
TBMM'de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığında toplandı. TBMM Tören Salonu’nda gerçekleşen üçüncü toplantının açılışında konuşan TBMM Başkanı Kurtulmuş, komisyon hakkında bilgi verdi. Daha sonra komisyon üyesi milletvekilleri söz alarak süreçle ilgili görüş ve önerilerini dile getirdi.
Toplantıda konuşan AK Parti Grup Başkanvekili Abdulhamit Gül, Türkiye'nin tam olarak terörden arınması için önerilerini kamuoyuyla paylaştıklarını, meselenin güvenlik meselesi olmaktan öte milletin geleceğine, birliğine ve beraberliğine yönelik bir mesele olduğunu ifade etti.
Süreci ideolojik hesaplara, kısa vadeli siyasi çıkarlara kurban etmemelerinin çok kıymetli olduğunu belirten Gül, tüm bu çalışmalarla kazananın 86 milyon olacağını söyledi.
Gül, Kürtlerin, Alevilerin, bu ülkede yaşayan dindarların, öteki olarak hep itilmiş, parantez içine alınmış tüm kesimlerin sesi olmaya, onların önündeki engelleri kaldırmaya gayret ettiklerini ve edeceklerini belirterek, diyalog ve uzlaşıyla bu süreci yürüteceklerini ifade etti.
Hedefin en önemli sac ayaklarından birisinin siyasal anlamda ortaklaşma ve ortak paydada buluşmak olduğuna inandıklarını söyleyen Gül, şöyle konuştu:
"Bu mesele 86 milyonun meselesidir. TBMM, demokratik meşruiyet ve temsiliyet anlamında yüzde 98'i temsil eden bir milli iradenin merkezinde bu konunun ortaklaşması gerektiğine inanarak bu masada bulunduk. Bir kanun çalışması yapılacak, Meclis'ten bir kanunu geçirmekten öte, Cumhur ittifakının bir kanun çalışması değil, burada CHP'nin, iktidarın ve muhalefetin bu meselede ortak bir çerçeveyi çizmesinin çok değerli olduğuna inanıyoruz. O yüzden tüm bu çerçevede, bu demokratik temsiliyet ve meşruiyeti ana eksen olarak kabul ederek, bu yaklaşımlarımızı sürdüreceğiz."
Terörün sona ermesinin bir partinin değil, 86 milyonun ortak beklentisi olduğunu belirten Gül, tüm önerilerin kıymetli olduğunu söyledi.
Komisyonun bir Anayasa yapım komisyonu olmadığını belirten Gül, şunları kaydetti:
"Bir adalet komisyonu da değildir. Burada ortaklaşarak bir çalışmayı, yol haritasını belirlemek istiyoruz. Terörden arınmış bir Türkiye için atılması gereken adımların tespiti, kanun anlamında hangi kanunlara temas edilmesi gerekiyorsa, bunları hep beraber dinleyeceğimiz akademisyenlerle, terör konusunu çalışmışlarla, partilerdeki müktesabatla bir çerçevesinin çizilmesi gerektiğini ve çizileceğine inanıyorum. Türkiye'nin 50 yıllık terör sorununun sona ermesi hususundaki bir meseleye şu anda yoğunlaşmış durumdayız.
Taleplerin somut adımlarla ilerlemesini çok kıymetli buluyoruz. Terörsüz Türkiye anlayışımızın yalnızca terör örgütünün silahları bırakmakla yetinmeyip aynı zamanda tüm illegal yapılanmalara bağlı örgütlerin de kendilerini feshetmesi çok önemlidir. Ne adı altında olursa olsun, tüm bu yapıların tamamen ortadan kaldırılması elzemdir, zorunludur. Bu gerçek yalnızca ülkemizin huzuru değil, bölgemizin istikrarının kalıcı bir biçimde tesis edilmesi açısından şarttır. Suriye'de terörün farklı model ve adlar altında varlığını sürdürme çabası da dikkatle takip edilen bir konudur. Gelişmeleri bahane ederek bazı çevrelerin süreci zamana yaymaya ya da farklı mecralara çekmesine de asla izin vermeyeceğiz. Terörsüz Türkiye hedefimiz, yalnızca silahların susması değil, terörün tüm unsurlarıyla ortadan kalkması, tüm yapılarıyla silahlarını bırakmasıdır. Bölgemizin barış ve güvenlik içerisinde geleceğe yürümesi için bu hedefimizden asla taviz vermeyeceğiz. Bunu yaparken aziz şehitlerimizin ruhunu, gazilerimizi, onların kıymetli ailelerini incitecek hiçbir tutuma ve davranışa girmeyeceğiz. Bu nedenle komisyonumuzda da yine şehit ailelerimizin, gazilerimizin ve onların yakınlarının dinlenilmesi hususu, başkanımızın takdirindedir."
