| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 12 .11.2025 |
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Çok Değerli Bakanım, çok Değerli Komisyonumuzun kıymetli üyeleri, Bakan Yardımcılarım, çok değerli basınımızın güzide temsilcileri; ben de hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Maalesef, dün Gürcistan'da düşen uçağımızda vefat eden, şehit olan askerlerimize başsağlığı diliyorum. Mekânları cennet olsun. Ailelerimizin, vatanımızın başı sağ olsun diyorum.
Tabii, Sayın Bakanım, öncelikle sunumuz için çok teşekkür ediyorum, gerçekten çok detaylı, her alana dokunulmaya çalışılmış. Aslında ülkemizin de en önemli Bakanlıklarından biri ve ülkenin hem en önemli Bakanlığı hem de en önemli hassas kesimlerine hizmet götüren bir Bakanlık. Bu anlamda da sizin şahsınızda tüm götürmüş olduğunuz çalışmalardan dolayı hepinizi tebrik ediyorum, teşekkürlerimi sunuyorum.
Tabii, biz diyoruz ki güçlü aile, güçlü Türkiye anlayışıyla, aile odaklı bir bakış açısıyla bugüne kadar, yirmi üç yıldır hizmet götürdük ama tabii ki güçlü aile derken güçlü kadını da çok büyük önemsiyoruz çünkü eğer kadın güçlü olmazsa aile güçlü olmaz, aile güçlü olmazsa da ülkenin güçlü olmayacağının bilincinin farkındayız. Evet, aslında biz kadın ve aile politikalarını birbirini tamamlayan ve destekleyen, el birliğiyle toplumun temellerini sağlamlaştıran 2 önemli politika olduğunu düşünüyoruz ve bu yoğun da politikalar üretiyoruz yani kadın hakları ile aile politikalarını hiçbir zaman birbirinin karşıtı olarak görmüyoruz, asla da görmedik, tam tersini bunu bir tamamlayıcı olarak görüyoruz, hem kadınların hem de ailenin güçlenmesi yönünde çok ciddi çalışmalar yapıyoruz.
Şimdi, kadın hakları denildiğinde akla ilk gelen kuşkusuz ki eğitimdir çünkü eğitim, kadınların ekonomik, sosyal ve kültürel haklarını kullanabilmesi için en önemli fırsat eşitliğidir. Kadınların eğitime erişimi engellendiğinde sadece onların geleceği değil, tüm toplumun kalkınma potansiyeli de engellenmiş olur. Geçmişte özgürce eğitime katılamayan kadınların eğitim ve iş gücü piyasasından da engellenerek sözde hani, o makbul kadın dayatmasıyla toplumsal ilerlemenin önüne aslında set çekilmişti ama biliyorsunuz, yapmış olduğumuz mücadelemizle eğitimdeki eşitsizlikleri ortadan kaldırdık, yasakları tarihe gömerek kadınların eğitimde daha fazla yer almasını sağlamak yönünde politikaları hayata geçirdik. Bu, sadece kadınlar için değil, aynı zamanda toplumun tümü için çok önemli bir kazanç olduğunu düşünüyoruz. Tabii ki kadının iş gücüne katılım oranları konusunda eleştiriler oldu ama işte o geçmişte kadınlar tam anlamıyla eğitim hayatlarına devam edebilseydi ya da iş hayatlarına o işte görünüşlerinden dolayı iş hayatlarında da aktif olarak daha fazla rol alabilselerdi belki bu oranlar çok daha farklı yerlerde olabilirdi. Ama bugün üniversite öğrencileri arasında kız öğrencilerimiz o eksikliği, farkı kapatmış durumda; yüzde 52'ye çıkmış durumda, yine, kadın hâkim oranına baktığımızda yüzde 47'lerde, yine kamudaki öğretmen oranına baktığımızda yüzde 60 civarında, kadın girişimci oranımız da yüzde 36'larda.
