2004-11-29 - 17:45
TBMM BAŞKANI ARINÇ: "DE CROO'YA, AB ZİRVESİNDE, TAM ÜYELİK MÜZAKERELERİNE BAŞLANMASI İÇİN, KESİN TARİH VERİLMESİNİ BEKLEDİĞİMİZİ VURGULADIM"
Arınç, Belçika Temsilciler Meclisi Başkanı Herman De Croo ile görüşmesinden sonra yaptığı basın toplantısında, "Belçika ile daha yakın ilişki ve temas içerisinde olmaya önem veriyoruz" dedi.
TBMM Başkanı Bülent Arınç, Belçika Temsilciler Meclisi Başkanı Herman De Croo ile görüştü. Arınç "De Croo'ya, AB Zirvesinde, tam üyelik müzakerelerine başlanması için, kesin tarih verilmesini beklediğimizi vurguladım" dedi.

Türkiye'ye resmi bir ziyaret gerçekleştiren Belçika Temsilciler Meclisi Başkanı Herman De Croo ile TBMM'de yaptığı görüşmeden sonra ortak bir basın toplantısında konuşan Arınç, "Sayın De Croo'ya, önümüzdeki dönemde Belçika ile daha yakın ilişki ve temas içerisinde olmaya önem verdiğimizi yineledim" dedi.Arınç, şöyle devam etti:

"Bugün yaptığımız görüşmelerde, Türkiye-Belçika ikili ilişkilerinin tüm yönleri ve Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri yanı sıra, güncel bölgesel ve uluslararası konular üzerinde kapsamlı görüş alışverişinde bulunduk.

Belçika Temsilciler Meclisi Başkanı Sayın De Croo'ya 17 Aralık 2004'teki AB Zirvesi'nde, temel hedefimiz olan tam üyelik müzakerelerine başlanması için, gecikmeksizin kesin tarih verilmesini beklediğimizi vurguladım. Avrupa Birliği üyeliğimiz sürecinde Belçika'nın bugüne kadar sürdürdüğü yapıcı ve destekleyici tutuma teşekkürlerimi yineledim. Belçika Parlamentosunun desteğini bu aşamada da sürmesini beklediğimizi belirttim.

Değerli Dostum De Croo'ya, önümüzdeki dönemde Belçika ile daha yakın ilişki ve temas içerisinde olmaya önem verdiğimizi yineledim. Özellikle parlamentolarımız arasındaki ilişkilerin dostluk gruplarının ve komisyonların temaslarıyla daha da geliştirilmesinin ikili ilişkilerimizde ayrı bir önem taşıdığına inandığımı anlattım. Bu konularda aramızda görüş birliği ve ortak irade bulunduğunun teyidini bir kez daha almaktan büyük memnuniyet duydum."

Türkiye'nin, tüm Avrupa kurumları içinde birlikte yer aldığı, AB'de ortaklık ilişkilerine sahip olduğu, dost ve NATO müttefiki Belçika ile ikili işbirliğinin, her alanda giderek güçlenmekte olmasını memnuniyetle tespit ettiklerini ifade eden Arınç, "karşılıklı çıkarlara hizmet edecek bu işbirliğinin somut projelerle daha da ileri götürülmesi yönünde, halklarımızın temsilcileri olan parlamentolarımızın üzerlerine düşen görevleri eksiksiz yerine getirerek gerekli katkılarda bulunacakları hususunda görüş birliğine vardık" dedi.

Arınç, De Croo ve beraberindeki heyetin ülkemize yapmakta olduğu ziyaretin Türk-Belçika halkları arasındaki sıcak dostluk duygularına katkıda bulunduğunu düşündüğünü kaydetti.

