu dinle bağdaştırılmamıştır.
Buna rağmen Batılı ülkelerde yükselen 'İslamofobia' kavramını yanlış, haksız ve kasıtlı bir söylem olarak algılıyor ve kesinlikle reddediyoruz. Bir arada yaşama imkanı ancak farklı medeniyetlerin birbirine saygı duyması ile gerçekleşebilir. Kimse bir başkasına kendi değerlerini zorla empoze ederek, başka değerleri yok ederek, hakaret ederek, kötüleyerek, bir arada yaşayamaz. Dünyadaki doğruların, kutsal değerlerin, insani hakların tek merkezi Batı değildir. Tüm dünyanın kendisidir. Biz Müslümanlar olarak haklarımızı kullanırken sorumlu davranmalı, güvensizlik yaratacak ve çatışmaya yol açacak tutumlardan uzak durmalıyız.''
Türkiye'nin farklı kültürler arasında gerçek bir diyalog ortamının tesis edilmesini sağlamak amacıyla, samimi ve aktif bir çaba içinde olduğunu dile getiren Bülent Arınç, bu amaçla İKÖ ve AB ülkelerinin 2002'de ortak bir forumda bir araya getirildiğini, ayrıca İspanya ile birlikte de medeniyetler ittifakı girişiminin eş başkanlığının yapıldığını hatırlattı.
Arınç, ayrıca TBMM'nin, AB üyesi tüm ülkelerin parlamento başkanlarına ve dostluk gruplarına ''medeniyetler çatışmasına değil, medeniyetler diyaloğuna destek vermeleri'' konusunda birer mektup göndererek, çağrıda bulunduğunu da kaydetti.
Arınç, Conrad Otel'de düzenlenen İKÖPAB 4. Konferansı'nın açılış oturumunda yaptığı konuşmada, bölgenin çalkantılı bir dönemden geçtiğini ifade ederek, terörizm ve nükleer silahların yayılmasının yarattığı tehdidin, bölgesel ve uluslararası barış ve istikrarı olumsuz yönde etkilemeye devam ettiğini kaydetti.
Dünyanın dört bir yanında her gün meydana gelen terör eylemlerinin, terörizmin, ulusal, coğrafi veya dini sınır tanımadığını gözler önüne serdiğini dile getiren Arınç, ''Terörün her türüne karşıyız. Terörü haklı gösterecek hiçbir gerekçenin varlığını kabul etmiyoruz. Kaynağı, gerekçesi ve iddiası ne olursa olsun terörü lanetliyor ve insanlığa karşı suç olarak kabul ediyoruz'' şeklinde konuştu.
Terörizmin uluslararası bir tanımının yapılmasının zorunlu olduğunu vurgulayan Arınç, bir eylemin, bir ülkeye göre terörizm sayılmasının, başka bir ülkeye göre özgürlükler içerisinde görülmesinin büyük bir kargaşa yarattığını, bu nedenle BM'nin bu konuda bir girişim başlatması ve terörizmi uluslararası konsensüsle tanımlamasının zaruri olduğunu kaydetti.
Bölgenin tümünün kitle imha silahlarından arındırılmasının, sadece ülkeler arasında güven ve işbirliği ortamının geliştirilmesine katkı sağlamayacağını, aynı zamanda bölgeye yaşanan dış müdahalelerin gerekçesini de ortadan kaldırabileceğini anlatan Arınç, şunları söyledi:
''Bu silahlara sahip olmanın yaratacağı güvenlik riski ve uluslararası baskı, elde edilmesi umulan güvenlik garantisinden daha büyük olacaktır. Nükleer enerjinin barışçı amaçlarla kullanılmasını biz de destekliyoruz. Ancak, herhangi bir yanlış anlama ve şüpheye mahal verilmemesi bakımından, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın etkin gözetim ve denetimini de bu hakkın kullanılması açısından gerekli görüyoruz.''