Biliyorsunuz, tabii, cumhuriyetin ilk yıllarında önemli kazanım elde ettik Mustafa Kemal Atatürk sayesinde. Türk kadının Parlamentoda seçme ve seçilme hakkıyla birlikte tabii o yıllarda oran yüzde 4 küsurlardaydı, sonraki yıllarda bu oran ciddi anlamda düşüyor ama 2002 yılına kadar hani o yüzde 4 eşiği aşılamamış durumdaydı ama çok şükür bugün geldiğimiz noktada evet çok iyi midir? Değildir ama 2002'den itibaren yüzde 4 kırılarak bugün yüzde 20'lere çıkmış durumda. Tabii, biz AK PARTİ olarak ve ilk hükûmetlerimiz zamanında seçim beyannamemizde de özellikle kadına yönelik şiddet, töre ve namus cinayetleriyle ilgili kadınlara çok önemli sözler vermiştik ve bugün bu sözlerin yerine getirmiş olmanın da aslında bir mutluluğunu yaşıyoruz. 2004 yılında Anayasa değişikliğiyle "Kadın ve erkek eşittir." hükmünü Anayasa metnine dâhil ederek bu sözümüzü tuttuk.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - İstanbul Sözleşmesi'nden çıktınız daha ne anlatıyorsunuz?
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Yine, 2005 yılında yaptığımız Türk Ceza Kanunundaki köklü değişikliklerle kadına yönelik şiddet ve cinsel saldırı suç olarak ilk defa tanımlandı ve kadına karşı her türlü ayrımcılığa karşın etkin yasal önlemler aldık. Şimdi, bugün "Kadınlar için ne yapıyorsunuz?" dendi aslında bunlar bile çok önemli, bu yönde yaptığımız adımlardır.
Yine, biliyorsunuz, ASDEP'ler var aileyle ilgili, aile konusuna değinmek istiyorum. Bizim için en kıymetli toplumsal kurumumuz, çok önemsiyorum bu Kurumu Sayın Bakanım.
SÜMEYYE BOZ (Muş) - ASDEP'te adaletsizlikler var, maaş adaletsizliği de var.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Bugüne kadar 10 milyondan fazla haneye girebiliyorlar ve yerinde çözüm üretebilme ve aileyi yerinde gözlemleme şansları oluyor açıkçası ve 5.614 ASDEP çalışanımız var ve 10 milyondan fazla haneye ulaşmış durumda; bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Yine, Aile ve Gençlik Fonu'yla ilgili teşvik ederek gençlerimize destekler veriyoruz. Fon'da yuva kuracak gençlere iki yıl geri ödemesiz, 48 ay vadeli, faizsiz 150 bin liraya kadar destek sağlıyoruz. Tabii, bu 2026 yılında 250 bin liraya çıkacak, bugüne kadar da yaklaşık 60 bine yakın çiftçimiz bu kredi imkânlarından yararlanmış durumda.
Doğum yardımlarıyla ilgili, evet, çok düşüktü rakamlar, hep birlikte burada, Plan ve Bütçe Komisyonunda ciddi bir artış sağladık. Ben bu anlamda da çok teşekkür ediyorum. Tabii, baktığımızda o yeterli midir, değil midir o tartışılır ama ilk çocukta 5 bin, ikinci çocukta aylık 1.500 ve üçüncü çocukta aylık 5 bin olarak ve çocuklar beş yaşında gelinceye kadar bunun devam ediyor olabilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum ki sadece Mayıs-Ekim döneminde 567 bin 546 çocuk için 5,86 milyar neredeyse 6 milyara yakın bir yardım ödemesini hayata geçirmiştik.
Evet, kadına yönelik şiddetle mücadele; kadına yönelik şiddetle mücadelede sıfır tolerans ilkesi dediğimizde "Bununla ilgili bir şey yapmıyorsunuz." dendi.
ASU KAYA (Osmaniye) - OECD ülkelerinde yüzde 38'le neden birinci sıradayız o zaman?
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Hayır, tam aksine, bununla ilgili o kadar çok politikayı hayata geçirdik ki, biraz önce de söylediğim gibi Türk Ceza Kanununda olduğu üzere. Yani şimdi şöyle baktığımızda, 2002 öncesi kadına yönelik şiddet konusu çoğu zaman görmezden gelinen sistematik bir politika çerçevesine oturtulamamıştı bile aslında. Dünyada neler olup bittiğine de baktığımızda yani kadına yönelik şiddetle mücadeleyi araçsallaştıranların söylediğinin aksine Türkiye kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin müstakil Kanun'u yani 6284'ü çıkarmış. Evet, "İstanbul Sözleşmesi" dendi, "İstanbul Sözleşmesinden çıktınız", "Kadın bir geceyle yok hükmünde sayıldı." dendi. Evet, İstanbul sözleşmesinden çıkıldı. İstanbul sözleşmesi marjinal gruplar ve farklı boyutlara çekildi çıktık ama bu çıkmış olmamız sebebiyle iç hukukla ilgili, iç hukukta...
