2006-02-02 - 19:02
Demiryolları Sendikası Genel Başkanı Ergün Atalay ve 13 şube başkanını kabulünde konuşan Arınç, "krizlerden çıkmış bir Türkiye ekonomisinde demiryolu için 1,5 katrilyona yakın ödenek ayrılabiliyorsa bunu takdirle karşılamak lazım" dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç, Demiryolları Sendikası Genel Başkanı Ergün Atalay ve beraberindeki 13 şube başkanını makamında kabul etti. Demiryolları Sendikası Genel Başkanı Atalay ve beraberindeki heyet, TBMM Başkanı Arınç'tan Demiryolları meslek okullarının yeniden açılması konusunda yardım istedi.
Senidakının 53. ve Demiryollarının da 157. kuruluş yıldanömlerini kutlamaya hazırlandıklarını belirten Atalay, Arınç'ı 27 Mart'ta İstanbul'da gerçekleştirecekleri kutlama etkinliklerine davet etti. Atalay, Demiryolları işçileri tarafından Adapazarı Fabrikası'nda yaptırılan bir maket treni de Arınç'a hediye etti.
Demiryollarına yabancı olmadığını, amcasının da bir demiryolcu olduğunu ve çocukluğunun vagonlar, lokomotifler arasında geçtiğini vurgulayan TBMM Başkanı Arınç, şöyle dedi:
"Türkiye, demiryolu konusunda hem ABD'den, hem Avrupa ülkelerinden çok geride. Toplam demiryolu ağımız 11 bin kilometre civarında. Cumhuriyet döneminde yapılanlara daha sonra 3-4 bin kilometre eklendi ve ancak 10-11 bin kilometreye ulaştı. Bu, Türkiye gibi 780 bin kilometrekarelik bir ölçekte çok küçük bir rakam. Bunu nüfusa, kilometreye böldüğünüz zaman ne kadar küçük olduğu ortaya çıkıyor. Tabi geçmişte 'demir ağlarla ördük ana yurdu her baştan' diye marşlar da vardı, fakat bu sonra terk edildi. Terk edildikten sonra daha çok karayollarına ve karayollarındaki taşıtlara ağırlık verildi. Otobanlar, otoyollar gündeme geldi, milyar dolarlık paralar döküldü. Faydalı mı oldu, zararlı mı oldu ona girmeyeceğim ama demiryolları ihmal edilmemeliydi. Çünkü ekonomik açıdan, halkımızın daha rahat, kolay ve ucuz seyahat edebilmesi bakımından da, yük taşımacılığı bakımından da demiryollarına önem vermek gerekir."
Arınç, Avrupa'nın birçok ülkelerine yaptığı yolculukları en rahat demiryollarında gerçekleştirdiğini, avukatlık yaptığı dönemde de seyahatlerinde treni tercih ettiğini, bunu trenin daha rahat ve daha ucuz olması açısından yaptığını kaydetti.
Nostaljik açıdan buharlı trenlerle seyahat etmenin bazı ülkelerde adeta bir turizm haline geldiğine işaret eden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Genel olarak 70 milyon nüfusumuzun büyük bir kapasiteye sahip olan ekonomimizin demiryollarından çok daha fazla istifade etmesi gerekirdi. Tabi geçmiş dönemlerde demiryollarına ayrılan bütçe ödeneklerine baktığımız zaman çok acınacak rakamlar var. Ama son üç yıldan bu yana, yani 58 ve 59. Hükümetler döneminde süratle arttı. 2006'da demiryollarında yatırım ödeneği sanırım bir katrilyon 300 milyon veya 1,5 katrilyon YTL'ye yaklaştı. Ulaştırma bakanımıza, hükümete hakim olan zihniyet de demiryollarının güçlendirilmesi üzerinde kabul görmektedir. Bu sevindiricidir."
