2006-03-08 - 12:45
''Maalesef böyle bir olaydan nemalanmak isteyen bazı çevreler, olmadık yorumlar yapmak suretiyle bir taraftan silahlı kuvvetlerimizi ve onların değerli komutanlarını yıpratmaya çalışırken, bir taraftan da önemli erkten birisi olan yargının yıpratılmasını istemektedirler''
Resmi bir ziyaret için Hırvatistan'da bulunan Arınç, Zagreb Sheraton Oteli'nde Türk ve Hırvat basın mensuplarıyla kahvaltılı basın toplantısında bir araya geldi.
TBMM Başkanı Bülent Arınç, ''Bazı çevreler, olmadık yorumlar yapmak
suretiyle bir taraftan silahlı kuvvetlerimizi ve onların değerli
komutanlarını yıpratmaya çalışırken, bir taraftan da önemli erkten
birisi olan yargının yıpratılmasını istemektedirler'' dedi.
Resmi bir ziyaret için Hırvatistan'da bulunan Arınç, Zagreb
Sheraton Oteli'nde Türk ve Hırvat basın mensuplarıyla kahvaltılı basın
toplantısında bir araya geldi.
Sözlerine 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutlayarak başlayan Arınç,
TBMM'de 24 bayan milletvekili, kabinede ise bir bayan bakan olduğunu
hatırlatarak, siyasi partilerin, bünyelerindeki kadın sayısını
artırmak için istekli olduklarını söyledi.
-ŞEMDİNLİ İDDİANAMESİ-
Bir gazetecinin ''Şemdinli iddianamesi ve sonrasında yaşanan
gelişmeleri'' sorması üzerine Arınç, Türkiye'den ayrılırken, böyle bir
tartışma konusu olduğunu ifade ederek, Van Cumhuriyet Savcısı'nın
hazırladığı iddianamede, Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt ve
bazı askerlerle ilgili suçlamalarda bulunulduğunu, bunlar hakkında
dava açılabilmesi için Genelkurmay Başkanlığı'nın izninin talep
edileceğini bildiğini anımsattı.
TBMM Başkanı Arınç, bir kuvvet komutanının veya asker kişilerin,
bir dava iddianamesinde adının geçmesinden ve suçlanmış olmalarından
büyük bir üzüntü duyduğunu kaydederek, ''Çünkü, hayatını yurt
savunmasına adamış olan insanların, şu veya bu şekilde suçlanmış
olması, en az onlar kadar bizi de üzmektedir. Ancak bir savcı
hazırladığı iddianamesinde böyle bir şey söylemişse veya yazmışsa
bunun gereği Sayın Genelkurmay Başkanı tarafından yerine
getirilecektir. Yani, izin verilip verilmemesi Sayın Genelkurmay
Başkanı'na ait bir yetkidir. Eminim ki Sayın Özkök, bu yetkisini en
isabetli bir şekilde kullanacaktır. Ve kararı ne olursa olsun hepimiz
buna saygı duyacağız'' diye konuştu.
-''BÜYÜKANIT'IN TAVRINDAN GURUR DUYDUM''-
Basından öğrendiği kadarıyla, Kara Kuvvetleri Komutanı
Büyükanıt'ın böyle bir durum karşısında bizzat mahkemeye çıkacağını,
avukat tutma hakkını kullanmayacağını, kendi savunmasını kendisinin
yapacağını ve bundan şeref duyacağını ifade ettiğini öğrendiğini
belirten Arınç, ''Doğrusu bir askere yakışan da budur. Dolayısıyla bu
tavrı sebebiyle gurur duyduğumu ifade etmek istiyorum'' dedi.
TBMM Başkanı Arınç, şöyle devam etti:
''Şimdi hadiseyi bunun dışına taşırarak, hiç de arzu edilmeyen
istikamete götürme çabası, Türkiye'nin yararına değildir. Maalesef
böyle bir olaydan nemalanmak isteyen bazı çevreler, olmadık yorumlar
yapmak suretiyle bir taraftan silahlı kuvvetlerimizi ve onların
değerli komutanlarını yıpratmaya çalışırken, bir taraftan da önemli
erkten birisi olan yargının yıpratılmasını istemektedirler.