ASU KAYA (Osmaniye) - Ne alakası var, konuyu nereye çekiyorsunuz.
ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Ne alakası var.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Ben şimdi bununla ilgili...
ASU KAYA (Osmaniye) - OCED ülkeleri arasında kaçıncı sıradayız? Birinci sıradayız.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Asu Hanım, şöyle: Bakın, bugün Aile Bakanlığı bütçesi ve ağırlıklı kadınlarız ben sizi saygı çerçevesinde dinledim. Bence biz bugün burada, bu Komisyonda kadınlar olarak birbirimize karşı konuşmaları saygıyla dinleyip, sonrasında bence bir farklılığımızı da ortaya koymamız gerektiğini açıkçası düşünüyorum.
REŞAT KARAGÖZ (Amasya) - Evet, ölenlere saygı duymalısınız.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Şimdi, dolayısıyla şuan siz bunun, söylemimin nesine itiraz ettiniz, ben onu da anlayabilmiş değilim ama şimdi İstanbul Sözleşmesi'nden evet, çıktık ama bakın, Avrupa Konseyi'nin 24 Mayıs 2024 tarihli Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Direktifi yayınlamış durumda ve bununla biz aslında Türkiye'yi böyle kıyasladığımızda ve 45 ülkenin imza koyduğu İstanbul Sözleşmesi'yle aslında direktif diyor ki: "Siz bu sözleşmeye imza koydunuz ve Avrupa Birliğindeki ülkeler maalesef, siz bununla ilgili gerekli düzenlemeleri yapmadınız." diyor yani diyor ki Avrupa Parlamentosu: "Bu direktifi tamamlamak için ve 51 maddelik direktifi, siz bunları tamamlayın, bunu tamamlamanız için de üç yıllık size süre süre tanınmıştır." Türkiye'ye baktığımızda söz konusu direktifteki maddelerin tamamıyla ilgili düzenlemeleri gerek 6284 sayılı Kanun'da gerekse Türk Ceza Kanun'u ve iç hukuki düzenlemeleri hayata geçirmiş tek ve örnek ülkedir ve sözleşmeye imza konulan 2011'den çok çok daha önce 2005 yılında yaptığımız Türk Ceza Kanunu düzenlemesiyle kadına yönelik şiddeti biraz önce de söylediğim gibi ilk defa suç olarak tanımladık.
Şimdi, İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmış olmamız demek bir mücadeleden vazgeçmişiz anlamında değildir. Bu aslında, bugüne kadar yapılan çalışmaların görmezden gelinmesidir. Türkiye, gerçekten sözleşmeden çıktıktan sonra da bu yönde düzenlemeleri hayata geçirmeye devam etmiştir. "Bunlar nelerdir?" dersek, kadına yönelik şiddetin katalog suç hâline getirilmesi, boşanılmış eşe karşı işlenen suçun tıpkı nikahlı eşe işlenmiş gibi ceza alması, iyi hâl indiriminin kaldırılması gibi düzenlemeler, daha sonra hayata geçirdiğimiz, hep beraber Mecliste hayata geçirdiğimiz düzenlemelerdir. Öyle ki direktifte dahi öngörülmeyen mağdurun kimliğinin ve adresinin değiştirilmesi, elektronik kelepçe uygulaması gibi tedbirleri de hâlihazırda ülkemiz uygulamaktadır.
Bugün 6284 sayılı Kanun, Türk Ceza Kanunu'ndaki değişiklikler, Anayasa düzenlemeleri, Medeni Kanun'daki eşitlik ilkesi ve en önemlisi ulusal eylem planlarımız sayesinde aslında bu mücadelede artık kurumsal değil veriye dayalı ve sürekli hâle geldiğimizin de göstergesidir. Evet, 2007 yılından bu yana düzenli olarak hazırlanan ulusal eylem planlarıyla artık bu alanda dönemsel değil stratejik bir mücadele yürütüyoruz. 81 ilde elektronik kelepçe uygulaması var ve yine yaklaşık günlük 1.200 elektronik kelepçe takılan suçular takip edilmekte. Yine KADES, yine Alo 183 Şiddet Hattı gibi önemli düzenlemeleri hayata geçirdik.
