Konu: | 2008 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI (SON GÜN) |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 39 |
Tarih: | 14/12/2007 |
DEVLET BAKANIVE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, çokdeğerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle, saygıylaselamlıyorum. 2008 yılı bütçesi ülkemize, milletimize hayırlıve uğurlu olsun.
Bütçemüzakereleri sırasında eleştirileriyle, uyarılarıyla katkıdabulunan muhalefet partilerimizin değerli temsilcilerine ve tümmilletvekili arkadaşlarıma huzurlarınızda teşekkür ediyorum.Keza, bu bütçenin hazırlanması sırasında emeği geçen tüm kamubürokrasisine, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerine de ayrıcahassaten teşekkür etmek istiyorum.
Değerlimilletvekilleri, Parlamento çalışmalarımızda bütçemüzakerelerinin özel bir önemi ve anlamı vardır ve şunu dabiliyoruz ki, kamuoyu tarafından da en çok izlenen Parlamentoçalışmaları bütçe müzakereleri ve hükûmet programlarıdır.Çünkü, bütçe dediğimiz şey, sadece rakamların konuşulduğu birmetin değildir, aynı zamanda, ekonomik bir metin olduğu kadar siyasibir metindir. Dolayısıyla, bu kürsüye gelen değerli sözcüler,mensup oldukları partilerin hem bütçeyle ilgili hem deTürkiye'nin genel sorunlarıyla ilgili yaklaşımlarını ortayakoyar, varsa, çözümlerini ortaya koyar. Bir manada, siyasipartilerin millet huzurunda değerlendirilmesi, milletimizinileride yapacağı tercihlere imkân vermesi açısından daönemlidir. Dolayısıyla, bu müzakereler vesilesiyle, sadecebütçeyi değil, Türkiye'nin güncel sorunlarını da konuşacağız.Değerli partilerimizin ve sözcülerinin dile getirdiği, hembütçeyle ilgili hem de genel siyasetle ilgili, ister bugün isterMeclisin dışında isterse bundan evvelki bütçeler sırasında dilegetirilmiş hususlarla ilgili de Hükûmetimizin görüşleriniifade etmek istiyoruz.
Evvela,yaptığımız iş, siyasettir. Biz siyaseti nasıl anlıyoruz,siyasetteki felsefemiz ne, siyasetin özü ne, olaylara biz nasılbakıyoruz ve nasıl yaklaşıyoruz, onunla ilgili bir kısadeğerlendirme yaptıktan sonra?
BAŞKAN - SayınBakanım, birkaç saniyenizi rica edebilir miyim.
Saygıdeğermilletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakanımız eleştirilere cevapveriyor; lütfen aralarda gezinmeyelim, yerlerimize oturalım efendim.
Buyurun SayınBakanım.
DEVLET BAKANIVE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Teşekkür ederimSayın Başkan.
Evvela,siyasetten ne anladığımızı, siyaset deyince milletimize hangianlayışla, hangi felsefeyle yaklaştığımızı, onları kısacaifade etmek istiyorum. Ondan sonra da güncel bazı konular var-başta terör olayları, Avrupa Birliği konusu ve benzeri konular-onlara kısaca temas edeceğim. Daha sonra da değerli partisözcülerimizin dile getirdiği, biraz evvel de birliktedinlediğimiz bu görüşlerle ilgili olarak Hükûmetimizingörüşlerini ifade etmek istiyorum.
Değerlimilletvekilleri, Hükûmetimizin tesis ettiği siyasi güven,ekonomik istikrar sayesinde Türkiye, artık, belirsizliklerigeride bırakarak kaynaklarını yerinde kullanıyor, imkânlarınıyeni kazanımlarla zenginleştiriyor. Türkiye'nin kazanımlarındanve zenginleşmesinden söz ederken, yalnızca maddi kalkınmamızdan,yalnızca refahımızın artmasından söz etmiyoruz; milletimizin vedevletimizin topyekûn kalkınmasından, itibarımızınyükselmesinden, adaletin ve eşitliğin her alanda toplumayayılmasından söz ediyoruz. Toplumun talep ve beklentilerinikarşılayacak, sorunlarına çözüm üretecek tek mecra siyasettir vedemokrasidir.
Türkiye'yi,cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'üngösterdiği muasır medeniyet ideallerine kavuşturacak en önemlienstrüman, en önemli güç de siyasettir. Zira, siyasi irade,Türkiye'de, herkesin kaderiyle, geleceğiyle doğrudanilgilidir. Siyaseti ve demokrasiyi güçlendirmek demek, millîiradeyi güçlendirmek, hâkim kılmak demektir. Demokrasimizinsaygınlığı da, cumhuriyetimizin yükselişi de, hukukdevletimizin işleyişi de, 70 milyon vatandaşımızın mutluluğu dasiyasi irademizin ne kadar sağlam olduğuna bağlıdır. Türkiyebugün, alnının akıyla, cumhuriyetimizin 100'üncü yılınahazırlanıyorsa, itibarlı bir demokratik düzen kökleşmeyebaşlamışsa, ekonomimiz dünyanın en istikrarlı büyüyenekonomileri arasındaysa, belirsizlikler geride kalmış, gelecekvizyonumuz netleşmişse, gelişme ve büyüme için uygun ortamhazırlanmışsa, adalet ve kalkınma çıtası yükselmişse, bubaşarının motoru, ana dinamiği, hiç şüphesiz, millet adına,milletimizle birlikte ortaya koyduğumuz siyasettir.
Tesisettiğimiz güven, inşa ettiğimiz istikrar, büyük gayretlerle eldeettiğimiz demokratik itibar, Türkiye'nin tüm meselelerinicesaretle çözme iradesini gösteren siyasetimizin eseridir.Buradan geriye dönüş de asla olmayacaktır. Kalan sorunlarımız ergeç çözülecek, toplumun yeni ihtiyaçları da muhakkakkarşılanacaktır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Çünkü,bizim siyasetimiz, çözümleri erteleme, sorunları halınınaltına süpürme siyaseti değildir. Bugüne kadar sorunlarlayüzleşmekten korkmadık, bundan sonra da korkmayacağız. Halkındeğişim taleplerinden doğduk, bu taleplere cevap verdik. Toplumuyok sayan, siyah beyaz bir Türkiye tasarlayan, dünyaya sırt çevirenanlayışların diline, felsefesine teslim olmadık veolmayacağız.
Sayın Başkan,değerli milletvekilleri; bugün rakamlardan çok, bütçemize şekilveren, ruh veren siyasi perspektiften söz etmek istiyorduk,konuşmamızı da esas itibarıyla bu çerçevede yapmayı düşünmüştük.Ancak, biraz evvel dinlediğimiz konuşmalardan öyle gördük ki, birrakamlar resmî geçidi geçti buradan. Ama, bu geçen rakamların birkısmı düz, düztabandı, topal rakamlardı. Bunları yerli yerineoturtmazsanız, "Eyvah, Türkiye batmış!" noktasına gelir. Onun için,maalesef, biz de işin bundan sonraki kısmında yeri geldiğinde bazırakamları vereceğiz. Çünkü, vatandaşımız Türkiye'de ne olupbittiğini bütün yönleriyle görmelidir, madalyonun iki yüzünü degörmelidir. Çünkü, iki türlü terazi var. Bir tanesi mazeretterazisi, bir tanesi de insaf terazisidir. İnsaf terazisimilletin elindedir, mazeret terazisi de ortaya hiçbir şeykoyamayanların elindedir. Bunu iyi anlamak lazım. (AK Partisıralarından alkışlar)
Değerlimilletvekilleri, ne yazık ki bazı siyasi meseleler Türkiye'dekördüğüm hâline getirilmiş, nesiller boyu aynı temalar aynışablonlarla tartışılmış, bu tartışmalardan bir sonuca davarılamamıştır.
Hamdolsun ki,güven ve istikrar sayesinde Türkiye'yi frenleyen zorluklarıbirer birer geride bırakıyoruz. Bizim dönemimizde Türkiyeyerinde saymaktan kurtulmuştur. Kaybettiğimiz öz güveni yenidenkazanıyoruz. Halkımız da nutuk atanlarla iş yapanları ayırıyor,emeği, alın terini ve hizmeti ödüllendiriyor. Milletimiz 3 Kasım2002'de ortaya güçlü bir değişim iradesi koydu. 22 Temmuzseçimlerinde de bütün tartışmaları bertaraf edecek şekilde dahagüçlü bir irade ortaya koydu. Milletimiz, hür iradesiyle, 22Temmuzda bunun için yola devam dedi, hizmete devam, çalışmaya veüretmeye devam dedi.