Bu olay siyasi bir rant konusu değildir. Bu olay bir iç politika
konusu olmamalıdır. Bu olay sebebiyle dahi olsa darbe sözü kesinlikle
ağızlara alınmamalıdır. 2006 yılında AB ile müzakerelere başladığımız
bir zamanda henüz ihtilal yapmış bir insanın ağzından dökülen sözlerin
tartışıldığı bir ortamda ve Türkiye'nin tamamının karşı çıktığı bazı
söz ve davranışlara karşı darbe sözünün bence yanlış bir şekilde
kullanılması, iç siyaseti gerecek lüzumsuz yararsız bir davranış
olarak görüyorum.''
TSK'nın Türkiye'nin en şeffaf kurumlarından birisi olduğunu ve
yargı karşısında da bugüne kadar örnek davranışlarda bulunduğunu
anlatan Arınç, ''Hatırlarsanız bir emekli oramiral, kuvvet komutanlığı
yapmış bir kişi, yargılanmış ve mahkum edilmiştir. Henüz temyiz
safhasında olduğu için sonucu itibariyle bir şey diyemiyorum. Ama
kuvvet komutanlığı yapmış bir insanın, mahkeme önüne çıkması örnek bir
davranıştır'' diye konuştu.
''Şüphesiz Van Savcısının tanzim ettiği iddianame, hayali sözlere
veya delil mahiyetinde sayılamayacak bir kısım unsurlara sahipse hem
ceza kanunumuzda, hem ceza yargılaması kanunumuzda bu iddianamenin
geçersiz olduğunu veya yetersiz olduğu şeklinde mahkemece verilecek
kararın bulunması mümkündür'' diyen Arınç, ilgili savcı hakkında da
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun veya bizzat yargının kendi
içinde bazı mekanizmaları bulunduğunu belirtti.
Yargının önemli bir parçasının savcılık makamı, diğer önemli
parçasının da hakimler ve avukatlar olduğunu anlatan Arınç, ''Böyle
bir iddianameyi bahane ederek, 'Sayın Komutan'ın Genelkurmay
Başkanlığı engellenmek isteniyor' iddiasının söz konusu edilmesini de
doğrusu çok garip buluyorum'' dedi.
Arınç, şöyle konuştu:
''TSK, kendi sistemi içinde, tayinleri ve terfileri her zaman
büyük bir isabetle yapmaktadır. Birtakım olaylar bahane edilerek, bir
kuvvet komutanının önünün kesilmesi veya etkilenmesi söz konusu
olmamıştır, bundan sonra da olmayacaktır. Ben olaya soğukkanlı
bakmayı, itidalli davranmayı uygun görüyorum. Böyle bir hadise
Türkiye'nin sonu değildir, dünyanın sonu hiç değildir. Her
mekanizmanın kendi içerisinde çek balansı vardır. Dolayısıyla bir
savcının iddianamesinden bir kıyamet koparmanın gereği yoktur.
Yapılması gerekenler yapılır, söylenmesi gerekenler söylenir.
Ve sayın komutanın büyük bir cesaretle ve açık yüreklilikle ifade
ettiği yargılanma noktasına gelinirse de bütün bunların hesabı şerefle
verilir.
Ama inanıyorum ki iddianame yeterli olgunlukta görülmeyecekse
geriye iade edilmesi ve yeniden bir iddianame tanzim edilmesi
mümkündür. Sayın Genelkurmay Başkanı'nın da iddiaları yeterli
görmeyerek, sayın komutan hakkında yargılama izni vermeyecek olması da
mekanizmalardan birisidir. Ben hadiseye doğrusu itidal çerçevesinde
bakmayı yeğliyorum. Ülkenin buna ihtiyacı var. Zaten yargı yıpratılmak
isteniyor. Zaten silahlı kuvvetlerimizi bir şekilde siyasetle yıpranma
virüsüne sokmaya çalışıyorlar. Hepimizin buna karşı duyarlı olması
gerekir diye düşünüyorum.''
Bir gazetecinin, ''Irak'taki son gelişmeler'' konusundaki sorusunu da
yanıtlayan Arınç, bölgede pek çok krizin olduğunun açıkça görüldüğünü
kaydederek, Irak, İsrail-Filistin uyuşmazlığı, İran'daki gelişmeler,
Kafkaslardaki bazı kriz noktalarını buna örnek olarak gösterdi.
