2005-11-13 - 13:15
TBMM BAŞKANI ARINÇ: ''AİHM'İN BU KARARININ HUKUKİ ANLAMDA TÜRKİYE İÇİN BAĞLAYICI OLMADIĞINI, YASAKLILIĞI SAVUNMADIĞINI, BU YASAKLARIN KALDIRILMASI HALİNDE DE KENDİSİNİN HERHANGİ BİR KISITLAYICI MADDE GETİRMEYECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM''
Arınç, TBMM Sabit Osman Avcı Eğitim Tesisi'nde basınla düzenlediği sohbet toplantısında, AİHM'nin Leyla Şahin hakkında verdiği türban kararını değerlendirdi.
TBMM Başkanı Bülent Arınç, ''Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Leyla Şahin hakkındaki kararının hukuki anlamda Türkiye için bağlayıcı olmadığını, yasaklılığı savunmadığını, bu yasakların kaldırılması halinde de kendisinin herhangi bir kısıtlayıcı madde getirmeyeceğini düşündüğünü'' kaydetti.

Arınç, TBMM Sabit Osman Avcı Eğitim Tesisi'nde basınla düzenlediği sohbet toplantısında, AİHM'nin Leyla Şahin hakkında verdiği türban kararını değerlendirdi.

Hukukun, hakların korunması anlamına geldiğini, zamanla içtihat değişikliği ve şartlara uygun başka kararlar verebileceğini belirten Arınç, şöyle konuştu:

''Dolayısıyla AİHM'in bu kararının hukuki anlamda Türkiye için bağlayıcı olmadığını, yasaklılığı savunmadığını, bu yasakların kaldırılması halinde de kendisinin herhangi bir kısıtlayıcı madde getirmeyeceğini düşünüyorum.

Bu karar sebebiyle Avrupa ya da ABD'de de yüksek öğretimde, yani üniversitelerinde başörtüsünün yasaklanmayacağını düşünüyorum. Laiklik tartışmaları eskiden beri devam eder, zaman içerisinde laiklik de gelişir. Ama bugün bütün dünyada görebildiğimiz kadarıyla, din ve vicdan özgürlüğünün genel anlamda kabul edilmesi halinde, Türkiye'de bu sebeple laikliğin ihlal edildiğini söylemek de mümkün değildir.''

'BU MAHKEME KARARLARINA KARŞI BİR ŞEY SÖYLERKEN 'MAHKEME KARARI YÜZDE YÜZ DOĞRUDUR, BUNA KATILIYORUZ' DEME KONUSUNDA BİRAZ İHTİYATLI OLMAK MECBURİYETİNDEYİZ''

''AİHM'İN BİR ÇOK KONUDA VERDİĞİ KARARI ELEŞTİRİRKEN, SADECE BU KONUDA VERDİĞİ KARARI ALKIŞLAMANIN BİR ÇİFTE STANDART
OLACAĞINI SÖYLEYENLER, DOĞRUSU ÇOK DA HAKSIZ SAYILMAZLAR''

Türkiye'nin, ''adı üstünde bir mahkeme olan AİHM'in, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin uygulanıp uygulanmadığına yönelik başvuruları incelediğini'' anımsattı. Türkiye'nin bu mahkemeyi kabul ettikten sonra, Türk vatandaşlarının bireysel olarak buraya dava açabildiklerini belirten Arınç, 1990'lı yıllardan itibaren bir çok vatandaşın AİHM'e başvurduğunu, bu davaların çoğunun Türkiye Cumhuriyeti aleyhinde sonuçlandığını ve Türkiye'nin 1 milyar dolara yakın tazminat ödeme noktasına geldiğini bildirdi.

Son dönemlerde Türkiye aleyhinde açılan davaların giderek azaldığını dile getiren Arınç, önceden AİHM'e insan hakları ihlali yönünden davalar açılırken bugün kadastro, kamulaştırma ya da medeni haklara ilişkin davalar açıldığını söyledi. Bunu sevindirici bir gelişme olarak değerlendiren Arınç, 1996'dan beri Avrupa Konseyi'nin denetimi altında bulunan Türkiye'nin bu denetimden çıkarıldığını ifadeetti.