Arınç, Irak'ta hala istikrar sağlanamadığını, Irak'ın birliğini ve toprak bütünlüğünü koruyarak, bölgesel barış ve istikrara katkı yapacak bir yönetim sistemine kavuşmasına özel önem atfettiklerini belirterek, Irak'taki tüm grupların ''Iraklılık bilinciyle'' hareket etmeleri gerektiğini söyledi.
TBMM Başkanı Arınç, ''Siyasi birliği ve toprak bütünlüğü korunmuş bir Irak, sadece Irak halkına değil, bölgenin barış ve istikrarına da katkı sağlayacaktır'' dedi.
FİLİSTİN HALKININ DEMOKRATİK TERCİHİ
Ortadoğu barış sürecinde de yeni koşulların ön plana çıktığını dile getiren Arınç, Filistin halkının son seçimlerde demokratik bir biçimde ortaya koyduğu tercihe saygı duyulması gerektiğini söyledi.
Şiddetin bir çözüm olamayacağına inandıklarını vurgulayan Bülent Arınç, barış sürecinde kalıcı ve kapsamlı çözümün, BM Güvenlik Konseyi'nin ilgili kararları ve yol haritası çerçevesinde iki devlet vizyonunun hayata geçirilmesi ile bulunabileceğini anlattı.
-BATI TRAKYA'DAKİ MÜSLÜMAN TÜRK AZINLIK-
Arınç, Batı Trakya'da yaşayan Müslüman Türk azınlığın maruz kaldığı baskılara da değinerek, ''Bu baskılar son dönemde belli oranda yumuşatılmış olmasına rağmen, yine de insan hakları ihlallerine varan boyutlarda ve yaşamın çoğu alanlarında sürdürülmektedir. Bu uygulamaların her şeyden önce AB'ye üye bir ülkede cereyan etmesi gerçekten düşündürücüdür'' dedi.
Kıbrıs konusuna ilişkin olarak da Arınç, şunları söyledi:
''Dikkatinize sunmak istediğim son bir husus ise Kıbrıs Türk tarafının 10 yıllardır maruz kaldığı, hiçbir yasal dayanağı olmayan insanlık dışı ambargodur.
İKÖ'nün, Kıbrıs Türkleri'ne yönelik izolasyonların kaldırılması ve Kıbrıs Türkleri ile ilişkilerin her alanda geliştirilmesi konusunda almış olduğu muhtelif kararları mevcuttur. Bu kararlar doğrultusunda kardeş İslam ülkelerini, Kıbrıs Türkleri ile yakın ilişkiler tesis etmeye ve onlara her açıdan destek olmaya davet ediyoruz. Kıbrıs'ta BM parametreleri paralelinde kalıcı, adil ve kapsamlı çözüm yönündeki kararlılığımızı muhafaza etmekteyiz.''
Arınç, konuşmasını konferansın başarılı geçmesi dileğiyle tamamladı.
*TBMM ve İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliği (İKÖPAB) Dönem Başkanı Bülent Arınç'ın, konferansın açılışında yaptığı konuşmanın tam metni "İlgili Dokümanlar" bölümünde yer almaktadır.
Conrad Oteli'ndeki İKÖPAB 4. Konferansı'nda, İKÖPAB 3. Konferansı Başkanı ve Senegal Parlamento Başkanı Pape Diop'tan sonra konuşan
Arınç, dönem başkanlığını Diop'tan almaktan mutluluk duyduğunu söyledi.
Konferansın medeniyetlerin buluştuğu İstanbul'da yapılmasından da ayrı bir mutluluk duyduğunu ifade eden Arınç, konferansın başarılı ve
verimli geçmesini dileyerek, ''Hayırlı olsun'' dedi.
Arınç, parlamentolar arasında dayanışma, temas ve işbirliğini geliştirme, ülkelerin deneyimlerini paylaşmalarına imkan sağlama, bölgesel ve uluslararası sorunlara ilişkin duyarlılıkları ortaya koymak amacıyla kurulan İKÖPAB'ın, İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) coğrafyasındaki ülkelerin parlamenterlerini bir çatı altında toplayan tek örgüt olduğunu kaydetti.
