2005-06-16 - 15:36
Arınç, Güven Hastanesi'nin 30. kuruluş yıldönümü nedeniyle Sheraton Oteli'nde düzenlenen, ''Güven Tıp Günleri'' açılış töreninde, Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın, bazı yerlerde aksaklık gösterse de takdir ettiği bir proje olduğunu söyledi.
TBMM Başkanı Bülent Arınç, TBMM'nin kişi başına yıllık 2 trilyon lira sağlık harcaması yaptığını belirterek, ''Bu koca bir delik gibi göründü bize. Milletvekillerinin ilaç harcamaları, ilaçta doz sınırlaması ve ilaç katılım payı alınması yoluyla kontrol ediliyor. Ocak ayından bu yana 1 trilyon lira kar ettik'' dedi.
Arınç, Güven Hastanesi'nin 30. kuruluş yıldönümü nedeniyle Sheraton Oteli'nde düzenlenen, ''Güven Tıp Günleri'' açılış töreninde, Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın, bazı yerlerde aksaklık gösterse de takdir ettiği bir proje olduğunu söyledi.
Sağlığın kaliteli olmasını ve ucuza mal edilmesini istediklerini söyleyen Arınç, ''Milletvekili de vatandaş da olsak bu böyledir'' dedi.
Vazgeçilemeyecek tek hizmetin sağlık olduğunu dile getiren Arınç, ABD'ye yaptığı ziyarette edindiği izlenimleri aktardı.
ABD'deki Türk doktorlarının, oradaki sağlık hizmetlerinin Türkiye'den daha geri olduğunu aktardığını söyleyen Arınç, ABD'deki hastanelerde acil servisten bile randevu almanın birkaç haftayı bulduğunun kendilerine söylendiğini kaydetti. Arınç, ''Çok şükür, bugün hem devlet hem de özel kurumlarda Türkiye'deki sağlık hizmetinin kalitesi yükselmiştir'' diye konuştu.
ABD ve Avrupa'da yeni çıkan bir cihazın 3 gün sonra Türkiye'ye getirildiğini belirten Arınç, Güven Hastanesi'nin de bu hizmeti başarıyla sürdürdüğünü ifade etti. Arınç, ''Eski ve yeni milletvekilleri olarak en büyük müşterileriniz de biziz. Belki meclisin çok yakın olması nedeniyle bu hastane tercih ediliyor'' dedi.
TBMM'nin 280 trilyon lira civarındaki bütçesinin 160 trilyon lirasının maaş, ödenek ve yolluklara, 50 trilyon lirasının ise sağlık harcamalarına gittiğini anlatan Arınç, şunları kaydetti:
''Milletvekillerinin bu kadar harcaması olur mu demeyin. 11 bin civarında önceki milletvekillerimiz ve onların eşi, çocukları, bakmakla yükümlü oldukları kişiler var. 4 bin 700 personelimiz var. Onlarında çocukları, bakmakla yükümlü oldukları kişiler var. Yani toplam, 25 bin kişi yıllık 50 trilyon lira sağlık harcaması yapıyor. O da kişi başına yıllık 2 bin dolara geliyor. Bu, koca bir delik gibi göründü bize. Kayıpları önleyelim diye düşündük. Bunun için kendi sağlık yönetmeliğimizi uzmanlarla gözden geçirdik ve tedavi yönetmeliğimiz değiştirdik. Yüz bine yakın fatura kontrolü yapıyoruz. Eski, yeni fark etmiyor, milletvekilleri özele gidiyor. Onları biz ödüyoruz.
Hatıra olarak saklıyorum, bir arkadaşımız alt-üst çenesini tamamen implant yaptırdığını söyleyince diş hekimleri isyan ettiler. 2 ayda bir gözlük değiştirenler, 30 kalemden 40 kutu ilaç yazdıranlar...
Olabilir, bunların hepsi her konuda mümkündür. Kontrol etmez üzerinde durmazsanız, bunlar toplanır, 72 milyondan aldıklarımızı 70 kişinin cebine koymuş oluruz, bu haksızlık, zulüm...''
Arınç, Türkiye genelinde 400'e yakın sağlık kuruluşuyla sözleşme yaptıklarını, faturaların ödenmesi ve tıbbi kontroller sonucunda başının dik olduğunu söyledi.
Bülent Arınç, kontroller sonucu 2004 yılı sonu itibariyle 8.5 trilyon lira tasarruf elde edildiğini kaydetti.