Bu durumun, hem bölgenin barış ve huzurunu, hem de dünyayı
etkilediğini anlatan Arınç, ''Türkiye bunlarla ilgilenmeye doğrudan
kendisini sorumlu görüyor. Irak konusunda büyük endişelerimiz vardı.
Çok soğukkanlı baktık. Demokratikleşmesini, kendi yönetimini kurmasını
istiyoruz. Irak'a huzur ve istikrar gelmesini istiyoruz. ABD'nin
Irak'a operasyon öncesinde ve sonrasında Türkiye'nin yaptığı ikazlar
maalesef dikkate alınmadığı için Irak'ta can emniyeti yoktur'' diye
konuştu.
-''TÜRKİYE, TERÖRDEN EN FAZLA ZARAR GÖREN ÜLKE''-
Bülent Arınç, Irak'ta her gün yüzlerce insanın hayatını
kaybettiğini anımsatarak, şöyle devam etti:
''Irak'ın toprak bütünlüğünün mutlaka korunması gerekir. Bu, Irak
için de Türkiye için de dünya için de çok önemlidir. Çünkü bugün dünya
en büyük sıkıntıyı uluslararası terörizmden çekiyor. Terörden en fazla
zarar gören ülkelerden biri de Türkiye'dir. Terörün sebeplerini
ortadan kaldırmalıyız. Irak'ın toprak bütünlüğünün bozulması halinde
terörün yeniden büyüyeceğini düşünüyoruz. Farklı etnik gruplar var,
demokratik ortamda kendilerini temsil etmeleri gerekir. Buna imkan
verilmezse burada huzursuzluk çıkar.
2003 operasyonu öncesinde Türkiye'nin girişimiyle komşu ülkelerin
dışişleri bakanları toplantısı yapıldı. Periyodik devam ediyor. Şii ve
Sünni çatışmasının büyümesi üzerine İbrahim Caferi Türkiye'ye davet
edildi, görüşmeler yapıldı. Sünni gruplarla görüşmeler sürüyor.
Türkiye, Irak'ın huzuru ve demokratikleşmesi için çok büyük çabalar
gösteriyor. Buna kendimizi mecbur hissediyoruz. Türkiye aynı zamanda
barışın korunması amacıyla hem BM hem de NATO'nun organizasyonlarında
rol almaktadır. Bunlardan biri de Afganistan'daki güçlerimizdir.
Şu anda Afganistan'da NATO'nun en yüksek sivil temsilcisi benden önce
meclis başkanlığı yapan Hikmet Çetin'dir.''
-İRAN'IN NÜKLEER ÇALIŞMALARI-
''İran'ın nükleer çalışmaları'' konusundaki bir soru üzerine TBMM
Başkanı Arınç, bir süre önce İran'ın Yüksek Komite Başkanı Alaattin
Bruceli ile görüştüğünü hatırlattı.
''Türkiye, barışçı amaçlarla kullanılan nükleer enerjiye karşı
değildir. Ancak bu enerjinin silah olarak, askeri maksatla
kullanılmasına kesinlikle karşıyız'' diyen Arınç, ''İran nükleer
enerji konusundaki çalışmalarına 70'li yılların başında başladı.
O zaman İran'a başta ABD olmak üzere batılı ülkeler destek verdi.
1979'da İran Devrimi oldu, Humeyni geldi. 1983'ten sonra tekrar
başladı. Bu kez Rusya destek verdi. Rusya ve Çin ile işbirliği
yapıldı. Şu anki çalışmalarda, sadece enerji yönünde değil
zenginleştirilmiş uranyumu silah olarak kullanma kuşkusu var'' dedi.
Nükleer enerjiyle ilgili uluslararası anlaşmalara İran'ın da taraf
olduğunu anlatan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bir taraftan Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu, bir taraftan AB,
bir taraftan her zaman olduğu gibi ABD işin içine girdiler. 'Sen ne
yapıyorsun' dediler. Onlar zaman zaman denetime açık, zaman zaman
denetime kapalı oldu. Olay, BM Güvenlik Konseyi'ne aksedecek noktaya
geldi. Biz Türkiye olarak 'kendinizi denetime açın, şeffaf olun.