Birliğin etkinliğinin üye ülkelerin parlamentolarının sahip olduğu güçten bağımsız olmadığını ifade eden Arınç, birliğe üye parlamentoların etkinliğinin ve gücünün artırılması için atılacak adımların, İKÖPAB'ın kurumsal ve temsil yapısının güçlendirilmesine katkı sağlayacağını bildirdi.
''İnsanlık tarihinin en parlak medeniyetine sahip olan İslam dünyasının içinde bulunduğu durum maalesef çok üzücüdür'' diyen Arınç,1500 yıldır insanlığa bilimden kültüre, felsefeden siyasete kadar her alanda büyük katkılar sağlamış İslam medeniyetinin son temsilcileri olarak herkesin kendisini sorgulaması gerektiğini söyledi.
İKÖ'ya üye 57 İslam ülkesi bulunduğunu, dünyada 1.3 milyar Müslüman olduğunun tahmin edildiğini dile getiren Arınç, İslam ülkelerinde ortalama kişi başına düşen gelirin 3 bin 600 dolar, AB üyesi ülkeler ortalamasının ise 28 bin dolar ile İslam ülkelerinden 8 kat fazla olduğunu belirtti.
''DURUMUMUZ PEK PARLAK DEĞİL''-
İslam ülkelerinin dünya ticaretinin ancak yüzde 7.7'sine sahip bulunduğunu ifade eden Arınç, dünya petrol rezervlerinin yüzde 70'inin, doğalgaz rezervlerinin yüzde 60'ının ve birçok yeraltı kaynağının bu ülkelerde bulunmasına rağmen tüm bunların İslam ülkelerinin ekonomisine ve halkın refahına yansımadığını kaydetti.
Arınç, şunları söyledi:
''Öte yandan demokrasi, özgürlükler ve birey hakları konusunda durumumuz pek parlak değildir. Tüm bunların sebebini sorgulamalıyız.
Bu bizim kaderimiz değildir ve bunu kabullenmek medeniyet geçmişimize ihanettir. Burada halklarını temsil eden parlamento temsilcileri kendi
ülkelerinde bu soruyu gündeme getirmeli ve tartışma açmalıdırlar.
İslam ülkeleri bir karar vermek zorundadır. Ya kendi kaderlerine karar veren güçlü devletler olacaklar ya da güçlü devletlere boyun eğecekler. Tarihte medeniyetimiz hiç bu kadar zor durumda kalmamıştı. Hala neden beklediğimiz, neden yeniden o parlak medeniyet günlerimize dönmek için çaba harcamadığımızı sorgulamalıyız.
Bu coğrafya tarihin her döneminde güçlü olmayı başarmıştır. Sahip olduğumuz inanç, kültür, tarih, medeniyet geçmişi çocuklarımıza özgür, müreffeh ve huzurlu ülkeler bırakmamız için bize güç verecektir.''
Arınç açılış oturumunda yaptığı konuşmada, düşünce ve ifade özgürlüklerinin kutsallığına ve kuvvetle savunulmaları gerektiğine inandıklarını belirterek, bununla birlikte dini değerlere saygı ve hoşgörü ile yaklaşılmasının çağdaş uygarlığın temel unsurları arasında yer aldığını ve ifade özgürlüğünün meşru sınırlarını teşkil ettiğini vurguladı.
TBMM Başkanı Arınç, şunları söyledi:
''Bugün Batı'da dünyanın iki köklü medeniyetinin çatışması için büyük istek duyan insanların varlığı dünya barışı için büyük bir tehlikedir. Bu niyette olan kişiler İslam peygamberi Hazreti Muhammed'e hakaret edecek kadar cüretkar ve etik değerlerden yoksundurlar. Batılı bazılı ülkelerin bu hakareti düşünce özgürlüğü olarak adlandırması ise büyük bir talihsizlik ve adaletsizliktir.