AK Parti İstanbul Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Cüneyt Yüksel, terörsüz Türkiye sürecinde uluslararası örneklerden de yararlanılmasının faydalı olacağını söyledi.
Türkiye'nin 40 yılı aşan terörle mücadele tecrübesinden elde ettiği birikimlerle gerçekleştirilecek özgün bir modelle başarılı bir sonuca ulaşılacağına inandığını belirten Yüksel, hedef doğrultusunda güvenlik tedbirlerine ek olarak sosyal, ekonomik ve hukuki boyutların bütüncül bir yaklaşımla ele alınacağı bir yöntemi benimsediklerini ifade etti.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Kürşad Zorlu ise komisyonun gündeminin öncelik sıralaması ve bu komisyonun "her şeyi çözemeyeceği" ifadesinin çok yerinde bir ifade olduğunu, komisyon üyelerinin de bu yönde ortaklaştığını belirtti.
Komisyon gündeminin terör örgütü PKK'nın tüm unsurlarıyla silah bırakması, yurt içi ve yurt dışındaki terör varlığının tasfiyesi ve toplumsal huzurun yeniden tesisinin gerekliliğine işaret eden Zorlu, "Bu kapsam dışına çıkacak her tartışma milletimizin beklentisinin de bir anlamda boşa çıkarılması gibi bir tehlikeyle bizi baş başa bırakıyor. Öyle ki daha komisyon asli yol haritasını bile oluşturmamışken kamuoyumuzda zaman zaman gerçek dışı veya maksimalist nitelikte değerlendirebileceğimiz bir takım açıklamaları yapmamaya hepimizin özen göstermesi gerektiğini düşünüyorum." dedi.
Hem bölgede yaşanan gelişmelerin hem de milletin komisyondan beklediği büyük beklenti çerçevesinde süratli adımlar atmak mecburiyetinde olduklarını belirten Zorlu, şöyle konuştu:
"Bu anlamda somut tekliflerimizin ki burada terör örgütünün silah bırakması en büyük hedef ise dolayısıyla dinleyeceğimiz kişilerle birlikte, aynı zamanda devletimizin önemli birimlerini veya bu komisyonun yürüteceği hukuki ve teknik süreçlerin eş zamanlı olarak yürütülmesi gerekiyor. Bu kapsamda ortaya konulacak gündem önerileri ilk olarak silahsızlandırma, tasfiye ve entegrasyon programının oluşturulması olarak değerlendirilebilir. Bu noktada parti grubumuz gerekli çalışmaları, hazırlıkları yapıyor. Bununla bağlantılı bir diğer adım, gerek komisyona, gerekse mutabık kalacağımız düzenlemelere ilişkin güven artırıcı önlemlere yoğunlaşmamız gerektiğidir. Komisyonun dinleyeceği kişi ve kuruluşlar belirlenirken olabildiğince toplumun tüm katmanlarını esas alacak bir içeriğe sahip olunması gerekiyor."
Komisyonda dinlenmesi gerekenlere ilişkin tekliflerini sıralayan Zorlu, geçen hafta İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı (MİT) İbrahim Kalın'ın komisyonda sunum yaptıklarını anımsatarak, bu çerçevede sürece katkı sağlayacak diğer kamu kurumlarının da periyodik takvimlendirilmesinin de hızla yapılması gerektiğini ifade etti.