Çalışmalarınızı açıkça dünya görmeli' diye ikaz ediyoruz. İran bu
çalışmalarını ortaya koymalıdır. Dünya, içine sürüklenmekte olduğu
nükleer krizden bir an önce kurtulmalıdır. Türkiye, İran'ın
uluslararası işbirliği yapmasını sürekli telkin ediyor.''
-''KOSOVA SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ BALKANLAR İÇİN ÖNEMLİ''-
Kosova sorununa da değinen TBMM Başkanı Arınç, sorunun çözümünün
Balkanlar için çok önemli olduğuna dikkati çekti.
Bölgede büyük trajediler yaşandığını ifade eden Arınç, bu nedenle
bölge ülkelerinin Avrupa Atlantik kurumlarıyla mutlaka bir araya
gelmesini arzu ettiklerini söyledi.
Arınç, ''Biliyorsunuz bazı ülkeler NATO'ya girdi. Hırvatistan,
Arnavutluk ve Makedonya'nın içinde olduğu bir grubun NATO'ya girmesini
destekliyoruz'' diye konuştu.
-HIRVATİSTAN İLE İLİŞKİLER-
Konuşmasında Hırvatistan'ı ziyaret etmekten duyduğu memnuniyeti de
dile getiren TBMM Başkanı Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
Hırvatistan'ı ziyaret edeceğini belirterek, ''Bu, hükümetlerarası
ilişkilerde önemli bir adımdır. Hırvatistan'la ekonomik, ticaret ve
mali ilişkilerimizi güçlendirmek istiyoruz. Türk yatırımcıların
Hırvatistan'ı tercih etmelerini ve buranın ekonomisine katkıda
bulunmasını istiyoruz. Bunlardan güzel örneği yarın Dubrovnik'te
göreceğiz, aynı şekilde Hırvat yatırımcılar için Türkiye'nin bir
cazibe merkezi olduğunu düşünüyoruz'' dedi.
Arınç, ''Orhan Pamuk Davası'' ile ilgili bir soruya ise, ''Dava
düştü. Davanın açılması için Adalet Bakanlığı izin vermedi. TCK'nın
301. maddesine göre Adalet Bakanı'nın izin vermesi gerekir. Yeterli
delil olmadığı için izin vermedi. Orhan Pamuk şu anda özgür'' yanıtını
verdi.
Arınç, basın toplantısının ardından Hırvatistan Başbakanı Ivo
Sanader ile bir araya geldi.
suretiyle bir taraftan silahlı kuvvetlerimizi ve onların değerli
komutanlarını yıpratmaya çalışırken, bir taraftan da önemli erkten
birisi olan yargının yıpratılmasını istemektedirler'' dedi.
Resmi bir ziyaret için Hırvatistan'da bulunan Arınç, Zagreb
Sheraton Oteli'nde Türk ve Hırvat basın mensuplarıyla kahvaltılı basın
toplantısında bir araya geldi.
Sözlerine 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutlayarak başlayan Arınç,
TBMM'de 24 bayan milletvekili, kabinede ise bir bayan bakan olduğunu
hatırlatarak, siyasi partilerin, bünyelerindeki kadın sayısını
artırmak için istekli olduklarını söyledi.
-ŞEMDİNLİ İDDİANAMESİ-
Bir gazetecinin ''Şemdinli iddianamesi ve sonrasında yaşanan
gelişmeleri'' sorması üzerine Arınç, Türkiye'den ayrılırken, böyle bir
tartışma konusu olduğunu ifade ederek, Van Cumhuriyet Savcısı'nın
hazırladığı iddianamede, Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt ve
bazı askerlerle ilgili suçlamalarda bulunulduğunu, bunlar hakkında
dava açılabilmesi için Genelkurmay Başkanlığı'nın izninin talep
edileceğini bildiğini anımsattı.