İlaç konusunda, sınırlama getirdiklerini, kontrol mekanizması koyduklarını, ilaç katılım payının maaştan kesilmesi uygulaması başlattıklarını anlatan Arınç, böylelikle ilaç harcamalarında yüzde 50 tasarruf sağladıklarını söyledi.
Arınç, Ocak ayından bu yana her ay ilaç harcamaları için 1 trilyon lira daha az ödeme yaptıklarını anlattı.
İlaçtan katılım payı alınmasıyla ilgili bazı milletvekillerinin şikayette bulunduklarını dile getiren Arınç, ''Benim memurumun verdiği katılım payını sen niye vermeyeceksin? Vermezsen ilaç faturaları veya ilaç reçeteleri Fak-Fuk-Fon'a dönüyor. Sekreter, danışman, seçmen için ilaç yazılıyor'' diye konuştu.
Milletvekillerinin ilaç harcamalarının, doz sınırlaması ve katılım payı alınması yoluyla kontrol edilmeye çalışıldığını söyleyen Arınç, ''Senden katılım payı aldım bak 1 trilyon kar ettim'' dedi.
CHP GENEL BAŞKANI BAYKAL
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da dağınıklık, sahipsizlik ve koordinasyonsuzluğun sağlık alanını, kolayca yolsuzluk yapılan bir alan haline getirdiğini söyledi.
Baykal, sağlık sorununun toplumsal ve kamusal boyutu bulunduğuna dikkati çekerek, ''Sağlık bir temel insan hakkıdır. Sağlık hizmetinin, hizmete muhtaç olanla buluşturmak kamusal bir sorumluluktur. Bunu devlet, özel sektör yapabilir. Sağlık sigortası gibi farklı yöntemler uygulanabilir ama mutlaka bu sağlanmalıdır'' dedi.
Sağlık konusunun başka hizmet alanlarının aynısı, uzantısı olduğunu kaydeden Baykal, başka alanlardaki başarı ya da başarısızlığın sağlık alanına yansımasının kaçınılmaz olduğunu söyledi.
Baykal, sağlık hizmeti verilirken eskiden olduğu gibi sadece iyi yetişmiş bir hekimin yetmediğini, özellikle tanı aşamasında teknolojik yeniliklerin kullanılmasının önem taşıdığını anlattı.
Bu nedenle, sağlığın giderek daha pahalı bir hizmet haline gelmeye başladığını kaydeden Baykal, sağlık hizmetinin finansmanı konusunun da en temel sorunlar arasında yer aldığını vurguladı.
Türkiye'de GSMH'nin yüzde 6-7'nin sağlığa ayrıldığını, bunun küçümsenmemesi gereken bir rakam olduğunu belirten Baykal, ''Sorun, ayırdığımız kaynaktan çok o kaynağın en etkin şekilde kullanılıp kullanılmadığı konusudur. Bu soruya da olumlu bir cevap verebilmek mümkün değildir'' diye konuştu.
Türkiye'de, hasta yoğunluğuna rağmen mevcut yatak kapasitesinin yüzde 61'nin kullanılabildiğine dikkati çeken Baykal, bunun bir organizasyon zafiyetini gösterdiğini söyledi.
Hekim sayısı kadar tıp eğitiminin kalitesinin de önemine işaret eden Baykal, Türkiye'de koruyucu sağlık hizmetinin öneminin yeterince anlaşılamadığını savundu.
Baykal, konuşmasında sağlık harcamaları içinde ilaç harcamaları oranının yüksekliğine de dikkati çekerek, ''Sağlık hizmetinin, ilaç sunma hizmeti olmaktan çıkarılması gerektiğini'' söyledi.
Türkiye'de 6 milyar dolar tutarında ilaç harcaması yapıldığını ve bunun çok büyük bir rakam olduğunu belirten Baykal, Türkiye'de sağlık alanında kaynakların doğru kullanımını sağlayacak etkin bir organizasyon anlayışına ihtiyaç bulunduğunu belirtti.
Sağlığın Türkiye'de, en büyük yolsuzlukların yapıldığı alanlardan birisi olduğunun unutulmaması gerektiğini vurgulayan Baykal, şunları kaydetti:
''Bu dağınıklık, sahipsizlik, koordinasyonsuzluk maalesef sağlık alanını çok kolayca yolsuzluk yapılan bir alan haline getirmiştir. Geçmişte bu konuyla ilgili olarak ortaya çıkan bazı çalışmaların sonucu kamuoyumuzu çok şaşırtarak etkilemiştir. İnsanların, sağlık sorunu üzerinden haksız servet yapma arayışını hepimiz büyük bir üzüntüyle izliyoruz. Bunlara karşı etkin bir tavır takınmak gereği vardır.''