''ÇİFTE STANDART OLACAĞINI SÖYLEYENLER''

TBMM Başkanı Arınç, şöyle konuştu:
''AİHM bir mahkemedir ve verdiği karar da bir yargı kararıdır. Bunun üzerinde söz söylerken, hukuki, objektif ve adil olmak mecburiyetindeyiz. Duygularımızı işin içine sokarsak bir tartışmayı devam ettirmiş oluruz. Türkiye'de maalesef pek çok konu tartışma yerine kavgaya dönüştüğü için; tartışma, fikirlerini rahatlıkla ortaya koyma yerine, birbirlerinin düşüncelerine karşı hasmane mücadele edildiği için, çoğu zaman da ne olduğunun farkına varmıyoruz. Bu mahkeme kararlarına karşı bir şey söylerken, 'mahkeme kararı yüzde yüz doğrudur, buna katılıyoruz' deme konusunda biraz ihtiyatlı olmak mecburiyetindeyiz. Çünkü bu mahkemenin bugüne kadar ki pek çok kararına karşı çıktık. Bu kararları hukuki olmaktan çok, siyasi
olmakta nitelendirdik. AİHM'in bir çok konuda verdiği kararı eleştirirken, sadece bu konuda verdiği kararı alkışlamanın bir çifte standart olacağını söyleyenler, doğrusu çok da haksız sayılmazlar.''

Arınç, AİHM'in, terör örgütünün elebaşı Abdullah Öcalan hakkında verdiği karara karşı herkesin, ''böyle bir karar olamaz, bu karar yanlıdır, bu karar tarafsız, adil değildir'' diye konuştuğunu ifade ederek, şimdi aynı çevrelerin Leyla Şahin davasında tam tersini söylemelerinin elbette dikkat çekici olduğunu kaydetti. Arınç, ''Ya o karar da doğruydu, buna da evet demek zorundasınız, ya da o karar yanlıştı eleştiriyorsanız, bu kararı da eleştirenlere haksızlık yapmamanız lazım. Dolayısıyla kararlar yeri geldiğinde uygulanır ama çoğu zaman da tartışılır'' diye konuştu.

''ŞARTLARI İÇİNDE DEĞERLENDİRMEK GEREKİR''
Leyla Şahin davasındaki kararın ne kadar, adil, tarafsız, açık, adaletli, bağımsız olduğunu, olayın şartları içinde değerlendirmek gerektiğine işaret eden Arınç, davanın açıldığı 7 yılda, Türkiye'de 3hükümet değiştiğini ve hepsinin de mahkemeye ayrı ayrı savunma dilekçeleri verdiğini söyledi.

Arınç, Leyla Şahin'in, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde ''haksız muamele gördüğü'' gerekçesiyle İstanbul Üniversitesi, YÖK, dolayısıyla devlet aleyhine açtığı davayı
kaybettiğini bildirdi.

ACZMENDİLERiN DAVASI
TBMM Başkanı Arınç, Türkiye'nin gündemini uzun süre meşgul eden Aczmendilerin açtığı davada AİHM'in, ''Dini özgürlüklerinin kısıtlanamayacağı'' gerekçesiyle 2 defa Türkiye aleyhinde karar verdiğini söyledi. Hindistan'da yaşayan Sihlerin erkeklerinin başlarında sarık denilebilecek bir şey taşıdıklarını ve bunu hiç bir zaman çıkarmadıklarını dile getiren Arınç, İngiltere'de motosiklet kullananlara kask takma mecburiyeti getirilince, bu ülkede yaşayan sihlerin ''biz başımızdakini çıkaramayız ve kask takmayız'' dediklerini söyledi. Arınç, mahkemenin de Sihlerin talepleri doğrultusunda karar aldığını anlattı.

Arınç, AİHM'in dini özgürlükleri genişleten bir çok kararları olduğunu belirtti.

