KOMİSYON KONUŞMASI

TAHSİN BECAN (Yalova) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Öncelikle Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü vefatının 87'nci yılında ve cumhuriyetimizin 102'nci yılı vesilesiyle başta Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve bugüne kadar bu vatan için canlarını esirgemeden feda eden tüm şehitlerimizi bir kere daha rahmet, minnet ve şükranla anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.

Bütçe teklifinde Millî Savunma Bakanlığı bütçesine 823 milyar lira bütçe planlaması yapıldığı anlaşılmaktadır. Savunma harcamaları için 1 trilyon 202 milyar, iç güvenlik harcamaları için de 953 milyar lira olmak üzere savunma ve güvenlik sektörü için toplam 2 trilyon 155 milyar lira ödenek ayrılmıştır ancak Millî Savunma Bakanlığı bütçesinin Savunma Sanayii Başkanlığı olmadan ele alınmak durumunda kalınmış olması ciddi bir yanlışı işaret etmektedir. Genelkurmay Başkanlığı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıklarının bağlı olduğu bir Bakanlığın bütçesi konuşulurken neredeyse Bakanlığın kamuoyuna mal edilen birçok projesini yürüten Savunma Sanayii Başkanlığının da bütçesi birlikte ele alınmalıydı.

Bu ön tespit sonrasında genel olarak şunu aktarmak isterim: İçinde bulunduğumuz yüzyılda jeopolitik gerilimler, bölgesel ve etnik çatışmalar, ülkelerdeki siyasi ve ekonomik istikrarsızlıklar ve belirsizlikler, kitle imha silahlarıyla, gelişmiş harp silah ve araçlarının yayılması, köktencilik, organize suç örgütlerinin etki alanlarının genişlemesi, uyuşturucu, insan ve silah kaçakçılığı, siber suçlar, uluslararası terörizm, denizde enerji ve iletişim hatlarına sabotajlar gibi birçok tehdit ve risk günümüzün güvenlik ortamını şekillendirmektedir. Bu güvenlik ortamının sonucu olarak Türk Silahlı Kuvvetleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin ülkesinin sınırlarını, vatandaşlarının güvenliğini ve çıkarlarını korumak üzere her türlü tehdide karşı birden çok coğrafyada harekât icra etmeye hazır ve teçhizatlı olmalıdır. Bu bakımdan temelde Türk Silahlı Kuvvetlerinin siyasi etkiler dışında kalması, kışladan tarikat, cemaat ve yasa dışı yapılandırmalar var ise uzaklaştırılması, denizde, karada ve havada uluslararası hukuktan doğan haklarımızın sonuna kadar korunması, personel eğitiminin çağın gereksinimlerine göre uygun hâle getirilmesi, moral ve motivasyonu artırmak için Türk Silahlı Kuvvetleri muvazzaf ve emekli personelin özlük ve sosyal haklarının sürekli gözden geçirilerek düzeltici tedbirler alınması gerekmektedir.

Sayın Bakan, hiçbir bilimsel veriye dayanmayan gerekçelerle askerî liseler, harp okulları ve harp akademileri kapatılmıştır. Daha sonra Millî Savunma Üniversitesi adı altında dünyada örneği olmayan bir garabet yapılanma hâlinde astsubay meslek yüksekokulları, harp okulları, harp akademileri "Enstitü" adı altında yeniden açılmış, her komutanın yanına verilen siyasi komiserler gibi askerlik mesleğiyle ilgisi olmayan sivil kişiler atanmıştır. Hâlihazırda Millî Savunma Üniversitesinin mevcut yapısı TSK'nin eğitimini üstlenmeye yeterli değildir. Eğitim süreçlerinin tahribinin yanında kuvvetlerin personel temin merkezi komutanlıklarının mülakat komisyonlarına Bakanlıktan sivil memurlar görevlendirilmiş, çeşitli üniversitelerden mezun işsiz gençler altı aylık eğitimlerle subay yapılmışlardır. Hâlbuki dünyanın her yerinde ve aklı başında herkes bilir ki subay alınmaz subay yetiştirilir.

Dünyanın gelişmiş demokratik ülkelerinde Silahlı Kuvvetler hükûmetin mutlak denetimi altında fakat askerlik sanatına özgü özel yasalar ve askere özgü hiyerarşiyle hükûmetin değil devletin ordusu şeklinde yönetilir. Bu nedenle iktidarı bu uygulamalardan vazgeçmeye, ordunun personel temini, eğitim ve öğretim işlerini askerlere ve ihtiyaç duyulan alanlarda ise branşında uzman akademisyenlere bırakmaya davet ediyoruz.

Sözlerimi bitirmeden değinmeden geçemeyeceğim bir, iki husus daha var; afetler ve askerî hastaneler. Bölgemizde kabullenmek zorunda olduğumuz bir gerçek olan deprem, maalesef kendisini hatırlatmaya devam ettiği gibi, orman yangınlarına ilişkin her sene artan üzücü olaylarla karşılaşıyoruz. Türkiye Afet Müdahale Planı revize edilerek Türk Silahlı Kuvvetleri afet müdahalesinde destek yerine esas çözüm ortağı olarak görevlendirilmelidir. Denize kıyısı olan iller için de kurtarma, yardım, deniz yoluyla ulaştırılmalı; liman ve marinalar güçlendirilmelidir; Sağlık Bakanlığı envanterine hastane gemileri de dâhil edilmelidir.

Son olarak ne kadar modern harp silah ve araçlarına sahip olursanız olun...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)