DEMİREL'İN KONUŞMASI
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de törende yaptığı konuşmada, sağlık konusun herkesi ilgilendirdiğini belirtti.
Demirel, devletin güvenlik, adaletin sağlanmasının ardından üçüncü görevinin sağlık hizmetlerinin yürütülmesi olduğuna dikkati çekti ve sağlık hizmetinin gerçekleştirilebilmesi için kaynak ve kadroya ihtiyaç duyulduğunu kaydetti.
Bütün dünyada oluğu gibi Türkiye'de de bugün, ''herkese sağlık hizmeti'' anlayışının benimsendiğini kaydeden Demirel, cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye'de bin doktor görev yaparken, bugün bu sayının 100 bini aştığını anlattı.
Buna rağmen, 700 kişiye 1 doktor düştüğünü anımsatan Demirel, bu konuda da bölgeler arasında eşitsizlik bulunduğuna dikkati çekti.
Sağlık hizmetinin verilmesinde organizasyonun önem taşıdığını vurgulayan Demirel, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Toplumdaki en önemli meselelerden biri, düşük gelirdir, gelir dağılımıdır. GSMH'nin yüzde 5'ini nüfusun alt yüzde 20'si alırken, yüzde 55'ine üst yüzde 20'si sahip, her şey buradan başlıyor. Sağlık hizmetinin bedelini kim ödeyecek? Tümüyle devlet öderse, bunun altından kalkamaz. Gücü olanın hizmetin bedelini ödemesi gerekir. Ancak, herkes kendi sağlık hizmetinin bedelini ödesin demek, gücü olmayana 'hastane kapısında öl' demektir. Bu da doğru değil. 'Hiç kimseden para istenmemelidir' demek de doğru değil.
Eğer ödeyecek gücü olsa herkesi sağlık sigorta primi ödemeye mecbur edersiniz. Ama böyle bir durum yok. Bugün, 10 milyona yakın insan yeşil kart olmasa sağlık hizmeti alamaz.''
Sağlık hizmetinin iyi verilebilmesi için zenginleşmek gerektiğini vurgulayan Demirel, ''Bu ülke, vatandaşının gücünden istifade etmeli. Devletin her şeye yetişmesi mümkün değil. Devlet, ne eğitime, ne sağlığa doğru dürüst yetişebiliyor. Allah'a şükür, savunmaya doğru dürüst yetişebiliyor, onda bir sorun yok'' diye konuştu.
Arınç, Güven Hastanesi'nin 30. kuruluş yıldönümü nedeniyle Sheraton Oteli'nde düzenlenen, ''Güven Tıp Günleri'' açılış töreninde, Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın, bazı yerlerde aksaklık gösterse de takdir ettiği bir proje olduğunu söyledi.
Sağlığın kaliteli olmasını ve ucuza mal edilmesini istediklerini söyleyen Arınç, ''Milletvekili de vatandaş da olsak bu böyledir'' dedi.
Vazgeçilemeyecek tek hizmetin sağlık olduğunu dile getiren Arınç, ABD'ye yaptığı ziyarette edindiği izlenimleri aktardı.
ABD'deki Türk doktorlarının, oradaki sağlık hizmetlerinin Türkiye'den daha geri olduğunu aktardığını söyleyen Arınç, ABD'deki hastanelerde acil servisten bile randevu almanın birkaç haftayı bulduğunun kendilerine söylendiğini kaydetti. Arınç, ''Çok şükür, bugün hem devlet hem de özel kurumlarda Türkiye'deki sağlık hizmetinin kalitesi yükselmiştir'' diye konuştu.
ABD ve Avrupa'da yeni çıkan bir cihazın 3 gün sonra Türkiye'ye getirildiğini belirten Arınç, Güven Hastanesi'nin de bu hizmeti başarıyla sürdürdüğünü ifade etti. Arınç, ''Eski ve yeni milletvekilleri olarak en büyük müşterileriniz de biziz. Belki meclisin çok yakın olması nedeniyle bu hastane tercih ediliyor'' dedi.