''BU KARARI YANLIŞ BULDUĞUMU İFADE EDİYORUM. AİHM BÜYÜK BİR YANLIŞ YAPMIŞTIR''

''(BU KARAR DOĞRUDUR VE BÜTÜN AVRUPA'YI BAĞLAR) DİYENLERE SORUYORUM: BU KARARIN ARKASINDAN AVRUPA'DA HANGİ ÜNİVERSİTE BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI GETİRECEKTİR?''

''TÜRKİYE'DE KILIK KIYAFET İLE İLGİLİ 2 TANE YASAKLAMA VARDIR''

''BURADAN SÖYLÜYOR VE İDDİA EDİYORUM: BU KONUNUN CEVABI EĞER BİR SORU İSE 'EVET DOĞRUDUR, HAYIR YANLIŞTIR...' İKİSİNDEN BİRİ. DOĞRUYSA SÖZÜMÜN ARKASINA DİKKAT ETSİNLER,YANLIŞSA BİRİ BANA DESİN Kİ 'HAYIR 3. BİR KANUN DAHA VAR Kİ O KILIK KIYAFETİ TANZİM EDİYOR, YASAKLIYOR VEYA SERBEST BIRAKIYOR''

Arınç, TBMM Sabit Osman Avcı Eğitim Tesisi'nde basınla düzenlediği sohbet toplantısında, Leyla Şahin'in başörtülü olarak Uludağ Tıp Fakültesi'nde öğrenim gördüğü dönemlerde, devletin hiçbir belgesinde, başörtülü okunmayacağına yönelik bir karar olmadığını dile getirdi.

Arınç, Şahin'in İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne yatay geçiş yaptığı 1998 yılına kadar 5 yıl boyunca Bursa Uludağ Üniversitesi'nde başörtülü olarak okuduğunu söyledi.

İstanbul Üniversitesi'nin Şahin'e başörtüsü ile okuyamayacağını bildirmesi üzerine AİHM'e dava açtığını hatırlatan Arınç, Şahin'in daha sonra başörtüsü ile Viyana'da tıp öğrenimini tamamlayıp mezun olduğunu kaydetti.

Bülent Arınç, Avrupa'da başörtüsü ile okuyan binlerce kız öğrenci bulunduğunu kaydederek, AİHM'in, ''verdikleri kararın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olmadığını'' söylediğini belirtti.

''Bu yasak o kadar büyütülmektedir ki baştan beri başörtüsü yasağını isteyen bazı çevreler, bu kararın Avrupa'yı bağlayıcı bir karar olduğunu söylemektedirler'' diyen Arınç, mahkemenin Türk YargıcıRıza Türmen'in, ''Karar Türkiye'nin başörtüsü yasağını kaldırmasına engel değildir. Sadece bir kişinin durumu ile ilgilidir'' dediğini anlattı.

KILIK KIYAFET İLE İLGİLİ YASAKLAMALAR
Türkiye'de kılık kıyafet ile ilgili ''2 tane yasaklama'' düzenleme olduğunu ifade eden Arınç, bunlardan şapka ihtisası hakkındaki kanun, diğerinin de dini liderlerin, dini kisvelerini dışarıda giyemeyeceklerine ilişkin karar olduğunu anlattı.

Arınç, şöyle devam etti:

''Buradan söylüyor ve iddia ediyorum. Hukukçulardan rica ediyorum;Bu konunun cevabı eğer bir soru ise 'evet doğrudur, hayır yanlıştır...' ikisinden biri. Doğruysa sözümün arkasına dikkat etsinler, yanlışsa biri bana desin ki hayır 3. bir kanun daha var ki o kılık kıyafeti tanzim ediyor, yasaklıyor veya serbest bırakıyor. Böyle bir hukuk normunu Anayasa içinde ya da kanun olarak bulmak mümkün değildir. Anayasa Mahkemesi, kendisine yapılan başvurular sonucunda, Anayasa'nın 2, 3, ve 4. maddelerine atıf yaparak, 'çağdaş giysinin böyle olamayacağı konusunda' bir hüküm getirmiştir. Anayasa Mahkemesi,Anayasa'da ve yasalarda açıkça ortaya konulmamış bir hüküm konusunda, yorum yapmak suretiyle bir karar vermiştir. Oysa Anayasa ve hukuk normları, mahkemeler tarafından uygulanacak normlardır.''

