2006-04-23 - 10:41
TBMM BAŞKANI ARINÇ: "İLK MECLİS, TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN KURUCU İRADESİDİR"
TBMM'nin Açılışının 86. Yılı nedeniyle Birinci Meclis binasında düzenlenen törende konuşan Arınç, "Meclisin içi tam bir Anadolu fotoğrafıdır. Etnik açıdan, kültürel açıdan, inanç açısından Anadolu'nun aynasıdır." dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç,"İlk Meclis, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu iradesidir. Bu irade, bağımsızlığın sembolü olduğu için herkesin gözbebeğidir aynı zamanda." dedi.

TBMM'nin Açılışının 86. Yılı nedeniyle Birinci Meclis binasında düzenlenen törende konuşan Arınç, konuşmasına şu sözlerle başladı:

"Bundan 86 yıl önce bir Cuma günü açıldı bu Meclis. Dualar, temenniler, umut sözleri ve gözyaşları, şimdi sizlerin oturduğu sıralarda bulunan milletvekillerinin duygularını ifade ediyordu. Bugün bir devlet töreninde kuru ve resmi cümlelerle ifade edemeyeceğimiz hisleri vardı. O günleri anlamak için o insanların yaşadıklarını yaşamamız, onlar gibi bir hayat sürmemiz gerekir. Ve elbette 20. yüzyılın ülkemiz için acılarla başlayan tarihini bilmemiz icap eder. Geçen yüzyılın başı, dünyada olduğu gibi bizim topraklarımızda da acı hikayelerle doludur. Dünyanın unutamayacağı en büyük savaşlardan biri geçen yüzyılın ilk yıllarında başlamıştı. Düşünün ki; bir zamanlar dünyanın dört bir yanında hüküm sürmüş bir imparatorluğun başkenti işgal altında. Meclis kapatılmış, milletvekilleri aranıyor, tutuklanıyor. Sonra bir direniş başlıyor gizliden gizliye. Hamallar, kayıkçılar, seyyar satıcılar, itfaiye erleri, eski askerler bir araya geliyorlar ve milletvekillerini gizliden işgal altındaki topraklardan kaçırıyorlar. Adnan Adıvar, Halide Edip, İsmet Paşa, Rauf Orbay ve daha nice kahramanlar bu direniş neferlerine kendilerini teslim ediyor. Bir sufi dergahında, eski bir karakolda, bir çiftlikte saklıyorlar mebusları. Geceleri at sırtında, çetelerin kol gezdiği dağ başlarından gizlice geçiyorlar. Yakalansalar tutuklanacaklar. Görülseler vurulacaklar. Ama o kahramanlar, korkmadan özgür Anadolu topraklarına geçiyor. Tüm bu tehlikeler niçin göze alınıyor biliyor musunuz? İçinde oturduğunuz bu Meclisi açmak için. Burada onları, Samsun'dan yola çıkıp, Anadolu'yu karış karış gezen ve milli mücadelenin temellerini atan Mustafa Kemal Atatürk beklemektedir. Kararlı, azimli ve geleceği düşleyen bu komutan, milletvekillerini tren istasyonunda karşılamıştır. Mebuslar, "Anadolu halkı özgürdür ve burada temsil ediliyor" demek için geliyorlar Ankara'ya. Kimi bir okulun sınıfında yatıyor, kimi bu koridorlarda namazını kılıyor, kimi tütün sarıyor, kimi geleceği anlamak için anket düzenliyor bu sıralarda. Yokluk içinde, gaz lambası ışığında, çatısı akan bir genel kurulda, bakkal defterlerine dökülen tutanaklarla bir tarihin başlangıcı yazılıyor. Biz, yoklar içinde var edilmiş bir özgürlük Meclisi'nin içinde oturuyoruz şu anda. Savaşın tam ortasında, kan dökülürken, can verilirken açılıyor bu Meclis. Tutanaklarının hepsinde bir acılı günün, bir şehit için okunan fatihaların, bağımsızlık için edilen yeminlerin, yakarışların, özgürlük için dökülen göz yaşlarının izleri vardır. Bu bir masal değildir. Duygusal bir romanın satırları değildir. Bir gerçeğin, bir tarihi vakanın, yaşanmış bir hayatın yansımalarıdır bunlar. Ölümle, yaşam arasında gidip gelen, bir gün cephede savaşan, bir gün istihbarat için kılık değiştiren, bir gün bu sıralara oturup çiftçinin, köylünün dertlerini konuşan insanlardan bahsediyorum. Yani o zamanın milletvekillerinden. Yani bu Meclisin ilk kurucularından bahsediyorum. Giyimleri, inançları, fikirleri farklı ama hayalleri ve gayeleri aynı olan milletvekilleridir bunlar. İlk Meclis, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu iradesidir. Bu irade, bağımsızlığın sembolü olduğu için herkesin gözbebeğidir aynı zamanda. Düşman biraz Ankara'ya yaklaşsa ilk düşünülen şey, Meclisi Kayseri'ye taşıyarak açık tutmaktır. Zira Meclis kapansa, her şeyin son bulacağını, direnişin büyük zarar göreceğini biliyorlardı. Bu kadar önemlidir Meclis. Bu kadar göz nurudur."