Batı'nın kendi değerleri söz konusu olduğunda en şiddetli şekilde tepki verirken, söz konusu olan başka bir dinin kutsal değerleri olduğunda buna seyirci kalması, çifte standardın en çarpıcı göstergesidir. Batılı ülkeler anlamı barış ve huzur olan İslam kelimesi ile terörizmi yan yana kullanmaktan vazgeçmelidir.''
Terörizmin, tüm İslam ülkelerinin toplantılarında lanetlendiğini kaydeden Arınç, yine bu toplantılarda terörün dininin olmadığının açıkça ilan edildiğini ve İslamı kullanan terör örgütlerinin kesin bir şekilde kınandığını hatırlattı.
''İSLAMOFOBİA KAVRAMINI KESİNLİKLE REDDEDİYORUZ''
TBMM Başkanı Arınç, şöyle devam etti:
''Bugüne kadar hiçbir İslam ülkesinde Hıristiyan dinine ve onun kutsal değerlerine karşı en küçük bir hakaret olmamış, hiçbir terör eylemi bu dinle bağdaştırılmamıştır.
Buna rağmen Batılı ülkelerde yükselen 'İslamofobia' kavramını yanlış, haksız ve kasıtlı bir söylem olarak algılıyor ve kesinlikle reddediyoruz. Bir arada yaşama imkanı ancak farklı medeniyetlerin birbirine saygı duyması ile gerçekleşebilir. Kimse bir başkasına kendi değerlerini zorla empoze ederek, başka değerleri yok ederek, hakaret ederek, kötüleyerek, bir arada yaşayamaz. Dünyadaki doğruların, kutsal değerlerin, insani hakların tek merkezi Batı değildir. Tüm dünyanın kendisidir. Biz Müslümanlar olarak haklarımızı kullanırken sorumlu davranmalı, güvensizlik yaratacak ve çatışmaya yol açacak tutumlardan uzak durmalıyız.''
Türkiye'nin farklı kültürler arasında gerçek bir diyalog ortamının tesis edilmesini sağlamak amacıyla, samimi ve aktif bir çaba içinde olduğunu dile getiren Bülent Arınç, bu amaçla İKÖ ve AB ülkelerinin 2002'de ortak bir forumda bir araya getirildiğini, ayrıca İspanya ile birlikte de medeniyetler ittifakı girişiminin eş başkanlığının yapıldığını hatırlattı.
Arınç, ayrıca TBMM'nin, AB üyesi tüm ülkelerin parlamento başkanlarına ve dostluk gruplarına ''medeniyetler çatışmasına değil, medeniyetler diyaloğuna destek vermeleri'' konusunda birer mektup göndererek, çağrıda bulunduğunu da kaydetti.
Arınç, Conrad Otel'de düzenlenen İKÖPAB 4. Konferansı'nın açılış oturumunda yaptığı konuşmada, bölgenin çalkantılı bir dönemden geçtiğini ifade ederek, terörizm ve nükleer silahların yayılmasının yarattığı tehdidin, bölgesel ve uluslararası barış ve istikrarı olumsuz yönde etkilemeye devam ettiğini kaydetti.
Dünyanın dört bir yanında her gün meydana gelen terör eylemlerinin, terörizmin, ulusal, coğrafi veya dini sınır tanımadığını gözler önüne serdiğini dile getiren Arınç, ''Terörün her türüne karşıyız. Terörü haklı gösterecek hiçbir gerekçenin varlığını kabul etmiyoruz. Kaynağı, gerekçesi ve iddiası ne olursa olsun terörü lanetliyor ve insanlığa karşı suç olarak kabul ediyoruz'' şeklinde konuştu.
Terörizmin uluslararası bir tanımının yapılmasının zorunlu olduğunu vurgulayan Arınç, bir eylemin, bir ülkeye göre terörizm sayılmasının, başka bir ülkeye göre özgürlükler içerisinde görülmesinin büyük bir kargaşa yarattığını, bu nedenle BM'nin bu konuda bir girişim başlatması ve terörizmi uluslararası konsensüsle tanımlamasının zaruri olduğunu kaydetti.