AİHM'in, Anayasa Mahkemesi'nin bu kararlarını dikkate alarak Leyla Şahin hakkındaki kararı verdiğini dile getiren Arınç, ''Bu kararı yanlış bulduğumu ifade ediyorum. AİHM büyük bir yanlış yapmıştır'' dedi.

''BÜTÜN İDDİALARIMDAN VAZGEÇERİM''

Arınç, AB üyesi ülkeler ile ABD'nin hiç bir üniversitesinde başörtüsü ile eğitimin yasak olmadığını vurgulayarak, bir çok Türk vatandaşının Avrupa'da ve ABD'de başörtüsü ile okuduğunu ve ''kimseninonları kınamadığını, yanlış yapıyorsun demediğini'' kaydetti. ''(Bu karar doğrudur ve bütün Avrupa'yı bağlar) diyenlere soruyorum: Bu kararın arkasından Avrupa'da hangi üniversite başörtüsü yasağı getirecektir'' diyen Arınç, bu konuda örnek gösterilmesi durumunda bütün iddialarından vazgeçeceğini söyledi. Arınç, ''Çünkü laiklik denen kurum, menşei Avrupa olmakla birlikte, Avrupa ülkelerinde de zaman zaman farklı telakki edilmekte, yorumlanmaktadır'' dedi.

TBMM Başkanı Arınç, Avrupa'da başta Fransa olmak üzere, bazı ülkelerde sadece ilköğretim ve liselerde başörtüsü yasağı getirildiğini ve kamu görevlileri için dini sembollerin taşınmasının yasaklandığını bildirdi. Bunun Türkiye'de de uygulandığını ve kamu görevlileri için bir kılık kıyafet yönetmeliği olduğunu kaydeden Arınç, ''Kamu görevlileri açısından bu sembollerin takılmaması bir gereklilik olabilir. Ama bugün Leyla Şahin davası nedeniyle tartıştığımız konu farklıdır'' dedi.

''AİHM'İN BU KARARININ HUKUKİ ANLAMDA TÜRKİYE İÇİN DE BAĞLAYICI OLMADIĞINI, YASAKLILIĞI SAVUNMADIĞINI, BU YASAKLARIN KALDIRILMASI HALİNDE DE KENDİSİNİN HERHANGİ BİR KISITLAYICI MADDE GETİRMEYECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM''

''O KADAR GERGİN VE BİRBİRİNE KARŞI O KADAR GARDINI ALMIŞ DURUMDAYIZ Kİ ŞİMDİ BÖYLE BİR KARARDAN ÜZÜLEN VE SEVİNEN TARAFLAR VARDIR''

''BU KARANIN TERSİ OLSAYDI, LEYLA ŞAHİN VE ONUN GİBİ DÜŞÜNENLER SEVİNECEK, AMA BU YASAĞIN KALMASINDA DEVAM EDENLER, BENDEN ÇOK DAHA AĞIRINI BU MAHKEME İÇİN SÖYLEYECEKLERDİ''

''İNANDIĞI MESELE İÇİN DOĞRU VE HAKLI YOLDA MÜCADELE EDEN İNSANLAR SONUNDA BU ÖZGÜRLÜKLERİNE KAVUŞURLAR. YAPACAĞIMIZ TEK ŞEY DEMOKRATİK MÜCADELEDİR, HUKUK İÇİNDE KALMAKTIR''

''BU KARAR SEBEBİYLE AVRUPA YA DA ABD'DE DE YÜKSEK ÖĞRETİMDE, YANİ ÜNİVERSİTELERİNDE BAŞÖRTÜSÜNÜN YASAKLANMAYACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM''

TBMM Başkanı Bülent Arınç, ''Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) kararının hukuki anlamda Türkiye için de bağlayıcı olmadığını, yasaklılığı savunmadığını, bu yasakların kaldırılması halinde de kendisinin herhangi bir kısıtlayıcı madde getirmeyeceğini düşündüğünü'' kaydetti.