Biz,milletimizin önüne bir gelecek vizyonu koyduk. Kamu kurumlarıylamilletimiz arasında, yeniden, pozitif bir etkileşim başlattık,bir sinerji meydana getirdik. Küçük hesaplar peşinde koşmadık,hizip siyaseti yapmadık, zümre siyaseti yapmadık, bölgesiyaseti yapmadık. Biz vatanın evlatları arasında ayrımcılıkyapmadık, kayırım ve kabile siyaseti yapmadık; biz, bu ülkeyi, 70milyon insanımızı ve seksen bir şehrimizi bir bütün olarakkucakladık. Sonuçta ne aldatan olduk ne aldanan olduk! (AK Partisıralarından alkışlar)
AK Partiİktidarının tecrübesinde Türk siyaseti için önemli derslerolduğuna inanıyoruz anlamak isteyenler için, görmek isteyenleriçin. Çünkü, bu tecrübe göstermiştir ki, Türkiye'nin siniruçlarına dokunmadan siyaset yapılamayacağını düşünenleryanılıyorlar. Siyasi rekabeti siyasi çatışma zannedenleryanılıyorlar. Türkiye'de demokratik düzenin normalleşmesindentedirgin olanlar yanılıyorlar. Halkın değerlerini, halkın yaşamaüslubunu, devletin değerleriyle karşı karşıya getirmekisteyenler kesinlikle yanılıyorlar. (AK Parti sıralarındanalkışlar) Milletimizin bekasıyla, devletimizin bekasınıbirlikte düşünemeyenler de yanılıyorlar. Artık, bu kalıplardan,bu şablonlardan vazgeçmeliyiz. Devletin selameti ile milletinselameti birliğimizdedir, beraberliğimizdedir.
Türkiye'ninsiyaset erbabı da, aydını da, bilim adamı da bu yorucu, buyıpratıcı, bu tüketici sinir harbini bırakmak zorundadır. Sinirharbinin, kavganın, gerilimin kimseye, ama kimseye zerre kadarfaydası yoktur. Yıllarca ithal senaryolarla bu milletin çocuklarınınkalplerine kin ve nefret tohumları atıldı. Mayası sağlam olan buaziz millet bütün senaryoları bertaraf etti. Ayrıştırıcısiyasetleri, çatışmacı siyasetleri, marjinal siyasetleri,aşırılıkları besleyen siyaset yöntemlerini bu millet tasfiyeetti.
Bütünbunlardan ders çıkarmak zorundayız. Gök kubbe altında hoş bir sedabırakmak için, yarın hayırla yâd edilmek için, milletin rotasına,milletin istikametine girmek zorundayız. Gelin, daha medeni,daha adil, daha müreffeh bir Türkiye için, daha çok kenetlenmiş birtoplum için yüreklerimizi birleştirelim.
Biliyorum,ezberleri bozmak zordur; biliyorum, alışkanlıkları terk etmek dezordur; biliyorum, kırk yıldır aynı kalmakla iftihar edenler içingelişerek değişmek de zordur.
KAMER GENÇ(Tunceli) - Masal anlatma, buraya masal dinlemeye gelmedik.
DEVLET BAKANIVE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Dar bir zümreninkeyfine göre konuşmanın kolaycılığını bırakmak da zordur.İnanın, ezberler bozulmadan, kabuk bağlamış ideolojik kabullerdeğişmeden, çocuklarımızın da milletimizin de geleceği teminataltına alınamaz.
Onun için,gelin, hep birlikte aynı hedefe odaklanalım. Bu milletindeğerlerini, bu ülkenin insanlarını karşı karşıya getirmektenvazgeçelim. Artık küçük düşünmekten, dar ideolojik gözlüklerledünyaya bakmaktan vazgeçelim. Öfkeyle, husumetle birbirimiziötekileştirmekten, birbirimizi yabancılaştırmaktanvazgeçelim, aramızdaki siyasi rekabet, birimizin "ak" dediğineötekinin "kara" demesini gerektirmiyor. Demokratik çoğulculuk,bütün farklılıkların birbirini yok etmeden yaşaması, herkesinbirbirinin hukukunu korumasıdır. Unutmayalım, birbirimizisevmeden, birbirimizi anlamadan bu ülkeyi, bu vatanı sevemeyiz.Birbirimize merhamet etmeden, bu ülkeye hizmet etmeden, taşüstüne taş koymadan milliyetperver olamayız. Slogan siyaseti birdeğer üretmiyor. Bu tarz siyaset, gerginliği artırmaktan,önyargıları kemikleştirmekten başka bir fayda sağlamıyor. Buyanlışlara geçmişte, ne yazık ki, hepimiz düştük ve derslerçıkardık. Farklı yaklaşımlarımızın olması, farklıönceliklerimizin olması, farklı siyasi geleneklerden gelmemizbirbirimizi anlamamıza mâni olmamalıdır.
Sayın Başkan,değerli milletvekilleri; Türkiye'nin ekonomik ve sosyalsorunlarını bir bir çözmesinden, demokratik istikrar ve güveninpekişmesinden rahatsız olan birçok çevre vardır. Bunların başındaterör örgütleri gelmektedir. Bunların en başında da bölücü terörörgütü gelmektedir. Bunlar, zemin kaybetme korkusuyla paniğekapılmışlardır.
Türkiye,birlik ve beraberliğimize kasteden terör örgütünü toplumdantecrit etme mücadelesinde yeni bir safhaya girmiştir. Terörörgütünü içeride ve dışarıda tam olarak izole etmeyi, sosyal,lojistik, finansal ve psikolojik bütün desteklerini kesmeyibaşarmak için yoğun bir gayretin içerisindeyiz.
Bilindiğigibi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin büyük bir çoğunlukla kabulettiği tezkere çerçevesinde çok yönlü teknik çalışmalaryapıldıktan sonra 28 Kasım itibarıyla Türk Silahlı KuvvetlerimizHükûmetimiz tarafından yetkilendirilmiştir. Sınır ötesioperasyonun ne zaman, ne şekilde ve hangi kapsamda yapılacağıaskerî boyutuyla teknik bir konudur. Operasyonel hiçbir bilgiyesahip olmadan askerî harekâtla ilgili eleştiri ve polemiklerüretmek bu sürecin ciddiyetiyle bağdaşmıyor. Kimse merak etmesin,hem Hükûmetimiz hem Türk Silahlı Kuvvetleri ne zaman ne yapmasıgerektiğini çok iyi biliyor ve bilecek kabiliyettedir.
Değerlimilletvekilleri, dış dünyada terörle mücadeleyle ilgili olarakyoğun bir diplomasi trafiği yürüttük. Terörü toplumdan tecritetme politikamızın başarıya ulaşması için çok uygun bir vasatelde ettik. Bugüne kadar ne yazık ki dost ve müttefikleritarafından dahi yalnız bırakılan Türkiye, terörlemücadelesinde ilk kez dünyadan bu kadar güçlü bir destek bulmayıbaşarmıştır. Bu destek şu an devam ediyor. Ancak, beklentimiz dahayukarı noktalardadır. Komşularımız, Orta Doğu ülkeleri, ABD veAvrupa Birliği, haklı mücadelesinde Türkiye'nin yanında yeralmaya belli ölçüde başlamıştır. Ancak, daha yapılacak çok iş var,alınacak epey mesafe var. Nitekim, bazı muhalefet sözcüleri,terörle mücadelede Türkiye'nin haklılığının anlaşılmayabaşlandığını memnuniyet duyarak ifade etmişlerdir. Peki, budiplomatik noktaya Türkiye nasıl geldi? Bu işler kendi kendine mioldu? Eğer kendi kendine oluyor idiyse geçmişte niye olmadı?Hükûmetimiz etkin bir diplomasi yürütmese, Türkiye'ninhaklılığını, kararlılığını ve meşru konumunu gidip bu ülkelerebizzat anlatmasa bu noktaya gelinebilir miydi? Daha düne kadarterör örgütünün menfi propagandasının tesirinde kalanlarınbile artık gerçeği görerek söylem değişikliğine gittiklerinibiz de görüyoruz. Özellikle bugünlerde bazı Avrupa kurumlarındaterör örgütünün yeniden propaganda arayışlarına tanık oluyoruz.Panik içindeki bu nafile çırpınışlar fayda getirmeyecektir.Ancak, terör örgütüne dışarıdan yardım ve yataklık yapanlar,zemin ve fırsat hazırlayanlar da, Hükûmet olarak bu sürecikararlılıkla takip ettiğimizi bilmelidir. Terör konusundaçifte standartlı ve samimiyetsiz davranışların, bunun utancını yaşamalarıiçin ne gerekiyorsa yapmaya, ne söylenmesi gerekiyorsasöylemeye de devam edeceğiz. Bu süreçte siyasi, askerî,diplomatik, ekonomik ve sosyal araçları bundan sonra da doğru veetkin kullanmayı sürdüreceğiz. Şunu biliyoruz, şiddet ve teröründüşmanı özgürlük ortamıdır. Bu yüzden demokrasimizi, temel hak veözgürlüklerimizi geliştirmemiz, güçlendirmemiz birinciönceliğimizdir. Terör, baskı ortamını, mahrumiyeti veyoksulluğu sever. Gelişme, kalkınma, özgürlükler olmasın diyeelinden geleni yapar. Demokratik özgürlük ortamını, ekonomik vesosyal gelişme ortamını sabote etmek, bunun önünü tıkamakterörün vazgeçilmez taktiğidir. Bu oyuna bugüne kadar gelmedik,bundan sonra da gelmeyeceğiz.