Kadın konukevlerine gelince eylül 2025 itibarıyla 150 kadın konuk evimiz hizmet vermekte ve sadece Bakanlığımıza bağlı olanların sayısı 112; toplam kapasitesi de 2.819. Bugün 16 ilde de 19 konukevi mağdurların özel ihtiyaçlarına göre hizmet vermekte. Konukevlerinin sayısının azaltıldığıyla ilgili eleştirilerde bulunuldu. Hepimiz biliyoruz, nüfusu 100 binin üstünde olan belediyelerin konukevlerini açma zorunlulukları var. Şimdi, böyle bir şey baktığımızda, belediyelere baktığımızda ben İzmir'e baktım, İstanbul'a baktığımızda, İstanbul'da mesela Büyükşehir Belediyesi 1 tane kurmuş, 2014 yılında kurmuş, 2014 yılı AK PARTİ döneminde, ilave bir şey yok. Kaldı ki bu evlerin kapasitesine bakmak lazım. Sizce yani soru cevap usulü olmadığını biliyorum ama bugün kadın konuk evlerinin kapasitesi sizce yüzde kaçla doluluk oranı? Yüzde 69 yani kadın konukevi tabii ki ihtiyaç dâhilinde kurulmalı. Hatta keşke belediyeler işte görevini yerine getirse kursa ama baktığımızda... (CHP sıralarından gürültüler)
SEMRA DİNÇER (Ankara) - Belediyelerle kafayı bozmuş, Bakanlık kursun! Belediyenin kesmeyin kaynaklarını!
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Kanun var, kanun.
CAVİT ARI (Antalya) - Belediyenin kaynaklarını kesmezseniz...
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Cavit Bey, konuşmanızda değinirsiniz, lütfen.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Bakın, bugüne kadar belediyenin kaynaklarını kesmek diye bir şey söz konusu değildir. (CHP sıralarından gürültüler) Türkiye'de belediyeye verilen kaynakların, o İller Bankasından giden kaynakların Türkiye'de tüm partilisine bakılmaksızın kişi başına düşen para ve miktar bellidir. Belediyeler burada tercihte bulunacak, öncelikleri nelerdir? (CHP sıralarından gürültüler)
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Bakanlığı kapatalım, belediyelere verelim! Bakanlık iş yapmıyor!
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Madem bu kadar hassasız önce ona bakmak lazım.
Gelelim İzmir'e, İzmir'de 6 tane kadın konuk evi var, bu 6 tanesinin 4 tanesi belediyeler tarafından kapatılmış durumda. Şimdi, baktığımızda da bununla da ilgili bence gidip bunlarla da ilgili onlara da sormak lazım belediyelerinize "Neden kapatıyorsunuz?" diye.
Sayın Bakanım, çok önemli bulduğum; biliyorsunuz, 2002 yılında kadına yönelik şiddete dair ulusal bir veri tabanı yoktu, bununla ilgili 2008 yılında yapılmıştı, sonra 2014 yılında, on sene önce, en son da işte 2024 ve 2025 dönemlerinde TÜİK'le yine Marmara Üniversitesinde ve diğer üniversitenin iş birliği içinde Türkiye'de Kadına Yönelik Şiddet Araştırması yapıldı. Açıkçası, araştırmanın geniş kapsamlı örnekleriyle ulusal temsiliyeti sağlayacak biçimde tasarlanmış olduğunu görüyoruz. Şimdi, son araştırma da şöyle; 18.275 kadınla yüz yüze yapılan görüşmelerde şu çıkmış: Kadınların yüzde 28,2'si yaşamı boyunca psikolojik, yüzde 18,3'ü ekonomik, yüzde 12,8'i fiziksel şiddete maruz kaldığı bu araştırma sonucunda belirlenmiş; yine, son on iki ayda ise kadınların yüzde 11,6'sı psikolojik, yüzde 3,7'si dijital, yüzde 3,2'si ekonomik, yüzde 3,1'i ısrarlı takip, yüzde 2,6'sı fiziksel şiddete maruz kaldığı ortaya çıkmıştır. Tabii, şöyle baktığımızda, Dünya Sağlık Örgütünün de 2021 tarihli son yayınladığı Kadına Yönelik Şiddet Yaygınlık Tahminleri Raporlarına göre dünya ortalamasının yüzde 27 olduğunu görüyoruz yani kadına yönelik şiddet sadece Türkiye'nin değil tüm dünyanın ciddi anlamda mücadele etmesi gereken bir konudur.