Bu çatı altında sadece güzel şeylerin yaşanmadığını, buranın dikensiz gül bahçesi olmadığını ifade eden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Burası ülkenin en özgür platformudur aynı zamanda. Milletvekilleri öylesine cesurca tartışmışlardır ki, bugün o sözleri sarf etmek bile büyük tartışmalara neden olur. Ama gerçek Meclis böyle olmalıdır. Özgürce fikirlerin konuşulduğu ve herkesin kendini ifade edebildiği bir yer. Bu, o insanların kendilerinden, fikirlerinden, ifade özgürlüğünden emin olduklarını göstermektedir. Buna gerçekle yüzleşmek denir. Gerçeğin ve doğrunun peşinde koşan insanların yaptıkları şeydir budur. Bu yüzden İlk Meclis çatısı altında çetin mücadeleler olmuştur. Kavgalar yaşanmıştır ama hepsi bu ülke için yapılmıştır. Doğruyu bulmak adına yapılmıştır."

TBMM Başkanı Arınç, Birinci Meclis ile ilgili ilginç bulduğu notları da okudu:

"İlk Meclisi kuran milletvekillerinin 92 tanesi Osmanlı Meclisi Mebusan'ın üyeleridir. Bunların 14 tanesi Malta'da İngilizlerin sürgüne gönderdiği ve bir şekilde oradan kaçarak gelen mebuslardı. Bu kişiler, Meclisi Mebusan'ın geleneğini, kurallarını ve havasını ilk Meclise taşımışlardır. Tecrübeli mebuslar diğerlerine yol göstermiş, yasama faaliyetini öğretmiştir. İlk Meclis'te kullanılan iç tüzük Osmanlı Meclisi Mebusanı'nın tüzüğüdür ve 7 yıl yürürlükte kalmıştır. İlk Meclis Başkanı seçiminde, Mustafa Kemal Atatürk'le yarışan ve sonra onun yardımcısı olan iki kişi, Mevlana hazretlerinin soyundan gelen iki çelebiydi. Meclisin içi tam bir Anadolu fotoğrafıdır. Etnik açıdan, kültürel açıdan, inanç açısından Anadolu'nun aynasıdır.
Bir Kürt ağası, bir Alevi dedesi, bir Karadeniz uşağı, Aydın efesi, Balkan göçmeni ve daha niceleri? Anadolu toprakları kimi barındırmışsa Meclis'te onlar temsil edilmiştir. Her meslekten insan vardır burada. Gazeteci Hüseyin Avni, İttihat Terakki'nin istihbaratçısı Kara Vasıf, tüccar Ahmet Efendi, asker İsmet Paşa, Yazar Yunus Nadi, Şair Mehmet Akif? Mustafa Kemal ise kurmay bir zeka olarak Meclisin başındadır. Milletvekillerinin yüzde 60'ı bir, yüzde 30'u iki yabancı dil biliyordu. Önünüzde duran dosyada bu Meclis'te çıkartılan ilk kanun tutanağının orijinal birebir kopyasını bulacaksınız. Metin daha sonraki yıllarda hazırlanan ve şimdi elinizde tuttuğunuz dosya ile saklanıyor. Hem metin, hem de dosya orijinalinin tıpkı basımdır.