Belçika Temsilciler Meclisi Başkanı Herman De Croo'da açıklamasın'da, Türkiye'nin AB ile ilişkilerini üniversiteye giriş koşullarıyla karşılaştırdı. Üniversitede eğitim görmek için giriş sınavında başarılı olmanın ön şart olduğuna dikkati çeken De Croo, bunun yeterli olmadığını, üniversiteye girdikten sonra da her yıl yapılacak sınavlarda başarı sağlamak gerektiğini belirtti.

''Burada tabii hocaya bağlı şeyler de var ama işin büyük bir kısmı öğrencide yatıyor'' diyen De Croo, başarılı öğrencinin 3-5 yıl sonra diploma alabildiğini kaydederek, ''Türkiye'nin önümüzdeki günlerde, 17 Aralık'ta giriş sınavında başarılı olması gerekiyor. Bir müzakere döneminde ise başarısını ispatlamalı müzakereler boyunca ve final sınavında da başarılı bulunması gerekiyor. Bu başarıda Türkiye'nin payı çok büyüktür tabii ki.'' dedi.

Türkiye'ye geldiklerinde AB'ye üyelik konusunun Meclis ve Türk halkı için son derece önemli olduğunu görme fırsatı bulduklarını bildiren De Croo, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bize, Meclis'teki büyük bir çoğunluğun ve halkın büyük bir çoğunluğunun AB'ye adaylığın lehine olduğunu söylediniz. Aylık kamuoyu araştırmaları halkın büyük bir kesiminde aynı düşüncenin hakim olduğunu gösteriyor.

Ancak yüksek sesle hayal kurmamak gerekiyor yine de...Avrupalılar için de bir konsensüs gerekli. Şu anda birçok Avrupalı ülke, Avrupa Anayasası'nı halklarına kabul ettirmeye çalışırken aynı sorunları yaşıyorlar halkları nezdinde. Son derece saygıdeğer siyasi kişiler ve Avrupalılar soruyorlar kendilerine... 10 ülke daha Avrupa'ya katılmış ve Avrupa genişlemiş durumda. Çok genişlemiş bir Avrupa'nın derinleşmesi konusunda çok önemli sorular soruyoruz kendimize. Avrupa'yı kuranlar ki Belçika da bunlardan biridir, çok uzaklaşmış olan sınırlar konusunda sorular soruyorlar kendilerine. Bunlar son derece mantıklı sorulardır.''

Belçika Temsilciler Meclisi Başkanı De Croo, tarihsel süreç içerisinde Avrupa'nın üç büyük değişiklik yaşadığını da ifade ettiği konuşmasında, üç sivil savaş sonrasında Fransa ve Almanya arasında barış anlaşması imzalandığını ve 60 yıldan beri de Avrupa'nın savaş
yaşamadığını anımsattı. Eski Sovyetler Birliği komünizmi ile Avrupa arasında da barış sağlandığını ve Orta Avrupa ülkelerinde de bir gelecek oluşturulduğunu belirten De Croo, gelinen aşamadaki en önemli konunun, İslam dini ile Avrupa arasında bir köprü oluşturmak olduğunu kaydetti. De Croo, ''Bu aşama, daha önce aşılan iki aşamadan daha önemli bir konu'' dedi.

De Croo, şunları dile getirdi:
''25-30 yıl sonra dünyanın alacağı hali düşününce; muhtemelen bütün tartışma ABD ile Çin arasında olacaktır. Aracı bir kıta gerekiyor, batılı değerleri savunan; insan haklarını, kadın haklarını,eşitliği, sosyal adaleti savunan bir kıta...

6-7 milyarlık bir dünyada 500 milyonluk bir Avrupa çok küçük. Ve dünyanın geleceğinde biraz daha ilerisini görmeye çalışanlar, (Türkiye için çok belirgin tartışılmış şartlarda) bu aradaki topraklar, aradaki alan çok önemlidir. Dünyayı bir fener gibi aydınlatmak ve öyle kalmak istiyorsak; hoşgörü, hümanizm, özgürlük eşitlik... Bana kalırsa uzun vadede Türkiye'nin varlığı şarttır, kaçınılmazdır ve gereklidir.

