KOMİSYON KONUŞMASI

ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, bütün misafirler, kıymetli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

"Ülkeyi güvenlik devletine çevirdi AK PARTİ." eleştirileri oldu sıkça. Yirmi üç yıldır güvenliği özgürlüğe, özgürlüğü güvenliğe feda etmeden, ikisini de önemseyerek ülkemizde her ikisini de güçlendirecek politikaları, uygulamaları hayata geçirmeye çalışıyoruz, bunun mücadelesini veriyoruz ama biz özgürlükleri genişlettikçe birileri bundan mazarrat çıkarıp sokakları, her yeri terörize etmeye, ülkeye karıştırmaya çalışıyorlar ama biz yine de bu ikisini birbirine feda etmemek için çalışıyoruz. Arkadaşlar, şuna bir karar vermemiz lazım: Bakın, bu memleket hepimizin, bu ülke hepimizin. Ölçüsüzlük, sınırsızlık mı istiyoruz, yoksa güvenli, gerçek bir özgürlük mü? Bireyin her istediğini yapabildiği mi, yoksa başkalarının hakkının hukukunun gözetildiği mi? Bireyin keyfi için hukukun sınırlarını yırtıp atmasına yol açılması mı yoksa hukukun içinde sınırların en geniş manada kullanılması mı, toplumun huzuru mu? Marjinalliği teşvik eden, onu cesaretlendiren, yakmayı yıkmayı kutsayan bir özgürlük mü peşinde koşacağımız yoksa toplumu, onun huzurunu, refahını koruyup farklılıkları yaşatan, güvence altına alan bir özgürlük mü? Bizim olanı, hepimizin olanı, hepimizin sığınağı, dayanağı olanı, bu çatıyı korumak mı yoksa bu çatıyı entelektüel tartışmalara, marjinallerin taleplerine feda olabilecek bir düzeye götürmek mi? Buna bir karar vermemiz lazım. AK PARTİ'nin, Cumhur İttifakı'nın burada durduğu nokta nettir ama muhalefetteki arkadaşların kafalarının bu konuda biraz karışık olduğunu görüyorum. AK PARTİ'nin yirmi üç yıldır hikâyesinde durduğu yer burasıdır arkadaşlar.

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Söylemediğimiz şeyleri bize izafe etme Orhan Bey. Kendi kendine kıyas yapıyorsun, biz söylemiş gibi dile getiriyorsun.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Şimdi, AFAD, afetle ilgili bir şey söylemek istiyorum. Sayın Kısacık ifade etti, 1 milyon 300 binin üzerinde çadır dağıtmış depremde kurumlarımız, AFAD'ımız.

MEHMET TAHTASIZ (Çorum) - Satmış mı dedi?

ORHAN YEGİN (Ankara) - Dağıtmış. Yaklaşık 100 bin civarında uluslararası yardımlar... 100 küsur ülkeye yardım çağrısında bulunmuşuz, uluslararası yardımlar, sivil toplum kuruluşları, ondan sonra yurt içi bağışçılar, bunların hepsinin toplam buraya yaptığı çadır katkısı 100 bin civarlarında ama bugün siz Time dergisinin davetini baz alarak Time dergisine, onu davete söz konusu olan cümleye, Elif Şafak'ın yazdığı cümleye atıfla "Ben ülkemin benim üzerimden, benim yaptığım çalışmalar üzerinden küçük düşürülmesine razı gelmem." diyerek o ödülü almaya gitmeyen, onu kabul etmeyen, onu reddeden Haluk Levent'in çalışmaları üzerinden kalktınız burada "Devlet aciz kaldı, millet Haluk Levent'ten yardım istedi. Devlet yoktu, bitti, perişan etti milleti." dediniz. Bu doğru değil.

SADULLAH KISACIK (Adana) - Devlet yoktu demedim.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Depremde yoktu, ilk günler yoktu.