Türkiye, 780bin kilometrekare toprağıyla, bütün bölgeleriyle, 70 milyoninsanıyla bir bütün olarak gelişecek, kalkınacak veözgürleşecektir. Hamaset edebiyatıyla Türkiye'yi bir baskıortamına sürüklemeye çok hevesli görünenler bunun sonuçlarınıiyi düşünmelidir. Zaman, akıl ve sağduyuyla hareket etmezamanıdır. Bölücü terör örgütünün hedefi, birlik veberaberliğimizi bozmaktır. Teröre verilecek en güzel cevap dabirlik ve beraberliğimizi güçlendirerek yekvücut olmaktır. Bunubozacak, hamasiyi dışlayıcı, ayrıştırıcı söylemlerden kaçınmaktüm siyasetçilerin boynunun borcudur. Milletimizin hiçbirferdini dışarıda bırakmadan bir ve bütün olarak kucaklamak, vatansevgisiyle hareket etmek, 70 milyon memleket evladına hizmetetmek en büyük milliyetçiliktir. Atatürk'ün en büyükbaşarılarından biri, etnik kökeni, dini, inancı, mezhebi neolursa olsun milletimizin bütün fertlerini Türkiye Cumhuriyetivatandaşlığında birleştirmiş olmasıdır.
Bizi tek birmillet yapan ortak değerlerimizi hep birlikte yüceltmeliyiz.Millet kavramını biz, ırk, kan ve kabile bağlarının üzerinde biryüksek ideal ve hedef birliği, bir ortak yaşama iradesi olarakgörüyoruz. Anayasa'mızdaki millet tanımı da ırk ya da kan esasınagöre değil, vatandaşlık temelinde bizi birbirimizebağlamaktadır. Bu ülkenin bütün vatandaşları, tek millet, tekbayrak, tek vatan, tek devlet ortak paydasında birleşmiştir. (AKParti sıralarından alkışlar) Millet kavramının içini, bizim,tarihte yüzlerce yıllık derinliği olan kader birliğimizdoldurmuştur. Onun için, kimse bugün milletimizi yenidentanımlama gayretine girmesin. Bu bağı, muhakkak ve özenle korumakzorundayız. Bizim insanımız en zor şartlarda bile milletine,devletine, ülkesine, cumhuriyet değerlerine sadakatiniortaya koymuştur. Bizim dilimiz düşmanlık dili değil kardeşlikdilidir. Bizim felsefemiz yaratılanı Yaradan'dan ötürü sevmeanlayışıdır. Eğer, terör belasından kurtulacaksak, bu demokratiksiyaseti, çare kapısı olarak, hak arama kapısı olarak açıktutmakla mümkün olacaktır. Herkes kendini, özgürce, anayasal düzeniçinde meşru yollarla, demokratik zeminlerde ifadeedebilmelidir. Bununla birlikte, terör ve şiddete aralarınamesafe koyamayanlar demokrasiden yana olduklarınısöyleyemezler. Demokrasimiz, her türlü farklılığı, hukukizeminde kalmak kaydıyla, her türlü siyasi görüşü içindetutabilecek olgunluğa erişmiştir. Kaldı ki, terörden en büyükzararı, yine istismar etmeye çalıştığı Güneydoğu AnadoluBölgemizde yaşayan insanlarımız görmüştür. Şehirlerimizinmamur hâle gelmesi, yatırımların ve teşviklerin bölgeye gitmesi,üretim ve istihdam kapılarının açılması yıllarca engellenmiştir.Bir kez daha söylüyorum, terör örgütü hiçbir vatandaşımızıntemsilcisi olmamıştır ve olamaz. Herkes bilmelidir ki terör veşiddet demokrasiyle bağdaşmaz. Anayasal ve yasal düzene uygunolmayan davranışlar hukuk devleti anlayışıyla telif edilemez.Demokrasi ve hukukun gereklerini yapmayanların veyapamayanların mağduriyet maskesine sığınmalarını, buradanprim devşirmeye çalışmalarını da, kusura bakmasınlar, kabuletmemiz mümkün değildir. Biz, millet olarak bu beladan yeterinceçektik. Millet olarak aramızdaki bağların, tarihî, kültürel veinsani derinliği var. Zaman, ortak değerlerimizi, aramızdakibağları güçlendirme, cumhuriyetimizin değer ve kazanımlarıetrafında birlik olma zamanıdır. Bu süreçte, herkesin, sorumlu veduyarlı hareket etmesi kadar, cesaret ve kararlılıklademokratik duruşunu da göstermesi gerekmektedir.
Sayın Başkan,değerli milletvekilleri; terör örgütü üyelerinin silahbırakmalarını, ailelerinin, anne ve babalarının yanınadönmelerini ya da dağa yeni katılımların önlenmesini sağlamakamacıyla, baştan beri bir proje yürütüyoruz. Bu proje, bizimkardeşlik projemizdir. Bu projeleri yürütürken de devletin tümbirimleriyle, senelerden beri bu işlerle uğraşan, büyük bilgi vedeneyime sahip, tecrübeye sahip devletin birikimlerini yan yanagetirerek ortaya bir proje koymaya çalıştık, bunu uygulamayaçalışıyoruz.
KAMER GENÇ(Tunceli) - Nedir o proje?
DEVLET BAKANIVE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Zaman zaman, muhalefetpartileri ya da muhalif çevreler, bu konuyu hemen istismarabaşlıyorlar. Geldiğimiz noktada, ne ihtiyacımız var, hangiadımları atmamız lazım, sonuca varmak için neler yapmamız gerekir,bunları, başta güvenlik birimlerimiz olmak üzere, tümkurumlarımızla defaatle görüştük, görüşüyoruz ve görüşmeyedevam ediyoruz; çok ciddi, titiz bir çalışma yapıyoruz. Terörlemücadele konusunda netice almamızı sağlayacak hangi adımlarınatılması gerekiyorsa bunları atacağız ve terör meselesiniTürkiye'nin gündeminden çıkarmak için elimizden gelen gayretigösteriyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ancak, bumücadelenin sadece askerî yöntemlerle kazanılamayacağınıherkes biliyor ve herkes söylüyor. Her fırsatta herkesin söylediğibu askerî yöntemlerin dışında başka yöntemlerin de kullanılmasıgerekiyor. Dolayısıyla, biz, şimdi geldiğimiz noktada, birtaraftan terör örgütü ve terör örgütleriyle mücadele ederken öbürtaraftan da terörizmle mücadele etmenin altyapısını, hukukialtyapısını oluşturduk, eksiğimiz varsa gidermeye çalışıyoruz;ekonomik, sosyal, kültürel altyapılarını oluşturduk, eksiğimizvarsa bunları gidermeye çalışıyoruz. Biz, bunun içinçalışıyoruz, teröre son vermek için, siyasi, askerî, diplomatik,sosyal ve ekonomik bütün araçları harekete geçiriyoruz.
Şimdi, her şeyeitiraz eden Türkiye'de bir muhalefet anlayışı var ister Meclisiçinde ister Meclis dışında, her şeye "istemezuk" üslubuiçerisinde bir yaklaşım bu. Peki, bizim yaptığımız yanlışsa, bizimyaptığımız eksikse, yapılan ne? Siz olsanız nasıl yapardınız?Doğrusu, bu sualin cevabını hep sorduk; samimiyetle de biz bunuistiyoruz, ne kimseyi itham etmek için ne kimseyi köşeyesıkıştırmak için ne de kendimize mazeret aramak için. Yapmakistediğimiz şey, bu belayı ülkenin gündeminden çıkarmaktır. Bunoktada, kimin ne birikimi varsa, ne tecrübesi varsa, bundanistifade etmeye çalışıyoruz. Ama ortaya müspet bir sonuçkoymadan, ortaya müspet bir teklif getirmeden, sadece "Bu yanlış,bu olmaz, bu doğru değil." demekle Türkiye bir yere varamadı.Çünkü, terör belası dediğimiz bela, eğer PKK teröründenbahsediyorsak, 1984'ten bu tarafa var. Ondan evvelki terördenbahsediyorsak, Türkiye otuz beş yıldır, kırk yıldır terörle yatıyorterörle kalkıyor. Bazen gazete manşetlerine çıkmasa bile,Türkiye'nin birinci öncelikli meselesi olmaya devam etti. Bütüncumhuriyet hükûmetleri, devletin ilgili birimleri, yaptıkları güvenliktoplantılarında, her zaman, terör meselesini, asayiş ve güvenlikmeselesini birinci gündem maddesi olarak aldı ve onunla ilgilitedbirler geliştirmeye çalıştı. Aynıgeleneğin devamı olarak, biz, yepyeni bir anlayışla, hemteröristlerle hem de terörle mücadele noktasında yeni bir konseptgeliştirdik, bunu uygulamaya koyduk. Söylediğim gibi, bunuilgili birimlerimizle oturarak konuşarak? Eğer bunlarbeğenilmiyorsa, o zaman denilmesi lazım ki, biz, şunu yaparsanızuygun olur, şöyle bir tedbir alırsanız sonuca varmak daha mümkün olurtarzındaki yapıcı eleştirileri bekledik, bekliyoruz. Ancak,görebildiğimiz şey? Sadece terör konusunda da değil, bütçenindiğer kısımlarında da gördük ki? Hatta bir arkadaşımızkonuşmasını kategorize etti: "Birinci bölümde şu, ikincibölümde, üçüncü bölümde bu, dördüncü bölümde de çarelerisöyleyeceğim." dedi, çare kısmına gelince vakit bitti. Ben şöyleanladım o konuşmayı -yeri gelmişken bir parantez arası- "Çarebenim." diyor, "Çare benim." Yani, sıralamak yerine "Çare benim."diyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, bakın,bu üslup geçerli bir üslup değil, siyasette bir dönem geçerliydi,soğuk savaş döneminin yansımalarıydı siyasete. Bunlar geridekaldı. Şimdi, yeni bir çağa girdiğimize göre siyaset üslubumuzuda biraz değiştirmemiz lazım. "Çare, bir, şudur; iki, şudur; üç,şudur; dört, şudur?" diye sıralamanız lazım.