TBMM Başkanı Arınç, bir kuvvet komutanının veya asker kişilerin,
bir dava iddianamesinde adının geçmesinden ve suçlanmış olmalarından
büyük bir üzüntü duyduğunu kaydederek, ''Çünkü, hayatını yurt
savunmasına adamış olan insanların, şu veya bu şekilde suçlanmış
olması, en az onlar kadar bizi de üzmektedir. Ancak bir savcı
hazırladığı iddianamesinde böyle bir şey söylemişse veya yazmışsa
bunun gereği Sayın Genelkurmay Başkanı tarafından yerine
getirilecektir. Yani, izin verilip verilmemesi Sayın Genelkurmay
Başkanı'na ait bir yetkidir. Eminim ki Sayın Özkök, bu yetkisini en
isabetli bir şekilde kullanacaktır. Ve kararı ne olursa olsun hepimiz
buna saygı duyacağız'' diye konuştu.
-''BÜYÜKANIT'IN TAVRINDAN GURUR DUYDUM''-
Basından öğrendiği kadarıyla, Kara Kuvvetleri Komutanı
Büyükanıt'ın böyle bir durum karşısında bizzat mahkemeye çıkacağını,
avukat tutma hakkını kullanmayacağını, kendi savunmasını kendisinin
yapacağını ve bundan şeref duyacağını ifade ettiğini öğrendiğini
belirten Arınç, ''Doğrusu bir askere yakışan da budur. Dolayısıyla bu
tavrı sebebiyle gurur duyduğumu ifade etmek istiyorum'' dedi.
TBMM Başkanı Arınç, şöyle devam etti:
''Şimdi hadiseyi bunun dışına taşırarak, hiç de arzu edilmeyen
istikamete götürme çabası, Türkiye'nin yararına değildir. Maalesef
böyle bir olaydan nemalanmak isteyen bazı çevreler, olmadık yorumlar
yapmak suretiyle bir taraftan silahlı kuvvetlerimizi ve onların
değerli komutanlarını yıpratmaya çalışırken, bir taraftan da önemli
erkten birisi olan yargının yıpratılmasını istemektedirler.
Bu olay siyasi bir rant konusu değildir. Bu olay bir iç politika
konusu olmamalıdır. Bu olay sebebiyle dahi olsa darbe sözü kesinlikle
ağızlara alınmamalıdır. 2006 yılında AB ile müzakerelere başladığımız
bir zamanda henüz ihtilal yapmış bir insanın ağzından dökülen sözlerin
tartışıldığı bir ortamda ve Türkiye'nin tamamının karşı çıktığı bazı
söz ve davranışlara karşı darbe sözünün bence yanlış bir şekilde
kullanılması, iç siyaseti gerecek lüzumsuz yararsız bir davranış
olarak görüyorum.''
TSK'nın Türkiye'nin en şeffaf kurumlarından birisi olduğunu ve
yargı karşısında da bugüne kadar örnek davranışlarda bulunduğunu
anlatan Arınç, ''Hatırlarsanız bir emekli oramiral, kuvvet komutanlığı
yapmış bir kişi, yargılanmış ve mahkum edilmiştir. Henüz temyiz
safhasında olduğu için sonucu itibariyle bir şey diyemiyorum. Ama
kuvvet komutanlığı yapmış bir insanın, mahkeme önüne çıkması örnek bir
davranıştır'' diye konuştu.
''Şüphesiz Van Savcısının tanzim ettiği iddianame, hayali sözlere
veya delil mahiyetinde sayılamayacak bir kısım unsurlara sahipse hem
ceza kanunumuzda, hem ceza yargılaması kanunumuzda bu iddianamenin
geçersiz olduğunu veya yetersiz olduğu şeklinde mahkemece verilecek
kararın bulunması mümkündür'' diyen Arınç, ilgili savcı hakkında da
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun veya bizzat yargının kendi
içinde bazı mekanizmaları bulunduğunu belirtti.
Yargının önemli bir parçasının savcılık makamı, diğer önemli
parçasının da hakimler ve avukatlar olduğunu anlatan Arınç, ''Böyle
bir iddianameyi bahane ederek, 'Sayın Komutan'ın Genelkurmay
Başkanlığı engellenmek isteniyor' iddiasının söz konusu edilmesini de
doğrusu çok garip buluyorum'' dedi.