TBMM'nin 1 Ekim'de açılacağını hatırlatan Zorlu, "Bir yandan kendi bulunduğumuz siyasi pozisyonlara göre birtakım değerlendirmeler yapıyoruz ama Meclis açıldıktan sonra eğer bir şeyleri olgunlaştırmamış olursak, buradaki yaptığımız bütün bu çabaların, katkıların farklı tehditlerle, tehlikelerle karşı karşıya kalacağı, manipüle edilmeye çalışılacak birçok süreçle karşı karşıya kalabiliriz. Bunlara karşı tedbirli olmamız gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.
Sivil toplum temsilcileri, alanında uzman akademisyenler ve uzmanlar, kamuoyunda temayüz etmiş birtakım medya temsilcileri yahut kanaat önderleri, mağdur ve zarar görmüş kişilerin de dinlenmesi gerektiğinin altını çizen Zorlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Şehit ailelerimizin ve gazilerimizin ilk olarak bu komisyonda mutlaka bulunmalarının şart olduğuna inanıyorum. Onlarla yapacağımız bir başlangıç, komisyona yönelik toplumsal güvenin tesisi ve bu mutabakat bakımından çok kıymetli olacaktır. Burada kimleri dinleyeceğimiz üzerine yoğunlaşırken, bölgesel mağduriyetin ölçüsü ve kamuoyunda temayüz etmiş, yani dinlendiği zaman gerçekten 'evet bu kişi burada mağdur olmuştur' diyeceğimiz kişileri burada değerlendirmemizin ve dinlememizin son derece önemli olacağını düşünüyorum."
Zorlu, çok önemli bir işlevi hayata geçirdiklerini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz bugün birlikte yaşam iradesini ancak silahlı terör örgütünün ortadan kaldırılması, silahların sustuğu bir Türkiye'de hayata geçirebiliriz. Bunun yolu da çok açık ve nettir. Örgüt, silah bırakacak, hukuk işleyecek ve milletimiz konuşacaktır. Milletimizin konuştuğu ve konuşacağı zemin de Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir. Bu anlamda bu süreçlerin birbirine karıştırmadan, aşama halinde çok dikkatli ve özenli götürdüğümüz takdirde ben komisyonumuzun bir neticeye ulaşacağı yönünde olumlu bir kanaat içerisinde olduğumu ifade etmek isterim."
-CHP Grup Başkanvekili Murat Emir Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nda partisinin önerilerini paylaştı.
Türkiye'de demokratikleşme ve adalet sorununu çözmek adına atılması gereken adımların "Kürt sorununu dışlamayan ancak Kürt sorunuyla sınırlı tutmayan bir bakış açısıyla" planlanması gerektiğini belirten Emir, Türkiye'nin sorunlarının birçoğunun yürürlükteki Anayasa'dan değil onun düşük standartlarının dahi uygulanmamasından ve yargıya siyasi müdahalelerden kaynaklandığını ileri sürdü.
Parti içinde Ekim 2024'te Adalet ve Demokrasi Komisyonu kurduklarını hatırlatan Emir, burada yürüttükleri çalışmayla hazırlanan 29 maddelik demokratikleşme paketini Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'na sunduklarını söyledi.
Emir, Komisyon'un yeni bir anayasa çalışması yapmayacağına yönelik açıklamalarının memnuniyet verici olduğunu ifade ederek, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsanlıkları Mahkemesi kararlarının eksiksiz uygulanması, toplumsal barışın inşası ve ifade özgürlüğü bağlamında da terör örgütünün silah bırakması ve kendini fesih sürecini başlatmasının toplumsal barış için önemli olduğunu dile getirdi.
"Kürt sorununun" sadece güvenlik politikası ve terörle mücadele düzenlemeleri ele alınarak çözülemediğine işaret eden Emir, "Türkiye'de Kürt sorununun çözümü gerçek bir demokrasinin inşasından bağımsız düşünülemez." dedi.
Kayyum uygulamasını, "tüm seçilmişlerin meşruiyetini sağlayan sandığı ve halk iradesini yok saymak, Cumhuriyet'in taşıyıcı kolonlarını kesmek" olarak tanımlayan Emir, belediyelere kayyum atanmasına ilişkin "olağanüstü hal kalıntısı" yasal düzenlemenin derhal yürürlükten kaldırılmasını istedi.