Şimdi,meseleyi buraya neden getirdim, kısaca onu ifade etmekistiyorum. Son günlerde kamuoyunun "pişmanlık yasası" diyealgıladığı bir konu üzerinden olabildiğince siyaset yapılmayaçalışıldı; olabildiğince, terör gibi bir millî mesele? Ki, bundamutabık kaldık terörle ilgili yaptığımız Genel Kurultoplantısında. Bu bir millî meseledir, hükûmetler üstü birmeseledir, devletin meselesidir. İktidarda benim partim veya birbaşka partinin olup olmaması değişmiyor, terör örgütlerihedefine ulaşıncaya kadar bunlar devam ediyor, edecek. Çünkü, bubir siyasetin parçası. Dolayısıyla, o zaman konuştuk ki, bunitelikleri olan bir olayla, Türkiye, karşı karşıyadır ve uzunzamandan beri karşı karşıyadır.
Geçmişte işbaşında bulunan siyasi iktidarlar, bu belayı Türkiye'ningündeminden çıkarmak, dağa çıkışları önlemek, Türkiye'dehuzuru, asayişi, barışı, kardeşliği tesis etmek adına bir kısım yasalarıçıkarmak durumunda olmuştur. Bunların adına kamuoyu "pişmanlıkyasası" diyor, "Eve dönüş yasası" da denilebilir, ama, ResmîGazete'deki ismiyle Bazı Suç Failleri Hakkında UygulanacakHükümlere Dair Kanun adıyla? Bu ilk defa 1985'te çıktı değerliarkadaşlarım. Kamuoyunun bilmesi lazım. Artık, bu noktada bellimutabakatlara varıp dikkatimizi, enerjimizi başka alanlarateksif etmemiz gerekiyor. Bunun üzerinden siyaset yapıldığıtakdirde kimsenin kimseye söyleyeceği çok fazla bir şey yok. Benimsöyleyeceklerim de kimseyi suçlamak için değildir, aklımdan hiçböyle bir şey geçmez. Sadece bir tespit yapalım, vatandaşımız olupbitenleri -nedir, ne değildir- görsün.
Şimdi, ilk defaadını "pişmanlık yasası" diye halkın isimlendirdiği bu yasa1985'te çıkmış. Arkasından 1988'de, ondan sonra 1990'da, 1992'de,1995'te, 1999'da, 2002'de, 2003'te, sonra da 1 Haziran 2005'te yürürlüğegiren Ceza Kanunu'nda 221'inci madde olarak bizim hukukliteratürümüze bu yasa ve düzenlemeler girdi.
Şimdi, 1985'tengünümüze kadar getirdiğinizde, bu türlü yasaların altında imzasıolmayan veya arkadaşlarının imzası olmayan hemen hemen hiçbirsiyasi parti yok. Evvela bunu bir görelim. Tabiatıyla, bir kısıminsanlarımızdan, bak, bu kanun tasarısının altında şu şu imzalarvar, filanca tarihte çıkanın altında şunlar vardır demekgerekiyorsa bunları demek mümkün. Bunların hepsi elimizde,Türkiye Büyük Millet Meclisinin de arşivlerinde.
Şimdi, buihtiyaç nereden doğmuş? Tabiatıyla ülkeyi yönetenler terörbelasıyla uğraşırken devletin güvenlik birimleri, güvenlikkurulu toplantıları ve yapılan sayısız toplantılarda, bu tipyasaların çıkmasının terör örgütünü dağıtmak, terör örgütünüzayıflatmak, terör örgütünü güçsüz kılmak adına faydalı olacağıdüşünülmüş. Şimdi, faydalı olacağı düşünülmüş, eğer faydasızolsaydı bir defa çıkar, ondan sonra bu yolla bir yere varmak mümkündeğil denilir, sonraki yedi tane düzenleme yapılmazdı. Demek ki,belli ölçüde bir faydası kabul edilmiş olmalı ki 85'ten bu tarafabelli aralıklarla bu tip yasalar Türkiye Büyük Millet Meclisiningündemine gelmiştir.
K. KEMAL ANADOL(İzmir) - Son yasaya karşı çıktık biz, oy vermedik Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANIVE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Efendim?
K. KEMAL ANADOL(İzmir) - Eve dönüş yasası denen yasaya biz CHP olarak rey vermedik.
DEVLET BAKANIVE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Şimdi, SayınAnadol?
K. KEMAL ANADOL(İzmir) - Rey vermedik Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANIVE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Müsaade ederseniz,size o konuyu izah edeyim çünkü Grubumuzun önemli bir kısmı da yeni,bundan haberdar olmayabilir.
Şimdi, CezaKanunu 221'inci maddesi var. Açıp bakarsanız, çıkan pişmanlıkyasalarından hiç farkı yok. Nedir bu yasanın esası? Bakınız, şimdi,bakalım: Herhangi birisini alıyorum, mesela, 26/8/1999, eliminaltında. Diğerleri de aynı, hatta gerekçeleri de aynıgerekçelerine bakarsanız. Mesela, diyor ki: "Kamuoyundapişmanlık yasası olarak bilinen 3419 sayılı Bazı Suç FailleriHakkında Uygulanacak Hükümlere Dair Kanun'un -yani, bir öncekiKanun'un, 99'dan evvel- uygulamasından hem ülke hem güvenlikkuruluşları olarak azami fayda sağlanmış, itirafta bulunanşahısların verdiği bilgiler doğrultusunda yasa dışı örgütlerhakkında bilinmeyen hususlar öğrenilmiş, faili meçhul kalmışçeşitli olaylar aydınlatılmış, çok sayıda silah, cephane,patlayıcı madde, örgütsel belge, malzeme, doküman?" Tamamınıokuyup vaktimi doldurmak istemem. Dolayısıyla, yeni bir yasanındaha çıkarılmasında fayda mülahaza edilmiş. Hükûmetlerin önünegelmiş bunlar. Hükûmetler de bu mülahazalara katıldığı için, budeğerlendirmelere katıldığı için, işte sekiz defa geldi.
Şimdi, evet, benhatırlıyorum, son 2003'te çıkan yasaya karşı çıktınız. Doğru.
K. KEMAL ANADOL(İzmir) - Evet, onu söyledik.
DEVLET BAKANIVE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Ama, şimdi sizinleberaber, 221'inci madde düzenlemesini beraber yaptık CezaKanunu'nda. Özellikle Cumhuriyet Halk Partili dostlarımın iyianlaması için söylüyorum. 2003'te buna böyle dediniz ama 221'leilgili Meclis tutanaklarında dediğiniz bir şey var mı? Ona birbakalım evvela. Yani, bunları böyle konuşurken, belli bir zemineoturtmamız lazım. 220'nci madde, örgüt maddesidir.
KAMER GENÇ(Tunceli) - Temel kanunlarda milletvekilinin konuşma hakkı yok kineyi konuşacağız?
DEVLET BAKANIVE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Sayın Başkan, bukorsan neşriyatı kesecek misiniz? Ara sıra korsan neşriyatyapıyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - SayınGenç, lütfen müdahale etmeyelim.
DEVLET BAKANIVE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Korsan yayınyapıyor, onu kesin. Yani, ciddi bir meseleyi, gayriciddi birüslupla konuşturmasın.
KAMER GENÇ(Tunceli) - Niye rahatsız oldunuz? Milletvekilinin konuşma hakkıyok ki!
BAŞKAN - SayınGenç, lütfen? Müdahale etmeyelim hatibe.
DEVLET BAKANIVE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Şimdi, bakınız, 220'ncimadde örgütle ilgili maddedir. 221'inci madde ise etkinpişmanlıktır. Eski Ceza Kanunu'ndaki bazı suçlar bakımındanifade edilen faal nedametin yeni ismidir.
Örgütsuçlarında, örgüt üyesi olmuş ama başkaca herhangi bir suçakarışmamış olanların daha ileri noktaya gidip bazılarınıncanını yakmaması, kendi hayatını da sıkıntıya sokmaması,ailesini üzmemesi, yanlış işlerin bir parçası hâline gelmemesi,elli tane daha sebepten dolayı diyoruz ki: "Bak, yanıldın,yenildin; inandın, inandırıldın; kandırıldın veya kandın; sebebine olursa olsun. Bak, annen, baban, ailen senin bu yolda devam etmeniistemiyor. Yolun yarısından dön. Zararın neresinden dönersenkârdır çünkü bu gittiğin yol zararlı bir yol. Kendin için de zararlı,ailen için de zararlı, millet için de zararlı. Gel bu yoldan dön.Devletin adaletine teslim ol. Biz de sana ceza vermeyelim."Pişmanlık yasalarının esası bu değil mi? Sekiz tane yasanın esasıbu değil mi? Bu. 221 neyi düzenliyor? Tam, aynen, kelime kelime bunudüzenliyor.
