2004-09-25 - 18:00
Yabancı basın mensuplarına TBMM'de verdiği yemekte konuşan Arınç, TSK ile ilgili bir soruyu şöyle yanıtladı: "Ordu, hiçbir zaman Türkiye'nin demokratikleşmesi, özgürleşmesi, çağdaşlaşmasını istememezlik yapmadı ve bu konuda engel olmadı, bilakis destekledi"
TBMM Başkanı Bülent Arınç, ''TSK, yani ordu hiçbir zaman AB'ye karşı olmamıştır ve bu tür projelerde öncü rolünü üstlenmeye çalışmıştır'' dedi.
Arınç, Türkiye'deki yabancı basın mensuplarına 25 Eylül Cumartesi günü TBMM'de öğle yemeği verdi ve sorularını yanıtladı. Bülent Arınç, yemek öncesi yaptığı konuşmada, TBMM'nin 22. Dönemde büyük bir başarıyla çalışarak demokratikleşme ve AB konusundaki düzenlemelerin de yer aldığı 460'dan fazla yasayı çıkardığını, anayasanın çeşitli maddelerinde değişiklik yaptığını anlattı.
Bazı konuların Türkiye'de tabu haline geldiğini, bunlar arasında ölüm cezasının, DGM'lerin kaldırılması, Medeni Kanun'un, TCK'nın değiştirilmesi, Etik Kurul'un kurulması ve benzeri hususların yer aldığını bildiren Arınç, TBMM Genel Kurulu'nun bu gün olağanüstü toplanarak başta TCK olmak üzere gündemindeki üç tasarıyı da yasalaştıracağını söyledi.
TBMM Başkanı Arınç, 3 Kasım seçimlerinden sonra Türkiye'de istikrarın yakalandığını, TBMM'de güçlü bir iktidar grubu ile güçlü bir muhalefetin yer aldığını belirtti. Arınç, şöyle konuştu:
''AB yolunda atılan tüm adımlarda iktidar partisi kadar muhalefet partisinin de katkısı bulunmaktadır. Bu da reformların daha süratli, güçlü yapılmasını, daha güçlü yapılmasını önümüze getirmiştir. Türkiye bu istikrar ortamında yeniden inşa edilmektedir. Ne kadar gecikmiş düzenleme, ne kadar 21. yüzyılın gerektirdiği demokrasi ve hukuk standardı açısından yapılması gereken ne kadar çok iş kalmışsa bunlar süratle gideriliyor, yerine getiriliyor.''
ORDUNUN ŞEFFAFLAŞMASI
Arınç, ''AB'ye uyum noktasında ordunun şeffaflaşması konusunda ne gibi adımlar atılacağına'' ilişkin soru üzerine şunları söyledi:
''Türkiye için Türk Silahlı Kuvvetleri'nin AB konusunda ne düşündüğü, bu konuda itirazları olup olmadığı, her zaman sorulmuş ve tartışma konusu olmuştur. Ordunun gücünün çok fazla olduğu, sivil gücün üzerinde etkide bulunduğu gibi itirazlar olmuştur. Bu itirazı konuların pek çoğu artık konuşulamaz. TSK'nın bir modernleşme ve Türkiye'nin 40 yıldan beri sürdürdüğü projesine karşı olumsuz tavır takınmadığı ortaya çıkmıştır.
TSK, yani ordu hiçbir zaman AB'ye karşı olmamıştır ve bu tür projelerde öncü rolünü üstlenmeye çalışmıştır. Ancak Türkiye'de mesela DGM'lerde geçmişte bir askeri hakim bulunuyorken 1999'da yapılan anayasa değişikliğiyle DGM'de askeri hakim bulunmaması kararlaştırılmıştır. Daha sonra da DGM'nin kendisi anayasadan çıkarıldı ve bu mahkemeler tarihe karıştı.''
