2004-04-15 - 00:00
Denktaş, ''Bu planı kabul ettiğimiz takdirde, Türkiye'nin Kıbrıs üzerinde hak iddiası tamamen sıfırlanacaktır'' dedi.
KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş Annan Planı'nın TBMM'nin aldığı kararın öngördüğü şekilde adil ve kalıcı bir çözüm getirmediğini belirterek ''Bu planı kabul ettiğimiz takdirde, Türkiye'nin Kıbrıs üzerinde hak iddiası tamamen sıfırlanacaktır'' dedi.
Rauf Denktaş, TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın davetiyle TBMM Genel Kurulu'nda Annan Planı ve yapılacak referandum konusunda görüşlerini açıkladı.
Konuşma yapmak üzere Meclis'e gelen Denktaş, TBMM Başkanı Bülent Arınç tarafından karşılandı. Denktaş, burada yaptığı kısa açıklamada, Kıbrıs ile ilgili düşüncelerini TBMM'ye anlatmak için geldiğini ifade ederek, ''Kıbrıs ile ilgili tarihi ve şanlı kararların hepsini bu meclis verdi. Burada konuşmaktan mutluluk duyacağım'' dedi.
Bülent Arınç da Dentaş'ın konuşmasını hep birlikte dinleyeceklerini ve yararlanacaklarını belirterek, Çarşamba ve Perşembe günleri TBMM'de uygulanan ziyaretçi yasağını Denktaş'ın konuşmasını izleyecek dinleyiciler için kaldırdıklarını söyledi.
KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Anan Planı'nın öngördüğü sonucun ''KKTC'nin yok olması ve O'nu tanıyan Türkiye'nin bölge coğrafyasında, zaman içinde marjinalleştirilmesi'' olduğunu söyledi. Denktaş, ''Bugün, tahammülü zor baskılarla Kıbrıs'ı Türkiye'den ayırma eylemi başarılı olduğu taktirde, aynı baskılarla, aynı yöntemle Türkiye'den daha neler isteneceğini düşünmek bile insanı ürpertiyor'' dedi.
Rauf Denktaş, Kıbrıs sorununun çeşitli dönemlerde Meclis'i meşgul ettiğini, Kıbrıs'la ilgili hayati kararların Meclis'ten çıktığını, Barış Harekatı'nın Meclis'in kararı ve milletin arzusu ile gerçekleştiğini anımsattı.
''PLAN ADİL VE KALICI ÇÖZÜM GETİRMİYOR''
Denktaş, planın son şekline, TBMM'nin son kararı ışığında bakıldığında görülenleri de şöyle dile getirdi:
''Annan Planı, kararınızın öngördüğü şekilde adil ve kalıcı bir çözüm getirmiyor, üzerinde tarafların mutabık kalmadıkları bir rejimin zorla kabulünü öngörüyor. Uzlaşma olmadığı halde tarafları bir meçhule oy atmaya zoruluyor ve buna halkın hür iradesinin tezahürü diyor. Planda tarafların eşit statüsü ve iki kesimlilik sulandırılmaktadır. Rum bölgesinde yüzde yüz Rumlardan oluşan bir sözde kurucu devlet, Türk tarafında ise kısa bir zaman süresi içerisinde yüzde 33 oranında Rumla karışık bir kurucu devlet oluşturmaktadır. Kurucu Devlet, deyimi de aldatıcıdır, çünkü bunlar egemenlik hak ve yetkilerinden yoksun, Rum çoğunluğuna tabi bir merkezi hükümetin anayasasının öngördüğü şekilde hareket edebilecek vilayet idarelerdir.''
PLANA NEDEN HAYIR
Rauf Denktaş Genel Kurul'da yaptığı konuşmada, yapılan Anlaşmanın Kıbrıs meselesine Rum'un gözü ile bakarak tedbir öngördüğünü ve Kıbrıs Türklerinin iki halktan biri olduğunu, bu halkın eşit egemenliğini kabul edecek cesareti göstermediğini ileri sürdü. Denktaş, Annan Planı'na neden (hayır) dediğini şöyle açıkladı:
'Ben, HAYIR diyeceğim, çünkü, bu anlaşma Rumlara, kısa bir süre içinde Kıbrıs'ın tümüne sahip çıkma olanağını vermekte, Kıbrıs Türkünü anavatandan ayırmaktadır.
Bu anlaşma iki kesimliliği bozmakta, AB normları altında, bizi nereye götüreceği belli olmayan karmaşık idari ve siyasi bir çerçeve içine oturtmaktadır.
Mal-mülk sorunlarını halletmiyor, bunları, bireyler arasında içinden çıkılmaz bir karmaşa haline getiriyor; geleceğin büyük kavgalarına zemin hazırlıyor.
1960 antlaşmaları ile bize verilmiş olan garantileri zaman içinde tümüyle ortadan kaldırmaya açık kapı bırakıyor.
Halkımızın yarısını göçmen yapıyor ve bunların rehabilite edilebilecekleri toprak bırakmıyor; rehabilitasyonu apartman daireleri ile halletmeye çalışıyor; o'nun parasını da rehabilite edilecek kişilerden alıyor.
Kıbrıs meselesine Rum'un gözü ile bakarak tedbir öngörüyor, ve Kıbrıs Türklerinin "iki halktan biri" olduğunu, bu halkın eşit egemenliğini kabul edecek cesareti gösteremiyor!
HAYIR diyorum, çünkü bu planda bize verilmiş görülen haklar AB normları altında yok edilebilecektir... Kalıcı derogasyonları içermemektedir...
