2005-06-22 - 15:47
ARINÇ: "TÜRKİYE TARİHİYLE HER ZAMAN YÜZLEŞMEYE HAZIRDIR VE TARİHİMİZDE UTANACAĞIMIZ HİÇBİR SAYFA BULUNMAMAKTADIR"
TBMM Başkanı Arınç, Federal Almanya Parlamentosu Başkanı Wolfgang Thierse'ye, 16 Haziran'da Federal Parlamento'da kabul edilen Sözde Ermeni Soykırımı Önergesi ile ilgili kınama mektubu gönderdi. Arınç, "Küçük siyasi hesaplarla kabul edildiğine inandığımız bu kararınız bizleri derinden üzmüş ve sorumsuz bir girişim olarak görülmüştür" dedi.
TBMM Başkanı Bülent Arınç, Federal Almanya Parlamentosunun Ermeni iddiaları konusunda kabul ettiği kararı 'büyük bir üzüntü ve hayal kırıklığıyla öğrendiğini belirterek, "Bu karar TBMM üyeleri tarafından büyük bir infialle karşılanmıştır" dedi.

Bülent Arınç, Federal Almanya Parlamentosu Başkanı Wolfgang Thierse'ye, 16 Haziran'da Federal Parlamento'da kabul edilen Sözde Ermeni Soykırımı Önergesi ile ilgili kınama mektubu gönderdi.

TBMM'nin, Türk-Alman dostluğuna büyük önem veren bir yasama organı olduğunu bildiren Arınç, "Ancak, küçük siyasi hesaplarla kabul edildiğine inandığımız bu kararınız bizleri derinden üzmüş ve sorumsuz bir girişim olarak görülmüştür" dedi.

Yaklaşık üç aydır Federal Parlamentonun gündeminde bulunan bu karar ile ilgili Türkiye'nin görüşlerinin, Hükümet yetkilileri ve Almanya'yı ziyaret eden Türk parlamenterler tarafından muhataplarına kapsamlı şekilde anlatıldığını; böyle bir kararın yanlışlığına ve ortaya çıkarabileceği gelişmelere dikkat çekildiğini bildiren Arınç, bütün bu açıklama ve uyarıların dikkate alınmadığını üzüntüyle gördüklerini bildirdi.

Arınç, "Dost ve müttefik bir ülkenin Parlamentosu tarafından kabul edilen bu tek yanlı karar Türk halkını olduğu kadar sayıları üç milyona yaklaşan ve Almanya'yı ikinci vatanları olarak gören vatandaşlarımızı da derinden yaralamıştır" dedi.

Türk halkına karşı ağır ithamlar içeren kararda birçok vahim maddi yanlışlıklar ve bilgi eksiklikleri bulunduğunu kaydeden Arınç, mektubunda "Almanya gibi ciddi devlet geleneğine sahip bir ülke parlamentosunun bu kadar yanlışlıklarla ve çarpıtılmış bilgilerle dolu bir kararı kabul etmesi üzüntümüzü daha da artırmıştır. Bu hususların bazılarını dikkatinize getirmek istiyorum" görüşlerine yer verdi.

Kararda Türklerin tarihleriyle yüzleşmediği belirtildiğini hatırlatan Bülent Arınç, Türkiye'nin tarihiyle her zaman yüzleşmeye hazır olduğunu ve tarihimizde utanacağımız hiçbir sayfa bulunmadığını vurguladı.

Kısa zaman önce, Başbakan Recep Tayip Erdoğan ile ana muhalefet partisi CHP'nin Genel Başkanı Deniz Baykal'ın ortak bir açıklama yaparak, Türk ve Ermeni tarihçileri ile diğer uzmanlardan oluşacak bir grubun 1915 dönemine ait gelişme ve olayları sadece Türk ve Ermeni değil, ilgili üçüncü ülkelerde yer alan tüm arşivlerde de araştırarak, bulgularını uluslararası kamuoyuna açıklamaları çağrısında bulunduklarını hatırlatan Arınç, şöyle devam etti:

"Ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisi, 13 Nisan 2005 tarihinde Ermeni iddiaları konusunda kabul ettiği bildiride, bu tarihi öneriyi desteklediğini açıklamıştı. Başbakan Erdoğan, 10 Nisan 2005 tarihli bir mektupla söz konusu öneriyi Ermenistan Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan'a resmen iletmiştir. Cumhurbaşkanı Koçaryan'ın 25 Nisan tarihli cevabi mektubu olumlu bir bakış açısıyla değerlendirilmiştir. Halen söz konusu iki mektup temelinde Türk-Ermeni ilişkilerinin normalleştirilmesi yolunda bir diyalog başlatılabilmesi için asgari müştereklerin bulunup bulunmadığı araştırılmaktadır.

Kararda, TBMM'nin Ermeni kökenli Türk vatandaşlarını, Ermenilere karşı gerçekleştirilen suçları dinlemek üzere davet ettiği belirtilmektedir. Bu toplantının amacı Ermeni kökenli vatandaşlarımızın ve bu konuda uzman bilim adamlarımızın 1915 olayları hakkındaki görüş ve düşüncelerini dinlemekti. İyi niyetle yapılan bu toplantının amacının bu kadar çarpıtılması hakkaniyet ölçüleri ile bağdaşmamaktadır. Yine kararda, Viyana'da Türk ve Ermeni tarihçiler arasında gerçekleştirilen toplantıya atıfta bulunulmakta, ancak burada yapılan belge alış-verişinin Ermeniler tarafından durdurulduğu ve Ermeni tarafının olumsuz tutumu nedeniyle sonuç alınamadığı belirtilmemektedir.