ZİNA KONUSU
Türk Ceza Kanunu Tasarısı metninde yer almayan zinanın suç olması konusunda başlatılan tartışmanın Türkiye içinde ve dışarıda şaşkınlığa sebep olduğunu belirten Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Anlamsız, kanunda olmadığı halde büyütülmüş bir manasız tartışmanın içine girildi. Eskiden TCK'da erkek ve veya kadından biri evli ise bir başka kişi ile ilişki kurması halinde ceza alıyordu. Anayasa Mahkemesi 1996 ya da 97'de bunu iptal etti. 6-7 yıldır TCK'da zina denen bir fiile ceza verilmiyor, böyle bir yaptırım yok. Dolayısıyla yeni ceza kanunu gelirken de bu fiile suç verilmemesi düşünülmüştü. Fakat biz hayali bir dövüşün içinde kendimizi bulduk. O tartışmalar kamuoyunu günlerce meşgul etti. Ama Brüksel'de Başbakanın gerekli kişilerle görüşmesini takip eden konu somut olarak ortaya çıktı.''
''Zina konusu acaba AKP'nin imajını nasıl zedeledi? AKP'nin gizli bir gündemi mi var konusu sürekli gündeme getiriliyor'' yönündeki soru üzerine Arınç, şöyle konuştu:
"AK Parti'nin hiçbir gizli ajandası yok. Partinin referansı, partinin programıdır. Parti, bu programı ile ve halka yaptığı beyanname ile halkın önüne çıktı. Halk bu partinin samimiyetine güvendi ve 10 aylık bir partiyken tek başına iktidar yaptı.
Bu gücümüzü inancımızdan, samimiyetimizden ve halkımızın bizi kucaklamasından alıyoruz. Her şey partimizin tüzük ve programında olduğu gibidir. Bunun dışında başka bir defterde kitapta, aklımızın başka bir köşesinde ileriye sakladığımız ve arka plana attığımız bir ajandamız yok.''
Yürürlükte olan TCK'nın 1926 yılından beri yürürlükte olduğunu ve zinanın suç olmasının Anayasa Mahkemesi'nin kararıyla 1990'lı yılların sonlarında suç olmaktan çıkarıldığını bildiren Arınç, şunları söyledi:
''Yani 70 yılı aşkın bir zamanda bu ceza kanunu uygulanmıştır. O zaman tartışma konusu olmayan, hatta rejime yönelik bir tehlike olarak görülmeyen bir şeyin şimdi (AK Parti böyle düşünüyor, bu büyük bir tehlikedir) denmesi çok garip bir yaklaşımdır. Bunun başka mecralara çekilmek suretiyle bir tartışma konusu yapılması belki hükümetin gücünü kırmaya, hükümetin AB yolundaki iradesini etkilemeye yönelik bir politika malzemesi sayılabilir.''
Meclis'in yasa koyucu organ olduğunu vurgulayan Arınç, Meclis'in halk adına yasa yaparken toplumun ihtiyaçlarını taleplerini dikkate almak zorunda olduğunu söyledi. Arınç, Meclis'in yasama yetkisine yönelik itirazların hiçbirisinin ciddi olmadığını bildirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Ailenin korunmasına yönelik bir kanun yapmak gerekiyorsa bu nerede yapılır, hangi maddenin içine konulur, ne şekilde düzenlenir? Buna bütün dünya parlamentoları sahiptir. Dolayısıyla bu yetkinin konuşulduğu ve tartışıldığı parlamentonun bu konuda özgür olduğunu kabul etmek gerekir. Ancak bittiğini zannettiğimiz tartışmayı yeniden alevlendirmek için söylemiyorum, ama TBMM halk adına halk yararına toplumun sorunlarını çözmek için yasa yapan bir yerdir. Bu yasa bazen kamu yönetimi olduğu gibi, TCK olabildiği gibi bazen petrol kanunu, maden kanunu olabilir. Bu yetki başka hiçbir kuruma verilmemiştir. Dolayısıyla Meclis (ben halk adına şöyle bir yasa çıkartmak istiyorum) dediği zaman buna kimsenin itiraz hakkı olmaması gerekiyor.''
TALİHSİZ TARTIŞMA
Arınç, demokratik ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de muhalefetin çeşitli denetim hakkı bulunduğunun altını çizerek, ''Dolayısıyla bu tartışmayı talihsiz bir tartışma olarak kabul ediyorum. Ama meseleye şöyle de bakmak mümkün. Bir milletvekili bir grup insan Türkiye'de zina suç olsun diyebilir. Bütün dünyada insanlar farklı düşünceler dile getirebiliyor. Bunlar demokratik tavırlardır. Dolayısıyla bir milletvekili ya da dışarıda 10-20 kişinin (zina eskiden olduğu gibi suç olsun) demesi bir tehlike olarak değil, bir düşünce olarak karşılamak ve Meclis'in yasama yetkisini bu şekilde anlamak gerekir'' dedi.
