2005-08-29 - 15:54
"BÜYÜK ZAFERDE MECLİS'İN ROLÜ" KONULU SEMPOZYUM AFYONKARAHİSAR'DA YAPILDI
Sempozyumda bir konuşma yapan TBMM Başkanı Arınç, "ülkemizin kurtuluşunda dönüm noktası olmuş 30 Ağustos zaferini anlayabilmemiz için, önce Meclis'i kuran iradeyi ve o dönemin şartlarını iyi değerlendirmemiz gerekir. Çünkü tarihe altın harflerle işlenen bu büyük zafer o iradeden alınan ilham ve güçle kazanılmıştır." dedi.
"Büyük Zaferde Meclis'in Rolü" konulu sempozyum, Afyonkarahisar'da yapıldı. Sempozyumda bir konuşma yapan TBMM Başkanı Bülent Arınç, "ülkemizin kurtuluşunda dönüm noktası olmuş 30 Ağustos zaferini anlayabilmemiz için, önce Meclis'i kuran iradeyi ve o dönemin şartlarını iyi değerlendirmemiz gerekir. Çünkü tarihe altın harflerle işlenen bu büyük zafer o iradeden alınan ilham ve güçle kazanılmıştır." dedi.

Konuşmasına, "Milletimizin esarete karşı verdiği özgürlük mücadelesinde bayrak olmuş bir ilde, böylesine anlamlı bir programda aranızda bulunmaktan memnuniyet duyuyorum" sözleriyle başlayan Arınç, şunları kaydetti:

"Tarih boyunca sayısız medeniyetlere ev sahipliği yaparak Anadolu'nun kilidi olmuş Afyonkarahisar ilimiz, Milletimizin bağımsızlık mücadelesinin en şerefli sayfalarının yazıldığı yerlerden biri olmuştur.

Ülkemizin kaderinde önemli bir yer tutan bu kahraman ilimizde "Büyük Zaferde Meclis'in Rolü" konulu sempozyumda konuşmanın heyecanı ve coşkusu içerisindeyim."

Ülkemizin kurtuluşunda dönüm noktası olmuş 30 Ağustos zaferini anlayabilmemiz için, önce Meclis'i kuran iradeyi ve o dönemin şartlarını iyi değerlendirmemiz gerektiğini vurgulayan Arınç, "çünkü tarihe altın harflerle işlenen bu büyük zafer o iradeden alınan ilham ve güçle kazanılmıştır" diye devam etti.

Arınç, bundan tam 85 yıl önce medeniyetler beşiği Anadolu'da milletimizin önünde yepyeni ufuklar açan bir özgürlük destanı yazıldığını belirterek, şunları kaydetti:

"Ülke topraklarının dört bir tarafını işgal eden "düveli muazzama" denilen işgal güçlerine karşı kahraman vatan evlatları, Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde destansı bir varoluş mücadelesi verdi.

Savaş, acı, yokluk ve sıkıntı içerisinde yürütülen bu bağımsızlık mücadelesinin en dikkat çekici boyutu kuşkusuz milli iradeye olan inanç ve bağlılıktır.

Savaşın tüm acımasızlığıyla sürdüğü, her taraftan yürek burkan ölüm haberlerinin geldiği bir ortamda milli mücadeleyi yürüten kahramanlar, önce Meclis'i vücuda getirdiler.

Anadolu'nun dört bir tarafından bin bir zorluklarla Ankara'ya gelen 127 cesur vatan evladı, tahta sıralar, gaz lambaları ve evlerin çatılarından toplanan kiremitlerle milli iradenin merkezini hep beraber kurdular.

O gün büyük heyecanlar, umutlar, dualar ve alkışlar arasında açılan Meclis, milli mücadelenin merkezi, beyni ve tek meşru organı oldu.

İşgal sürerken, kan dökülmeye devam ederken ülkenin küçük bir kasabasından yükselen bu yürekli ve gür ses adeta bir meydan okumaydı. Bu öylesine etkili bir meydan okumaydı ki tarihin akışını değiştirecek ve bir milleti küllerinden yeniden var edecekti.

O günün zor ve çetin şartlarında Ankara'da kurulan Meclis'te, bu vatansever insanları bir araya getiren ortak hedef ise vatan topraklarının düşman işgalinden kurtarılması ve bağımsızlığın kazanılmasıydı.

Bu ortak hedef doğrultusunda statüsü, eğitimi, etnik kökeni farklı insanlar, bir araya gelerek kenetlendiler ve millet iradesini ilan ettiler.

Meclisi kuran kahramanlar, önce tüm dünyaya "ülkenin kaderine halk iradesinin el koyduğunu" güçlü bir sesle ilan ettiler. Böylece milli irade ülkenin her yanında ilmek ilmek dokunmaya başlandı.

Tüm mütevaziliğine ve sadeliğine karşın Birinci Meclis, özgürlük mücadelemizde en önemli rolü üslenen mekan oldu.