Arınç, TBMM Sabit Osman Avcı Eğitim Tesisi'nde basınla düzenlediği sohbet toplantısında, Türkiye'deki başörtüsü yasağının Anayasa Mahkemesi'nin yorumuna dayandığını ifade etti. Leyla Şahin'in davasının ''sadece kendisini ve davası bulunduğu yüksek öğrenim kurumunu'' ilgilendirdiğini ifade eden Arınç, ''AİHM, 'bu karar çok güzeldir, ellerinize sağlık bunu her yerde uygulayın, böyle bir yasak sürekli ve kalıcı hale de gelsin' dememektedir'' dedi.

TBMM Başkanı Arınç, şöyle konuştu:
''Böyle bir kararın Türkiye'yi bile bağlayamayacağını söyleyenler,bunun karşılığında sadece şunu göreceklerdir. Bu tartışmalar devam edecektir. Çünkü o kadar gergin ve birbirine karşı o kadar gardını almış durumdayız ki şimdi böyle bir karardan üzülen ve sevinen taraflar vardır. Bunun tersi olsaydı ne olacaktı? Bunun tersi olsaydı,Leyla Şahin ve onun gibi düşünenler sevinecek, ama bu yasağın kalmasını isteyenler, benden çok daha ağırını bu mahkeme için söyleyeceklerdi. Hiçbirisi, 'ne yapalım, mahkeme böyle bir karar verdi, bu karar hepimizi bağlayan bir karar, ey YÖK yarından itibaren üniversitelerdeki bu yasağı kaldıralım.' Böyle bir şeyi taahhüt edebiliyor musunuz, böyle bir şeyi aklında geçiren var mı? Keşke böyle olsaydı. Daha serinkanlı ve aklı selim düşünmek mecburiyetindeyiz. Bu bir karardır. Bu karar ne anlam ifade etmektedir? Bunu hukuki olarak çözmek ve tahlil etmek mecburiyetindeyiz.''

Arınç, İstanbul'da Boğaziçi Üniversitesi'nde Ermeni konferansı yapılmak istendiğini, ancak idari mahkemesinin yapılan başvuru üzerine, konferansın yapılmasının planlandığı günden bir gün önce akşam saatlerinde toplantının yapılamayacağına ilişkin yürütmeyi durdurma kararı aldığını anımsattı.

''LAİKLİK İHLAL EDİLMEMEKTEDİR''
Kararın kamuoyunca tartışıldığını ve mahkemenin bu kararının sadece Boğaziçi Üniversitesi'ni ilgilendirdiği ve başka bir üniversitede konferansın yapılabileceğinin söylendiğini belirten Arınç, toplantının aynı kişilerle Bilgi Üniversitesi'nde gerçekleştirildiğini kaydetti. Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Şimdi bir hukukçu ortaya çıksa, ben demiyorum, AİHM'in kararı, Leyla Şahin tarafından Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ne, İstanbul Üniversitesi'ni temsilen açılmıştır. Dolayısıyla başkaları, başka üniversiteler aleyhine bu yasaktan dolayı dava açsalar, AİHM'in yine aynı kararı verebileceğinden hanginiz emin olabilir? Açılan dava, konjonktür, şartlar, deliller ve savunmaların yarın bu mahkeme tarafından nasıl değerlendirileceğini hiç kimse önceden tahmin edemez,söyleyemez. Hukuk, hakların korunması demektir. Hukuk zamanla içtihat değişikliği yapar ve şartlara uygun başka kararlar verebilir. Dolayısıyla AİHM'in bu kararının hukuki anlamda Türkiye için de bağlayıcı olmadığını, yasaklılığı savunmadığını, bu yasakların kaldırılması halinde de kendisinin herhangi bir kısıtlayıcı madde getirmeyeceğini düşünüyorum.

Bu karar sebebiyle Avrupa ya da ABD'de de yüksek öğretimde, yani üniversitelerinde başörtüsünün yasaklanmayacağını düşünüyorum. Laiklik tartışmaları eskiden beri devam eder, zaman içerisinde laiklik de gelişir. Ama bugün bütün dünyada görebildiğimiz kadarıyla, din ve vicdan özgürlüğünün genel anlamda kabul edilmesi halinde, Türkiye'de bu sebeple laikliğin ihlal edildiğini söylemek de mümkün değildir.''