Emir, terörle Mücadele Kanunu'nda hukuki belirlilik ilkesinin önemine değinerek, şöyle konuştu:
"Terörle Mücadele Kanunu muğlak ifadelerden arındırılmalı, ifade özgürlüğünü engelleyen hükümler kanundan çıkarılmalıdır. İfade özgürlüğünün sınırlanmasında cebir ve şiddet içeren eylemleri övme ve bunları alenen teşvik dışında hukuki belirlilik ilkesine aykırı ölçütlere başvurulmamalıdır. Örgüt üyeliği tanımı açık ve herkes tarafından ortak bir şekilde anlaşılacak netlikte ve toplumsal tam bir mutabakat sağlanarak gözden geçirilmelidir."
Güvenlik güçlerinin ve güvenlik bürokrasisinde çalışan sivil memurların özlük haklarının iyileştirilmesini talep eden Emir, bu görevlilerin huzur ve güven içinde çalışmadığı sürece kalıcı bir toplumsal barışın inşa edilemeyeceğini söyledi.
Emir, cumhurbaşkanına ve kamu görevlisine hakaret suçuna ilişkin değerlendirmelerini de aktaran Emir, şu ifadeleri kullandı:
"Cumhurbaşkanının tarafsız olduğu parlamenter rejime özgü düzenlenmiş olan bu suç tipi, cumhurbaşkanının parti genel başkanı olduğu ve tıpkı diğer siyasi parti genel başkanları gibi gündelik siyasi tartışmaların tarafı olduğu bir sistem için uygun değildir. Cumhurbaşkanına ve kamu görevlisine hakaret suçları yürürlükten kaldırılmalı, genel anlamda ise hakaret suçu yeniden düzenlenerek bu suça, hürriyeti bağlayıcı ceza yerine adli para cezası öngörülmeli ve şikayete bağlı soruşturma esası benimsenmelidir."
Halkı kin ve düşmanlığa tahrik, nefret söylemleri ve nefret suçlarının cezalandırılmasına ilişkin düzenlemeler yapılması gerektiğini belirten Emir, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun da bağımsız bir yapıya kavuşturulmasını istedi.
Murat Emir, hazırladıkları demokratikleşme paketinde yer alan çocuk, kadın, basın özgürlüğü, grev yasakları, infaz mevzuatı, gizli tanık uygulaması, etkin pişmanlık, savunma hakkı gibi konulara ilişkin görüşlerini de Komisyon üyeleriyle paylaştı.
-DEM Parti Grup Başkanvekili Koçyiğit, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nda partisinin Komisyonun gündemine ilişkin önerilerini dile getirdi.
Tarihi bir süreçte, tarihi bir iş yaptıklarını söyleyen Koçyiğit, derde derman aramaya çalıştıklarını belirtti.
Komisyonun, "Türkiye'nin demokrasi açığını kapatmak, kendi sorunlarını demokratik, barışçıl yollardan, diyalog ve müzakere yoluyla çözmesi" açısından önemli olduğuna değinen Koçyiğit, öncelikleri tespit etmemeleri halinde Komisyonun başarılı olma şansı bulunmadığını öne sürdü.
Koçyiğit, "Bu Komisyon, her şeyi konuşamaz, her sorunu çözemez, her açığı kapatamaz ama bu Komisyon gerçek anlamda Kürt sorununun demokratik çözümünde yol alabilirse, bir zemini açığa çıkarabilirse, bu sürecin toplumsallaşmasına yol açabilirse çok önemli bir eşiği daha atlamış oluruz." dedi.
Yeni bir sözün söylenmesi, yeni bir yolun inşa edilmesi, bu yolun da hep birlikte inşa edilmesi gerektiğini dile getiren Koçyiğit, "DEM Parti vekili olarak değil, 86 milyon yurttaşın barışı, ortak yaşamı, ortak geleceği ve demokrasi için bu kapıdan giren bir anlayışa ihtiyacımız var." diye konuştu.