Şimdi, bunubirimizin kusuru olarak söylersek, kimsenin kimseye diyeceği birşey yok. Ama ben şunu görüyorum, diyorum ki, bu yasalarıçıkaranların tamamı iyi niyetlerle, bu belayı defetmek, buörgütleri çözebilmek noktasında, yukarıda sayılangerekçelerle bir düzenleme yapmış. Her defasında bu yasa TürkiyeBüyük Millet Meclisinin gündemine geldiği zaman gerilimleroluyor, acılar depreşiyor, bir kısım kanayan yaraları tekrartekrar kanatmaya başlıyoruz. Siyaset, maalesef -bazen de- herzaman iyi yüzüyle yapılmıyor. Bizbunları gördük. Onun için 221'inci madde bu manada düzenlenmiştir,beraber düzenledik. Yanlış bir şey de yapmadık bakın. Hiç alınmanızagerek yok, doğru bir şey yaptık 221 ve başkaca etkin pişmanlıkhükümleriyle. 221'in tutanaklarına bakın, burada dediğiniz birtek kelime yok. İtiraz etmediniz, neden böyle bir madde koyuyorsunuzdemediniz.
K. KEMAL ANADOL(İzmir) - Niye eve dönüş yasası çıktı 2003'te?
DEVLET BAKANIVE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Dolayısıyla, şimdiyanlış yapmadığımız bir işten dolayı niye polemiğe gereceğiz ki?Niye polemiğe gireceğiz? Dolayısıyla, sekiz tane özel yasa veşimdi de 221. Bu Mecliste temsil edilen partilerimizin önemli birkısmı, işte, terör örgütünü zayıflatmak, güçsüz kılmak, yaptığıfaaliyetlerden haberdar olmak, silah, mühimmat, cephane,irtibatları, iltisakları; bunları ortaya çıkarmak adına zamanzaman bu yasaları çıkarmıştır. 221'inci madde var.
Bakınızarkadaşlar, göz ardı etmememiz gereken husus şu: Bu ülkede kamudüzeninin gerekleri neyi gerektiriyorsa onu bir uzlaşmaanlayışı içerisinde, bir iç polemik mevzusu yapmadan oturupkonuşmamız gerekiyor. Birbirimizin vatanseverliğinisınayacağı bir alan değildir. Bu, bir bilek güreşinin yapılacağıbir alan da değildir. Eğer meseleyi böyle kabul edersek en ciddimeseleyi sulandırmış oluruz.
O nedenle,bütün cumhuriyet hükûmetleri gibi biz de sorumluluğumuzunfarkındayız ve bu belayı Türkiye'den defedebilmek, Türkiye'debarışı, kardeşliği bir daha bozulmamak üzere tesis etmek adınaçalışmaları yapıyoruz.
Bu, bir afdeğildir onu söyleyeyim. Bakınız, bunun üzerinden herkes yine bazıkavramları kullanıyor. Eğer bu kavramları kullanırsanız, emin olunsonradan pişman olacağımız bir noktaya gelir toplum. Biz genelaftan hiç bahsetmedik. Genel affın doğru olmadığını da söylüyoruzama 221 bu manada bir düzenlemedir. Gerekiyorsa, ihtiyaçduyuluyorsa, aynı anlayışla, aynı felsefeyle, bizdenevvelki hükûmetlerin?Başkalarının altında benim de imzam var onu da söyleyeyim, alınmıyorum.Ben doğru yaptım. Ülkemi sevdiğim için yaptım, memleketisevdiğimiz için yaptım? (AK Parti sıralarından alkışlar) ?bu ülkenin insanları karşı karşıyagelmesin diye yaptık.
Biliyoruz ki,terör örgütleri, başkalarının payandasıdır, başkalarınıntaşeronudur. Bunların müstakil hareket kabiliyeti yok.Türkiye'ye ne kadar zarar verdiklerini hep beraber biliyoruz. Buzararlarla Türkiye karşı karşıya kalmasın düşüncesiyle, birdüzenleme gerekiyorsa dün yapıldı, bugün yapıldı, yarıngerekiyorsa bu da yapılır. Bunun da yapılacağı yer, bana göre özelbir yasa değil, bize göre özel bir yasa değil, 221 çerçevesindeçözülecektir, çözülmelidir.
Şimdi, buradaüzüldüğümüz bir nokta var: Hakikaten böylesine önemli bir konuylailgili olarak, bakınız, sanki geçmişte bu yasalar çıkmamışgibi? Söyledim bakın tekerteker, emin olun gerekçeler aynı, hatta bazılarının virgülünevarıncaya kadar aynıdır. Bunları hepinize, istiyorsanız,konuşmamdan sonra verme imkânım var.
Şimdi, ne oldu?Bir muhalefet diliyle bu türlü çabalar için söylenen ne? Ateşle mioynadı? Terör örgütünün önünde diz mi çöktü? İhanet mi etti?Aymazlık mı yaptı? Kendini bilmezlik mi etti?
Şimdi,böyleyse, o zaman bu yasaları çıkaran bütün cumhuriyethükûmetlerini bu sıfatlarla tavsif etmek gerekir. Bütün cumhuriyethükûmetlerini bu sıfatlardan tenzih ederim ben. Kim söylüyorsa,doğru bir şey söylememiştir, yanlış şeyler söylemiştir. Yanlış birnoktaya Türkiye'yi getirmeye de kimsenin cüret etmemesi lazım,kimsenin böyle bir sorumluluğa ortak olmaması lazım.
Değerlimilletvekilleri, terörle mücadele konusunda biz çok şeyleryapmaya çalıştık. Evvela, demokratik usuller ve yöntemlerle bugünTürkiye belli bir noktaya gelmiştir. Terör örgütünün veyandaşlarının telaşı da bundandır. Altlarındaki demokratikzemin kayıyor. Eskiden "Biz şurayı temsil ediyoruz, bu kesimitemsil ediyoruz." diyorlardı, böyle bir temsil imkânları yoktur.Terör örgütü, hiç kimseyi temsil etmez, olsa olsa yabancılarınmenfaatine su taşır, yabancıların politikasının bir parçasıolur. (AK Parti sıralarından alkışlar) Terör örgütü hiç kimseyi,ister bu taraftan ister o taraftan, hiçbir terör örgütü hiç kimseyitemsil edemez. Bir ülkeyi kim temsil edecek? Onun temsilcileriburada. Bir halkı kim temsil edecekse, onun, anayasada, yasalardausulü, esasları bellidir.
Ama, şimdi,bakınız, teröristle mücadele konusunda Türkiye, yirmi beş-otuzyıldan beri uğraşıyor ama terörle mücadele noktasında maalesefzemin kurutma operasyonu doğru dürüst yapılamadı. Siyaset, bunoktada büyük bir aymazlık içerisinde oldu ya da gereklisorumluluğu taşımadı, taşıyamadı. Onun içindir ki Türkiye'ninbelli bir bölgesi, belli bir dönem PKK'nın insafına,inisiyatifine terk edildi. Oraya kimlerin gittiği belli. 1999'danbu tarafa oraya çoğu zaman devletin en yetkilileri bile gitmedi.Hatta açık olarak ifade ediyorum, bir kısım en yetkili devletbüyüklerimizden daha fazla Claudia Roth gitti, yabancı ülkelerintemsilcileri gitti.
Şimdi, sizgidemediğiniz yeri kendinizden nasıl kabul edeceksiniz ve buülkeyi nasıl yöneteceksiniz? Onun için, demokrasininimkânlarıyla o bölgeye biz Hükûmet olarak gittik ve gidiyoruz.Biz, terörle mücadeleyi sadece burada konuşmuyoruz, Meclisçatısı altında konuşmuyoruz, teröre karşı olduğumuzu buradasöylemiyoruz. Halkla bütünleşerek, halkın gönlünü kazanarak,halkla kardeşlik duygularımızı pekiştirerek işi belli birnoktaya getirdik. İşte, bundan telaşlanan terör örgütü veyandaşları silaha sarılmakta gördü tekrar, toplumu kilitlemek,toplumda kardeş kavgasını, sürtüşmeyi tekrar başlatabilmekadına. Ama bu işler geride kaldı. Alttan zemin kayıyor, kayacaktırve inşallah, el birliğiyle bu işleri biz belli bir noktaya,sizlerin de desteğiyle, gayretiyle getireceğiz. Yasal düzenlemegerekiyorsa yasal düzenleme yapacağız. Askerî operasyongerekiyorsa yaptık, yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz.Eğitimdir, sağlıktır, başka türlü kültür hizmetleridir, ekonomikçabalardır, gayretlerdir, bunlar için ne gerekiyorsa, teşviklerbaşta olmak üzere, bunları yaptık, yapıyoruz, yapmaya da devamedeceğiz.
Sadece,bakınız, değerli milletvekilleri, son beş yıl içerisinde, 2003'tenbugüne kadar 8,5 katrilyona yakın biz güneydoğuya yatırım yaptık,8,5 katrilyona yakın. Bu az bir rakam değildir. NeredeyseTürkiye'nin yatırım bütçesinin üçte 2'sidir; üçte 2'sidir bu, budönem yatırım bütçemizin. Bu açıdan baktığımızda, biz,Türkiye'nin her tarafını birbiriyle kucaklaşmış, kardeş olmuş,bir ve beraber, üzerinde yabancıların oyun oynamadığı,oynayamayacağı, terör örgütlerinin de at oynatamayacağı birülke hâline getirmenin kararlılığını taşıyoruz, taşımayadevam ediyoruz, bununla ilgili her türlü adımları da atacağız.
