2005-05-05 - 19:15
TBMM BAŞKANI ARINÇ: ''BEN BURADA BU TARTIŞMAYA SON NOKTAYI KOYUYORUM. AMA BUNDAN MECLİS'İN EGEMENLİK HAKKINA, YASAMA YETKİSİNE, MİLLİ İRADEYE YAPILACAK BİR BASKIYA SESSİZ KALACAĞIM ANLAŞILMASIN''
Anayasa Mahkemesi Başkanı Bumin'le yaptığı tartışma hakkında AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Arınç, "eğer Anayasa Mahkemesi başörtüsü konusunda değil de Meclisin tarım alanında da bir düzenleme yapamayacağını söyleseydi ben yine aynı tepkiyi verecektim" dedi.
TBMM Başkanı Bülent Arınç, Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin ile arasındaki tartışmaya ''son noktayı'' koyduğunu bildirerek, ''Ama bundan Meclis'in egemenlik hakkına, yasama yetkisine, milli iradeye yapılacak bir baskıya sessiz kalacağım anlaşılmasın'' dedi.

Siyasi linç geleneğinin hala devam ettiğini vurgulayan Arınç, ''konuşan kişinin statükoyu eleştirmişse ne söylediğine bakılmaksızın linç edildiğini'' söyledi.

Bülent Arınç, üslubu ile ilgili olarak da ''İnsanlar ne söylediğimden çok nasıl ve hangi ses tonuyla söylediğime daha çok dikkat ediyor. Bu yüzden üslubumu iyi ayarlamalıyım'' diye konuştu.

Arınç, Anayasa Mahkemesi konusunda söylediği ve daha sonraki süreçte yaşanan tartışmalar konusunda AA muhabirinin sorularını yanıtladı. Bu olayların bir turnusol kağıdı gibi bazı davranış kalıplarını ortaya çıkardığını, bütün tartışmaların ardından biraz geri çekilip yapılan açıklamalar soğukkanlı bir şekilde incelendiğinde ilginç bir tablonun ortaya çıktığını kaydeden Arınç, şöyle konuştu:

''Şimdi Meclis Başkanı'nın, Meclis'in saygınlığını, millet iradesini, yasama yetkisini ve bağımsızlığını korumaya yönelik bu açıklamalarının ardından ortaya çıkan tabloya bakalım.

Ortada bir gariplik var. Burada milli irade, halk egemenliği, Meclis'in yasama yetkisini korumak için yapılan bir çıkışın bu denli eleştiri alması tuhaf. Diyelim ki üslup yüzünden bu kadar eleştiri aldık. Ama üslubu yanlış, söyledikleri doğru diyen sadece iki tane köşe yazarı var.

Bakınız bizim söylediklerimiz ortada. Ama bazı konuları anlamakta zorluk çekiyorum. Örneğin Anayasa Mahkemesi Başkanı konuşunca normal oluyor, Meclis Başkanı, Meclisi korumak için konuşunca kriz çıkartmış oluyor. Nasıl oluyor da açıklamayı yapan Anayasa Mahkemesi değil de ona cevap veren Meclis Başkanı gerilim yaratmış oluyor?''

''KILI KIRK YARIP KONUŞUYORUZ''
TBMM Başkanı Arınç, iki yılı aşkındır AK Parti'nin bütün yöneticilerinin bir gerginlik olmaması için büyük bir dikkat içinde olduğunu bildirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''(Aman kriz çıkmasın, ülkemiz zarar görmesin) diye kılı kırk yarıp konuşuyoruz. Ama başkaları ne ülkesini ne ekonomiyi ne dış politikayı düşünüyor ve gerilim yaratmak için her şeyi yapıyor. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Biz bugüne kadar ne kadar hassas davrandıysak herkesin aynı hassasiyeti göstermesi gerekir.

Bazı siyasetçiler, siyasetçinin varlık sebebi olan ve Cumhuriyetin kurucu iradesi olan Meclisi koruması gerekirken, 1961 yılında kurulan Anayasa Mahkemesi'ni rejimin vazgeçilmez unsuru olarak korumaya alıyor. Peki bizzat Ulu Önder Atatürk'ün şekillendirdiği 1924 Anayasasında Anayasa Mahkemesi'ne yer verilmiyor. O zaman rejim tehlikede de değildi, vazgeçilmez bir unsur da değildi. Buna ne diyorlar?