Türkiye'nin de içinde bulunduğu coğrafyada yaşanan savaşların olduğunu hatırlatan Koçyiğit, şunları kaydetti:
"Bugün, gerçek anlamda Türkiye'nin iç barışını ve Türkiye'nin iç barışıyla da beraber bölge barışını kurmaya ihtiyacımız var. Bunu siyaset üstü, siyasi çıkar üstü görmezsek yarın, öbür gün olabilecek her türlü olumsuzluğun vebalini, sorumluluğunu hep beraber almış oluruz. O nedenle ben bir yöntem tartışmasına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Burada bir öncelik sıralaması yapmak zorundayız. 'Önceliğimiz ne olacak?' sorusuna doğru yanıt verildiğinde, yol haritamızı, çalışma takvimimizi de ona göre belirleriz. Bir yöntem tartışmasına ihtiyaç var, STK'lerin dinlenmesi gündemi vardı, bu konuda da bir yönteme ihtiyacımız var. Demokratik katılım acısından STK'lerin dinlenmesi çok önemli, çok elzem, bunları dinleyelim ama burada da bir metodolojiye ihtiyaç var. Hepimizin 200 kurum ve kişi listesi verdiği yerde bunu dinlemek sonsuz uzunluğa yol açabilir. Onun için bir takvim belirleyelim, 'Bir hafta mı, 10 gün mü, 5 gün üst üste mi çalışacağız' bütün kurumlarımızı, arkadaşlarımızı, kişileri hep beraber dinleyelim. Alt komisyonlar kuralım, bazılarını biz gidip dinleyelim. Bu sürecin toplumsallaşması lazım, biz yerelde gidip toplantı alabiliriz. Böylece de süreci toplumsallaştırmış oluruz. Ne yapmaya çalışıyoruz? Bu Komisyon ne yapıyor? Meclis ne için mücadele ediyor? Elini hangi taşın altına koyduğunu hep beraber anlatabiliriz."
Koçyiğit, Komisyonun "Terörsüz Türkiye" hedefine ilişkin yasal mevzuat tartışmasını yapması ve bunu da olabilecek en demokratik ve geniş haliyle hayata geçirmesi gerektiğini ifade etti.
Komisyonun çalışma sistematiğinin ortaya konulması gerektiğini ifade eden Koçyiğit, 1 Ekim'e kadar ne yapılacağının, hangi yasal mevzuatlarının tartışılacağının belirlenmesi gerektiğini söyledi.
Komisyonda yasal düzenlemelere ilişkin milletvekillerinin verdiği önerileri hatırlatan Koçyiğit, "Hızla bunları konuşalım, tartışalım, ortaklaşalım ve ilgili yasa taslaklarımızı da ilgili ihtisas komisyonlarına 1 Ekim'e yetişmek üzere de gönderelim." sözlerini sarf etti.
-MHP Genel Başkan Yardımcısı Yıldız, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nda partisinin önerilerini paylaştı.
Cezanın amacının toplumu suçtan korumak, ıslahın amacının ise hükümlü ve tutuklunun tekrar suç işlemesini önlemek olduğunu belirten Yıldız, bu iki amacın birleştiğinde makul sonuca varılacağını söyledi.
İnfazın kuralları olduğuna ve bunun herkese eşit uygulanması gerektiğine işaret eden Yıldız, din, mezhep, milliyet, dil, ırk, renk, cinsiyet, milli veya sosyal köken, siyasi veya diğer fikri yahut düşünceler ile ekonomik güç, toplumsal konum yönünden ayrım yapılmaması gerektiğini, yasada da bu şekilde yazıldığını kaydetti.
İnfaz uygulamasında ayrım yapılmaması gerektiğini ancak buna uyulmadığını dile getiren Yıldız, şöyle konuştu:
"Bazı koğuşlarda, 10 kişilik koğuşta 30 kişi yatarken, bazı mahkumların odası neredeyse salon salomanje şeklindedir. Elbette ceza ve güvenlik tedbirleri infaz edilirken insanlık dışı tutum, aşağılayıcı, onur kırıcı davranışta kimse bulunamaz. Ancak 250 bin, 270 bin kapasiteli cezaevlerinde yaklaşık 420 bin kişi tutuklu hükümlü bulunursa, burada insan haysiyetinin çok da önemsenmediğini görürüz. Bunları söylemek zorundayız. Şu anda hükümlü tutuklu sayısı 420 bini geçti. Bugünlerde de tutuklama artık çok fazla gerekçe aramaya gerek olmayan bir lazıme şekline geldi. Halbuki yargılama sürecinin sıhhati, maddi gerçeğin her türlü şüpheden uzak şekilde ortaya çıkarılması için şüpheli veya sanığın hürriyetinin tedbir olarak geçici olarak kısıtlanması... Maalesef buna uymuyoruz.