Şimdi, değerlimilletvekilleri, üzerinde durmak istediğim bir konu AvrupaBirliği konusudur. Avrupa Birliği konusu, Türkiye'nin?Sabahleyin de söylendi birkaç husus, bunu da yeri gelmişken ifadeedeyim: "Bu bütçenin vizyonu yok."denildi, "Bu Hükûmetin vizyonuyok." denildi. Bunlar, herhâlde "vizyon" kavramına farklı biryüklemde bulunuyoruz, içini farklı farklı dolduruyoruz, ondankaynaklanıyor. Yani, bir şeyi ölçeceksek, ya metreyle ölçelim yaarşınla; birimiz metreyle, birimiz arşınla ölçersek varacağımızsonuç da kesinlikle farklı olur.
Şimdi,Türkiye'nin vizyonu? Avrupa Birliği Türkiye'nin bir vizyonudur1963'ten bu tarafa, hatta 1959'dan bu tarafa. Hatta, biraz dahageriye götürürseniz, bir cumhuriyet projesidir. Çünkü, bizAvrupa Birliğini bir modernleşme, çağdaşlaşma projesi olarakanlıyoruz. Dolayısıyla, Türkiye'nin, özellikle AnkaraAntlaşması'ndan bu tarafa sürdürdüğü bir mücadelesi var. Bumücadelenin içerisinde de hemen hemen bütün partilerimiz var.Şimdi önemli bir noktaya geldik. AK Parti İktidarında Türkiye,Avrupa Birliği sürecinde ikinci ligden birinci lige çıktı. Bunuherkesin iyi anlaması lazım. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bizşimdi birinci lig ülkesiyiz. Başa baş, dişe diş müzakere yapan birülkeyiz. Tabiatıyla, sıkıntılarımız var, bizi istemeyenler var,ayak oyunu yapanlar var, çifte standardı olanlar var, Türkiye'ninüyeliğinden rahatsız olan bazı ülkeler var. Bunları biliyoruz. Söyleyeceğimizisöyleyeceğiz, görüşeceğimizi görüşeceğiz. Bu işten caymak yok,bu işten geriye dönmek yok.
Biz, şunainanıyoruz Hükûmet olarak ve bir devlet projesi olarak dayürüdüğüne göre Türkiye olarak şuna inanıyoruz: Türkiye'ninonurlu bir Avrupa Birliği üyeliği ülkemizin yararınadır,ülkemizin menfaatinedir. Şunun da herkesin farkında olmasılazım: Biz Avrupa Birliğine gireceksek, kimsenin lütfuyla,kimsenin ihsanıyla, kimsenin tavassutuyla da girecek değiliz.Alnımız açık, başımız dik olarak gireceğiz ve gireceğiz. (AK Partisıralarından alkışlar) Gireceğiz ve gireceğiz. Bunu herkesgörecektir. Bugün bize zorluk çıkaranlar Türkiye'nin millîgeliri, 2023'e geldiğimizde, işte o "vizyon" dediğimiz rakamlarıyakaladığımızda, onlar, heyetler hâlinde "Gelin bu AvrupaBirliğine girin." diye bizden isteyecekler. Geçmişte istediler.Ama, şunu da görmek gerekir: Bugün, Avrupa Birliği bir ekonomikgüçtür, bir siyasi güçtür ama bir stratejik güç değildir. Türkiye'yiiçine almayan bir Avrupa Birliği bir stratejik güç olmaz, sorunçözen bir güç olmaz. Bunu da Avrupalıların iyi bilmesi lazım. (AKParti sıralarından alkışlar) Biz, bunu, sadece burada söylüyordeğiliz; her müzakerede, her vesileyle bunu söyledik. AvrupaBirliğiyle müzakerelerimizi de bu anlamda, bu anlayışla, bufelsefeyle yürüttük ve yürütüyoruz. Dört buçuk sene AdaletBakanlığı yaptık. Önemli bir kısmına ben katıldım Hükûmetimizadına. Sayın Başbakanımız, ilgili bakanlarımız, yaptığımız müzakereleriher defasında bu çerçevede yaptık, yapmaya da devam ediyoruz.Dediğim gibi, biz, Avrupa'ya yük olan değil, karşılıklı menfaatesasına dayalı bir birlikteliği arzu ediyoruz. O manada,Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğinden rahatsız olan bir kısımpolitikacılarımız var, bunları iç politikada malzeme olarakkullananlar da var, bunları biliyoruz. Ama bunlar, bizatihikendileri Avrupa Birliğinin vizyonuna ters düşüyorlar. Şimdi, bizimkararlılığımız bu iken, maalesef, bizim çalışmalarımızıyakından yeteri kadar takip etmiyorlar. Hâlbuki, biz, bu türlükonuşmaları yapan sivil toplum kuruluşlarımıza, başkalarınaher defasında şunu söyledik, dedik ki: Ya böyle bir konuşmayapıyorsunuz, zaman zaman açıklamalar yapıyorsunuz, sizin buaçıklamalarınızı da başkaları gerçek buymuş gibi algılıyor,bunları delil olarak tekrar Türkiye'nin önüne getiriyor, bunlarıyapmayın. Bakınız, geçtiğimiz Hükûmet döneminde ilkçıkardığımız yasa Bilgi Edinme Hakkı Kanunu'dur. Eğer birsorununuz varsa, bir sıkıntınız varsa, bir konuda bilgi almakistiyorsanız davet edin bizi. Biz, gelir, size ne yaptığımızı,ister bu konularda ister Avrupa Birliği isterse başka konularda-konuştuğumuz terör konusu da dâhil, başka konular da dâhil- gelirbilgiyi veririz. Değerlendirmenizi buna göre yapın. Biz, bu kadaruğraşırken, bu kadar kararlılık içerisinde bu müzakereyiyürütmeye çalışırken, sanki Hükûmet bu konuyu ikinci plana itmiş,sanki bu konuda hiçbir çaba sarf etmiyor, kurumları çalışmıyor,gayreti yok tarzında, moral bozucu -bizim moralimiz bozulmaz, bizbuna inanıyoruz- başkalarının yanlış anlamalarına imkân verecekbir kısım değerlendirmeler yapılıyor. Bunu da buradan doğru bulmadığımıifade etmek istiyorum.
Değerlimilletvekilleri, üzerinde son olarak durmak istediğim konu Kıbrıskonusudur. Bütçe müzakerelerinde her zaman Kıbrıs konusugündeme gelir. Sadece Dışişleri Bakanlığı bütçesiyle ilgilideğil, geneli üzerinde de, her defasında Kıbrıs konusukonuşulmuştur. Kıbrıs konusu Türkiye'nin, yani "millî dava"dediğimizi bütün unsurlarıyla taşıyan bir davadır. Bütüncumhuriyet hükûmetlerinin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin veTürk milletinin millî davasıdır. Dolayısıyla, biz bunu iktidarageldiğimiz günden beri bu anlayış içerisinde, bu perspektiftenyola çıkarak değerlendirmeye, elimizden geldiği kadar da oradakisoydaşlarımızın, kardeşlerimizin ve Türkiye'nin hukukunu en iyişekilde koruyacak tarzda yürütmeye, sürdürmeye çalışıyoruz amamaalesef, zaman zaman terör konusunda olduğu gibi, bu Kıbrıskonusu da iç politika malzemesi yapılıyor. İşte "Kıbrıs satıldı,satılıyor" işte, "bu Hükûmet şöyle yaptı, böyle yaptı" tarzında.Bunların hepsi afaki sözlerdir. Delili yok, mesnedi yok, gerekçesiyok, hatta biraz da kıskançlık vardır diyebilirim.
Çok netsöylüyorum: Şimdi, Kıbrıs'ın neresi satılmış? Askerimizse oradaduruyor, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devletiyse bayrağıyla,Parlamentosuyla, Hükûmetiyle, Cumhurbaşkanıyla orada duruyor,işleyen bir demokrasisi var, sınırları aynen duruyor. Peki, ne olmuş da, kim neredenne almış da, neyi satmış, neyi vermiş? Halbuki, aradan geçen süreyebir bakalım. Yani, belki ben hayatında, siyasi hayatında partimitinginden daha çok Kıbrıs mitinglerine katılmış birisiyim.Organizasyonlarında bulunduk, işte "Kıbrıs Türk'tür, Türkkalacaktır", "Ya taksim, ya ölüm." Söylemediğimiz slogan kalmadı,yapmadığımız miting kalmadı ama bunların Kıbrıs davasınınçözümüne ne kadar katkısı oldu diye bakarsak, ben şunu gördüm,samimi bir itiraf: Hamasetle bu işler yürümüyor. Öyle,birbirimize gaz vererek, birbirimizi ikna etmeye yönelenlaflarla bu işler çözülmüyor. Sağduyulu, akıllı, gerçekçi ve cesurkararların alınması lazım.