''TERÖRLE MÜCADELE ETMEYİ GÖREV SAYIYORUZ''
Bir gazetecinin Osetya'da meydana gelen terör olayını gündeme getirerek, Türkiye'deki Kafkas derneklerinin ''olayı Rusya ve ABD yaptı şeklinde açıklamalarda bulundu. Teröristler direnişçi olarak nitelendi. Bu konudaki görüşünüz nedir?'' şeklindeki sorusu üzerine Arınç, Türkiye'nin Meclis'i, Hükümet'i, halkıyla terörün her çeşidine karşı olduğunu, terörü insanlık suçu olarak kabul ettiğini belirtti.
''Terörün amacı ne olursa olsun kabul etmiyor ve onunla mücadele etmeyi görev sayıyoruz'' diyen Arınç, son dönemlerde dünyada global bir terör olayı yaşandığını, bundan bütün ülkelerin etkilendiğini vurguladı.
Bülent Arınç, Osetya'daki katliamın oradaki insanlar kadar kendilerini de üzdüğünü belirtti, ''Türkiye'de adı Çeçen olsun, adı başka bir şey olsun, etnik kökeni ne olursa olsun terör olaylarına karışanlara Türkiye'deki bazı dernek ve kuruluşların destek verdiği iddiası eskiden beri yapılır. Ancak Türkiye bu konuda çok açıktır. Rusya tarafından bildirilen bütün istihbarat bilgileri değerlendirilmektedir. Şu anda Rusya yetkilileri Türkiye'nin tavırlarından, davranışlarından dolayı da çok memnunlardır" dedi.
Arınç, Türkiye'deki dernekler yasada gösterilen bir suçu işledikleri takdirde cezalandırılacaklarını ancak düşüncelerini ifade etmekten dolayı ''onların ağızlarına kilit vurmalarının mümkün olmadığını'' söyledi.
RUHBAN OKULU
TBMM Başkanı Arınç, ruhban okulu konusundaki bir soruya ise, ''Ruhban Okulu ile ilgili tartışmalar çok özel bir tartışmadır. Azınlık, çoğunluk hiç önemli değil, Türkiye'de yaşayan herkes dini ibadet ve özgürlüğünü rahatlıkla kullanabilmelidir. Bu sebeple uyum yasaları içinde çok düzenleme yapıldı" diye konuştu.
Arınç, Türkiye'deki yabancı basın mensuplarına 25 Eylül Cumartesi günü TBMM'de öğle yemeği verdi ve sorularını yanıtladı. Bülent Arınç, yemek öncesi yaptığı konuşmada, TBMM'nin 22. Dönemde büyük bir başarıyla çalışarak demokratikleşme ve AB konusundaki düzenlemelerin de yer aldığı 460'dan fazla yasayı çıkardığını, anayasanın çeşitli maddelerinde değişiklik yaptığını anlattı.
Bazı konuların Türkiye'de tabu haline geldiğini, bunlar arasında ölüm cezasının, DGM'lerin kaldırılması, Medeni Kanun'un, TCK'nın değiştirilmesi, Etik Kurul'un kurulması ve benzeri hususların yer aldığını bildiren Arınç, TBMM Genel Kurulu'nun bu gün olağanüstü toplanarak başta TCK olmak üzere gündemindeki üç tasarıyı da yasalaştıracağını söyledi.
TBMM Başkanı Arınç, 3 Kasım seçimlerinden sonra Türkiye'de istikrarın yakalandığını, TBMM'de güçlü bir iktidar grubu ile güçlü bir muhalefetin yer aldığını belirtti. Arınç, şöyle konuştu:
''AB yolunda atılan tüm adımlarda iktidar partisi kadar muhalefet partisinin de katkısı bulunmaktadır. Bu da reformların daha süratli, güçlü yapılmasını, daha güçlü yapılmasını önümüze getirmiştir. Türkiye bu istikrar ortamında yeniden inşa edilmektedir. Ne kadar gecikmiş düzenleme, ne kadar 21. yüzyılın gerektirdiği demokrasi ve hukuk standardı açısından yapılması gereken ne kadar çok iş kalmışsa bunlar süratle gideriliyor, yerine getiriliyor.''