Arınç, şöyle konuştu:
''TSK, kendi sistemi içinde, tayinleri ve terfileri her zaman
büyük bir isabetle yapmaktadır. Birtakım olaylar bahane edilerek, bir
kuvvet komutanının önünün kesilmesi veya etkilenmesi söz konusu
olmamıştır, bundan sonra da olmayacaktır. Ben olaya soğukkanlı
bakmayı, itidalli davranmayı uygun görüyorum. Böyle bir hadise
Türkiye'nin sonu değildir, dünyanın sonu hiç değildir. Her
mekanizmanın kendi içerisinde çek balansı vardır. Dolayısıyla bir
savcının iddianamesinden bir kıyamet koparmanın gereği yoktur.
Yapılması gerekenler yapılır, söylenmesi gerekenler söylenir.
Ve sayın komutanın büyük bir cesaretle ve açık yüreklilikle ifade
ettiği yargılanma noktasına gelinirse de bütün bunların hesabı şerefle
verilir.
Ama inanıyorum ki iddianame yeterli olgunlukta görülmeyecekse
geriye iade edilmesi ve yeniden bir iddianame tanzim edilmesi
mümkündür. Sayın Genelkurmay Başkanı'nın da iddiaları yeterli
görmeyerek, sayın komutan hakkında yargılama izni vermeyecek olması da
mekanizmalardan birisidir. Ben hadiseye doğrusu itidal çerçevesinde
bakmayı yeğliyorum. Ülkenin buna ihtiyacı var. Zaten yargı yıpratılmak
isteniyor. Zaten silahlı kuvvetlerimizi bir şekilde siyasetle yıpranma
virüsüne sokmaya çalışıyorlar. Hepimizin buna karşı duyarlı olması
gerekir diye düşünüyorum.''
Bir gazetecinin, ''Irak'taki son gelişmeler'' konusundaki sorusunu da
yanıtlayan Arınç, bölgede pek çok krizin olduğunun açıkça görüldüğünü
kaydederek, Irak, İsrail-Filistin uyuşmazlığı, İran'daki gelişmeler,
Kafkaslardaki bazı kriz noktalarını buna örnek olarak gösterdi.
Bu durumun, hem bölgenin barış ve huzurunu, hem de dünyayı
etkilediğini anlatan Arınç, ''Türkiye bunlarla ilgilenmeye doğrudan
kendisini sorumlu görüyor. Irak konusunda büyük endişelerimiz vardı.
Çok soğukkanlı baktık. Demokratikleşmesini, kendi yönetimini kurmasını
istiyoruz. Irak'a huzur ve istikrar gelmesini istiyoruz. ABD'nin
Irak'a operasyon öncesinde ve sonrasında Türkiye'nin yaptığı ikazlar
maalesef dikkate alınmadığı için Irak'ta can emniyeti yoktur'' diye
konuştu.
-''TÜRKİYE, TERÖRDEN EN FAZLA ZARAR GÖREN ÜLKE''-
Bülent Arınç, Irak'ta her gün yüzlerce insanın hayatını
kaybettiğini anımsatarak, şöyle devam etti:
''Irak'ın toprak bütünlüğünün mutlaka korunması gerekir. Bu, Irak
için de Türkiye için de dünya için de çok önemlidir. Çünkü bugün dünya
en büyük sıkıntıyı uluslararası terörizmden çekiyor. Terörden en fazla
zarar gören ülkelerden biri de Türkiye'dir. Terörün sebeplerini
ortadan kaldırmalıyız. Irak'ın toprak bütünlüğünün bozulması halinde
terörün yeniden büyüyeceğini düşünüyoruz. Farklı etnik gruplar var,
demokratik ortamda kendilerini temsil etmeleri gerekir. Buna imkan
verilmezse burada huzursuzluk çıkar.
2003 operasyonu öncesinde Türkiye'nin girişimiyle komşu ülkelerin
dışişleri bakanları toplantısı yapıldı. Periyodik devam ediyor. Şii ve
Sünni çatışmasının büyümesi üzerine İbrahim Caferi Türkiye'ye davet
edildi, görüşmeler yapıldı. Sünni gruplarla görüşmeler sürüyor.
Türkiye, Irak'ın huzuru ve demokratikleşmesi için çok büyük çabalar
gösteriyor. Buna kendimizi mecbur hissediyoruz. Türkiye aynı zamanda
barışın korunması amacıyla hem BM hem de NATO'nun organizasyonlarında
rol almaktadır. Bunlardan biri de Afganistan'daki güçlerimizdir.