Şimdi, bakınızdeğerli milletvekilleri, biz geldikten bu tarafa, acaba KuzeyKıbrıs Türk Cumhuriyeti'yle ilgili olarak neler yapmışız? Evvelaekonomik yardım olarak, şunu net olarak söylüyorum; bakınız,herkesin iyi bilmesi lazım: Şimdi, bizim bütçemiz yaklaşık -kişibaşına millî gelir bütçemiz diyorum, yaklaşık- 6.000-6.500 dolar.Kıbrıs'ın millî geliri şu an 12 bin doları geçti. 4 bin dolardan 12bin doları geçti. Bu Hükûmet döneminde, AK Partinin sağladığıdestekler, teşvikler, bizim iktidarımızın sağladığı kolaylıklarsayesinde bugün 12 bin doları geçti. Geriye dönük, Kıbrıs olaylarıgündeme geldiğinden bu tarafa, ortalama, Türkiye Cumhuriyetibütçesinden yapılan yardım 80 milyon dolar. Bizim dönemimizde, şuan 400 milyon doları buldu, yıllık 400 milyon dolar yardım yapıyoruzbiz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Yapıyoruz, helal olsun. Neyapılması gerekiyorsa da biz bunları yapıyoruz ve yapacağız.Ama, şimdi "Kıbrıs satıldı. Kıbrıs davası şu oldu, bu oldu." diyenlerinevvela bu rakamlara bir bakması lazım.
İkincisi,Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni bu Hükûmet işbaşına gelinceyekadar bizden başka tanıyan yok. İki ay kadar evvel, Strazburg'agittiğimizde, oradaki bizim misyon temsilcilerimiz şunusöyledi, iftiharla söyledi, dedi ki: "Kuzey Kıbrıs TürkCumhuriyeti'nin temsilcileri geldikleri zaman -Avrupa Konseyiüyesi olan arkadaşlarımız bu sözlerimin şahididir, istiyorlarsakendileri de gidip sorabilirler- şu kafeden içeriyegiremezlerdi, koridora giremezlerdi; birilerine bir şeysöylemek için kapı aralıklarında "Acaba iki laf edebilir miyiz?"diye bir fırsat kollamaya çalışırlardı. Bu Hükûmet döneminde, buHükûmetin doğru siyaseti döneminde, bugün, Kuzey Kıbrıs TürkCumhuriyeti'nden 2 temsilci Avrupa Konseyi sıralarındaoturuyor, soru soruyor, konuşma yapıyor. (AK Parti sıralarındanalkışlar) Gittik, ofislerini ziyaret ettik, bakınız, ofislerini.Eskiden kafede oturan, kahvede oturan, kapı aralığında "İkidakika beni dinler misiniz?" diye rica etmek durumunda kalanKuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin temsilcileri bugün, hemen kapıkomşusu olarak Fransa, Yunanistan ve diğer Avrupa Konseyinin irikıyım üyelerinin oturduğu bölgede oturuyor, kendilerine ofistahsis edildi.
İki: 15-17 Mayıs2007 tarihleri arasında, Pakistan'ın başkenti İslamabad'dagerçekleştirilen İslam Ülkeleri Dışişleri BakanlarıKonferansı'nda, Kıbrıs'a ilişkin olarak alınan kararda, KuzeyKıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin İslam Konferansı Örgütütoplantılarına "Kıbrıs Türk Devleti" adı altında katılması teyitedildi. Bakınız, bu çok önemli bir başarıdır, "Kıbrıs Türk Devleti?"Eskiden gözlemci statüsünde balkondan seyrediyordu, şimdi KıbrısTürk Devleti olarak İslam Konferansı Örgütü toplantılarınakatılıyor. Eğer Kıbrıs'ı satmak buysa, biz sattık vallahi! (AKPartisi sıralarından alkışlar)
Şimdi, KıbrısTürk üniversiteleriyle iş birliği çağrısında bulundu İslamKonferansı Örgütü. O üniversitelerde okuyan, şimdi birçok İslamülkesinden öğrenciler var.
Kıbrıs Türkhalkının, İslam Konferansı üyesi ülkelere serbestçe seyahat etmearzuları burada kayda geçirildi. Kıbrıs Türk tarafının, KuzeyKıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde bir İslam dünyası turizm fuarıyapılması yönündeki önerisine yer verildi, böyle bir fuardüzenlenecek.
AlmanyaFederal Cumhuriyet Meclisi, 24 Mayıs tarihli birleşiminde"Kıbrıs" konulu bir karar tasarısını kabul ediyor ve KıbrıslıTürklere uygulanan izolasyonların kaldırılması kararınıalıyor. Avrupa Birliğinden ve uluslararası camiadan beklentimiz,bu haksızlığa son vermeleridir. Eğer Avrupa Birliği normlarıiçerisinde, temel felsefesi içerisinde adalet diye, insaf diyebir kavram varsa, Avrupa Birliği adaletsizlik yapıyor bu noktada.
Kuzey KıbrısTürk Cumhuriyeti'nin Gazi Magosa Limanı ile Suriye'nin LazkiyeLimanı arasında başlatılan feribot seferlerinin yasal olduğuyönünde, Avrupa Komisyonu tarafından bir görüş açıklanıyor vebugün, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşları, Kuzey KıbrısTürk Cumhuriyeti pasaportuyla Suriye'ye gidebilmekte, birseyahat belgesi düzenlenmektedir ve yine bugün, Kuzey Kıbrıs TürkCumhuriyeti pasaportuyla on beş ülke tarafından seyahatedilebileceği kabul edilmiştir.
Kuzey KıbrısTürk Cumhuriyeti'nin Türkiye'den başka temsilciliği yok iken,bugün, en son Katar'ın ilavesiyle on dörde çıkmıştır, önümüzdekizaman içerisinde bunların sayısı daha da artacaktır. Yabancıtemsilciliklerin sayısı ise, bu İktidar döneminde KuzeyKıbrıs'ta yediye ulaşmıştır.
İlk defa buHükûmet döneminde, ABD, İngiltere, Azerbaycan, Kırgızistan,Tacikistan, Umman, Pakistan gibi ülkelerden Kuzey Kıbrıs TürkCumhuriyeti'ne ilk kez resmî ziyaretler düzenlendi. Sayın Talat,ilk defa bu Hükûmet döneminde Cumhurbaşkanı sıfatıyla Pakistan'daağırlandı ve başka ülkelerde de en üst düzeyde görüşmeler yapmaimkânı buldu.
Turizmicanlandı. Yatak kapasitesi yüzde 30 arttı. Ekonomisi yüzde 50büyüdü. Millî geliri -demin söyledim- 4.409 dolardan 12 bin dolaraçıktı.
Şimdi, bütünbunları söyleyişimin sebebi şudur: Bu türlü millî meseleleri içpolitika konusu yapacaksak, o zaman vatandaşımıza doğrubilgileri verelim; kim Kıbrıs davasına hizmet etmiş, kim Kıbrıs davasınahizmet noktasında yarışta geri kalmış, bunları vatandaşımızdeğerlendirsin. Çünkü, başta da ifade ettim, vatandaşımızınelinde insaf terazisi var; o bunları bizlerden daha iyi tartıyor,daha iyi neticeye bağlıyor.
Değerlimilletvekilleri, sürem bitmek üzere, onun için, biraz evvelmuhalefet partilerimizin dile getirdiği birkaç husus var,onlara da bazı konularda cevap vermek istiyorum.
Tabiatıyla,biz siyaset yapıyoruz. Bugünün ne anlam ifade ettiğini iyianlayabilmek için dün nerede bulunduğumuzu tespit etmemizdefayda vardır. Bu, suçlama için değildir, tespit içindir. Bilimlerdede mukayese yapılır. Mukayese, illa da birini itmek kakmak veyaona başka bir tavır ortaya koymak için değil; bugünün kıymetini,aldığımız sonuçları, elde ettiğimiz değerleri iyi anlamak vegeleceğe güvenle bakmak adına söylüyorum. Kabul etmek gerekir kibiz, 2002'de iyi bir Türkiye devralmadık. Bunu rakamlar söylüyor.
Birarkadaşımız, burada, o dönemle ilgili bir kısım mazeretlersöylemeye çalıştı. Ama, şunu da bilmek lazım: Mazeret terazisinintartamayacağı hiçbir günah da yoktur. (AK Parti sıralarındanalkışlar) Mazeret terazisinin? Neyi yapamadıysanız, onutartacak bir mazeret terazisi de bulursunuz.
Şimdi,deniliyor ki: Efendim, deprem oldu, şu oldu, bu oldu. Keşke, o olumsuzluklarısöylerken şunu da söylemiş olsaydı, derdim ki objektif davrandı:İyi de bu sene bir kuraklık oldu. Bu kuraklığın tarıma hiçbirolumsuz etkisi olmadı mı? Yani "Büyüme aşağıya doğru gidiyor."derken, insaf et de bir "kuraklık" lafı da geçiversin. Yani, bukadar zihinsel kuraklık içerisinde de olmamak lazım gelir diyedüşünüyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL(İzmir) - Bakanlarınız tersini söylüyor.
DEVLET BAKANIVE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Bakınız, iki?Bakınız değerli milletvekilleri, evet filanca yerde deprem olduama bir de Irak savaşı diye bir bela var başımızda. Petrol fiyatlarıkaça çıktı? Biz 18 Kasım 2002'de Hükûmet olduğumuzda 22-23 dolardıvarili, şimdi kaç dolar?