ORDUNUN ŞEFFAFLAŞMASI
Arınç, ''AB'ye uyum noktasında ordunun şeffaflaşması konusunda ne gibi adımlar atılacağına'' ilişkin soru üzerine şunları söyledi:
''Türkiye için Türk Silahlı Kuvvetleri'nin AB konusunda ne düşündüğü, bu konuda itirazları olup olmadığı, her zaman sorulmuş ve tartışma konusu olmuştur. Ordunun gücünün çok fazla olduğu, sivil gücün üzerinde etkide bulunduğu gibi itirazlar olmuştur. Bu itirazı konuların pek çoğu artık konuşulamaz. TSK'nın bir modernleşme ve Türkiye'nin 40 yıldan beri sürdürdüğü projesine karşı olumsuz tavır takınmadığı ortaya çıkmıştır.
TSK, yani ordu hiçbir zaman AB'ye karşı olmamıştır ve bu tür projelerde öncü rolünü üstlenmeye çalışmıştır. Ancak Türkiye'de mesela DGM'lerde geçmişte bir askeri hakim bulunuyorken 1999'da yapılan anayasa değişikliğiyle DGM'de askeri hakim bulunmaması kararlaştırılmıştır. Daha sonra da DGM'nin kendisi anayasadan çıkarıldı ve bu mahkemeler tarihe karıştı.''
ZİNA KONUSU
Türk Ceza Kanunu Tasarısı metninde yer almayan zinanın suç olması konusunda başlatılan tartışmanın Türkiye içinde ve dışarıda şaşkınlığa sebep olduğunu belirten Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Anlamsız, kanunda olmadığı halde büyütülmüş bir manasız tartışmanın içine girildi. Eskiden TCK'da erkek ve veya kadından biri evli ise bir başka kişi ile ilişki kurması halinde ceza alıyordu. Anayasa Mahkemesi 1996 ya da 97'de bunu iptal etti. 6-7 yıldır TCK'da zina denen bir fiile ceza verilmiyor, böyle bir yaptırım yok. Dolayısıyla yeni ceza kanunu gelirken de bu fiile suç verilmemesi düşünülmüştü. Fakat biz hayali bir dövüşün içinde kendimizi bulduk. O tartışmalar kamuoyunu günlerce meşgul etti. Ama Brüksel'de Başbakanın gerekli kişilerle görüşmesini takip eden konu somut olarak ortaya çıktı.''
''Zina konusu acaba AKP'nin imajını nasıl zedeledi? AKP'nin gizli bir gündemi mi var konusu sürekli gündeme getiriliyor'' yönündeki soru üzerine Arınç, şöyle konuştu:
"AK Parti'nin hiçbir gizli ajandası yok. Partinin referansı, partinin programıdır. Parti, bu programı ile ve halka yaptığı beyanname ile halkın önüne çıktı. Halk bu partinin samimiyetine güvendi ve 10 aylık bir partiyken tek başına iktidar yaptı.
Bu gücümüzü inancımızdan, samimiyetimizden ve halkımızın bizi kucaklamasından alıyoruz. Her şey partimizin tüzük ve programında olduğu gibidir. Bunun dışında başka bir defterde kitapta, aklımızın başka bir köşesinde ileriye sakladığımız ve arka plana attığımız bir ajandamız yok.''
Yürürlükte olan TCK'nın 1926 yılından beri yürürlükte olduğunu ve zinanın suç olmasının Anayasa Mahkemesi'nin kararıyla 1990'lı yılların sonlarında suç olmaktan çıkarıldığını bildiren Arınç, şunları söyledi:
''Yani 70 yılı aşkın bir zamanda bu ceza kanunu uygulanmıştır. O zaman tartışma konusu olmayan, hatta rejime yönelik bir tehlike olarak görülmeyen bir şeyin şimdi (AK Parti böyle düşünüyor, bu büyük bir tehlikedir) denmesi çok garip bir yaklaşımdır. Bunun başka mecralara çekilmek suretiyle bir tartışma konusu yapılması belki hükümetin gücünü kırmaya, hükümetin AB yolundaki iradesini etkilemeye yönelik bir politika malzemesi sayılabilir.''