Şu anda Afganistan'da NATO'nun en yüksek sivil temsilcisi benden önce
meclis başkanlığı yapan Hikmet Çetin'dir.''
-İRAN'IN NÜKLEER ÇALIŞMALARI-
''İran'ın nükleer çalışmaları'' konusundaki bir soru üzerine TBMM
Başkanı Arınç, bir süre önce İran'ın Yüksek Komite Başkanı Alaattin
Bruceli ile görüştüğünü hatırlattı.
''Türkiye, barışçı amaçlarla kullanılan nükleer enerjiye karşı
değildir. Ancak bu enerjinin silah olarak, askeri maksatla
kullanılmasına kesinlikle karşıyız'' diyen Arınç, ''İran nükleer
enerji konusundaki çalışmalarına 70'li yılların başında başladı.
O zaman İran'a başta ABD olmak üzere batılı ülkeler destek verdi.
1979'da İran Devrimi oldu, Humeyni geldi. 1983'ten sonra tekrar
başladı. Bu kez Rusya destek verdi. Rusya ve Çin ile işbirliği
yapıldı. Şu anki çalışmalarda, sadece enerji yönünde değil
zenginleştirilmiş uranyumu silah olarak kullanma kuşkusu var'' dedi.
Nükleer enerjiyle ilgili uluslararası anlaşmalara İran'ın da taraf
olduğunu anlatan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bir taraftan Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu, bir taraftan AB,
bir taraftan her zaman olduğu gibi ABD işin içine girdiler. 'Sen ne
yapıyorsun' dediler. Onlar zaman zaman denetime açık, zaman zaman
denetime kapalı oldu. Olay, BM Güvenlik Konseyi'ne aksedecek noktaya
geldi. Biz Türkiye olarak 'kendinizi denetime açın, şeffaf olun.
Çalışmalarınızı açıkça dünya görmeli' diye ikaz ediyoruz. İran bu
çalışmalarını ortaya koymalıdır. Dünya, içine sürüklenmekte olduğu
nükleer krizden bir an önce kurtulmalıdır. Türkiye, İran'ın
uluslararası işbirliği yapmasını sürekli telkin ediyor.''
-''KOSOVA SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ BALKANLAR İÇİN ÖNEMLİ''-
Kosova sorununa da değinen TBMM Başkanı Arınç, sorunun çözümünün
Balkanlar için çok önemli olduğuna dikkati çekti.
Bölgede büyük trajediler yaşandığını ifade eden Arınç, bu nedenle
bölge ülkelerinin Avrupa Atlantik kurumlarıyla mutlaka bir araya
gelmesini arzu ettiklerini söyledi.
Arınç, ''Biliyorsunuz bazı ülkeler NATO'ya girdi. Hırvatistan,
Arnavutluk ve Makedonya'nın içinde olduğu bir grubun NATO'ya girmesini
destekliyoruz'' diye konuştu.
-HIRVATİSTAN İLE İLİŞKİLER-
Konuşmasında Hırvatistan'ı ziyaret etmekten duyduğu memnuniyeti de
dile getiren TBMM Başkanı Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
Hırvatistan'ı ziyaret edeceğini belirterek, ''Bu, hükümetlerarası
ilişkilerde önemli bir adımdır. Hırvatistan'la ekonomik, ticaret ve
mali ilişkilerimizi güçlendirmek istiyoruz. Türk yatırımcıların
Hırvatistan'ı tercih etmelerini ve buranın ekonomisine katkıda
bulunmasını istiyoruz. Bunlardan güzel örneği yarın Dubrovnik'te
göreceğiz, aynı şekilde Hırvat yatırımcılar için Türkiye'nin bir
cazibe merkezi olduğunu düşünüyoruz'' dedi.
Arınç, ''Orhan Pamuk Davası'' ile ilgili bir soruya ise, ''Dava
düştü. Davanın açılması için Adalet Bakanlığı izin vermedi. TCK'nın
301. maddesine göre Adalet Bakanı'nın izin vermesi gerekir. Yeterli
delil olmadığı için izin vermedi. Orhan Pamuk şu anda özgür'' yanıtını
verdi.
Arınç, basın toplantısının ardından Hırvatistan Başbakanı Ivo
Sanader ile bir araya geldi.