ASU KAYA (Osmaniye) - Böyle de sıyrılamazsınız ki OECD'de 1'inciyiz, yüzde 38.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Bakın, Asu Hanım, böyle diyerek hiç kurtulamıyoruz, bugüne kadar yaptıklarımızı ortaya koyduk.
Şimdi, Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansının yaptığı araştırmaya bakıldığında ise 2024 yılı verilerine göre Avrupa ülkelerinde kadınların ortalama yüzde 13,5'i fiziksel şiddete maruz kaldığını görüyoruz; bizimki de aslında Avrupa Birliğiyle aynı oranda. Tabii ki şiddet...
ASU KAYA (Osmaniye) - Yüzde 38, aynı değil; 1'inciyiz, 1'inci.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Veri yok onların elinde ya. Cahil cahil konuşuyorsun.
ASU KAYA (Osmaniye) - OECD verisi öyle değil Ayşe Hanım, lütfen.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Bakın, şu anda rakamlara baktığımızda yine şöyle: 100 bin kadın nüfusuna göre yapılan kadın cinayetleri ortalamasına da baktığımızda dünyada yüzde 1,27; mesela, Amerika'da yüzde 3, şimdi Türkiye'deki bu oran 0,66. Bir kadının bile saçının teline zarar gelmesi, öldürülmesi vesaire ama ben "Hiçbir şey yapmıyorsunuz. Efendim, çok büyük cinayetler, her gün." Bunun haksızlık olduğunu düşünüyorum, haksızlık olduğunu. Bununla hepimizin toplu hâlde mücadele etmesi gerekiyor; parti gözetmeksizin, sizin partiniz, bizim partimiz, hepimizin birlikte mücadele etmesi gerekiyor.
ASU KAYA (Osmaniye) - İcra makamındasınız siz, devleti yöneten sizsiniz, icra makamındasınız; sadece üzülmek yetmez.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Ben burada şunu söylemek istiyorum: Bize haksızlık yaptığınızı burada ifade etmek istiyorum.
ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Sürekli bir cezasızlık indirimi yapıyorsunuz.
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Kaldırdık, kaldırdık onları, takip edememişsin.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Yine, bu yapmış olduğumuz araştırma, dijital şiddetin ve ısrarlı takibin ilk kez kapsam altına alındığı bir çalışma. Teknolojinin getirdiği yeni risklere karşı devletimizin aslında farkındalık düzeyini de ortaya koyacak önemli bir veri tabanı olduğunu düşünüyorum. Sayın Bakanım, sizi bu konudaki hassasiyetinizden dolayı tekrar tebrik ediyorum.
"Kadingirisimci.gov.tr" Buradan söylemek istiyorum, bence çok güzel bir sayfa. Kadın girişimciler, kooperatifler ürettikleri ürünleri buradan satabiliyorlar; bence, bunu daha fazla duyurmamız gerektiğini düşünüyorum. Şimdi, kadın kooperatif sayısında da ciddi anlamda artışlar oldu bu KOOP-DES destekleriyle birlikte. Sürem azalıyor.
Tabii, biliyorsunuz, 2002 yılından bu yana sosyal devleti bir tercih değil bir devlet sorumluluğu olarak biz gördük. Bu anlayışla, aslında sosyal yardımı bir lütuf olarak asla görmedik ama bunu bir hak hâline getirdiğimizi açıkçası düşünüyorum. Bizim hikâyemiz, güçlü devlet ile merhametli elin el ele verdiği bir kalkınma hikâyesidir. Bugün dünyanın en iyi işleyen, en kuşatıcı sosyal destek sistemine sahip ülkelerinden biriyiz. 2026 yılında bu destekler için 917 milyar TL kaynak ayırmış bulunmaktayız, bu tutar bütçemizin yüzde 4,8'ine denk gelmekte.