İSKENDER BAYHAN (İstanbul) - Yetmiş iki saat çorba bile dağıtamadı.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Bir hafta yoktu Orhan Bey. Ben deprem bölgesi vekiliyim, yoktu, ilk bir hafta yoktu AFAD.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ya, sizin orada yoktu belki.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Maraş'ta yoktu, herkes biliyor, Cumhurbaşkanı itiraf etti ya, yoktu.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Sizin hemşehriniz bence sizin kurduğunuz bu cümleden bir mahcubiyet duymuş olabilir çünkü şöyle düşünmüştür muhtemelen, demiştir ki: "Ya, benim hemşehrimin kullandığı cümle beni değil, Elif Şafak'ın gerekçesini, dolayısıyla Time'a daveti memnun etmiştir." diye düşünmüştür.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Cumhurbaşkanı söyledi, dedi ki...

İSKENDER BAYHAN (İstanbul) - Özür diledi, af diledi ya!

ORHAN YEGİN (Ankara) - Arkadaşlar, depremde ve sonrasında "Devlet yok." dediniz. Bu büyük bir haksızlık. Biz tarihimizin en büyük afetiyle karşı karşıya kalmışız.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Maraş'ta AFAD binası depremde ilk yıkılan yer oldu.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - 350 bin konutu daha dün teslim ettik.

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Yaşar Bey, lütfen...

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ya, biraz insaf ya! Biraz insaf ya!

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Ben sana insaf diyorum.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Neyse, 350 bininci konut teslim edildi, yıl sonuna, bir aya kadar -453 bin kadar- konutunu almamış kimse kalmayacak. Vatandaş neyin ne olduğunu biliyor, ben başka bir şeyin altını çizmek istedim.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Biliyor tabii.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Ben başka bir şey söylemek istedim. Eksik kaldığınız yer olur, yetişemediğiniz yer olur, iş büyük olur, felaket büyük olur ama orada küçük, hemen çözülebilecek meseleler üzerine devleti küçük düşürmenin, devletin yaptığı bu kadar büyük işleri küçük görmenin bir anlamı yok. Onun altını çizmek istedim. Yanlış anlamışız.

Şimdi, kayyuma gelelim, kayyum Sayın Tiryaki.

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Tarihimize kayyumcu parti olarak yazılacaksınız, bitti, o kadar.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Şimdi bak, şundan emin olun: Biz bu kayyumların atanmasından mutlu değiliz. Biz kayyum atanmasından mutlu değiliz, memnun değiliz ama kardeşim, aday yaptığınız adamlara bir dikkat edin, çalışan arkadaşlarınız biraz dikkatli olsunlar.

ONUR DÜŞÜNMEZ (Hakkari) - Hakkâri'yi niye 3 Haziranda soruşturmayla aldınız?

(DEM PARTİ sıralarından gürültüler)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın vekiller, lütfen...

ORHAN YEGİN (Ankara) - Bu ülkede bir hukuk var, diyor ki: "Terörden dolayı bir yargılama olursa, ondan dolayı bir suç olursa Bakanlık şu kanunun şu maddesinden hareketle şöyle yapar." diyor.

ONUR DÜŞÜNMEZ (Hakkari) - Ahmet Türk beraat etti.

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - E, Ahmet Türk beraat etti.

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Beraat etti...

ORHAN YEGİN (Ankara) - Ne yapacağız arkadaşlar? Yani bütün belediyelerinize mi kayyum atadık biz sizin?

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Yalancı itirafçılarınız yüzünden...

ONUR DÜŞÜNMEZ (Hakkari) - E, tamam, bitti...

ORHAN YEGİN (Ankara) - Devletin bir mevzuatı var, o mevzuatı işletmek zorunda. Devam edelim, şimdi diyor ki: Kayyumlar 13 belediyede atanmış memurlar tarafından yönetiliyormuş ve onlar da halka zulmediyormuş. Ne, nasıl zulmediyorlar Sayın Tiryaki, merak ediyoruz.

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Valla ben on dakika anlattım, istiyorsan on saat daha anlatırım Orhan Bey.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Konuşmasına devam ediyor, bilmen belediyenin birinde duvarlara "tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak" yazmış. Ya, ne var bunda? Bunun neyi zulüm?

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - AK PARTİ'li belediye kazandığında yazıyor musunuz?