Bölgenin tümünün kitle imha silahlarından arındırılmasının, sadece ülkeler arasında güven ve işbirliği ortamının geliştirilmesine katkı sağlamayacağını, aynı zamanda bölgeye yaşanan dış müdahalelerin gerekçesini de ortadan kaldırabileceğini anlatan Arınç, şunları söyledi:
''Bu silahlara sahip olmanın yaratacağı güvenlik riski ve uluslararası baskı, elde edilmesi umulan güvenlik garantisinden daha büyük olacaktır. Nükleer enerjinin barışçı amaçlarla kullanılmasını biz de destekliyoruz. Ancak, herhangi bir yanlış anlama ve şüpheye mahal verilmemesi bakımından, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın etkin gözetim ve denetimini de bu hakkın kullanılması açısından gerekli görüyoruz.''
Arınç, Irak'ta hala istikrar sağlanamadığını, Irak'ın birliğini ve toprak bütünlüğünü koruyarak, bölgesel barış ve istikrara katkı yapacak bir yönetim sistemine kavuşmasına özel önem atfettiklerini belirterek, Irak'taki tüm grupların ''Iraklılık bilinciyle'' hareket etmeleri gerektiğini söyledi.
TBMM Başkanı Arınç, ''Siyasi birliği ve toprak bütünlüğü korunmuş bir Irak, sadece Irak halkına değil, bölgenin barış ve istikrarına da katkı sağlayacaktır'' dedi.
FİLİSTİN HALKININ DEMOKRATİK TERCİHİ
Ortadoğu barış sürecinde de yeni koşulların ön plana çıktığını dile getiren Arınç, Filistin halkının son seçimlerde demokratik bir biçimde ortaya koyduğu tercihe saygı duyulması gerektiğini söyledi.
Şiddetin bir çözüm olamayacağına inandıklarını vurgulayan Bülent Arınç, barış sürecinde kalıcı ve kapsamlı çözümün, BM Güvenlik Konseyi'nin ilgili kararları ve yol haritası çerçevesinde iki devlet vizyonunun hayata geçirilmesi ile bulunabileceğini anlattı.
-BATI TRAKYA'DAKİ MÜSLÜMAN TÜRK AZINLIK-
Arınç, Batı Trakya'da yaşayan Müslüman Türk azınlığın maruz kaldığı baskılara da değinerek, ''Bu baskılar son dönemde belli oranda yumuşatılmış olmasına rağmen, yine de insan hakları ihlallerine varan boyutlarda ve yaşamın çoğu alanlarında sürdürülmektedir. Bu uygulamaların her şeyden önce AB'ye üye bir ülkede cereyan etmesi gerçekten düşündürücüdür'' dedi.
Kıbrıs konusuna ilişkin olarak da Arınç, şunları söyledi:
''Dikkatinize sunmak istediğim son bir husus ise Kıbrıs Türk tarafının 10 yıllardır maruz kaldığı, hiçbir yasal dayanağı olmayan insanlık dışı ambargodur.
İKÖ'nün, Kıbrıs Türkleri'ne yönelik izolasyonların kaldırılması ve Kıbrıs Türkleri ile ilişkilerin her alanda geliştirilmesi konusunda almış olduğu muhtelif kararları mevcuttur. Bu kararlar doğrultusunda kardeş İslam ülkelerini, Kıbrıs Türkleri ile yakın ilişkiler tesis etmeye ve onlara her açıdan destek olmaya davet ediyoruz. Kıbrıs'ta BM parametreleri paralelinde kalıcı, adil ve kapsamlı çözüm yönündeki kararlılığımızı muhafaza etmekteyiz.''
Arınç, konuşmasını konferansın başarılı geçmesi dileğiyle tamamladı.
*TBMM ve İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliği (İKÖPAB) Dönem Başkanı Bülent Arınç'ın, konferansın açılışında yaptığı konuşmanın tam metni "İlgili Dokümanlar" bölümünde yer almaktadır.