TBMM'nin 280 trilyon lira civarındaki bütçesinin 160 trilyon lirasının maaş, ödenek ve yolluklara, 50 trilyon lirasının ise sağlık harcamalarına gittiğini anlatan Arınç, şunları kaydetti:
''Milletvekillerinin bu kadar harcaması olur mu demeyin. 11 bin civarında önceki milletvekillerimiz ve onların eşi, çocukları, bakmakla yükümlü oldukları kişiler var. 4 bin 700 personelimiz var. Onlarında çocukları, bakmakla yükümlü oldukları kişiler var. Yani toplam, 25 bin kişi yıllık 50 trilyon lira sağlık harcaması yapıyor. O da kişi başına yıllık 2 bin dolara geliyor. Bu, koca bir delik gibi göründü bize. Kayıpları önleyelim diye düşündük. Bunun için kendi sağlık yönetmeliğimizi uzmanlarla gözden geçirdik ve tedavi yönetmeliğimiz değiştirdik. Yüz bine yakın fatura kontrolü yapıyoruz. Eski, yeni fark etmiyor, milletvekilleri özele gidiyor. Onları biz ödüyoruz.
Hatıra olarak saklıyorum, bir arkadaşımız alt-üst çenesini tamamen implant yaptırdığını söyleyince diş hekimleri isyan ettiler. 2 ayda bir gözlük değiştirenler, 30 kalemden 40 kutu ilaç yazdıranlar...
Olabilir, bunların hepsi her konuda mümkündür. Kontrol etmez üzerinde durmazsanız, bunlar toplanır, 72 milyondan aldıklarımızı 70 kişinin cebine koymuş oluruz, bu haksızlık, zulüm...''
Arınç, Türkiye genelinde 400'e yakın sağlık kuruluşuyla sözleşme yaptıklarını, faturaların ödenmesi ve tıbbi kontroller sonucunda başının dik olduğunu söyledi.
Bülent Arınç, kontroller sonucu 2004 yılı sonu itibariyle 8.5 trilyon lira tasarruf elde edildiğini kaydetti.
İlaç konusunda, sınırlama getirdiklerini, kontrol mekanizması koyduklarını, ilaç katılım payının maaştan kesilmesi uygulaması başlattıklarını anlatan Arınç, böylelikle ilaç harcamalarında yüzde 50 tasarruf sağladıklarını söyledi.
Arınç, Ocak ayından bu yana her ay ilaç harcamaları için 1 trilyon lira daha az ödeme yaptıklarını anlattı.
İlaçtan katılım payı alınmasıyla ilgili bazı milletvekillerinin şikayette bulunduklarını dile getiren Arınç, ''Benim memurumun verdiği katılım payını sen niye vermeyeceksin? Vermezsen ilaç faturaları veya ilaç reçeteleri Fak-Fuk-Fon'a dönüyor. Sekreter, danışman, seçmen için ilaç yazılıyor'' diye konuştu.
Milletvekillerinin ilaç harcamalarının, doz sınırlaması ve katılım payı alınması yoluyla kontrol edilmeye çalışıldığını söyleyen Arınç, ''Senden katılım payı aldım bak 1 trilyon kar ettim'' dedi.
CHP GENEL BAŞKANI BAYKAL
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da dağınıklık, sahipsizlik ve koordinasyonsuzluğun sağlık alanını, kolayca yolsuzluk yapılan bir alan haline getirdiğini söyledi.
Baykal, sağlık sorununun toplumsal ve kamusal boyutu bulunduğuna dikkati çekerek, ''Sağlık bir temel insan hakkıdır. Sağlık hizmetinin, hizmete muhtaç olanla buluşturmak kamusal bir sorumluluktur. Bunu devlet, özel sektör yapabilir. Sağlık sigortası gibi farklı yöntemler uygulanabilir ama mutlaka bu sağlanmalıdır'' dedi.
Sağlık konusunun başka hizmet alanlarının aynısı, uzantısı olduğunu kaydeden Baykal, başka alanlardaki başarı ya da başarısızlığın sağlık alanına yansımasının kaçınılmaz olduğunu söyledi.
Baykal, sağlık hizmeti verilirken eskiden olduğu gibi sadece iyi yetişmiş bir hekimin yetmediğini, özellikle tanı aşamasında teknolojik yeniliklerin kullanılmasının önem taşıdığını anlattı.
Bu nedenle, sağlığın giderek daha pahalı bir hizmet haline gelmeye başladığını kaydeden Baykal, sağlık hizmetinin finansmanı konusunun da en temel sorunlar arasında yer aldığını vurguladı.