ORHAN YEGİN (Ankara) - Kardeşim, bu milletin ihtiyacı olan cümle bu.

DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Tekçilik her zaman zulümdür. Tekçi kafadan sıyrılmanız lazım.

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Niye kendi belediyelerinize kazandığınız zaman yazmıyorsunuz?

ORHAN YEGİN (Ankara) - Biz bütün farklılıklarımızla, renklerimizle, desenlerimizle işlediğimiz bu motifi tek devlet, tek bayrak, tek millet altında birleştiriyoruz.

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - AK PARTİ bir belediye kazandığında yazıyor mu bunu? Ama kayyum yazıyor, sorun bu.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Bu cümleyi yazmanın bir yere zulümle ne alakası var arkadaşlar?

DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Tekçilik zulümdür, zulüm.

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Siz bile gülüyorsunuz, siz bile inanmıyorsunuz.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Devam ediyor Sayın Tiryaki, diyor ki işten çıkartmışlar kayyumlar. Bilmem, şu belediyede 36 kişiyi işten çıkartmışlar, Siirt'te 71 kişi işten çıkartılmış. Zannedersiniz ki onların belediye başkanları melek, melek. Arkadaşlar, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve iştiraklerinden 250 kişiyi işten çıkartmış sizin yöneticileriniz.

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Son altı ayda işten...

ORHAN YEGİN (Ankara) - Dargeçit Belediyesi 35 tane arkadaşı işten çıkartmış.

ONUR DÜŞÜNMEZ (Hakkari) - Çünkü son gün, gideceğini bildi, işe aldı. Son gün bile işçi aldınız, son gün.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Viranşehir 48 arkadaşı işten çıkartmış, Halfeti 68 kişiyi işten çıkartmış, Cizre Belediye Başkanınız 97 kişiyi işten çıkartmış, Van Büyükşehriniz 198 kişiyi, Van Su İdaresi de 272 kişiyi işten çıkartmış.

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Trollük böyle bir şey işte, trollük bu ya, trollük.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Bunlar sadece işten çıkartılanlar, bir de mobbing yapıp, zulmedip arkadaşları sürgün ettiğiniz sayılar var, onların sayıları bundan daha fazla.

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Ah, yazık(!)

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Dokuz yıldır yapıyorsunuz Orhan Bey, tam dokuz yıl.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Arkadaşlar, zulmeden sizsiniz. Sizin yaptığınıza benzer birtakım işler... Güvenlik soruşturmaları istenmiş, problemli gelenlere belki birtakım işten çıkartmalar, sözleşme iptalleri yapılmış. Bunları gelip burada "İnsanlara zulmediliyor." diye... Yakışmıyor, olmuyor.

Devam edelim: Şimdi, başka bir arkadaş diyor ki... Genel merkezde, gitmiş, tablo hazırlanmış, gelmiş, uluslararası istatistik diye burada bize bunu anlatıyor, hiç utanmıyor da, yüzü de kızarmıyor.

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Nerede hazırlayacak yani kapıda mı hazırlayacak?

ORHAN YEGİN (Ankara) - Ya, arkadaşlar, Suriye'nin, bilmem bir sürü ülkenin arkasına koymuşsunuz Türkiye'yi; işkencelerin yapıldığı, toplu katliamların yapıldığı. Ülkenizi bu kadar kötülemeyin. Bu ülke sizin de ülkeniz ve bu ülkeyi yönetmeye talipsiniz.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Bu hâle getirdiniz.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ne var bu hâlde? Ülkenin hâlinde ne var?

ORHAN YEGİN (Ankara) - Yönetemeyeceksiniz de millet size o yetkiyi vermeyecek ama amaç... Bakın, sorunları ifade etmek başka. Ben de Sayın Bakanla oturduğumda, uygulamalarla ilgili, o da bizimle oturduğunda, başka bakanlarla uygulamalarımızla ilgili "Şu niye daha iyi değil?" "Şunu daha iyi yapabilmemiz lazım." gibi konuşmalar yapabiliriz. Sizin cümleleriniz biraz daha iğneleyici olabilir ama devletinize bu kadar hakaret etmeyin, küçük düşürmeyin ya. Hani böyle bir devletiniz yok arkadaşlar, çok ayıp oluyor. Bunlar yakışmıyor.