TBMM Başkanı Arınç, bir zamanlar demiryolları için "komünist sistem" tanımlaması yapıldığını hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugün yapılanlar daha doğrudur. Şimdi arayı kapatmaya çalışıyoruz. Ankara-İzmir arasında bir süratli tren projesi var. Geçenlerde Eskişehir'e gitmiştim. İstanbul bağlantısı üzerinden Ankara-Eskişehir-İstanbul projesi var. Ankara-Konya düşünülüyor, Ankara-Sivas düşünülüyor. Kars bağlantısıyla daha yukarıda Azerbaycan'ı, Gürcistan'ı belki ilgilendiren demiryolu bağlantısı düşünülüyor. Bunlarda da epey mesafe alındı. Krizlerden çıkmış bir Türkiye ekonomisinde demiryolu için bu kadar yatırım ödeneği ayrılabiliyorsa bunu takdirle karşılamak lazım."
Geçtiğimiz son iki yıl içinde demiryollarında çok acı olaylar da yaşandığını ve 30'a yakın vatandaşımızın kazalarda can verdiğini anlatan Arınç, "o olayları bir daha yaşamak istemiyoruz" dedi.
TBMM Başkanı Bülent Arınç, konuşmasının sonunda şunları kaydetti:
"Eksikler süratle giderilmeli ve o konuda biz uluslar arası standartları, özellikle Avrupa ölçeğini süratle yakalamalıyız. 'Git gel Konya 6 saat' düşünüldüğü zaman bunu süratli tren projesiyle yarı yarıya düşürmek mümkün. Şu anda Manisa-Ankara arası normal trenle herhalde 12 saati buluyor. Akşam saat 18.00'de çıkıp sabah 06.00'da vardığımızı hatırlıyorum. Bir iyileştirme olduysa da bir iki saatlik bir şey olmuştur. Bunu yarıya indirecek bir proje her zaman uçaktan, karayolundan daha güvenlidir. Ankara'dan İstanbul'a ben uçakla gitmeye niyetlensem, buradan Esenboğa'yı düşünün, uçağınızın sizi İstanbul'da istediğiniz noktaya ulaştırması 3 saatten aşağı değil. Eğer süratli bir tren konforuyla birlikte bunu 4 saate indiriyorsa bu çok güzel bir şey. Tabi bu konuda meslek okulları, çalışan personelin nitelikli personel hale getirilerek sayısının belki arttırılması, en azından azaltılmaması konusu var. Bizim eskiden beri atölyelerimiz vardı. Sakarya'da var, bildiğim kadar Eskişehir'de, Sivas'ta var, bir iki yerde daha var. Sakarya zaten o konuda ölçüdür. Bu konuda yatırım yapmak; bire 3 almak, bire 5 almak gibidir. Yapılan yatırım, karşılığını mutlaka verecektir. İnsan hayatı olarak verecektir, zaman olarak verecektir. Zaman da çok önemli. Bir trende giderken bir insanın okuması, yazması, düşünmesi, başkalarıyla konuşması, konferans yapması, her şey mümkündür. Bunu bir otobüste, bir uçakta yapamazsınız. Yemek vagonlarının ilavesiyle, belki yolcu konforunun arttırılması suretiyle çok iyi bir noktaya gelebiliriz. Tabi bizdeki hızlı tren projesi, sanırım bir Fransa veya Japonya gibi değildir. Japonya'da 400 kilometre hıza ulaşan trenler var. 10-12 sene önce Fransa'da Paris'ten Lyon'a -onlar TCV diyorlar- bir sürat treniyle gittiğimde 225 kilometre hız yapıyordu ve Paris-Lyon arasını iki saatte almışlardı. Sürati de hissetmiyorsunuz, insanı rahatsız da etmiyor. Umarım o kaliteye Türkiye süratli trenle veya onu daha da geliştirmek suretiyle kavuşur. Bu artık çağdaşlığın da bir örneği oldu. Yani demiryollarını gözden çıkarmak, ihmal etmek, vazgeçmek bence çok yanlış bir tercih olur. Bu, geçmişte siyasi bir tercih olarak yapıldı maalesef. Ama ülke ondan çok şey kaybetti. Türkiye'nin üç tarafı denizle çevrili, denizyollarımız ihmal edilmiş. Koskoca bir ülkeyiz demiryollarımız ihmal edilmiş. Şimdi o ihmalleri süratle gidermeye çalışıyoruz. Bence hükümetin siyasi tercihi iyidir, doğrudur, desteklenmesi gerekir."