Meclis'in yasa koyucu organ olduğunu vurgulayan Arınç, Meclis'in halk adına yasa yaparken toplumun ihtiyaçlarını taleplerini dikkate almak zorunda olduğunu söyledi. Arınç, Meclis'in yasama yetkisine yönelik itirazların hiçbirisinin ciddi olmadığını bildirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Ailenin korunmasına yönelik bir kanun yapmak gerekiyorsa bu nerede yapılır, hangi maddenin içine konulur, ne şekilde düzenlenir? Buna bütün dünya parlamentoları sahiptir. Dolayısıyla bu yetkinin konuşulduğu ve tartışıldığı parlamentonun bu konuda özgür olduğunu kabul etmek gerekir. Ancak bittiğini zannettiğimiz tartışmayı yeniden alevlendirmek için söylemiyorum, ama TBMM halk adına halk yararına toplumun sorunlarını çözmek için yasa yapan bir yerdir. Bu yasa bazen kamu yönetimi olduğu gibi, TCK olabildiği gibi bazen petrol kanunu, maden kanunu olabilir. Bu yetki başka hiçbir kuruma verilmemiştir. Dolayısıyla Meclis (ben halk adına şöyle bir yasa çıkartmak istiyorum) dediği zaman buna kimsenin itiraz hakkı olmaması gerekiyor.''
TALİHSİZ TARTIŞMA
Arınç, demokratik ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de muhalefetin çeşitli denetim hakkı bulunduğunun altını çizerek, ''Dolayısıyla bu tartışmayı talihsiz bir tartışma olarak kabul ediyorum. Ama meseleye şöyle de bakmak mümkün. Bir milletvekili bir grup insan Türkiye'de zina suç olsun diyebilir. Bütün dünyada insanlar farklı düşünceler dile getirebiliyor. Bunlar demokratik tavırlardır. Dolayısıyla bir milletvekili ya da dışarıda 10-20 kişinin (zina eskiden olduğu gibi suç olsun) demesi bir tehlike olarak değil, bir düşünce olarak karşılamak ve Meclis'in yasama yetkisini bu şekilde anlamak gerekir'' dedi.
''TERÖRLE MÜCADELE ETMEYİ GÖREV SAYIYORUZ''
Bir gazetecinin Osetya'da meydana gelen terör olayını gündeme getirerek, Türkiye'deki Kafkas derneklerinin ''olayı Rusya ve ABD yaptı şeklinde açıklamalarda bulundu. Teröristler direnişçi olarak nitelendi. Bu konudaki görüşünüz nedir?'' şeklindeki sorusu üzerine Arınç, Türkiye'nin Meclis'i, Hükümet'i, halkıyla terörün her çeşidine karşı olduğunu, terörü insanlık suçu olarak kabul ettiğini belirtti.
''Terörün amacı ne olursa olsun kabul etmiyor ve onunla mücadele etmeyi görev sayıyoruz'' diyen Arınç, son dönemlerde dünyada global bir terör olayı yaşandığını, bundan bütün ülkelerin etkilendiğini vurguladı.
Bülent Arınç, Osetya'daki katliamın oradaki insanlar kadar kendilerini de üzdüğünü belirtti, ''Türkiye'de adı Çeçen olsun, adı başka bir şey olsun, etnik kökeni ne olursa olsun terör olaylarına karışanlara Türkiye'deki bazı dernek ve kuruluşların destek verdiği iddiası eskiden beri yapılır. Ancak Türkiye bu konuda çok açıktır. Rusya tarafından bildirilen bütün istihbarat bilgileri değerlendirilmektedir. Şu anda Rusya yetkilileri Türkiye'nin tavırlarından, davranışlarından dolayı da çok memnunlardır" dedi.
Arınç, Türkiye'deki dernekler yasada gösterilen bir suçu işledikleri takdirde cezalandırılacaklarını ancak düşüncelerini ifade etmekten dolayı ''onların ağızlarına kilit vurmalarının mümkün olmadığını'' söyledi.
RUHBAN OKULU
TBMM Başkanı Arınç, ruhban okulu konusundaki bir soruya ise, ''Ruhban Okulu ile ilgili tartışmalar çok özel bir tartışmadır. Azınlık, çoğunluk hiç önemli değil, Türkiye'de yaşayan herkes dini ibadet ve özgürlüğünü rahatlıkla kullanabilmelidir. Bu sebeple uyum yasaları içinde çok düzenleme yapıldı" diye konuştu.