MURAT ÇAN (Samsun) - Barrack'a söyle sen onu, Barrack'a, Barrack'a.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Geçelim.

Şimdi, güya kayırmacılık varmış, çifte standart varmış, yok bilmem ne, general suça karışmış, Merkez Bankası Başkan Yardımcısı, bilmem, yolsuzluğa karışmış, emniyet müdürü rüşvet almış. Ne olmuş kardeşim? Bunlar bunu yapmış da ne yapmış devlet?

ONUR DÜŞÜNMEZ (Hakkari) - Yetimin hakkını yediniz, garibanın hakkını yediniz.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Bunu buraya ben atadım diye, onu göreve ben getirdim diye, onun kararnamesinin altında benim imzam var diye kulağını kapatmamış, gözünü kapatmamış, kör kalmamış. Ne olmuş onlara? Yargılanmışlar.

KAMURAN TANHAN (Mardin) - Mustafa Yaman... Mustafa Yaman...

ORHAN YEGİN (Ankara) - Ceza alanlar var, yargılamaları devam edenler var, mahkûm olanlar var. Peki, siz ne yapıyorsunuz böyle adamlarınız için, ne yapıyorsunuz?

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Siz serbest bırakıyorsunuz.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Sokakları terörize edip insanları itaatsizliğe çağırıyorsunuz; sokakları yakıp yıkmaya, anarşiye davet ediyorsunuz insanları. Allah'tan çok ciddiye alınmıyorsunuz. Yandaşlarınız dışında kimse yanınızda yok da seçmenleriniz de sizi ciddiye almıyor da yapmak istediğinizi yapamıyorsunuz.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Tamam arkadaşlar?

MEHMET RÜŞTÜ TİRYAKİ (Batman) - Ya, he, he.

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Ya, niye korktunuz bu kadar?

ORHAN YEGİN (Ankara) - Bize oradan buradan lütfen laf atıp durmayın. Sonra da buraya gelip "Barışçıl gösterilere karşı emniyetin tutumu yanlıştır." eleştirileri...

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Ya, sen bir dayak ye bakayım, o zaman kaçarsın.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - "Dayak ye." diyen mi var?

ORHAN YEGİN (Ankara) - Ya, arkadaşlar, Allah aşkına, İstanbul İl Başkanlığının seçimleriyle ilgili konuşuyor. Yok, işte, şöyle olmuş, 10 tane mahkemeye gitmiş, 10 tane mahkemeden dönmüş, AKP'li bir savcı çıkmış. Arkadaşlar, işinize gelen yargı sonucu olduğu zaman "namuslu hâkimler" "onurlu hâkimler", işinize gelmeyen karar olduğu zaman "AKP'li savcı". İşte bu, çifte standart bu, ikiyüzlülük bu arkadaşlar. İl Başkanlığınız, yok, polislerle kuşatılmış, yok, vekillere darbetmişler, biber gazı sıkmışlar. Karara uyacağız kardeşim. Beğenmiyorsak, evet, beğenmeyebiliriz, uyacağız. Saygı duymak zorunda değilsiniz ama uymak zorundasınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Bir dakika veriyorum.

EVRİM KARAKOZ (Aydın) - Polisler bunu yapsın diye karar mı verdi mahkeme? Neye uyacağız, neye?

ORHAN YEGİN (Ankara) - Sizler Mecliste kürsüleri tutarak, arkadaşlar, Komisyon kapılarını burada kapatarak, mahkeme basarak, barikatlara uçarak bu ülkenin kararlarının önüne geçmeye çalışıyorsunuz. Saygı duyun, siyasetinizi yapın, milleti ikna edin, millet de sizi desteklesin.

EVRİM KARAKOZ (Aydın) - Sen millî iradeye saygı duy önce, millî iradeye!

ORHAN YEGİN (Ankara) - "Polis şiddeti" "polis şiddeti" deyip duruyorlar. Evet, her meslekte yanlış yapanlar olabilir, o yanlışlıklar ayıklanır.