Senidakının 53. ve Demiryollarının da 157. kuruluş yıldanömlerini kutlamaya hazırlandıklarını belirten Atalay, Arınç'ı 27 Mart'ta İstanbul'da gerçekleştirecekleri kutlama etkinliklerine davet etti. Atalay, Demiryolları işçileri tarafından Adapazarı Fabrikası'nda yaptırılan bir maket treni de Arınç'a hediye etti.
Demiryollarına yabancı olmadığını, amcasının da bir demiryolcu olduğunu ve çocukluğunun vagonlar, lokomotifler arasında geçtiğini vurgulayan TBMM Başkanı Arınç, şöyle dedi:
"Türkiye, demiryolu konusunda hem ABD'den, hem Avrupa ülkelerinden çok geride. Toplam demiryolu ağımız 11 bin kilometre civarında. Cumhuriyet döneminde yapılanlara daha sonra 3-4 bin kilometre eklendi ve ancak 10-11 bin kilometreye ulaştı. Bu, Türkiye gibi 780 bin kilometrekarelik bir ölçekte çok küçük bir rakam. Bunu nüfusa, kilometreye böldüğünüz zaman ne kadar küçük olduğu ortaya çıkıyor. Tabi geçmişte 'demir ağlarla ördük ana yurdu her baştan' diye marşlar da vardı, fakat bu sonra terk edildi. Terk edildikten sonra daha çok karayollarına ve karayollarındaki taşıtlara ağırlık verildi. Otobanlar, otoyollar gündeme geldi, milyar dolarlık paralar döküldü. Faydalı mı oldu, zararlı mı oldu ona girmeyeceğim ama demiryolları ihmal edilmemeliydi. Çünkü ekonomik açıdan, halkımızın daha rahat, kolay ve ucuz seyahat edebilmesi bakımından da, yük taşımacılığı bakımından da demiryollarına önem vermek gerekir."
Arınç, Avrupa'nın birçok ülkelerine yaptığı yolculukları en rahat demiryollarında gerçekleştirdiğini, avukatlık yaptığı dönemde de seyahatlerinde treni tercih ettiğini, bunu trenin daha rahat ve daha ucuz olması açısından yaptığını kaydetti.
Nostaljik açıdan buharlı trenlerle seyahat etmenin bazı ülkelerde adeta bir turizm haline geldiğine işaret eden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Genel olarak 70 milyon nüfusumuzun büyük bir kapasiteye sahip olan ekonomimizin demiryollarından çok daha fazla istifade etmesi gerekirdi. Tabi geçmiş dönemlerde demiryollarına ayrılan bütçe ödeneklerine baktığımız zaman çok acınacak rakamlar var. Ama son üç yıldan bu yana, yani 58 ve 59. Hükümetler döneminde süratle arttı. 2006'da demiryollarında yatırım ödeneği sanırım bir katrilyon 300 milyon veya 1,5 katrilyon YTL'ye yaklaştı. Ulaştırma bakanımıza, hükümete hakim olan zihniyet de demiryollarının güçlendirilmesi üzerinde kabul görmektedir. Bu sevindiricidir."
TBMM Başkanı Arınç, bir zamanlar demiryolları için "komünist sistem" tanımlaması yapıldığını hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugün yapılanlar daha doğrudur. Şimdi arayı kapatmaya çalışıyoruz. Ankara-İzmir arasında bir süratli tren projesi var. Geçenlerde Eskişehir'e gitmiştim. İstanbul bağlantısı üzerinden Ankara-Eskişehir-İstanbul projesi var. Ankara-Konya düşünülüyor, Ankara-Sivas düşünülüyor. Kars bağlantısıyla daha yukarıda Azerbaycan'ı, Gürcistan'ı belki ilgilendiren demiryolu bağlantısı düşünülüyor. Bunlarda da epey mesafe alındı. Krizlerden çıkmış bir Türkiye ekonomisinde demiryolu için bu kadar yatırım ödeneği ayrılabiliyorsa bunu takdirle karşılamak lazım."