Bu yol uzun, zorlu bir yol olabilir. Almanya'yı ve Fransa'yı barıştırmak da son derece zordu, Avrupa'yı zamanı geçmiş komünizmden kurtarmak da zordu. İslam, Hıristiyan ve Yahudi düşüncelerini de benimsemek, düşünmek de bana göre son derece gerekli. Ve 17 Aralık'ta
çıkacak karar en önemli konudur.''

Açıklamaların ardından Belçikalı bir gazeteci, TBMM Başkanı Arınç'a, 17 Aralık'ta olası bir vetoyu önlemek için Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ni Türkiye'nin tanıyıp tanımayacağını sordu.

Arınç, Belçika heyetinin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile de görüşeceğini belirterek bu soruya Başbakan'ın cevap verebileceğini ifade etti.

Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin hukuki bir temele, 1963 Ankara Anlaşması'na dayandığına işaret eden Arınç, o günden bu yana AB sürecinde ne yapılması gerekiyorsa Türkiye'nin yaptığını belirtti.

Arınç, 1999 yılında Türkiye'nin aday ülke ilan edilmesinden bu yana Kopenhag Siyasi Kriterleri'nin de yerine getirildiğini vurgulayarak, ''Bunların içinde olmayan herkesin kendisine göre sorabileceği, konuşabileceği konular bizimle AB arasında bir kriter değildir'' dedi.

Kıbrıs konusunun bir siyasi kriter olmadığına işaret eden TBMM Başkanı Arınç, bu sorunun çözülmesi için AB'nin tavsiyede bulunduğunu anımsattı.

Sorunun çözümü konusunda Ada'daki iki halkın oyuna sunulan Annan Planı'nın kabul edilmesi konusunda Türkiye'nin ağırlık koyduğuna dikkati çeken Arınç, referandumda Kıbrıs Türk halkının yüzde 65'inin ''evet'' diyerek çözüm istediğini gösterdiğini, Rum kesiminin ise yüzde 75 oranında ''hayır'' dediğini kaydetti.

Arınç, Türkiye ve Kıbrıs Türk halkının kendilerini tatmin etmese bile sorunun bu plan çerçevesinde çözümü kabul ettiğini belirtti.
Bu sonuca rağmen Kıbrıs Rum Yönetimi'nin AB'ye tam üye olarak alındığını hatırlatan Arınç, şöyle konuştu:
''Çözümden yana olanlar cezalandırılmış, çözümsüzlüğü savunanlar ödüllendirilmiştir.

AB ölçütleri içerisinde kendi içinde problemleri olan bir toprağın, ülkenin, devletin üyeliğe alınmaması asıldır. Kıbrıs'ta fiili bir bölünmüşlük vardır. Kuzeyde ve güneyde kendilerini devlet olarak nitelendiren iki toplum vardır. AB, bu bölünmüşlüğü gidereceğine, toplumu birleştireceğine ve çözüm yönünde Rum yönetimini baskı altına alacağına, Türk tarafını cezalandırmış görünüyor.

Kendi içerisinde kavgalı ve çatışmalı bir toprak parçasını AB'ye aldıklarına göre herhalde çözümün nasıl olacağını da AB yetkilileri çok iyi bilmektedirler. Bu konuda Türkiye'den yeni taleplerde bulunmanın samimi bir davranış olmayacağını düşünüyoruz.''

Arınç, aynı gazetecinin, nüfus cüzdanlarından din hanesi bulunmasının toplumdaki dini azınlıklar açısından bir ayrımcılık oluşturacağı yorumlarını önlemek için bu konuda ne yapılacağı sorusunada Anayasa Mahkemesi'nin konuyla ilgili kararı bulunduğunu anımsatarak, ''gerekli düzenlemeler süratle yapılır'' yanıtını verdi.