EVRİM KARAKOZ (Aydın) - Saygıyı senden mi öğreneceğiz!

ORHAN YEGİN (Ankara) - Kimi gücü olması gerektiğinin ötesinde kullanabilir, üstüne gidilir, ayıklanır. Bütün teşkilatı suçlayacak cümlelerden kaçınmak lazım ama polisin sizden gördüğü şiddet ne ya, polisin sizden gördüğü şiddetle ne.

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Vallahi ya... Vallahi...

ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, çok kesildi. Müsaadenizle...

Ne adaleti arıyorlar öyle? Polise taş atmalar matmalar. Ne adaleti ya! Kaldırım taşı atmalar, tekmelerle polisin üstüne gitmeler, polise bağırmalar, aşağılamalar, uşağınızmış gibi talimat vermeye kalkmalar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VELİ AĞBABA (Malatya) - Nerede gördün, ne gördün? Üfürüyorsun, nerede? Üfürüyorsun!

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Orhan Bey, çabuk bitirin...

ORHAN YEGİN (Ankara) - Şimdi, bak, bir şey söyleyeceğim...

VELİ AĞBABA (Malatya) - Üfürme! Sallıyorsun, meydanı boş buldun.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Bizim de engellediğimiz zamanlar oldu...

VELİ AĞBABA (Malatya) - Ne zaman?

ORHAN YEGİN (Ankara) - ...kardeşlerimizin örtüleriyle okullara alınmadığı zamanlar oldu.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Git işine ya! Hâlâ... Git işine!

MEHMET SALİH UZUN (İzmir) - O zaman saygı mı duydunuz? Ne yaptınız o zaman, polise saygı mı duydunuz o zaman?

ORHAN YEGİN (Ankara) - Dur, dur, dur...

VELİ AĞBABA (Malatya) - Kim kime saldırmış ya, kimi duydun?

ORHAN YEGİN (Ankara) - Partilerimize kapatma davaları açıldı ama kardeşim, saygı duymadık ama mücadele ettik...

MEHMET BAYKAN (Konya) - Sokağa çağırmadık.

ORHAN YEGİN (Ankara) - ...mücadelemizi sokakta yakıp yıkarak yapmadık, elimize silah alıp dağa çıkmadık; yakmadık, yıkmadık...

VELİ AĞBABA (Malatya) - O çocuklara sıktığın gazdan utanmıyorsun, onu savunuyorsun be!

ORHAN YEGİN (Ankara) - ...insanları sokağa, kargaşaya davet etmedik, "Mücadele edeceğiz; devleti yönetenler yanlış yapıyor, halka bunu anlatacağız, halk yönetimi bize verecek ve bu yanlışlıkları düzelteceğiz." dedik...

VELİ AĞBABA (Malatya) - Ayıp ayıp, onu savunuyorsun! Savunduğun şeye bak be!

ORHAN YEGİN (Ankara) - ...ve hamdolsun, hepsini düzeltmek bizlere nasip oldu. Arkadaşlar, öyle anarşiyle hak araması olmaz; devlete karşı taş atarak, polise hakaret, küfür ederek adalet arayışı olmaz.

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Bozuk düzeninizde sağlam çark yok..

VELİ AĞBABA (Malatya) - İstanbul İl Binasının önünü gördün mü? Ayıp ya, ayıp ya! Atıyorsun! İftira, iftira! İstanbul İl Binasında kim kime taş atmış...

ORHAN YEGİN (Ankara) - Son cümlem: Aramızdaki fark şu: Kimi kuyu kazar herkes o sudan içsin diye, kimi de kazar ki gelen geçen düşsün diye.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN YEGİN (Ankara) - Durumunuz aynen bu.

TAHSİN OCAKLI (Rize) - Sizden 10 puan öndeyiz, hadi hodri meydan, sandık.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Anarşik işler yapmayın kardeşim.

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Anarşik mi? Vay, vay, vay. Vallahi, burada başka, öbür tarafta başka, çok orijinal yani.

TAHSİN OCAKLI (Rize) - Sandık diyorum, anarşik görüyor bak.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Benim ne dediğim çok açık.

ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Tabii, tabii.