HAYIR diyeceğim çünkü AB Kıbrıs Hükümeti sahte adı altında Rum yönetimi ile yaptığı anlaşmaya verdiği birincil hukuk statüsünü bizi de kapsayacak şekilde genişletmek niyetinde olmadığını açıklamıştır.
HAYIR diyeceğim çünkü Rumların AB ile hazırladıkları 9000 sayfalık bir paketin geleceğimizi nasıl etkileyeceğini bilmiyorum... Çünkü bu paketin içinde, Meclisimizin onayından geçmeyen, ancak geleceğimizi ipotek altına alacak bir Anayasa bile var.
HAYIR diyeceğim, çünkü bu metod halkımıza hakarettir; O'nun varlığını, Meclisini, otoritelerini hiçe sayarak başka ülkelerin Kıbrıs üzerinde kendi çıkarlarını sağlamak için kurulmuş bir mega-hiledir.
Hayır diyeceğim çünkü bu plan bizi Türkiye'ye, Anadoluya ebediyyen hasret bırakacaktır.
HAYIR SONUCU
Denktaş, 24 Nisan'da yapılacak referandumunda hayır sonucu aldıktan sonra neler yapılması gerektiğini de şöyle anlattı:
''Hayır sonucunu aldıktan sonra, KKTC'nin uluslararası camia tarafından tanınması ve içinde bulunduğumuz izolasyondan çıkılması için Anavatan Türkiye ile birlikte yoğun çabalar sarfetmemiz gerekecektir. Böylelikle Avrupa Birliği'nin yapmış olduğu büyük yanlıştan dönmesine olanak sağlayabilecek bir temas sürecinin kapılarını açmış olacağız... İnanıyoruz ki, Annan Planı'nın gündemden düşmesi ile Avrupa Birliği bizim tanınma çabalarımıza paralel olarak KKTC ile temas olanaklarını arayacaktır. Bu arada KKTC'ye uygulanmakta olan ambargoların kaldırılmasının gündeme gelmesi de kaçınılmaz olacaktır.
Hayır sonucunu aldıktan sonra Aziz Anavatanımızdan koparılmaya razı olmamış Kıbrıs Türkleri olarak huzur ve mutluluk içerisinde Avrupa Birliği uyum çalışmalarımızı yoğunlaştıracak ve uluslararası camianın saygın bir üyesi olarak kabul edilmek için gayretlerimizi arttıracağız. Ancak bu surette Kıbrıs'taki Güney komşularımızı bizimle adil ve kalıcı bir çözüme zorlayabileceğimizi düşünüyoruz.''
''KIBRIS'I KAYBEDİYORUZ''
''Kıbrıs meselesi hamasetle halledilmez'' diyenler olduğunu bildiren Denktaş, sözlerini şöyle tamamladı:
''Ümit ederim, bu konuşmamı hamaset olarak değerlendirmeyeceksiniz. Kıbrıs'ı kaybediyoruz. Bunun öyküsünü gerçeklere değinerek dikkatinize getirmeye çalıştım. Kıbrıs meselesi hamasetle halledilemez ancak, ne ile halledilebilir sorusunu sormak gerekir.
Bugün burada bu soruyu sizlerin, Türk ulusu adına geçmişte Meclis'te kararlarınızla verdiğiniz cevaplarla yanıtlamaya çalıştım. Beni sabırla dinlediniz minnettarım.
Kıbrıs meselesi doğru, gerçekçi bir teşhisle, gerçekler kaale alınarak halledilir... Ve bu gerçekler Kıbrıs'ta iki halkın, iki devletin varlığıdır; Türk-Yunan dengesidir; fiili ve etkin
garantilerin devamıdır... Bu esaslar dahilinde Rumlarla iyi komşuluk, adil ve kalıcı bir anlaşma ile yeni bir ortaklıktır.
Bu nedenle sizlere, Annan Planı'nın yanlış bir teşhisle, gerçekleri kaale almaksızın, Rumlara 1963'te yaptıklarını yeniden yapma fırsatı veren bir plan olduğunu izaha çalıştım. Karşı görüşte olanları ikna etmek mümkün olmayabilir. Ancak, planın iç yüzünü bilmeyenlerin tereddütlerini bu büyük ulusun bir evladı olarak giderebilmişsem, mutlu olacağım; görevimi yapış olmanın hazzını yaşayacağım.
Kıbrıs Türkleri, Yüce Meclisinize, Anavatana, Onun Hükümetlerine, kahraman Türk Silahları Kuvvetlerinin her kademesine, Anadolu'nun kadirşinas, vatansever halkına minnettardır. Bunu yeniden bu kutsal ortamda kayda geçirmeme müsaade ediniz.
Bugüne kadar müşterek milli dava uğruna 1955'lerden bu yana birçok badirelerden geçtik. Bu çetin yolda çektiklerimiz, kayıplarımız, şehitlerimiz, gazilerimiz oldu... Birlikte sevindiğimiz, birlikte yıllarca Kıbrıs için endişe ve korku içinde yaşadığımız yıllar oldu.
Bunların hepsine birlikte (helal olsun, nihayet kurtulduk) dediğimiz günleri de birlikte yaşadık. 20 Temmuz 1974 ve 15 Kasım 1983 bunlar arasında, ümit meşaleleri olarak kalacaktır.
Çektiklerimiz unutulamaz. Kayıplarımız, geri getirilemez. Şehitlerimize yeniden can verilemez. Ancak verdiği mücadele ile eşitliğini, egemenliğini kanıtlamış olan bir halkın yeniden yapay bir anlaşma ile Rumlara ram edilmesine müsaade edilirse Milletçe müşterek acımız hiç dinmeyecektir ve bu halka, bu yüce ulusa bu acıyı tattırmak hakkımız yoktur demek istiyorum.''