Savaşın ortasında çıkartılan ve hayvan vergilerinin arttırıldığını belirten bu ilk kanun, aslında Osmanlı Meclisi Mebusan'ın son gündem maddesiydi. Ancak işgal kuvvetleri Meclisi Mebusan'ı kapatınca son madde İlk Meclis'in birinci gündemi olarak tekrar görüşüldü ve karara bağlandı. Bu aynı zamanda iki Meclis arasında bir bağın olduğunu ve millet iradesinin kesintiye uğramadığını göstermektedir. Kanunun metninde dikkat çeken bir başka şey, yazıldığı kağıttır. Kanun, bir bakkal defterinin sayfalarından bile daha zayıf bir kağıda elle yazılmıştır. Sizlerin de göreceği gibi bu tarihi vesikada kullanılan kağıt, yokluk içinde çalışan ama yine de devlet ciddiyetini her şeyi ile uygulayan bir Meclisin varlığını gösteriyor. Kanun metninin altında "Büyük Millet Meclisi emriyle, reis" yazmaktadır. Yani dönemin Meclis Başkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün emriyle bu kanun duyurulmuştur.
Biraz önce de belirttiğim gibi, bu bir masal değildir. Elinizde tuttuğunuz kanun metni, anlattıklarımızın masal değil, kağıdı bile olmayan bir Meclisin varlığını tarihi bir gerçek olarak ispatlamaktadır. Ayrıca ülkemizin kağıt bulamayan bir Meclis'ten, bugün dünyanın en büyük 20 devletinden biri haline geldiğini göstermesi bakımından da bu vesika önemlidir. 27 Nisan 1920'de kabul edilen bu kanun bir numaralı kanundur. Bugün sayısı 13 bine yaklaşan kanunlar düşünüldüğünde, hepimiz için oldukça etkileyici bir hatıra olacağı kanaatindeyiz."

86 yıl önce bu sıralarda oturan kahramanları anmak için burada olduklarını kaydeden Arınç, sözlerini şöyle sonlandırdı:

"Onlara çok şey borçluyuz. Onlara bir yaşam borçluyuz aslında. Şu anda tükettiğimiz yaşamı borçluyuz. Çocuklarımızın özgürce dolaştığı bir vatanı onlara borçluyuz. Bayrağımızı onurla dalgalandırdığımız toprakları borçluyuz. Ne söylesek onların fedakarlıklarını karşılamaz. Kelimelerden dizili hiçbir söz onların yaptıklarını tam olarak anlatamaz. Ama yine de dilimizin döndüğünce onları anlatmalıyız. Zira bugün o insanların fedakarlıklarına ihtiyacımız var. Onların dostluklarına ihtiyacımız var. Onlar gibi tüm kimlikleri bir kenara bırakıp, "vatanperver" adını almaya ve ülke için, millet için kendimizi feda etmeye ihtiyacımız var. Ne yazık ki, biz onlardan çok uzağız. Onların fedakarlıklarından çok uzağız. Ama ümitsiz değiliz. Tarihi doğru okuyan bir nesil geliyor geriden. Çocuklarımız, gençlerimiz geliyor geriden. Onlar bizim hatalarımızı görüyorlar ve bizim gibi davranmayacaklar. İdeolojik kamplara bölünmeyecekler, halkı sınıflara ayırmayacak, kişisel çıkarları peşinde koşmayacaklar. Eminim ki, bizim çocuklarımız tıpkı ilk Meclisin kurucuları gibi tek yürek olacak, tek bayrak altında büyük hayallerin peşinde koşacaklar. Onlar, bizim gibi enerjilerini, güçlerini iç çekişmelerde tüketmeyecek, daha güçlü bir Türkiye kurmak için harcayacaklar. Bir kez daha bu Meclisin kurucuları için Allah'tan rahmet diliyorum. Başta Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu çatı altında bulunan bu Meclisin açılmasına, yaşamasına ve bugünlere gelmesine emek veren herkesi minnet duygularıyla anıyorum. Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramınız kutlu olsun."