Katalog suçlar bakımından da zaten peşin bir tutuklama şeyi var önümüzde. Bu tutuklamalara karşı eskiden sulh ceza hakiminin itirazına bir sayı fazlasında itiraz edilirdi. Yani 1 no'lu sulh ceza hakiminin kararına karşı 2 no'lu hakime itiraz edilirdi. 2 itiraz yolu getirildi şimdi. Asliye ceza mahkemelerine itiraz ediliyordu. Bu düzenleme yapılırken muhalefetten bazı arkadaşların karşı çıktığını gördüm ve bir mana da veremedim o zaman. 'Her şeye karşı çıkıyordu.' diyorduk. Tutuklama çok ağır bir tedbirdir ancak masumiyet karinesini hiçbir zaman ortadan kaldırmaz. Araç olduğunu, geçici olduğunu tekrar tekrar söylemeye gerek yok. Özgürlük ve güvenlik hakkı ile ilgili mevzuat ve uygulama temelinde birçok reforma imza atıldı ancak daha yapacağımız çok iş var."
Bu reformlardan birinin de infaz hukukuna yönelik yapılması gerektiğine işaret eden Yıldız, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İnfaz hukuku, ceza yargılamasının bittiği yerde başlar. Bizim infaz hukukumuz, kanunumuz yamalı bohçaya dönmüştür. Bunu sil baştan yazmaz ve yapmazsak bu işin içinden çıkamayız. İnfaz sistemi içerisinde farklı mekanizmalar aynı kişiye uygulanıyor. Aynı şahıs üzerinde uygulandığı için sistem karmaşık hal alıyor ve sisteme güven azalıyor. Yapacağımız yasa, uygulayıcıların yani hakimin, savcının, avukatın anlayabileceği, karmaşık olmayan, aynı zamanda da hükümlü ve ailesinin, tutuklu ve ailesinin anlayacağı kadar sade ve ıslah edici olmalıdır."
-Yeni Yol Partisi Grup Başkanı Bülent Kaya, önce bir hafıza, tecrübe ve birikim aktarımı için devlet adamlarının, bürokratların, akademisyenlerin, uzmanların ve sivil toplum kuruluşlarının komisyonda dinlenmesi istedi.
İçişleri Bakanı Yerlikaya, Milli Savunma Bakanı Güler ve MİT Başkanı Kalın'ın Komisyona geldiğini anımsatan Kaya, yapılan sunumların faydalı olduğunu belirtti.
Kaya, şöyle konuştu:
"Hızlı bir şekilde, bu süreçlerle ilgili hem hafıza hem tecrübe hem de birikim aktarımı yapabilecek isimleri süratli bir şekilde tespit edip, belki bir iki toplantımızı buna ayırarak bu faslın ağırlıklı kısmını halletmiş oluruz. İkinci gündem maddesi olarak komisyonumuzun bir kısım çalışmasını, 'sürecin anlatılması ve toplumsallaştırılmasına dönük neler yapabiliriz'i gündem başlığı olarak ayırabiliriz. Üçüncü başlık olarak da sürece ve toplumun yasal, hukuki ve demokratik ihtiyaçlarının tespiti, görüşülmesi, değerlendirilmesi ve öneride bulunması... Bu süreç kapsamında da bir kısım alt komisyonların hızlı bir şekilde kurulup, en azından onların bu yasal ihtiyaçlara dönük çalışmaları yaptıktan sonra bunların komisyon gündemine getirilmesi belki de bu komisyondan beklenen bir kısım süreci rahatlatacak adımlarla ilgili de gecikmeden çalışma yapmamıza imkan sağlamış olur. "
-Demokrat Parti İzmir Milletvekili Haydar Altıntaş, Türkiye'nin de içinde bulunduğu bölgede meydana gelen gelişmelere bakıldığında Türkiye'nin ciddi problemlerle karşı karşıya olduğunu, meydana gelen uluslararası çalışmaların hiçbirinde devletin temsiliyetini göremediğini öne sürdü. Altıntaş, "O bakımdan Dışişleri Bakanımızın komisyona gelerek bu konulardaki endişelerimizi ortadan kaldırması belki bu Terörsüz Türkiye problemine yardımcı olabilir. Aksi takdirde bu telafi edilmezse kendimize soracağımız soru 'biz masada mıyız yoksa menüde miyiz?' sorusuna cevap aramak durumuyla karşı karşıya kalırız." sözlerini sarf etti.
-Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Önder Aksakal, tasfiyesi beklenen örgütlerin yasal yapılar olmadığını ve yarın yeniden faaliyet gösterip göstermeyeceklerine dair bir güvence olmadığını belirtti. Aksakal, "Teslim ve tasfiye süreci nesnel ve fiziki olarak yaşanmadıkça diğer konulara girilmesini hangi kurum ve kişilerle görüşülmesini, konuşulmasını gerçekçi bulmadığımızı belirtmek isterim." dedi.
-EMEP İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, komisyonda 4 başlıkta önceliklerin belirlenmesini istedi. Birinci başlığın "kalıcı barış kapsamında silahların bırakılma sürecinin" hızla tamamlanması için yapılacak düzenlemeler olduğunu dile getiren Bayhan, ikinci başlığın cezaevlerindeki durum olduğuna işaret etti. Bayhan, "Cezaevleri açısından atılacak adım, Türkiye'de kapasite sorunu da dahil bir bütün olarak adli ve siyasi ayrımı yapılmaksızın halka karşı işlenmiş suçlar dışındaki bütün tutuklu ve mahkumların affını içeren bir genel af önerisinin çerçevesinin oluşturulması." değerlendirmesinde bulundu.
Bayhan, üçüncü başlık olarak komisyonun dinleyeceği kurum ve kişilerin bir an önce belirlenmesi gerektiğini söyledi. Bayhan, dördüncü başlığın ise demokratik hak ve özgürlükler için belirlenecek öncelikler olduğunu kaydetti.
-Türkiye İşçi Partisi İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, Kürt meselesinin siyasi çözümü için atılması gereken adımları sıraladıkları siyasi raporu Meclis Başkanlığı'na yakında sunacaklarını söyledi.
Şık, komisyonun Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının eksiksiz bir biçimde uygulanacağına ilişkin bir siyasi irade ortaya koyması gerektiğini belirtti.
-Yeniden Refah Partisi İstanbul Milletvekili Doğan Bekin, komisyonun önünde tarihi bir sorumluluk olduğunu vurguladı. Bekin, ayrıştırıcı değil birleştirici politikaların öncelenmesini istedi. Bekin, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın da komisyonda dinlenmesinin faydalı olacağını belirtti
-HÜDA Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu da komisyon çalışmalarının hayırlı olmasını temenni etti.
Zarar gören kardeşliği onarmak için çalıştıklarını söyleyen Yapıcıoğlu, bu amaca zarar verecek dil ve üsluptan şiddetle kaçınmaları gerektiğini belirtti.
Sorunun hukuki çözümü, hukuki çerçeve ve yasal düzenlemeler için bir alt komisyon kurulmasının faydalı olacağını dile getiren Yapıcıoğlu, komisyonda yapılacak işlerin kolay olmadığını söyledi.
Sürecin çözüme kavuşmaması için çok sayıda kişi ve kurum olduğunu savunan Yapıcıoğlu, şöyle konuştu:
"Bu komisyonda görev alan herkesin hayırlı bir sonuç istediğini varsayarak ve inanarak diyorum ki, zaten kolay olmayan işimizi daha da zorlaştırmayalım. Komisyon çalışmaları kapsamında davet edilecek kurumlar ve kişilerle ilgili talep ve önerilerimizi, ayrıca yürütülecek çalışmalar ve tahkim ile ilgili düşüncelerimizi yazılı olarak sunacağız. Son olarak, kalplerde kin ve husumet duygularının kalmadığı bir gelecek inşasına, kardeşliğin edebiyatını yapmayı geride bırakıp kardeşliğin hukukunun tesise katkı sunmaya muvaffak olabilme temennisiyle komisyonumuza hayırlı çalışmalar diliyorum."