Geçtiğimiz son iki yıl içinde demiryollarında çok acı olaylar da yaşandığını ve 30'a yakın vatandaşımızın kazalarda can verdiğini anlatan Arınç, "o olayları bir daha yaşamak istemiyoruz" dedi.
TBMM Başkanı Bülent Arınç, konuşmasının sonunda şunları kaydetti:
"Eksikler süratle giderilmeli ve o konuda biz uluslar arası standartları, özellikle Avrupa ölçeğini süratle yakalamalıyız. 'Git gel Konya 6 saat' düşünüldüğü zaman bunu süratli tren projesiyle yarı yarıya düşürmek mümkün. Şu anda Manisa-Ankara arası normal trenle herhalde 12 saati buluyor. Akşam saat 18.00'de çıkıp sabah 06.00'da vardığımızı hatırlıyorum. Bir iyileştirme olduysa da bir iki saatlik bir şey olmuştur. Bunu yarıya indirecek bir proje her zaman uçaktan, karayolundan daha güvenlidir. Ankara'dan İstanbul'a ben uçakla gitmeye niyetlensem, buradan Esenboğa'yı düşünün, uçağınızın sizi İstanbul'da istediğiniz noktaya ulaştırması 3 saatten aşağı değil. Eğer süratli bir tren konforuyla birlikte bunu 4 saate indiriyorsa bu çok güzel bir şey. Tabi bu konuda meslek okulları, çalışan personelin nitelikli personel hale getirilerek sayısının belki arttırılması, en azından azaltılmaması konusu var. Bizim eskiden beri atölyelerimiz vardı. Sakarya'da var, bildiğim kadar Eskişehir'de, Sivas'ta var, bir iki yerde daha var. Sakarya zaten o konuda ölçüdür. Bu konuda yatırım yapmak; bire 3 almak, bire 5 almak gibidir. Yapılan yatırım, karşılığını mutlaka verecektir. İnsan hayatı olarak verecektir, zaman olarak verecektir. Zaman da çok önemli. Bir trende giderken bir insanın okuması, yazması, düşünmesi, başkalarıyla konuşması, konferans yapması, her şey mümkündür. Bunu bir otobüste, bir uçakta yapamazsınız. Yemek vagonlarının ilavesiyle, belki yolcu konforunun arttırılması suretiyle çok iyi bir noktaya gelebiliriz. Tabi bizdeki hızlı tren projesi, sanırım bir Fransa veya Japonya gibi değildir. Japonya'da 400 kilometre hıza ulaşan trenler var. 10-12 sene önce Fransa'da Paris'ten Lyon'a -onlar TCV diyorlar- bir sürat treniyle gittiğimde 225 kilometre hız yapıyordu ve Paris-Lyon arasını iki saatte almışlardı. Sürati de hissetmiyorsunuz, insanı rahatsız da etmiyor. Umarım o kaliteye Türkiye süratli trenle veya onu daha da geliştirmek suretiyle kavuşur. Bu artık çağdaşlığın da bir örneği oldu. Yani demiryollarını gözden çıkarmak, ihmal etmek, vazgeçmek bence çok yanlış bir tercih olur. Bu, geçmişte siyasi bir tercih olarak yapıldı maalesef. Ama ülke ondan çok şey kaybetti. Türkiye'nin üç tarafı denizle çevrili, denizyollarımız ihmal edilmiş. Koskoca bir ülkeyiz demiryollarımız ihmal edilmiş. Şimdi o ihmalleri süratle gidermeye çalışıyoruz. Bence hükümetin siyasi tercihi iyidir, doğrudur, desteklenmesi gerekir."