Oysa herkes bilmelidir ki rejimin vazgeçilmez unsuru TBMM'dir. Siyasetçiler sırf eleştirmek için, fırsat bulduk diye Meclis Başkanı'na yüklenirken, nasıl olur da millet iradesini temsil eden Meclis'e baskı yapılmasını kabul edebiliyorlar?

Söz konusu olan Bülent Arınç'ın desteklenmesi değildir. Bu olayda benim bir siyasi rant elde edemeyeceğim ortadadır. Bilakis hiçbir siyasetçi böyle eleştiri almak istemez. Mesele başörtüsü yasağının devam etmesi ya da kaldırılması da değildir. Bunu çok samimi söylüyorum.

Söz konusu olan Meclisi baskı altında alan, kendini millet iradesinin üstünde gören bir zihnin varlığıdır ki bu demokrasimiz için büyük bir tehlikedir. Eğer Anayasa Mahkemesi başörtüsü konusunda değil de Meclisin tarım alanında da bir düzenleme yapamayacağını söyleseydi ben yine aynı tepkiyi verecektim.''

''HERKESİN BİR KIRMIZI ÇİZGİSİ VAR''
Neye mal olursa olsun milli iradenin hakimiyetinin savunulması, bunun demokrasi adına yapılması gerektiğini vurgulayan Arınç, sözlerini şöyle tamamladı:

''Herkesin bir kırmızı çizgisi var. Milli iradeye saygı, demokrasinin kırmızı çizgisidir. Bunu kimsenin aşmaması gerekir. Ben bir tabloyu ortaya koyuyorum ve sizin aracılığınızla tarihin kayıtlarına geçiriyorum. Bu ülkede siyasi tarih yazılırken gelecek kuşakların her şeyi en güzel şekilde değerlendireceğine inanıyorum.Egemenlik konusu, hukuk, güçler ayrılığı, yasama benim uzmanlık alanımdır ve bu konuda saatlerce konuşabilirim. Şimdiye kadar yaptığım açıklamaların tümünün arkasındayım. Hepsini savunuyorum ve savunmaya devam edeceğim.

Belki üslubumun sertliğini kabul edebilir ve kendimi eleştirebilirim. Ama bir Meclis Başkanı, ülkenin kaderini etkileyecek milli iradeye yapılmış bir baskıya karşı sessiz kalamaz. Tartışmaları analiz etmemenin ayrıca önem taşıdığını düşünüyorum.Bunun çok tarihi bir olay olduğuna inanıyorum. Siyasi reflekslerin, argümanların ve eleştirilerin iyi değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim.

''HERKES DERS ÇIKARMALI''
Herkes bu tartışmalardan dersler çıkartmalı. Benim bu tartışmalardan çıkardığım dersler şunlardır:

-Anayasa Mahkemesi bugün ''başörtüsü yasağını kaldıramazsınız'' diye meydan okurken, yarın herhangi bir konuda, mesela fikir özgürlüğü önündeki yasakları da kaldırmazsınız da diyebilir.

-Bu ülkede milli egemenliği 23 Nisan sabahı başlayan ve gecesinde sona eren sevimli bir bayramdan ibaret sayanlar var.

-Mili egemenlik ipotek altına alınsa bile sesini çıkartmayacak, hatta ipotek altına alınmasını alkışlayacak siyasetçi, yazar ve aydınların sesi diğerlerinden daha çok çıkıyor.

-Türkiye'de geleneksel yapıyı değiştirmek, ezber bozmak, özgürlüğü ne pahasına olursa olsun savunmak her şeyden daha zordur.

-Siyasi linç geleneği hala devam ediyor. Konuşan kişi eğer statükoyu eleştirmişse ne söylediğine bakılmaksızın linç edilir.

-İnsanlar ne söylediğimden çok nasıl ve hangi ses tonuyla söylediğime daha çok dikkat ediyor. Bu yüzden üslubumu iyi ayarlamalıyım.

Ben burada bu tartışmaya son noktayı koyuyorum. Ama bundan Meclisin egemenlik hakkına, yasama yetkisine, milli iradeye yapılacak bir baskıya sessiz kalacağım anlaşılmasın. Sadece son tartışmaya nokta koyuyorum. Tarih bu günleri not ediyor ve halkımız en doğru kararı verecektir.''

Arınç, yurt içinden ve yurtdışında kendisini desteklemek amacıyla çok sayıda elektronik posta ve fakslar geldiğini, bu ilgiye teşekkür ettiğini söyledi. Bülent Arınç, gelen yoğun elektronik posta ve faksların çalışmaları aksattığını, bundan sonra bunların gönderilmemesini rica etti.