Kararda, Boğaziçi Üniversitesi'nde Ermeni iddiaları konusunda yapılması planlanan konferansın Adalet Bakanımız tarafından engellendiği belirtilmektedir. Adalet Bakanımız toplantıya ilişkin kişisel görüşlerini açıklamıştır ve bunun konferansın ertelenme nedeni olarak gösterilmesi yanlıştır. Ülkemizde Ermeni iddiaları konusundaki tartışmalar teşvik edilmektedir. Bu konu Türkiye'de gazetelerde, televizyonlarda ve çeşitli toplantılarda her yönüyle ve birçok Avrupa ülkesinden daha özgürce tartışılmaktadır. Bu tartışmalara Ermeni kökenli vatandaşlarımız da katılmaktadır. Boğaziçi Üniversitesi'ndeki konferans organizatörler tarafından ertelenmiştir. Önümüzdeki günlerde yeniden yapılmasının planlandığı öğrenilmiştir ve hiç kimse bunu engellemeye çalışmamaktadır.

Diğer çok üzücü bir husus da kararda, Almanya'daki eyaletlere sözde soykırımın okul müfredatlarına dahil edilmesinin tavsiye edilmesidir. Okul müfredatlarına tek yanlı Ermeni görüşlerinin dercedilmesi Alman gençliğinin benliğinde Türk halkına karşı önyargılar oluşmasına yol açacaktır. Federal Parlamento'nun hoşgörü ve uzlaşı yerine önyargı yaratacak bir girişimi desteklemesini anlamak mümkün değildir.

Kararda Federal Parlamento'nun Federal Hükümet'ten Türkler ve Ermeniler arasında tarihi suçun affedilmesi/özür dilenmesi konusunda yardımcı olması talep edilmektedir. Bir Parlamento veya Hükümetin başka bir Hükümete veya Parlamentoya bu yönde bir öneride bulunmasını devletlerarası ilişkilerin yerleşik kurallarıyla açıklamak mümkün değildir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Türk Hükümeti'nden üçüncü bir ülkeyle ilgili olarak Almanya Hükümeti'nden benzer talepte bulunmasını öngören bir karar kabul etse buna Alman halkı ve Parlamentosunun nasıl tepki göstereceğini merak ediyorum.

Kararın gerekçe bölümünde de çok sayıda yanlış ifadeye yer verilmektedir. Kararda yer alan hususlara ilişkin kapsamlı açıklamalarda bulunmamıza ve belgeler sunmamıza rağmen görüşlerimize hiçbir şekilde atıfta bulunulmamaktadır. Gerekçede çok sayıda bağımsız tarihçi, Parlamento ve uluslararası kuruluşun 1915 olaylarını soykırım olarak tanımladığı belirtilmektedir. Soykırım insanlığa karşı işlenen suçların en ağırıdır. 1948 Sözleşmesi bir suçun soykırım olarak nitelendirilebilmesi için hangi kriterleri taşıması gerektiğini açıklamıştır. Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti'ne karşı isyan eden ve işgalci güçlerle işbirliği yapan Ermenilerin Osmanlı Devletince bir savaş tedbiri olarak tehcire tabi tutulmasının 1948 Sözleşmesi kriterlerine göre soykırım olarak nitelendirilmesine imkan yoktur.

Parlamentoların tarihi olaylar hakkında yargıda bulunma yetkisi bulunmamaktadır. Bu tür kararların uluslararası hukuk açısından hiçbir bağlayıcılığı yoktur. Ayrıca hangi uluslararası kuruluşların sözde soykırımı tanıdığı belirtilmemektedir. Bugüne kadar BM dahil hiçbir uluslararası kuruluş sözde Ermeni soykırımını tanıyan bir karar kabul etmemiştir. BM Sözcüsü 2000 yılında BM'nin 1915 olaylarını soykırım olarak niteleyen herhangi bir belge veya rapor kabul etmediğini açıklamıştır.

Fransa'da yaşayan bazı Ermenilerce, Avrupa Parlamentosu tarafından 1987 yılında kabul edilen karar gerekçe gösterilerek Türkiye'nin AB'ye adaylık statüsünün iptal edilmesi amacıyla Avrupa Adalet Divanına dava açılmıştır. Avrupa Adalet Divanı söz konusu kararın siyasi nitelikte olduğunu ve hiçbir hukuki bağlayıcılığı olmadığına karar vermiştir. 1985 yılında Türk, Osmanlı ve Orta Doğu çalışmaları alanında uzman Amerikalı 69 akademisyenin imzasıyla yayınlanan bildiride 1915 olaylarının soykırım olarak nitelendirilmeyeceğinin açıklandığını da bu vesileyle hatırlatmak istiyorum.

Tasarıda 1915 yılında meydana gelen olayların önlenmesi konusunda Alman Hükümeti'nin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmediği ve Alman Hükümeti ile Parlamentosu'nun "vicdan muhasebesi" yaptığı belirtilmektedir. O dönemde yüz binlerce Müslüman ve Türk nüfusun Ermeni çeteleri tarafından katledildiği tarihi belgelerle ortaya konmuştur. Ancak, Federal Parlamentonun kararında bu tarihi gerçeklere hiç değinilmemekte ve tek yanlı bir "vicdan muhasebesi" yapılmaya çalışılmaktadır."

Arınç, Federal Alman Parlamentosu'nun bu kararını kınadığını bildirdi ve TBMM'nin hissiyatını yansıtan mektubunun Federal Parlamento üyelerine dağıtılmasını istedi.