Türkiye'de GSMH'nin yüzde 6-7'nin sağlığa ayrıldığını, bunun küçümsenmemesi gereken bir rakam olduğunu belirten Baykal, ''Sorun, ayırdığımız kaynaktan çok o kaynağın en etkin şekilde kullanılıp kullanılmadığı konusudur. Bu soruya da olumlu bir cevap verebilmek mümkün değildir'' diye konuştu.
Türkiye'de, hasta yoğunluğuna rağmen mevcut yatak kapasitesinin yüzde 61'nin kullanılabildiğine dikkati çeken Baykal, bunun bir organizasyon zafiyetini gösterdiğini söyledi.
Hekim sayısı kadar tıp eğitiminin kalitesinin de önemine işaret eden Baykal, Türkiye'de koruyucu sağlık hizmetinin öneminin yeterince anlaşılamadığını savundu.
Baykal, konuşmasında sağlık harcamaları içinde ilaç harcamaları oranının yüksekliğine de dikkati çekerek, ''Sağlık hizmetinin, ilaç sunma hizmeti olmaktan çıkarılması gerektiğini'' söyledi.
Türkiye'de 6 milyar dolar tutarında ilaç harcaması yapıldığını ve bunun çok büyük bir rakam olduğunu belirten Baykal, Türkiye'de sağlık alanında kaynakların doğru kullanımını sağlayacak etkin bir organizasyon anlayışına ihtiyaç bulunduğunu belirtti.
Sağlığın Türkiye'de, en büyük yolsuzlukların yapıldığı alanlardan birisi olduğunun unutulmaması gerektiğini vurgulayan Baykal, şunları kaydetti:
''Bu dağınıklık, sahipsizlik, koordinasyonsuzluk maalesef sağlık alanını çok kolayca yolsuzluk yapılan bir alan haline getirmiştir. Geçmişte bu konuyla ilgili olarak ortaya çıkan bazı çalışmaların sonucu kamuoyumuzu çok şaşırtarak etkilemiştir. İnsanların, sağlık sorunu üzerinden haksız servet yapma arayışını hepimiz büyük bir üzüntüyle izliyoruz. Bunlara karşı etkin bir tavır takınmak gereği vardır.''
DEMİREL'İN KONUŞMASI
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de törende yaptığı konuşmada, sağlık konusun herkesi ilgilendirdiğini belirtti.
Demirel, devletin güvenlik, adaletin sağlanmasının ardından üçüncü görevinin sağlık hizmetlerinin yürütülmesi olduğuna dikkati çekti ve sağlık hizmetinin gerçekleştirilebilmesi için kaynak ve kadroya ihtiyaç duyulduğunu kaydetti.
Bütün dünyada oluğu gibi Türkiye'de de bugün, ''herkese sağlık hizmeti'' anlayışının benimsendiğini kaydeden Demirel, cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye'de bin doktor görev yaparken, bugün bu sayının 100 bini aştığını anlattı.
Buna rağmen, 700 kişiye 1 doktor düştüğünü anımsatan Demirel, bu konuda da bölgeler arasında eşitsizlik bulunduğuna dikkati çekti.
Sağlık hizmetinin verilmesinde organizasyonun önem taşıdığını vurgulayan Demirel, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Toplumdaki en önemli meselelerden biri, düşük gelirdir, gelir dağılımıdır. GSMH'nin yüzde 5'ini nüfusun alt yüzde 20'si alırken, yüzde 55'ine üst yüzde 20'si sahip, her şey buradan başlıyor. Sağlık hizmetinin bedelini kim ödeyecek? Tümüyle devlet öderse, bunun altından kalkamaz. Gücü olanın hizmetin bedelini ödemesi gerekir. Ancak, herkes kendi sağlık hizmetinin bedelini ödesin demek, gücü olmayana 'hastane kapısında öl' demektir. Bu da doğru değil. 'Hiç kimseden para istenmemelidir' demek de doğru değil.
Eğer ödeyecek gücü olsa herkesi sağlık sigorta primi ödemeye mecbur edersiniz. Ama böyle bir durum yok. Bugün, 10 milyona yakın insan yeşil kart olmasa sağlık hizmeti alamaz.''
Sağlık hizmetinin iyi verilebilmesi için zenginleşmek gerektiğini vurgulayan Demirel, ''Bu ülke, vatandaşının gücünden istifade etmeli. Devletin her şeye yetişmesi mümkün değil. Devlet, ne eğitime, ne sağlığa doğru dürüst yetişebiliyor. Allah'a şükür, savunmaya doğru dürüst yetişebiliyor, onda bir sorun yok'' diye konuştu.