Milli iradenin merkezinden yükselen bağımsızlık ateşi o kadar etkili oldu ki, işgale uğramış, acı çekmiş, onuru kırılmış bir millet, tek vücut halinde bu kahramanların etrafında kenetlendi. Bağımsızlık hedefine yürekten inanmış bu cesur insanlar, yurdun dört bir tarafındaki mücadeleyi örgütlediler.

Böylece kendine güvenini ve inancını tekrar kazanan milletimiz, topraklarını karış karış düşman güçlerinden temizlemek için onurlu bir direniş başlattı.

Tarihler 26 Ağustos 1922'yi gösterdiğinde bu kahraman ilimizde devleti, ordusu, ekonomisi ve her şeyiyle çöktüğü sanılan bir milletin yeniden dirilişinin abidesi olan büyük zaferin ilk top sesleri duyulmaya başlandı.

Birbirinden çetin geçen bu muharebeler sonucunda, önce Afyonkarahisar düşman işgalinden kurtarıldı. Ardından 30 Ağustos günü Dumlupınar'da düşman ağır şekilde yenilgiye uğratılarak bağımsızlığımızın kilometre taşı olan eşsiz bir zafer kazanıldı.

Böylece milletimize Anadolu'nun kapılarını açan 26 Ağustos 1071'deki Malazgirt zaferden tam 851 yıl sonra, yine bir 26 Ağustos günü başlayan muharebeler sonucunda Anadolu'nun ebedi vatanımız olduğu tüm dünyaya ilan edilmiş oldu.

Tarih yolculuğumuzdaki bu en parlak zaferleri hazırlayan Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde milletiyle bütünleşen Türkiye Büyük Millet Meclisi olmuştur.

Seferberlik ilan ederek milletiyle beraber savaşa hazırlanan tüm yetkilerini üç ay boyunca Başkomutan'a devreden Meclis, zafer için gereken her türlü desteği verdi.

Kurtuluş Savaşı'nı zaferle taçlandıran en önemli aşama olan 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesi öncesi de milli iradenin merkezinde yaşananları incelediğimizde Meclis'in demokrat yapısı dikkatimizi çekmektedir.

Farklı görüşler, muhalif tutumlar burada hayat bulabilmiş, ama savaş zamanı milli iradenin o yürekli insanları birlik ve beraberlik içerisinde hareket edebilmişlerdir.

Cephede kazanılan savaşların ardından, Cumhuriyetin ilanını da yeni ve güçlü bir devletin inşasını da hep o irade sahipleri gerçekleştirdi.

Dünya tarihinde eşine az rastlanan bu durum nedeniyledir ki; mücadeleyi yöneten ve Cumhuriyetimizi kuran birinci Meclis'e "Gazi" unvanı verilmiştir."

Meclisi kuran ve tarih sahnesinden silinmek istenen bir milleti bağımsızlığa taşıyan kahramanları örnek almamız gerektiğini ifade eden TBMM Başkanı Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Tıpkı onlar gibi farklılıklarımızı çatışma ve gerginliklerin nedeni değil; milletimizi zenginleştiren, bizi birbirimize kenetleyen, birlik beraberliğimizi güçlendiren unsurlar olarak görmeliyiz.

Belki onlar kadar hayati sorunlarımız yok. Ama daha özgür, daha demokratik, kalkınmış bir ülke için birliğe ve beraberliğe çok ihtiyacımız var.

Aradan geçen 85 yılda o özgürlük sevdalısı kahramanların başlattıkları yürüyüş büyük bir azim ve kararlılıkla hala devam ediyor.

Kurtuluş mücadelesini yürüten, daha demokratik bir yaşam için reformlar yapan ve ülkemizin geleceği için kararlar veren bir Meclis'e sahip olduğumuz için gururluyuz, mutluyuz.

Meclisimiz kurulduğu günden beri özgür, adaletli, refah ve huzur içinde bir ülke için çalıştı, çalışmaya da devam ediyor."

TBMM Başkanı Bülent Arınç, konuşmasının son bölümünde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı olarak 2005 yılını "Millî Egemenlik Yılı" ilan ederek, bize bu ülkeyi emanet bırakan kahramanların aziz hatırasını canlı tutmaya çalıştıklarını kaydetti.

Milli Egemenlik coşkumuzu tüm yurda yaymak için konferanstan spora, halk konserlerinden, sanat faaliyetlerine kadar Meclisimize yakışır çok sayıda etkinlik düzenlediklerini anlatan Arınç, konuşmasını şu sözlerle bağladı:

"Bu kapsamda Milli Egemenliğimizin şeref halkalarından biri olan 30 Ağustos Zaferi'ni de birbirinden değerli akademisyenlerin katıldığı böylesi anlamlı bilimsel toplantıyla kutluyoruz.

Bu tarihi günde devletimizin kurucusu, 30 Ağustos Zaferi'nin Başkumandanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile vatan uğruna canlarını feda eden aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle, anıyorum.

Bu vesileyle Milletimizin 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı en içten dileklerimle kutluyor, siz değerli konuklarımıza sevgi ve saygılarımı sunuyorum."