NURETTİNCANİKLİ (Giresun) - 90 dolar.
DEVLET BAKANIVE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Ne 90'ı, 95 dolar; 100dolara çıkacak diye neredeyse açık artırmaya çıktı. Türkiyepetrol ithal eden bir ülke. Cari açık, cari açık, ben çok fazlaekonomist değilim ama bu kadarını en azından biliyoruz.
Şimdi,Türkiye'nin ihtiyacı için 25 dolardan petrol almak var, 95 dolardanpetrol almak var. Şimdi, bunu hiç olmazsa diyebilseydi ki, evetbüyümede şu oldu, bu oldu? Orada da rakamlarda bir illüzyon var onuda peşinen söyleyeyim. Yani rakam illüzyonu siyasette bazen,zaman zaman gündeme gelir.
K. KEMAL ANADOL(İzmir) - Bakanlarınıza sorun, bakanlarınıza?
DEVLET BAKANIVE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Dolayısıyla,şimdi, bakınız?
K. KEMAL ANADOL(İzmir) - Sizinkiler çok iyi biliyor!
DEVLET BAKANIVE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Şimdi, yani Türkiye'nin 2002'den butarafa yaşadığı bazı olumsuzluklar var. Körfez savaşı, Iraksavaşı başladığında turizm bundan önemli ölçüde zarar gördü. Hatırlıyorsunuz,gazete başlıklarına baksanız bile bu görülecektir. Türkiye'ninen önemli döviz kaynaklarından bir tanesi turizm.
MEHMET ŞANDIR(Mersin) - Mazeret terazisi?
DEVLET BAKANIVE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Ama Türkiye bütünbunlara rağmen büyümesini sürdürdü, sürdürmeye devam ediyor.
AKİF AKKUŞ(Mersin) - Mazeret üretme!
DEVLET BAKANIVE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Şimdi, bu anlatılanlara,bu konuşulanlara bakarsanız, şunu sormamazlık da edemiyoruz: YaTürkiye bu kadar battıysa, bu kadar kötü yönetiliyorsa, bu kadarher şey kötü ise, aslında biz bunların hepsini daha dört buçuk ayevvel konuşmadık mı? 22 Temmuz seçimlerinden sonraki ilk bütçemiz,ilk bütçemiz. Şimdi 22 Temmuz seçimleri sizi rahatsız ediyorolabilir.
ZEKERİYAAKINCI (Ankara) - ANAP'ta iken de öyle diyordunuz.
DEVLET BAKANIVE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Bak, ama söyleyeceğiz.
ZEKERİYAAKINCI (Ankara) - ANAP'ta iken de öyle diyordunuz Sayın Bakan.
DEVLET BAKANIVE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Bakınız, dedim ya, birilerinin elindemazeret terazisi, milletin elinde insaf terazisi. Biz bunlarınhepsini konuştuk. Heybemizde, torbamızda ne varsa meydan, meydan,meydan hepimiz konuştuk. Öyle dediniz, böyle dediniz. İşte, "Kıbrıssatıldı, öteki şöyle oldu, beriki böyle oldu?" Demokratik,antidemokratik bütün yollara başvurularak 22 Temmuzseçimlerine gittik biz. Kimin heybesinde ne taş varsa döktü. Milletdedi ki: "Ben size inanıyorum, bu tarafa değil." (AK Partisıralarından alkışlar)
ZEKERİYAAKINCI (Ankara) - Para döktünüz,taş değil.
DEVLET BAKANIVE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Şimdi, değerlimilletvekilleri, şimdi bir arkadaşımız talihsiz bir beyandabulundu. Onu kastı aşan bir beyan olarak en azındandeğerlendiriyorum çünkü sevdiğim, saydığım insanlar. Denildi ki:"Bu yüzde 47 kahren verilmiş oydur." Ya bu millet bazılarındanlütfunu da esirgiyor, kahrını da esirgiyor. O duruma da gelmemeklazım yani. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bir de işin bu kısmıvar. Eşit şartlarda mücadele yapıyoruz, artık, milletin kararabağladığı konuları tekrar burada tartışma konusu yapmaya gerekyok.
Birçokrakamlar var burada. Bu rakamları her zaman konuşuruz, daha dakonuşacağız, ama şunu söylemek istiyorum: Biz konuşuyoruz,vatandaş hayatı yaşıyor. Biz de halkın içinde olan insanlarız.Samimi olarak söylüyorum, bakınız, benim, cumhuriyethükûmetleri içerisinde bu görev aldığım Hükûmet altıncıhükûmettir. Bu hükûmetler kadar, halkla bu kadar iç içe? 58,59,60,daha evvelde de bulundum, yanlışsa yanlış, hataysa hata. Biz halkıhiç o rakamlardan falan değil, halkın gözünden okuyoruz bizi. Halkbizi bağrına basıyor. Biz hizmet etmeye devam edeceğiz. Kim nesöylerse söylesin, rakamlar ne söylerse söylesin; halkınsöylediği bizim için rakamlardan daha önemlidir. (AK Partisıralarından alkışlar)
Rakamları dadikkatle inceliyoruz, bakınız, sadece işin bir tarafındanbakarak, madalyonun bir tarafını göstermek doğru bir şey değil. Şugün, 2002'den bu tarafa Türkiye büyüyor. Türkiye'nin millî geliriartıyor. İhracatı artıyor. 100 milyar doları geçmişiz, 106 milyardolar. Şimdi, bundan daha dün denebilecek kadar kısa bir süre evvelbir yılda yapacağımız ihracatı, yaptığımız ihracatı AK Partiİktidarı döneminde, Allah'a şükür, on günde yapar hâle geldik.(AK Parti sıralarından alkışlar) On günde yapıyoruz biz, geçmiştebir yılda yapıyorduk. On günde yapıyoruz. Allah'ın izniyle birseçim döneminde tekrar buraya geldiğimizde beş günde yapar hâlegeleceğiz, 200 milyar dolar? (AK Parti sıralarından alkışlar) Bunlar vizyondur.
Dolayısıyla,Türkiye iyi bir yoldadır. Bu bütçe, bu manada Türkiye'nin iyi yoldaolduğunun önemli bir adımıdır.
(Mikrofonotomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - SayınBakanım, buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.
DEVLET BAKANIVE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - İnşallah, biz hem?Dokuzuncu Beş Yıllık Kalkınma Planına -ki işte, Türkiye'ninvizyonudur, bizim Hükûmetimizin vizyonudur- bakarsanız, orada,önümüzdeki beş yılda, bu planın sonuna geldiğimizde Türkiyeneleri yakalamak istiyorsa nereye varmak istiyorsa o,Türkiye'nin vizyonudur, Hükûmetin vizyonudur. Bütçeler de bununaraçlarıdır.
2008bütçesinin bu manada çok iyi bir araç olduğu kanaatindeyiz, amaarada bir fark var. Geçmişte yatırımları yapan hükûmetti,devletti, ama 1991'den bu tarafa, oraya iyi bir bakmak lazım, yaniTürkiye bugün bazı sıkıntıları çekiyorsa, 1991'e kadar götürmek lazım.
Şimdi, niyesosyal güvenlik açığından hiç kimse bahsetmedi? Kimin açığıdır,kimin kaçığıdır bu sosyal güvenlik açığı? (AK Parti sıralarındanalkışlar) Bir bakmak lazım. Otuz sekiz yaşında insanları emekli ettiniz.Özal'ın karşısına da çıktınız, "mezarda emeklilik" diye adamıperişan ettiniz, Allah rahmet eylesin. Bugün, bak, şimdi, 2008'desosyal güvenlik açığı olarak ne ödeyeceğiz hazineden? 37katrilyon. Şimdi, geldiğimiz günden beri borç ödüyoruz, 140 milyardoların ötesinde, üstesinde borç ödemişiz. Vallahi billahi ya,şeytan taşlamaktan tavaf yapmaya vakit kalmıyor, borç ödemektenmilletin canı çıkıyor. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bu borcukim yaptı? Geriye dönüp bir bakalım. Bütçe açıkları, bütçekaçıkları, sosyal güvenlik kaçıkları, o çok bilinen popülerifadesiyle, bu kara delikler, 1991'den bu tarafa büyüdü, büyüdü,büyüdü, sonra işin içinden çıkılmaz hâle geldi.
HARUN ÖZTÜRK(İzmir) - Sosyal devlet?
DEVLET BAKANIVE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Allah'a şükür ki,halkın iktidarı var, halkın iktidarı var. Halk bizim neyaptığımızı biliyor, ne yapmak istediğimizi biliyor ve bizeinanıyor, bize güveniyor, çünkü biz, yatay geçişle iktidarolanlardan değiliz. (AK Parti sıralarından alkışlar)Antidemokratik gelişmelerden medet uman bir iktidar değiliz.Allah'a inanıyoruz, milletimizin desteğine güveniyoruz. Buikisine güvendiğimiz sürece, bu ikisini gücendirecek de işyapmadığımız sürece, hem Türkiye'nin hem ülkemizin hem de bizimgeleceğimiz aydınlık olacaktır. Hepinizesevgiler, saygılar sunuyorum. Sizlerin ve milletimizin KurbanBayramı'nı tebrik ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) |