''BÜYÜK BEDELLER ÖDEYEREK...''
Verilen kararın mahkeme kararı da olsa, önemli olanın insan hakları ve özgürlükleri olduğuna işaret eden Arınç, Türkiye'nin yıllardır büyük bedeller ödeyerek bunun mücadelesini verdiğini söyledi.

Bülent Arınç 1985'te yaptığı bir konuşma nedeniyle, TCK'nın 163. maddesinden dolayı İzmir DGM'de yargılanıp 4 yıl 2 ay ağır hapis cezasına mahkum edildiğini, ancak Yargıtay'ın kararı bozması sonucu beraat ettiğini belirtti. 1991'e kadar 163. maddenin Türk Ceza Kanunu'nda yer aldığını, daha sonra onun yerine Terörle Mücadele Kanunu getirildiğini ve o kanunun yerine de daha sonra 312. maddenin uygulandığını ifade eden Arınç, yıllar sonra o maddenin de değiştirildiğini söyledi.

''HUKUK İÇİNDE KALMAKTIR''
Arınç, ceza aldığı konuşmayı şimdi yapması durumunda ceza almayacağına dikkati çekerek, şunları kaydetti:

''Buna ne kadar zamanda geldik? Takriben 20 yılda... 20 yılda kazandığım bu hak, belki bir kaç yıl sonra Türkiye'de herkesin kazanacağı haklar olacaktır. Özgürlükler, haklar insanlığın müşterek mücadelesidir. Mandela'nın 28 yıl cezaevinde kalmasına neden olan sebepler gitti ve Mandela Devlet Başkanı oldu. Dünyanın pek çok yerinde, inandığı mesele için doğru ve haklı yolda mücadele eden insanlar sonunda bu özgürlüklerine kavuşurlar. Yapacağımız tek şey demokratik mücadeledir, hukuk içinde kalmaktır. Kendimiz eziyet görsek de suçlansak da devletimizi, toplumumuzu, kurumlarımızı çiğnemeden 'benim hakkım var, ben bu hakkımı istiyorum' diye bunun mücadelesini yapmaktır. Bu hakkın mücadelesini 70 milyon, her konuda yapmaya hazırız. Çünkü bunun ölçüsü olmaz. Bir insanın 1 saat bile hürriyetinden mahrum edilmesi büyük bir insan hakları ihlalidir.''

''LAİKLİĞİ KABUL EDEN BİR ÜLKEDE YASAMA ORGANI, KURAN'I, TEVRAT'I, İNCİL'İ ESAS ALARAK KURAL KOYAMAZ, DÜZENLEME YAPAMAZ''

''BAŞINI ÖRTEN İNSANLARIN, 'DEVLETE, CUMHURİYETE, REJİME, ATATÜRK İLKELERİNE KARŞIYIM' DİYE DÜŞÜNDÜĞÜNE İNANMIYORUM''

''BAŞI AÇIK OLAN BAYANLARLA HİÇ BİR SORUNUM YOK, KENDİLERİNE BÜYÜK BİR SAYGI DUYUYORUM''

'AMA BAŞINI ŞU VEYA BU ŞEKİLDE ÖRTMEK İSTEYEN VATANDAŞLARA 5. SINIF VATANDAŞLAR VEYA KARGA GİBİ BENZETMELERLE GİTMEK
ONLARI RENCİDE ETMEK DEMEKTİR''

''80 YIL SONRA, TÜRKİYE'DE HİÇBİR VATAN EVLADININ NE ATATÜRK'ÜMÜZ, NE CUMHURİYETİMİZ, NE DE REJİMİMİZ İLE HİÇ BİR SORUNU OLMAZ''

TBMM Başkanı Bülent Arınç, ''laikliği kabul eden bir ülkede yasama organının, Kuran'ı, Tevrat'ı, İncil'i esas alarak kural koyamayacağını, düzenleme yapamayacağını'' ifade
ederek, ''Başını örten insanların 'devlete, Cumhuriyete, rejime, Atatürk ilkelerine karşıyım' diye düşündüğüne inanmıyorum'' dedi.