ASU KAYA (Osmaniye) - Kadının güçlenmesi için yaptığınız bütün yardımları kadına diye saymışsınız siz. Doğum yardımını da kadına diyorsunuz, aileye yapılan yardımı da kadına diyorsunuz.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - 2002 yılında yüzde 0,4 olan sosyal yardım ve desteklerin gayrisafi yurt içi hasılaya oranını 2026 yılında yüzde 1,2'ye yükseltiyoruz.
ASU KAYA (Osmaniye) - Ama kadının güçlenmesi için yüzde 1...
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Asu Hanım, ben rakamları verdim, ne yaptığımızı verdim, hâlâ niçin... Ben burada bağırmanızla sizi bu konuda tatmin etmek için değil, ben konuşmamı yapmak istiyorum müsaadenizle.
ASU KAYA (Osmaniye) - Benim derdim de tatmin olmak değil, siz tatmin oluyor musunuz, önemli olan o.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Yine, 2026 yılı bütçemizden ödeme gücü olmayan vatandaşlarımızın sağlık prim giderlerini karşılamak amacıyla, bakın, 157 milyar TL; 65 yaş üstü yaşlılarımız, bakıma ihtiyacı olan engelli vatandaşlarımız ile yakınlarına bağlanan aylıklar kapsamında 106 milyar TL. Bakın, Türkiye'nin ilk Engelliler Kanunu'nu 2005 yılında biz hayata geçirdik. Engellilerin kamuda daha fazla görünmesi için kotaları artırdık, yine, işveren prim desteklerini hayata geçirdik. Yine, sosyal konut finansmanının desteklenmesi amacıyla bu bütçeden 100 milyar lira ayırıyoruz. Yine, engelli vatandaşlarımızın evde bakım desteği amacıyla 90 milyar, engelli vatandaşlarımızın eğitim desteği için 56 milyar, doğum yardımı ödemeleri için 44 milyar, ekonomik yoksunluk için de çocuklarımızın ailelerinin yanında yetişmelerine imkân sağlayan sosyoekonomik destek ödemeleri için 23 milyar, koruyucu aile uygulamaları kapsamında 3 milyar TL kaynak ayırmış bulunmaktayız. Yine, elektrik üretim desteği kapsamında 3,5 milyon haneye 486 milyar, doğal gaz desteği için de 679 bin haneye 117 milyar TL ayırmış bulunmaktayız. Böylece, Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi programına önceki yıla göre yüzde 30'un üzerinde, Çocukların Korunması ve Gelişiminin Sağlanması programına yüzde 34, Kadının Güçlenmesi programına da yüzde 35 artışla bu bütçede kaynak ayırmış bulunmaktayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - İki dakika ek süre.
ASU KAYA (Osmaniye) - Yüzde 1,2.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Biliyorum, sürem bitiyor ama çok önemli bulduğum bu özellikle çocukevleriyle ilgili, aile ortamında büyümesini çok önemsiyorum. Zaman zaman çocukevlerine ziyarette bulunuyorum, orada bulunan çocuklarımız sadece aile ortamında kalıyorlar, önceden koğuş tipi yerlerde kalıyorlardı. Artık çocuklarımız orada kalmakla sadece aile ortamı değil, her çocuğumuz ilgisi bulunan alanda resim, müzik, spor olmak üzere farklı alanlara gidiyorlar ve özel ders almaları sağlanıyor ve inanılmaz da mutlular, çocuklarımızın yüzlerinin güldüğünü görmek bizim için çok mutlu. Bu anlamda da ben Bakanlığımıza teşekkürlerimi sunuyorum.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Denizli'de hiç sorun yok mu bu konularda?
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Evet, Denizli de...
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Hiç bir sorun yok mu bu konularda?
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Ne konuda?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Engellilerle ilgili hiç mi sana şikâyet gelmedi? Bak daha şimdi telefon çaldı ya.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Hiç merak etmeyin.
OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Gürer, lütfen, siz süreniz geldiğinde Niğde'nin sorunlarından bahsedin.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Sayın Bakanım, ben 2026 yılınızın hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum. Daha konuşacağımız birçok konu vardı ama sürem yetmediği için o konulara değinemedim. İnşallah, bu toplumun her kesimini öncelikleyen, herkese dokunan Bakanlığımızın, Bakanlığımız bütçesinin bereketlenmesini temenni ediyorum.
Teşekkür ediyorum.