Arınç, TBMM Sabit Osman Avcı Eğitim Tesisi'nde basınla düzenlediği sohbet toplantısında, başörtüsünün Türkiye'nin geleneksel kıyafeti olduğunu, ''annelerin, nenelerin, bacıların'' başlarını bu şekilde örttüklerini belirtti. Arınç, bunun ''yakın ya da uzak bir tehlike de olmadığını'' söyledi.

Başını örtmek isteyene şu veya bu şekilde ne kadar saygı gösteriliyorsa, başını açık tutmak isteyene de aynı saygının gösterilmesi gerektiğine işaret eden Arınç, şunları kaydetti:

'Bu, laikliğin ve demokrasinin bir gereğidir. Başı açık olan bayanlarla hiç bir sorunum yok, kendilerine büyük bir saygı duyuyorum.Ama onlar gibi, başını şu veya bu şekilde örtmek isteyen vatandaşlara '5. sınıf vatandaşlar veya karga' gibi benzetmelerle gitmek en azından onları rencide etmek demektir, onları yanlış bulmak demektir. Eskiden beri Anayasa Mahkemesi'nin kararlarında şu tartışılıyor: Bu şekilde baş örtme; baş, boyun ve saçları içine alma şeklinde örtmedir. Bu dini sebeple yapılabilir. Ama aynı şekilde bağlanırsa bu türban denen bir model haline gelirse, bu siyasi simge olur diye düşünüyorlar.''

TBMM Başkanı Arınç, Anayasa Mahkemesi'nin, 1987'de 'dini inanç sebebiyle başörtüsü örtmek serbesttir' maddesini iptal ettiğini anımsatarak, mahkemenin bu kararında haklı olduğunu kaydetti.

''DİNİ AMAÇLARLA KURAL KOYAMAZ''
''Çünkü laik bir ülkenin kanun koyucusu, dini amaçlarla kural koyamaz'' diyen Arınç, sözlerini şöyle tamamladı:

''Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir. Laikliği kabul eden bir ülkede yasama organı, Kuran'ı, Tevrat'ı, İncil'i esas alarak kural koyamaz, düzenleme yapamaz. Anayasa Mahkemesi, bu konuda verdiği kararında yerden göğe kadar haklıdır.

Bir bayan modadan, geleneklerinden, inancından dolayı başını örtmüş olabilir. Biz, 'bunu neden yaptın?' diye sormak durumunda değiliz. Ancak bir siyasi simge söz konusu olmuşsa, Türkiye bu konuda bir hassasiyet yaşıyorsa o zaman büyüklerimizden şunu beklemek hakkımız değil mi?

Şu veya bu sebeple başını örtmek isteyen birisine siz ne tavsiye ediyorsunuz, nasıl bir model öngörüyorsunuz? Mesela stilistleriniz olsa da bir baş örtme modeli koysalar, 'Bu siyasi simge değildir, başıörtebilecek bir örtme biçimidir' deseniz... 'Bir tane de yapmasanız iyi olur, 4-5 tane olursa... Seçenek getirmek lazım.' Bunu da tescilleseniz, TSE olmasa bile mesela YÖK, 5 tane başörtüsü modeli... 'Bunlar siyasi simge değildir, bu şekilde başınızı örtebilirsiniz' dese iyi bir iş yapmış olur. Öncelikle bu iyi bir aşama olur.

Ben başını örten insanların, 'devlete karşıyım' diye bir düşünce taşıdıklarına inanmıyorum. 'Cumhuriyete, rejime, Atatürk ilkelerine karşıyım' diye düşündüğüne inanmıyorum. 80 yıl geçtikten sonra Türkiye'de hiç bir vatan evladının ne Atatürk'ümüz ne Cumhuriyetimiz
ne de rejimimiz ile sorunu olur.''

Meclis Başkanı Arınç'ın TBMM Sabit Osman Avcı Eğitim Tesisi'nde düzenlediği, basınla sohbet toplantısında yaptığı konuşmanın tam metni "İLGİLİ DÖKÜMANLAR" bölümünde yer almaktadır